İslam dininde ilk kanlı kalkışma Cemel Vakıası diye bildiğimiz İmamı Ali (a.s.) ile topladıkları kuvvetlerin sayısı 30.000 olan, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvam ve Hz. Aişe arasında, Miladi Kasım 656 yılında, Basra'da meydana gelmiş ve kalkışmayı yapan gruptan liderleri olmak üzere on beş bin kişi öldürülerek kalkışma bastırılabilmiştir. Bu olaydan sonra Peygamber efendimizin (s.a.a.) eşleri, Hz. Aişe annemiz Medine'ye götürülmüştür.
Bu kanlı kalkışmayı azmettiren ve destekleyen, Hz. Osman'ın kanlı gömleğini eline alıp, katillerden hesap sorulması gerektiğini, timsah gözyaşıyla salya sümük ağlayarak söyleyen Muaviye idi.
Hz. Osman'ın şehit edilmesine sebep, Müslümanların beytül malını keyiflerince sömüren ve halka zülüm eden valileri ve yakın akrabaları idi. Bunların da başında gelen Şam valisi Muaviye idi. Muaviye, Halifeyi bilerek korumamış, bu suikast girişimine karşı tedbir almayarak da öldürülmesinden sorumlu ilk kişi olmuştur.
Cemel Vakıasında Talha bin Ubeydullah'a ve Zübeyr bin Avvam'a mektuplar yazarak kalkışmaya azmettiren de hiç şüphesiz Muaviye idi. (Sarıçam İbrahim Emevi - Haşimi ilişkileri T.D.V.Y. 1997 Ankara)
Hz. İmam Ali'nin Halife seçilmesi, ne bir grubun seçimi, ne bir kişinin vasiyeti, ne de belli kişilerin göstermelik istişaresinin neticesi değildi. Hazreti, bütün Müslümanlar İcmâ ile seçmişlerdi. Böylesi önemli bir birleşme ve bütünleşme, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a.) vefatından sonra ilk defa gerçekleşmişti. Böylesine bir birleşmeye karşı, nifak liderliği yaparak, ilk başta azmettiren, sonrasında ise, hiç çekinmeden şahsi ikbali için kılıcı eline alıp savaşan Muaviye idi.
Sıffın'de (Suriye'nin Rakka kentinin doğusunda yer alan bölge ismi) Miladi 657 yılının mayıs ayında, seksen beş bin kişilik ordusu ile Müslümanların seçmiş olduğu halifesi, Hz. İmam Ali'ye isyan edip savaştı.
Ülkemizdeki kalkışma olayını yapanlar en ağır bir şekilde lanetlenmişlerken, İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'in (s.a.a.) soyunu, nesebini devam ettiren İlim şehrinin kapısı, Şahı velayet, Haydarı Kerrar sıfatlarının sahibi İmam Ali'ye (a.s.) Kalkışma yapan birine nasıl hazret denebiliyor?
Oysaki bu coğrafyayı Türk'ün vatanı, İslam'ın kalesi yapan Hacı Bektaşi Veli ve evlatları, Muaviye ve Yezit adını bile zihinlerden silmişlerdi.
Kalkışmayı İslam tarihinde ilk yapıp kıyamete kadar ona örnek olan kişi, hiç şüphesiz ki işlenen bu günahlara da ortaktır. Her katilden Kabil'in hissedar olması gibi. Rabbimiz Kuran-ı Kerim'inde şöyle buyurmaktadır:
"Kim iyi bir işe aracılık ederse, onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse, onun da ondan bir nasibi olur, payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir." (Nisa:85)
"İnsanları doğru yola çağıran kimseye, kendisine uyanların sevabı gibi sevap verilir. Ona uyanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmez. Başkalarını sapıklığa çağıran kimseye de, kendisine uyanların günahı gibi günah verilir. Ona uyanların günahlarından da hiçbir şey eksilmez." (Müslim, İlim 16. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 6;Tirmizî, İlim 15; İbni Mâce, Mukaddime 14)
Bu kanlı kalkışmayı azmettiren ve destekleyen, Hz. Osman'ın kanlı gömleğini eline alıp, katillerden hesap sorulması gerektiğini, timsah gözyaşıyla salya sümük ağlayarak söyleyen Muaviye idi.
Hz. Osman'ın şehit edilmesine sebep, Müslümanların beytül malını keyiflerince sömüren ve halka zülüm eden valileri ve yakın akrabaları idi. Bunların da başında gelen Şam valisi Muaviye idi. Muaviye, Halifeyi bilerek korumamış, bu suikast girişimine karşı tedbir almayarak da öldürülmesinden sorumlu ilk kişi olmuştur.
Cemel Vakıasında Talha bin Ubeydullah'a ve Zübeyr bin Avvam'a mektuplar yazarak kalkışmaya azmettiren de hiç şüphesiz Muaviye idi. (Sarıçam İbrahim Emevi - Haşimi ilişkileri T.D.V.Y. 1997 Ankara)
Hz. İmam Ali'nin Halife seçilmesi, ne bir grubun seçimi, ne bir kişinin vasiyeti, ne de belli kişilerin göstermelik istişaresinin neticesi değildi. Hazreti, bütün Müslümanlar İcmâ ile seçmişlerdi. Böylesi önemli bir birleşme ve bütünleşme, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a.) vefatından sonra ilk defa gerçekleşmişti. Böylesine bir birleşmeye karşı, nifak liderliği yaparak, ilk başta azmettiren, sonrasında ise, hiç çekinmeden şahsi ikbali için kılıcı eline alıp savaşan Muaviye idi.
Sıffın'de (Suriye'nin Rakka kentinin doğusunda yer alan bölge ismi) Miladi 657 yılının mayıs ayında, seksen beş bin kişilik ordusu ile Müslümanların seçmiş olduğu halifesi, Hz. İmam Ali'ye isyan edip savaştı.
Ülkemizdeki kalkışma olayını yapanlar en ağır bir şekilde lanetlenmişlerken, İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'in (s.a.a.) soyunu, nesebini devam ettiren İlim şehrinin kapısı, Şahı velayet, Haydarı Kerrar sıfatlarının sahibi İmam Ali'ye (a.s.) Kalkışma yapan birine nasıl hazret denebiliyor?
Oysaki bu coğrafyayı Türk'ün vatanı, İslam'ın kalesi yapan Hacı Bektaşi Veli ve evlatları, Muaviye ve Yezit adını bile zihinlerden silmişlerdi.
Kalkışmayı İslam tarihinde ilk yapıp kıyamete kadar ona örnek olan kişi, hiç şüphesiz ki işlenen bu günahlara da ortaktır. Her katilden Kabil'in hissedar olması gibi. Rabbimiz Kuran-ı Kerim'inde şöyle buyurmaktadır:
"Kim iyi bir işe aracılık ederse, onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse, onun da ondan bir nasibi olur, payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir." (Nisa:85)
"İnsanları doğru yola çağıran kimseye, kendisine uyanların sevabı gibi sevap verilir. Ona uyanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmez. Başkalarını sapıklığa çağıran kimseye de, kendisine uyanların günahı gibi günah verilir. Ona uyanların günahlarından da hiçbir şey eksilmez." (Müslim, İlim 16. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 6;Tirmizî, İlim 15; İbni Mâce, Mukaddime 14)
Ali Nezir / diğer yazıları
- Kâmil kul, kâmil mü’min / 19.04.2024
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023