Bir gün mutlaka kantara çıkacak olan insan, ölçüsüz ve tartısız işlerin peşinden koşmamalıdır.
Kantara çıkacak olanın eylemleri de söylemleri de mutlaka ölçülü olmalı, ölçüye ve tartıya gelmelidir.
Kantara çıkacak olanın ağırlığı etten-kemikten ziyade eylemleri ve söylemleri olacağına göre elinden ve dilinden sadır olanlara azami dikkat göstermelidir.
"Ayarı ile oynadığın kantar/Gün gelir seni de tartar" vecizesini kulağına küpe yaparak asla ve kat'a ne adalet kantarının, ne hukuk kantarının ne her hangi bir kantarın ayarları ile oynamamalıdır.
Elden ve dilden sadır olan zerre miktarı hayır ya da şer, günah ya da sevap, iyilik ya da kötülük göklerin derinliklerinde de olsa, yedi kat yerin dibinde ve kayaların içinde de olsa mademki günün birinde gelip kantara girecektir, hesabın "hafif" ya da "ağır" gelmesini etkileyecektir o halde öte dünyaya inanan hiç bir kimse ölçüsüz davranamaz.
Aklına geleni derhal uygulamaya koymak ve aklına geleni hemen dillendirmek "hesap şuuru" olanların işi olamaz.
Kantara çıkacak olan, eylemlerini ve söylemlerini sürekli tartmalı ki son tartıda hesaplar şaşmasın, hesabın korkunçluğundan ötürü gözler de baygın ve şaşı olmasın.
Çok ince hesaplar üzerine yaratılmış ve öylece devam eden bir evrende yaşayan insan, ölçüyü kaçırırsa, kantarın ayarları ile oynarsa kesinlikle kendi aleyhine bir davranış sergilemiş olur.
Bir gün mutlaka kantara çıkacak olan insan, Rahman tarafından gönderilen Rahman suresinin ilk ayetlerini döne döne ve sindire sindire okumalıdır:
"Rahmân, Kur'ân'ı öğretti. İnsanı yarattı, ona kendini ifade etmeyi öğretti.
Güneş ve ay bir hesapla hareket etmektedir.
Yıldızlar ve ağaçlar secde ederler.
Göğü yükseltti ve teraziyi/ölçüyü koydu.
Sakın terazide haksızlık etmeyiniz/ölçüyü bozmayınız!
Ölçüyü adaletle tutunuz ve eksik tartmayınız!
Yeri de canlılar için hazırlamıştır.
Orada meyveler ve salkımlı hurma ağaçları, filizlenip dal veren taneler, hoş kokulu bitkiler vardır.
O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?"
Bir gün mutlaka kantara çıkacak olan insan, bozuk bir kantarla tartılmak istemiyorsa, hep kötülükleri gösteren ama iyilikleri görmeyen, göstermeyen bir kantarla tartılmak istemiyorsa, hiç bir kantarın ayarı ile kesinlikle oynamamalı ve sürekli hesap şuuru ile hareket etmelidir.
Bir şekilde, cebren ve hile ile suyun başını tutmuş olanlar, suyu sürekli kendi tarlalarına, kendi köylerine, köylülerine ve yandaşlarına akıtıyorlarsa "Büyük Tartı Gününde" akıttıkları her damla suyun hesabını vereceklerdir.
"O gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse, işte onlar âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları sebebiyle kendilerini ziyana sokanlardır.
Doğrusu Biz sizi yeryüzünde yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!" (A'raf: 8-10).
"Biz kıyamet gününe mahsus, öyle doğru ve hassas teraziler koyacağız ki, hiçbir kimseye zerre kadar haksızlık edilmez. Hardal tanesi ağırlığınca da olsa, yapılan iyi veya kötü işi oraya getirip tartarız. Hesap görücü olarak Biz fazlasıyla yeteriz." (Enbiya: 47).
"Kapı çalan! Nedir o kapı çalan? O kapı çalanın ne olduğunu bilir misin?
İnsanların, ateşin etrafını sarmış pervaneler gibi olduğu, dağların da atılmış renkli yüne dönüştüğü gündür (o Kâria).
O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur.
Fakat tartıları hafif gelenler ise, onların da yeri Hâviye'dir."
