Geçtiğimiz Pazar günü, Mavi Marmara katliamı ile görünüşte bozulan ilişkilerin normalleşmesi adı altında Türk yetkililerle İsrailli yetkililer arasında bir mutabakat imzalandı.
"Görünüşte" diyoruz çünkü one minute şovlarıyla milletine cambaza bak oyunu sergileyen siyasilerin İsrail'le ilişkilerinde en ufak bir sekte olmadığı gibi ekonomide, dış politikada, askeri ve istihbarat sahalarında ve daha birçok alanda İsrail'e sunulan jestler katlanarak arttı.
Hükümete yakın yandaş basın yayın organları bu mutabakatı sevinçle karşılarken, realitede hiçbir adım atmadan istediklerini elde eden ve bayram eden İsrail'in basını ise bu hadiseyi çok farklı bir açıdan değerlendiriyor.
Dün gazetemizin Recep Bahar imzalı manşetinde, "AKP mutabakat, İsrail savaş peşinde" başlığıyla bu konu etraflıca ele alındı. Önemine binaen bazı noktaların altını çizmek istiyorum.
Haberde, İsrail'in önemli gazetelerinden Jerusalem Post'un yazarlarından Yakkov Lappin'in şöyle bir değerlendirmesi yer alıyor:
"2014 yazındaki 50 günlük son savaşın akabinde İsrail savunma mekanizması ve hükümetinde yeni bir düşünce oluştu. Caydırıcılığa yönelik savaş hedefi bir tarafa bırakılarak, 'düşman askerini tam bir yenilgiye uğratmaya' dönük yeni bir savaş perspektifi belirlendi! İsrail savunma mekanizması ve hükümeti, gelecekteki bir savaşta Hamas'ı etkisizleştireceğine inanmaktadır. İsrail ordusunda bazı kesimler Hamas'ın siyasi kanadını bırakıp, askeri kanadını ortadan kaldırılması tezini savunmaktadır. 16 Haziran'da Savunma Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili Hamas ile bir sonraki savaşın Gazze'de İslamcı rejim için son savaş olacağını söyledi. Yetkili, İsrail'in çatışmayı başlatan taraf olmayacağını ancak çatışmaya sürüklenmesi (!) halinde Hamas'ın İsrail ile dördüncü bir savaştan sağ çıkamayacağını vurguladı."
Bu ifadeleri anlaşılması için biraz sadeleştirelim. Lappin "Türkçe" şunları söylüyor:
Filistinlileri "tam bir yenilgiye uğratmaya dönük" yeni bir savaş perspektifi belirlendi.
Filistinlilerin direniş gücü tamamen ortadan kaldırılacak.
Bu savaş Gazze'deki Filistinliler için son savaş olacak.
Filistinli direnişçiler bu savaştan sağ çıkmayacak.
Dikkat ederseniz Hamas demiyorum, çünkü Hamas İsrail için "bahane"den başka bir şey değil.
Görüldüğü gibi, İsrail'in en önemli gazetesinin önemli bir yazarı açıkça yazıyor ki, İsrail özelde Gazze'ye, genelde ise Filistinlilerin yaşadığı tüm Filistin bölgelerine yönelik son savaşa, yani süpürme harekatına hazırlanıyor.
Esasen tarih tekerrür ediyor.
Hatırlarsanız, 2008 yılının sonunda İsrail, Hamas bahanesiyle Gazze Şeridi'ne Dökme Kurşun Harekatı adı altında fosfor bombalarını da rasgele kullanarak acımasız, vahşet dolu bir operasyon gerçekleştirmiş ve aralarında birçok çocuğun da olduğu 1133 sivilin ölmesine, 4580 sivilin de yaralanmasına neden olmuştu.
İşin ilginç tarafı bu operasyon başlamadan 3 gün önce İsrail Başbakanı Ankara'da Erdoğan'ın konuğuydu. Ülkesine döner dönmez ayağının tozuyla operasyonun düğmesini bastı.
