Dinimiz İslamiyet, tertemiz kaynağı Kur'an-ı Kerim, Kutlu elçisi Muhammed Mustafa (s.a.a.) ve O'nun hidayet önderleri olan Ehl-i Beyt İmamlarının üstün gayretleri ile günümüze kadar yaşatılarak gelmiştir.
Müslümanlar hiçbir zaman dinin temel prensiplerinde ihtilaf etmemişlerdir. Meselâ; Allah ü Teâlâ'nın birliği, Hz. Muhammed (s.a.a.)'in Allah'ın peygamberi olduğu, Kur'an-ı Kerim'in Allah tarafından gönderildiği, O'nun, peygamberin en büyük mucizesi olduğu, Kur'an-ı Kerim'i mütevatir yolla nesilden nesile aktardıkları, beş vakit namaz, zekat, hac ve oruç gibi ibadetlerin ifa ediliş şekli hususunda herhangi bir ihtilaf meydana gelmemiştir.
Umumi bir ifade ile İslam'ın temel prensiplerinin herhangi birisi hakkında veya içkinin, domuz etinin ve leşin haram oluşu ile miras hakkındaki umumi esaslar gibi dinin kesin olarak bilinen hususlarında hiçbir ihtilaf olmamıştır.(1)
O zaman birilerinin çıkıp diğerlerini "kâfirlik" ile suçlamalarının sebepleri nedir?
1- Arap ırkçılığı: Hz. Osman'ın hilafetinin son dönemlerinde kuvvetli ve korkunç bir şekilde ortaya çıktı.(2)
Beni Ümeyyenin Arap ırkçılığının en üst versiyonu, cahiliye Arap kabileciliğini hortlatmaları kendi kabilelerini üstün görüp, Peygamber Efendimizin (s.a.a.) Ehl-i Beyt'ini inkar etmeleri ırkçılıktan, kabileciliktendir.
2- Hilafet meselesi: Bu ihtilaf, Peygamber Efendimiz (s.a.a.)'in vefatından hemen sonra ortaya çıkmış, Medine'nin yerlileri olan Ensar, "Peygamberi biz barındırdık, ona yardım ettik, halife olmaya biz daha layığız." diyor, Mekke'den Medine'ye hicret eden muhacir ise " Biz daha önce Müslüman olduk, halifeliğe biz daha layığız" diyorlardı.(3)
3- Eski din mensuplarının birçoğu İslam dinine girdi. Yahudiler, Hıristiyanlar ve ateşperestler Müslüman oldu.(4) Bunlar İslam'a girdiklerinde eski dinlerinden kafalarında kalan düşüncelerini söküp atamamışlardı veya gerçekte Müslüman olmamış, Müslüman gözüküp İslam'ı bozmak için sapık fikirleri yayan münafık kimselerdi.
4- İslam âlimleri arasında, itikadî meseleleri ispat hususunda, Yunan felsefesi ve mantığının, yayılması.(5)
Bu ve buna benzer ihtilaflar, siyasi güç sahiplerinin arzu, heva ve heveslerine tabi olmaları, liderlik sevdaları ve başkalarına hükmetme arzusu ile şekillenmiştir. İslam ümmetine lider olma sevdasında olanların, karşısında duranları "kâfirlik"le suçlamalarına sebebiyet vermiştir.
Müslümanların mezhepleri arasında, Allah ü Teâlâ'nın Yüce Kitabı Kur'an-ı Kerim'inde Resulü Muhammed Mustafa'nın sünnetinde, Ehl-i Beyt'inde, en ufak bir haram veya helalde ihtilaf yoktur.
Bu ihtilafın olmadığını 20. yüzyılda 22 ülkeden toplanan İslam âlimleri 1931 yılında Kudüs'te toplanarak Şiiliğin ve Sünniliğin hak olduğunu kesinlikle birbirlerini 'küfürle' itham edemeyeceklerini deklere etmişlerdir.
21. yüzyılda ise İslam'ın bu kardeşlik ruhunu ortaya koyan, yirmiye yakın ülkeden Şii ve Sünni âlimleri 2011 yılında Bursa'da 'Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt' Sempozyumunda bir araya toplayıp, Şii'siyle Sünni'siyle bütün Müslümanların kardeş olduklarını hatırlatan Prof. Dr. Haydar Baş Bey olmuştur.
2017 yılına yeni girdiğimiz şu günlerde, Dünyada yaşayan Müslümanların son beş altı senede yaşadıklarını gördükten sonra bir ah çekip "Keşke Haydar Baş Bey'i bir dinleseydik, başımıza bu kadar sıkıntılar ve çileler gelmezdi" diyorum.
Âlemlerin Efendisi şöyle buyuruyor; Müminin ferasetinden korkun, O Allah'ın nuru ile bakar".
