İslam'ın gayesi insandır. Kişiyi, nefsanî arzulardann arındırıp mükemmel hale getirmektir. Yani kul olabilmesini sağlamaktır. Hz. Muhammed (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'i 'mükemmel insan modelini' bizzat hayatlarında yaşayarak Allah'ın muradının canlı örnekleri olmuşlardır.
Müslümanlar günümüze kadar çok badirelerden geçti. Özellikle Müslümanlar arasındaki ayrılıklar, kavgalar, savaşlar çok büyük acılar yaşattı. Toplumları böldü. Kin ve nefreti ortaya çıkardı. Neden?
Allah Resulünün (s.a.a) 'kurtuluş için olmazsa olmaz olarak belirttiği ve bizlere emanet ettiği Kuran ve Ehl-i Beyt'e sahip çıkmadığımız, ölçü edinmediğimiz için.
Bu iki emanet ile Müslümanların arasını açmak için gerek İslam olmayanlar ve gerekse Müslüman'ım diyenler tarafından birçok projeler, planlar yapıldı ve hayata geçirildi. Bu anlamda İslam dünyasında İslam ile alakası olmayan mezhepler, tasavvuf ve fikir ekolleri ortaya çıktı.
Kimisi de İslam'ı bir ideoloji haline getirdi. Dün saltanat, padişahlık vs. adlarla bugün parti adlarıyla, kendilerini İslam sancaktarı ilan etti. Gayrisi ise bir şekilde İslam dışı gösterme gayretine girdiler.
Tabi bu süreçlerin hemen hepsinin arkasında dünde, bugünde Allah'ın (c.c) Kuran'da lanetlediği, müşrik ilan ettiği, kafirdirler, dediği, onlarla dost olmayın, diye emrettiği Yahudi ve Hıristiyanlar liderleri, papazları, hahamları vs. vardır.
Bugün sel önünde sürüklenen çer-çöpe dönmemizin bir sebebi de içimizdeki bize ait olmayan elleri görmememizdir. Asıl sebep ise insan ve İslam kavramlarının mahiyetini anlamamamız veya yanlış anlamamızdır.
Bu noktada sözü sahibine bırakalım. Prof. Dr. Haydar Baş şöyle diyor; "Sistemler şöyle veya böyle İslam'da gaye değildir. Hatta helal ve haram sınırlarını koyun, komünizmde de İslam'ı yaşarsınız. Yani İslam bir sistem vaat etmedi. İslam bir rejim değildir, dindir.
Rejimler, sistemler ideolojiktir. Yani aklın mahsulleridir. Saltanat ideolojiktir. Demokratik anlayış ideolojiktir. Yani benim, senin bulduğumuz, ortaya koyduğumuz şeylerdir. Ama biz bunların tamamında dinimizi yaşayabiliriz.
Nasıl, hangi sınırlarda yaşayabiliriz? Helal ve haram sınırlarında yaşayabiliriz. Tıpkı meyvesi acı olan ağacı ehlileştirmeye benzer bu. Tutarsın, güzel bir aşı yaparsın ağaç ehlileşir, meyvesinden yenilir.
Direk olarak "şu İslam'dır, bu değildir" şeklindeki bir tasnifi ben, İslam ulemasından görmedim. Mesela bir İmam-ı Azamın Fıkh-ı Ekber'ini alın, İmam Maturudi hazretlerinin hayatına bakın, eserlerine bakın yoktur. Bu son dönemlerin İslam'ı izahta koydukları bir tasnif şeklidir.
İslam'ın maksadı mükemmel bir mümin, Müslüman yetiştirmektir. Bu Müslüman'ın vazifeleri ve sıfatları vardır. Kuran'ın bütünlüğü içerisinde bunu yaşamanın adına Müslüman'ın kemali deniyor. Müslüman bunu yakalayacak.
İslam bu insanı hedef alıyor. O mükemmel insanın elinde mükemmel siyaset olur. Mükemmel sanat, mükemmel ziraat, mükemmel ticaret olabilir. O (mükemmel) insanın olmadığı yerde kurallar ve kaideler ne olursa olsun, onun yerine iman etmeyen bir adamı koy hiçbir şey olmaz.
Mesela demokratik sistemler görünürde çok güzel şeyler. Ama siz bunu İslam'ın dışı olarak da kullanabilirsiniz, İslam'ın içi olarak da.