Katliam sonrası bunlar çok konuşuldu, tartışıldı; ardından Davos zirvesi ve one minute tiyatrosu? Her şeyin üstüne bir örtü örtülüverdi.
Şimdi yine bir mutabakat?
Yakın tarihte yaşananlara ve İsrail basınının gündemine baktığımızda Gazze ve diğer Filistin bölgelerinin artık sonu geldi mi diye endişe ediyoruz.
Türk siyasiler İsrail'le ne zaman masaya oturup mutabakat sağlasalar, bu Filistinlilerin tepesine bomba olarak düşüyor.
İsrail'le mutabakat demek; İsrail'e cesaret demek, İsrail'e örtü olmak demek?
Bugüne kadar hep böyle oldu.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş 2012 yılında yazdığı bir makalede Türkiye'yi idare eden siyasetin Filistin meselesindeki yanlış tavrını şöyle özetlemektedir:
"Türkiye, Filistin konusunda her zaman onun yanında söylemlere yer verse de fiiliyatta ABD ve İsrail'in yanında olmuştur. Bu zihniyet maalesef bu hükümet dönemine ait de değildir. Geçmişte Erbakan iktidarında, istihbarat başta olmak üzere askeri eğitim ve su anlaşmaları hayata geçirilmişti. Böyle bir tabloda denilen ile yapılan birbirinin tamamen zıttı olmuştur ve İsrail de bunun farkındadır. Bu nedenle hükümet veya siyasilerimiz hangi sert çıkışta bulunursa bulunsun İsrail'in dikkate alması söz konusu olamaz. Adeta yapılan beyanlar Filistin zararına gelişmelere neden olmaktadır?"
Çözüm; Türkiye'nin Atatürk'ün çizgisine dönmesi, bağımlılıktan kurtulup milli politikalar hayata geçirmesi, dostuna dost, düşmanın karşı da caydırıcı olmasıdır.
Bunu da ancak Milli Devlet tezine sahip Bağımsız Türkiye Partisi gerçekleştirebilir.
"Görünüşte" diyoruz çünkü one minute şovlarıyla milletine cambaza bak oyunu sergileyen siyasilerin İsrail'le ilişkilerinde en ufak bir sekte olmadığı gibi ekonomide, dış politikada, askeri ve istihbarat sahalarında ve daha birçok alanda İsrail'e sunulan jestler katlanarak arttı.
Hükümete yakın yandaş basın yayın organları bu mutabakatı sevinçle karşılarken, realitede hiçbir adım atmadan istediklerini elde eden ve bayram eden İsrail'in basını ise bu hadiseyi çok farklı bir açıdan değerlendiriyor.
Dün gazetemizin Recep Bahar imzalı manşetinde, "AKP mutabakat, İsrail savaş peşinde" başlığıyla bu konu etraflıca ele alındı. Önemine binaen bazı noktaların altını çizmek istiyorum.
Haberde, İsrail'in önemli gazetelerinden Jerusalem Post'un yazarlarından Yakkov Lappin'in şöyle bir değerlendirmesi yer alıyor:
"2014 yazındaki 50 günlük son savaşın akabinde İsrail savunma mekanizması ve hükümetinde yeni bir düşünce oluştu. Caydırıcılığa yönelik savaş hedefi bir tarafa bırakılarak, 'düşman askerini tam bir yenilgiye uğratmaya' dönük yeni bir savaş perspektifi belirlendi! İsrail savunma mekanizması ve hükümeti, gelecekteki bir savaşta Hamas'ı etkisizleştireceğine inanmaktadır. İsrail ordusunda bazı kesimler Hamas'ın siyasi kanadını bırakıp, askeri kanadını ortadan kaldırılması tezini savunmaktadır. 16 Haziran'da Savunma Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili Hamas ile bir sonraki savaşın Gazze'de İslamcı rejim için son savaş olacağını söyledi. Yetkili, İsrail'in çatışmayı başlatan taraf olmayacağını ancak çatışmaya sürüklenmesi (!) halinde Hamas'ın İsrail ile dördüncü bir savaştan sağ çıkamayacağını vurguladı."
