Sevgi kuvveti, insan fıtratına yerleştirilmiş köklü bir hassadır. Sevmek, hem ilahi bir lütuf ve hem de asli bir ihtiyaçtır.
Sevgi bütün insanlarda ortaktır. Bu hususta insanlar arasında ihtilaf bile yoktur. Ancak, sevgi nereden kaynaklanacak ve nereye yönelecek? Bu hususta insanlar arasındaki kanaatler değişmektedir. Mantıki ve ilmi ölçü odur ki, sevgi ezeliye ve ebdiye açılmalı ve layık olana yöneltilmelidir.
Ezeli ve ebedi olan sevgiyi de yaratan yüce Allah'tır. Zira bütün güzellikler, menşei ve dal olarak O'nunla vardır. O halde zaruri olarak şu neticeye geliyoruz ki, sevilmeye layık olan yalnız Allah'tır. Diğer bütün sevgiler, buna göre mecazidir ve bundan kaynaklanmaktadır.
Resûlullah (s.a.v.) buyurdu: "Dâvud Peygamberin bir duası şöyle idi: Allah'ım! Senden, sevgini ve Seni sevenleri sevmeyi dilerim. Bana sevgini kazandıracak amelleri işlemeyi nasib et. Allah'ım! Senin sevgini nefsimden, âilemden ve soğuk sudan daha üstün kıl." (Nevevi, Riyazü's-Salihin, Tirmizi'den).
Davud (a.s)'ın da duasında buyurduğu gibi sevilmeye layık yalnız Allah'tır. "Neyi seviyorsan, değerin ona göredir" ölçüsüne göre, en büyük şeref muhabbetullaha sahip bir kalp taşımaktır.
Cenab-ı Hakk'ın muhabbetine vasıl olmak için evvela yapmamız gereken, itikadımızı sağlam bir itikat hâline getirmektir. İnanç çok mühimdir. Eğer inancımızda bozukluk olursa işlerimiz sarpa sarar.
Bunun ardından da, salih amel işlemek için çok güzel bir niyete sahip olunması lazımdır ki, yapılan iş güzel olsun. Yapılan ameller, ibâdetler Allah için olmazsa, başka bir menfaat kapısını açmak için yapılıyorsa, canını verecek derecede de amel güzel görünse fakat niyet hâlis olmazsa, o amelin de, ibâdetin de hiçbir faydası olmaz.
Ardından, niyetle beraber salih amel, salih taat gelir. Bu cihette ibâdetler kişiyi Hakk'a ulaştıran bir binektir, Burak'tır.
Muhabbetullah için gerekli olan bir başka husus da Allah'ın sevdiklerini sevmektir. Allah'ın sevdikleri içinde en sevgilisi olan, Muhammed Mustafa'sını ve O'nun Ehl-i Beyt'ini sevmektir. Bu meveddet âyetiyle de farz kılınmıştır.
"İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur. De ki: Ben buna karşılık sizden yakınlarımın sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir." (Şûra: 42/23).
Meveddet edilecek kimseler ise, Cenab-ı Hakk'ın, haklarında, "Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab: 33/33) ayetini indirdiği, Hamse-i Âl-i Aba olarak bilinen Hz. Fâtıma (a.s.), Hz. Ali (a.s.), Hz. Hasan (a.s.), Hz. Hüseyin ve Peygamber Efendimizdir. Bu hem Sünni hem de Ehl-i Beyt ekolünden gelen kaynaklarda bildirilmiştir. (Daha detaylı bilgi için bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, Hz. Fâtıma ve İmam Ali eserleri).
Sa'd radiyallahu anh'dan;
Muâviye ona dedi ki: "Ali'ye hakaret etmeni engelleyen nedir?"
"Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in ona söylemiş olduğu şu üç şeyi hatırladığım sürece ona hakaret edemem. O üç hasletten birine sahip olmak, benim için kızıl develere sahip olmaktan daha iyidir. Çıktığı savaşlardan birinde Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem onu kendi yerinde bırakmıştı. Ali ise ona, 'Ey Allah Resûlü! Beni kadın ve çocuklarla geride bıraktın' demişti. Bunun üzerine o, şöyle buyurdu: 'Hârun Mûsâ'ya göre ne ise sen de bana göre öyle olmak istemez misin? Yalnız benden sonra peygamberlik yoktur.'