O halde bu sistemleri ele alıp mütalaa, müzakere etmek yerine, o sistemlerde icra-i faaliyette bulunan ferdi eğitip, yetiştirmek görevi ile mükellef olmamız lazım. Müslüman'ın nasıl olabileceğini, Müslüman'ın vasıflarını, şartlarını ortaya koymamız lazım. Koyduğumuz zaman görürüz ki, her taraf güllük gülistanlıktır. O Müslüman'ın olmadığı yerde, adı ne olursa olsun her taraf cehennemdir." (Hikmetin Sırları sh:75-76)
Müslümanlar günümüze kadar çok badirelerden geçti. Özellikle Müslümanlar arasındaki ayrılıklar, kavgalar, savaşlar çok büyük acılar yaşattı. Toplumları böldü. Kin ve nefreti ortaya çıkardı. Neden?
Allah Resulünün (s.a.a) 'kurtuluş için olmazsa olmaz olarak belirttiği ve bizlere emanet ettiği Kuran ve Ehl-i Beyt'e sahip çıkmadığımız, ölçü edinmediğimiz için.
Bu iki emanet ile Müslümanların arasını açmak için gerek İslam olmayanlar ve gerekse Müslüman'ım diyenler tarafından birçok projeler, planlar yapıldı ve hayata geçirildi. Bu anlamda İslam dünyasında İslam ile alakası olmayan mezhepler, tasavvuf ve fikir ekolleri ortaya çıktı.
Kimisi de İslam'ı bir ideoloji haline getirdi. Dün saltanat, padişahlık vs. adlarla bugün parti adlarıyla, kendilerini İslam sancaktarı ilan etti. Gayrisi ise bir şekilde İslam dışı gösterme gayretine girdiler.
Tabi bu süreçlerin hemen hepsinin arkasında dünde, bugünde Allah'ın (c.c) Kuran'da lanetlediği, müşrik ilan ettiği, kafirdirler, dediği, onlarla dost olmayın, diye emrettiği Yahudi ve Hıristiyanlar liderleri, papazları, hahamları vs. vardır.
Bugün sel önünde sürüklenen çer-çöpe dönmemizin bir sebebi de içimizdeki bize ait olmayan elleri görmememizdir. Asıl sebep ise insan ve İslam kavramlarının mahiyetini anlamamamız veya yanlış anlamamızdır.
Bu noktada sözü sahibine bırakalım. Prof. Dr. Haydar Baş şöyle diyor; "Sistemler şöyle veya böyle İslam'da gaye değildir. Hatta helal ve haram sınırlarını koyun, komünizmde de İslam'ı yaşarsınız. Yani İslam bir sistem vaat etmedi. İslam bir rejim değildir, dindir.
Rejimler, sistemler ideolojiktir. Yani aklın mahsulleridir. Saltanat ideolojiktir. Demokratik anlayış ideolojiktir. Yani benim, senin bulduğumuz, ortaya koyduğumuz şeylerdir. Ama biz bunların tamamında dinimizi yaşayabiliriz.
Nasıl, hangi sınırlarda yaşayabiliriz? Helal ve haram sınırlarında yaşayabiliriz. Tıpkı meyvesi acı olan ağacı ehlileştirmeye benzer bu. Tutarsın, güzel bir aşı yaparsın ağaç ehlileşir, meyvesinden yenilir.
Direk olarak "şu İslam'dır, bu değildir" şeklindeki bir tasnifi ben, İslam ulemasından görmedim. Mesela bir İmam-ı Azamın Fıkh-ı Ekber'ini alın, İmam Maturudi hazretlerinin hayatına bakın, eserlerine bakın yoktur. Bu son dönemlerin İslam'ı izahta koydukları bir tasnif şeklidir.
İslam'ın maksadı mükemmel bir mümin, Müslüman yetiştirmektir. Bu Müslüman'ın vazifeleri ve sıfatları vardır. Kuran'ın bütünlüğü içerisinde bunu yaşamanın adına Müslüman'ın kemali deniyor. Müslüman bunu yakalayacak.
İslam bu insanı hedef alıyor. O mükemmel insanın elinde mükemmel siyaset olur. Mükemmel sanat, mükemmel ziraat, mükemmel ticaret olabilir. O (mükemmel) insanın olmadığı yerde kurallar ve kaideler ne olursa olsun, onun yerine iman etmeyen bir adamı koy hiçbir şey olmaz.
Mesela demokratik sistemler görünürde çok güzel şeyler. Ama siz bunu İslam'ın dışı olarak da kullanabilirsiniz, İslam'ın içi olarak da.
O halde bu sistemleri ele alıp mütalaa, müzakere etmek yerine, o sistemlerde icra-i faaliyette bulunan ferdi eğitip, yetiştirmek görevi ile mükellef olmamız lazım. Müslüman'ın nasıl olabileceğini, Müslüman'ın vasıflarını, şartlarını ortaya koymamız lazım. Koyduğumuz zaman görürüz ki, her taraf güllük gülistanlıktır. O Müslüman'ın olmadığı yerde, adı ne olursa olsun her taraf cehennemdir." (Hikmetin Sırları sh:75-76)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024