Nedir o (Hâviye) bilir misin? Kızgın ateş!" (Karia: 1-11).
Kantara çıkacak olanın eylemleri de söylemleri de mutlaka ölçülü olmalı, ölçüye ve tartıya gelmelidir.
Kantara çıkacak olanın ağırlığı etten-kemikten ziyade eylemleri ve söylemleri olacağına göre elinden ve dilinden sadır olanlara azami dikkat göstermelidir.
"Ayarı ile oynadığın kantar/Gün gelir seni de tartar" vecizesini kulağına küpe yaparak asla ve kat'a ne adalet kantarının, ne hukuk kantarının ne her hangi bir kantarın ayarları ile oynamamalıdır.
Elden ve dilden sadır olan zerre miktarı hayır ya da şer, günah ya da sevap, iyilik ya da kötülük göklerin derinliklerinde de olsa, yedi kat yerin dibinde ve kayaların içinde de olsa mademki günün birinde gelip kantara girecektir, hesabın "hafif" ya da "ağır" gelmesini etkileyecektir o halde öte dünyaya inanan hiç bir kimse ölçüsüz davranamaz.
Aklına geleni derhal uygulamaya koymak ve aklına geleni hemen dillendirmek "hesap şuuru" olanların işi olamaz.
Kantara çıkacak olan, eylemlerini ve söylemlerini sürekli tartmalı ki son tartıda hesaplar şaşmasın, hesabın korkunçluğundan ötürü gözler de baygın ve şaşı olmasın.
Çok ince hesaplar üzerine yaratılmış ve öylece devam eden bir evrende yaşayan insan, ölçüyü kaçırırsa, kantarın ayarları ile oynarsa kesinlikle kendi aleyhine bir davranış sergilemiş olur.
Bir gün mutlaka kantara çıkacak olan insan, Rahman tarafından gönderilen Rahman suresinin ilk ayetlerini döne döne ve sindire sindire okumalıdır:
"Rahmân, Kur'ân'ı öğretti. İnsanı yarattı, ona kendini ifade etmeyi öğretti.
Güneş ve ay bir hesapla hareket etmektedir.
Yıldızlar ve ağaçlar secde ederler.
Göğü yükseltti ve teraziyi/ölçüyü koydu.
Sakın terazide haksızlık etmeyiniz/ölçüyü bozmayınız!
Ölçüyü adaletle tutunuz ve eksik tartmayınız!
Yeri de canlılar için hazırlamıştır.
Orada meyveler ve salkımlı hurma ağaçları, filizlenip dal veren taneler, hoş kokulu bitkiler vardır.
O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?"
Bir gün mutlaka kantara çıkacak olan insan, bozuk bir kantarla tartılmak istemiyorsa, hep kötülükleri gösteren ama iyilikleri görmeyen, göstermeyen bir kantarla tartılmak istemiyorsa, hiç bir kantarın ayarı ile kesinlikle oynamamalı ve sürekli hesap şuuru ile hareket etmelidir.
Bir şekilde, cebren ve hile ile suyun başını tutmuş olanlar, suyu sürekli kendi tarlalarına, kendi köylerine, köylülerine ve yandaşlarına akıtıyorlarsa "Büyük Tartı Gününde" akıttıkları her damla suyun hesabını vereceklerdir.
"O gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse, işte onlar âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları sebebiyle kendilerini ziyana sokanlardır.
Doğrusu Biz sizi yeryüzünde yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!" (A'raf: 8-10).
"Biz kıyamet gününe mahsus, öyle doğru ve hassas teraziler koyacağız ki, hiçbir kimseye zerre kadar haksızlık edilmez. Hardal tanesi ağırlığınca da olsa, yapılan iyi veya kötü işi oraya getirip tartarız. Hesap görücü olarak Biz fazlasıyla yeteriz." (Enbiya: 47).
"Kapı çalan! Nedir o kapı çalan? O kapı çalanın ne olduğunu bilir misin?
İnsanların, ateşin etrafını sarmış pervaneler gibi olduğu, dağların da atılmış renkli yüne dönüştüğü gündür (o Kâria).
O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur.
Fakat tartıları hafif gelenler ise, onların da yeri Hâviye'dir."
Nedir o (Hâviye) bilir misin? Kızgın ateş!" (Karia: 1-11).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024