Dipnotlar:
1. İslam'da siyasi, itikadi ve fıkhi mezhepler tarihi. Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra S. 17
2. a. g. e. S. 14
3. a. g. e. S. 15
4. a. g. e. S. 16
5. a. g. e. S. 17
Müslümanlar hiçbir zaman dinin temel prensiplerinde ihtilaf etmemişlerdir. Meselâ; Allah ü Teâlâ'nın birliği, Hz. Muhammed (s.a.a.)'in Allah'ın peygamberi olduğu, Kur'an-ı Kerim'in Allah tarafından gönderildiği, O'nun, peygamberin en büyük mucizesi olduğu, Kur'an-ı Kerim'i mütevatir yolla nesilden nesile aktardıkları, beş vakit namaz, zekat, hac ve oruç gibi ibadetlerin ifa ediliş şekli hususunda herhangi bir ihtilaf meydana gelmemiştir.
Umumi bir ifade ile İslam'ın temel prensiplerinin herhangi birisi hakkında veya içkinin, domuz etinin ve leşin haram oluşu ile miras hakkındaki umumi esaslar gibi dinin kesin olarak bilinen hususlarında hiçbir ihtilaf olmamıştır.(1)
O zaman birilerinin çıkıp diğerlerini "kâfirlik" ile suçlamalarının sebepleri nedir?
1- Arap ırkçılığı: Hz. Osman'ın hilafetinin son dönemlerinde kuvvetli ve korkunç bir şekilde ortaya çıktı.(2)
Beni Ümeyyenin Arap ırkçılığının en üst versiyonu, cahiliye Arap kabileciliğini hortlatmaları kendi kabilelerini üstün görüp, Peygamber Efendimizin (s.a.a.) Ehl-i Beyt'ini inkar etmeleri ırkçılıktan, kabileciliktendir.
2- Hilafet meselesi: Bu ihtilaf, Peygamber Efendimiz (s.a.a.)'in vefatından hemen sonra ortaya çıkmış, Medine'nin yerlileri olan Ensar, "Peygamberi biz barındırdık, ona yardım ettik, halife olmaya biz daha layığız." diyor, Mekke'den Medine'ye hicret eden muhacir ise " Biz daha önce Müslüman olduk, halifeliğe biz daha layığız" diyorlardı.(3)
3- Eski din mensuplarının birçoğu İslam dinine girdi. Yahudiler, Hıristiyanlar ve ateşperestler Müslüman oldu.(4) Bunlar İslam'a girdiklerinde eski dinlerinden kafalarında kalan düşüncelerini söküp atamamışlardı veya gerçekte Müslüman olmamış, Müslüman gözüküp İslam'ı bozmak için sapık fikirleri yayan münafık kimselerdi.
4- İslam âlimleri arasında, itikadî meseleleri ispat hususunda, Yunan felsefesi ve mantığının, yayılması.(5)
Bu ve buna benzer ihtilaflar, siyasi güç sahiplerinin arzu, heva ve heveslerine tabi olmaları, liderlik sevdaları ve başkalarına hükmetme arzusu ile şekillenmiştir. İslam ümmetine lider olma sevdasında olanların, karşısında duranları "kâfirlik"le suçlamalarına sebebiyet vermiştir.
Müslümanların mezhepleri arasında, Allah ü Teâlâ'nın Yüce Kitabı Kur'an-ı Kerim'inde Resulü Muhammed Mustafa'nın sünnetinde, Ehl-i Beyt'inde, en ufak bir haram veya helalde ihtilaf yoktur.
Bu ihtilafın olmadığını 20. yüzyılda 22 ülkeden toplanan İslam âlimleri 1931 yılında Kudüs'te toplanarak Şiiliğin ve Sünniliğin hak olduğunu kesinlikle birbirlerini 'küfürle' itham edemeyeceklerini deklere etmişlerdir.
21. yüzyılda ise İslam'ın bu kardeşlik ruhunu ortaya koyan, yirmiye yakın ülkeden Şii ve Sünni âlimleri 2011 yılında Bursa'da 'Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt' Sempozyumunda bir araya toplayıp, Şii'siyle Sünni'siyle bütün Müslümanların kardeş olduklarını hatırlatan Prof. Dr. Haydar Baş Bey olmuştur.
2017 yılına yeni girdiğimiz şu günlerde, Dünyada yaşayan Müslümanların son beş altı senede yaşadıklarını gördükten sonra bir ah çekip "Keşke Haydar Baş Bey'i bir dinleseydik, başımıza bu kadar sıkıntılar ve çileler gelmezdi" diyorum.
Âlemlerin Efendisi şöyle buyuruyor; Müminin ferasetinden korkun, O Allah'ın nuru ile bakar".
Dipnotlar:
1. İslam'da siyasi, itikadi ve fıkhi mezhepler tarihi. Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra S. 17
2. a. g. e. S. 14
3. a. g. e. S. 15
4. a. g. e. S. 16
5. a. g. e. S. 17
Ali Nezir / diğer yazıları
- Kâmil kul, kâmil mü’min / 19.04.2024
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023