Kerteriz, seyir yapılması gereken faaliyetlerde doğru rotada ilerlemek için kullanılır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda takvimlere düşen tarih 19 Mayıs 1919'dur.
Bandırma vapurunun denizcilik tarihinde rastlanmayan "kıyıya yakın, açık denize uzak" ilginç rotasının kerterizi "Ya istiklal, ya ölüm!" idi.
Rotanın hedefi gemi kaptanından çok, mavi gözlü bir subayın beyin fırtınalarında çalkalanıyordu.
Günümüze gelince ekonomide fırtınalar kopuyor. Hepimiz aynı gemideyiz, batarsak bu hepimizin kaderi olacak. Gemiyi ve içindekileri kurtaracak doğru rotada alınacak kerteriz, Milli Ekonomi Modeli (MEM)'dir. Geminin kaptanı güneşi gözlerinde gezdiren lider Haydar Baş'tır.
1980'lerde insanlık tarihinin en büyük buluşu gibi pazarlanan küreselleşme, Türkiye ekonomisini adım adım iflasa sürüklerken, ekonomimiz "neye bağımlı" sorusu gündemimize girdi. Küreselleşme kapsamında, dünya ekonomisiyle bütünleşme yolunda Türkiye, kendi direksiyonunu yabancı sermayeye teslim etti. Böylece ülke ekonomisi dışa bağımlı kırılgan bir yapıya savruldu.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) lideri ve safında yer alanlar için yaşadığımız kriz sürpriz olmadı. Zira on yıllar evvel bilge lider Sayın Haydar Baş, gelecek tehlikeyi işaret etmişti.
Artık Türkiye, üstesinden gelemeyeceği ekonomik bir krizin içerisindedir. Kimsenin reddedemediği, herkesin konuştuğu bir gerçektir bu.
Ve bu kriz kaçınılmaz olarak yapısal bir değişikliği Türkiye'nin önüne getirmiştir. Ekonomimizdeki yapısal dönüşüm ihtiyacını doğuran sebeplerden dışa bağımlılık ve sıcak para çıkmazlarının iyi tahlil edilmesi gerekir.
Siyaset ve ekonomi ilişkisi yaşadığımız süreci özetleyen en temel ilişkidir. Türkiye Amerika'yla savaşın eşiğindedir. PKK ve FETÖ terörüne karşı verdiğimiz mücadeleden sınır ötesi operasyonlara kadar içinden geçtiğimiz süreçteki stratejik saflaşma, ülkemizi düşünerek adımlar atmamızı gerektiriyor.
Milli devlet, milletin örgütlenmiş biçimidir. Emperyalizmden bağımsızlaşan bir milletin ulusal pazarının, hem üretici güçleri geliştirip, hem de üretim ilişkilerini buna uyum sağlamak üzere dönüştürecek şekilde inşası, ancak milli devlet öncülüğünde gerçekleştirilebilir.
Bugün ülkemiz açısından bir beka sorunu haline gelmiş olan ekonomide yapısal dönüşümün şablonu MEM'dir.
Ayrıca Türkiye'nin tarihsel deneyimi bu açıdan çok zengindir. Atatürk Devrimi, bize bu konuda zengin bir deneyim mirası bırakmıştır. Bu mirasın izdüşümünü MEM ve "Milli Devlet Sosyal Devlet" projelerinde görürken yine bu mirasın en önemli unsurlarından biri de, bize, bugün karşı karşıya bulunduğumuz sorunları ancak milletin bütününü seferber ederek çözebileceğimizi öğretiyor olmasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda takvimlere düşen tarih 19 Mayıs 1919'dur.
Bandırma vapurunun denizcilik tarihinde rastlanmayan "kıyıya yakın, açık denize uzak" ilginç rotasının kerterizi "Ya istiklal, ya ölüm!" idi.
Rotanın hedefi gemi kaptanından çok, mavi gözlü bir subayın beyin fırtınalarında çalkalanıyordu.
Günümüze gelince ekonomide fırtınalar kopuyor. Hepimiz aynı gemideyiz, batarsak bu hepimizin kaderi olacak. Gemiyi ve içindekileri kurtaracak doğru rotada alınacak kerteriz, Milli Ekonomi Modeli (MEM)'dir. Geminin kaptanı güneşi gözlerinde gezdiren lider Haydar Baş'tır.
1980'lerde insanlık tarihinin en büyük buluşu gibi pazarlanan küreselleşme, Türkiye ekonomisini adım adım iflasa sürüklerken, ekonomimiz "neye bağımlı" sorusu gündemimize girdi. Küreselleşme kapsamında, dünya ekonomisiyle bütünleşme yolunda Türkiye, kendi direksiyonunu yabancı sermayeye teslim etti. Böylece ülke ekonomisi dışa bağımlı kırılgan bir yapıya savruldu.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) lideri ve safında yer alanlar için yaşadığımız kriz sürpriz olmadı. Zira on yıllar evvel bilge lider Sayın Haydar Baş, gelecek tehlikeyi işaret etmişti.
Artık Türkiye, üstesinden gelemeyeceği ekonomik bir krizin içerisindedir. Kimsenin reddedemediği, herkesin konuştuğu bir gerçektir bu.
Ve bu kriz kaçınılmaz olarak yapısal bir değişikliği Türkiye'nin önüne getirmiştir. Ekonomimizdeki yapısal dönüşüm ihtiyacını doğuran sebeplerden dışa bağımlılık ve sıcak para çıkmazlarının iyi tahlil edilmesi gerekir.
Siyaset ve ekonomi ilişkisi yaşadığımız süreci özetleyen en temel ilişkidir. Türkiye Amerika'yla savaşın eşiğindedir. PKK ve FETÖ terörüne karşı verdiğimiz mücadeleden sınır ötesi operasyonlara kadar içinden geçtiğimiz süreçteki stratejik saflaşma, ülkemizi düşünerek adımlar atmamızı gerektiriyor.
Milli devlet, milletin örgütlenmiş biçimidir. Emperyalizmden bağımsızlaşan bir milletin ulusal pazarının, hem üretici güçleri geliştirip, hem de üretim ilişkilerini buna uyum sağlamak üzere dönüştürecek şekilde inşası, ancak milli devlet öncülüğünde gerçekleştirilebilir.
Bugün ülkemiz açısından bir beka sorunu haline gelmiş olan ekonomide yapısal dönüşümün şablonu MEM'dir.
Ayrıca Türkiye'nin tarihsel deneyimi bu açıdan çok zengindir. Atatürk Devrimi, bize bu konuda zengin bir deneyim mirası bırakmıştır. Bu mirasın izdüşümünü MEM ve "Milli Devlet Sosyal Devlet" projelerinde görürken yine bu mirasın en önemli unsurlarından biri de, bize, bugün karşı karşıya bulunduğumuz sorunları ancak milletin bütününü seferber ederek çözebileceğimizi öğretiyor olmasıdır.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023