Bu ifadeleri anlaşılması için biraz sadeleştirelim. Lappin "Türkçe" şunları söylüyor:
Filistinlileri "tam bir yenilgiye uğratmaya dönük" yeni bir savaş perspektifi belirlendi.
Filistinlilerin direniş gücü tamamen ortadan kaldırılacak.
Bu savaş Gazze'deki Filistinliler için son savaş olacak.
Filistinli direnişçiler bu savaştan sağ çıkmayacak.
Dikkat ederseniz Hamas demiyorum, çünkü Hamas İsrail için "bahane"den başka bir şey değil.
Görüldüğü gibi, İsrail'in en önemli gazetesinin önemli bir yazarı açıkça yazıyor ki, İsrail özelde Gazze'ye, genelde ise Filistinlilerin yaşadığı tüm Filistin bölgelerine yönelik son savaşa, yani süpürme harekatına hazırlanıyor.
Esasen tarih tekerrür ediyor.
Hatırlarsanız, 2008 yılının sonunda İsrail, Hamas bahanesiyle Gazze Şeridi'ne Dökme Kurşun Harekatı adı altında fosfor bombalarını da rasgele kullanarak acımasız, vahşet dolu bir operasyon gerçekleştirmiş ve aralarında birçok çocuğun da olduğu 1133 sivilin ölmesine, 4580 sivilin de yaralanmasına neden olmuştu.
İşin ilginç tarafı bu operasyon başlamadan 3 gün önce İsrail Başbakanı Ankara'da Erdoğan'ın konuğuydu. Ülkesine döner dönmez ayağının tozuyla operasyonun düğmesini bastı.
Katliam sonrası bunlar çok konuşuldu, tartışıldı; ardından Davos zirvesi ve one minute tiyatrosu? Her şeyin üstüne bir örtü örtülüverdi.
Şimdi yine bir mutabakat?
Yakın tarihte yaşananlara ve İsrail basınının gündemine baktığımızda Gazze ve diğer Filistin bölgelerinin artık sonu geldi mi diye endişe ediyoruz.
Türk siyasiler İsrail'le ne zaman masaya oturup mutabakat sağlasalar, bu Filistinlilerin tepesine bomba olarak düşüyor.
İsrail'le mutabakat demek; İsrail'e cesaret demek, İsrail'e örtü olmak demek?
Bugüne kadar hep böyle oldu.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş 2012 yılında yazdığı bir makalede Türkiye'yi idare eden siyasetin Filistin meselesindeki yanlış tavrını şöyle özetlemektedir:
"Türkiye, Filistin konusunda her zaman onun yanında söylemlere yer verse de fiiliyatta ABD ve İsrail'in yanında olmuştur. Bu zihniyet maalesef bu hükümet dönemine ait de değildir. Geçmişte Erbakan iktidarında, istihbarat başta olmak üzere askeri eğitim ve su anlaşmaları hayata geçirilmişti. Böyle bir tabloda denilen ile yapılan birbirinin tamamen zıttı olmuştur ve İsrail de bunun farkındadır. Bu nedenle hükümet veya siyasilerimiz hangi sert çıkışta bulunursa bulunsun İsrail'in dikkate alması söz konusu olamaz. Adeta yapılan beyanlar Filistin zararına gelişmelere neden olmaktadır?"
Çözüm; Türkiye'nin Atatürk'ün çizgisine dönmesi, bağımlılıktan kurtulup milli politikalar hayata geçirmesi, dostuna dost, düşmanın karşı da caydırıcı olmasıdır.
Bunu da ancak Milli Devlet tezine sahip Bağımsız Türkiye Partisi gerçekleştirebilir.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024