Hayber günü şöyle buyurduğunu duydum: 'Bugün sancağı Allah'ı ve Resûlü'nü seven, Allah ve Resûlü tarafından sevilen bir adama vereceğim.'
Hepimiz sancağı almak istedik. Ondan sonra, 'Haydi bana Ali'yi çağırın!' buyurdu. Ali gözü ağrıyarak geldi, gözüne tükürüğünü sürdü ve sancağı ona verdi. Allah fethi onun elinde müyesser kıldı.
'Bizim ve sizin çocuklarınızı çağıralım' mealindeki âyet (Âl-i İmran, 3/61) indiği zaman, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırdı ve şöyle dedi: Allah'ım! İşte bunlar benim ehlim (ailem)dir'." (Müslim, fad. sah. 32, s. 1871 ve Tirmizî, 3724).
Sevgi bütün insanlarda ortaktır. Bu hususta insanlar arasında ihtilaf bile yoktur. Ancak, sevgi nereden kaynaklanacak ve nereye yönelecek? Bu hususta insanlar arasındaki kanaatler değişmektedir. Mantıki ve ilmi ölçü odur ki, sevgi ezeliye ve ebdiye açılmalı ve layık olana yöneltilmelidir.
Ezeli ve ebedi olan sevgiyi de yaratan yüce Allah'tır. Zira bütün güzellikler, menşei ve dal olarak O'nunla vardır. O halde zaruri olarak şu neticeye geliyoruz ki, sevilmeye layık olan yalnız Allah'tır. Diğer bütün sevgiler, buna göre mecazidir ve bundan kaynaklanmaktadır.
Resûlullah (s.a.v.) buyurdu: "Dâvud Peygamberin bir duası şöyle idi: Allah'ım! Senden, sevgini ve Seni sevenleri sevmeyi dilerim. Bana sevgini kazandıracak amelleri işlemeyi nasib et. Allah'ım! Senin sevgini nefsimden, âilemden ve soğuk sudan daha üstün kıl." (Nevevi, Riyazü's-Salihin, Tirmizi'den).
Davud (a.s)'ın da duasında buyurduğu gibi sevilmeye layık yalnız Allah'tır. "Neyi seviyorsan, değerin ona göredir" ölçüsüne göre, en büyük şeref muhabbetullaha sahip bir kalp taşımaktır.
Cenab-ı Hakk'ın muhabbetine vasıl olmak için evvela yapmamız gereken, itikadımızı sağlam bir itikat hâline getirmektir. İnanç çok mühimdir. Eğer inancımızda bozukluk olursa işlerimiz sarpa sarar.
Bunun ardından da, salih amel işlemek için çok güzel bir niyete sahip olunması lazımdır ki, yapılan iş güzel olsun. Yapılan ameller, ibâdetler Allah için olmazsa, başka bir menfaat kapısını açmak için yapılıyorsa, canını verecek derecede de amel güzel görünse fakat niyet hâlis olmazsa, o amelin de, ibâdetin de hiçbir faydası olmaz.
Ardından, niyetle beraber salih amel, salih taat gelir. Bu cihette ibâdetler kişiyi Hakk'a ulaştıran bir binektir, Burak'tır.
Muhabbetullah için gerekli olan bir başka husus da Allah'ın sevdiklerini sevmektir. Allah'ın sevdikleri içinde en sevgilisi olan, Muhammed Mustafa'sını ve O'nun Ehl-i Beyt'ini sevmektir. Bu meveddet âyetiyle de farz kılınmıştır.
"İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur. De ki: Ben buna karşılık sizden yakınlarımın sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir." (Şûra: 42/23).
Meveddet edilecek kimseler ise, Cenab-ı Hakk'ın, haklarında, "Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab: 33/33) ayetini indirdiği, Hamse-i Âl-i Aba olarak bilinen Hz. Fâtıma (a.s.), Hz. Ali (a.s.), Hz. Hasan (a.s.), Hz. Hüseyin ve Peygamber Efendimizdir. Bu hem Sünni hem de Ehl-i Beyt ekolünden gelen kaynaklarda bildirilmiştir. (Daha detaylı bilgi için bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, Hz. Fâtıma ve İmam Ali eserleri).
Sa'd radiyallahu anh'dan;
Muâviye ona dedi ki: "Ali'ye hakaret etmeni engelleyen nedir?"
"Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in ona söylemiş olduğu şu üç şeyi hatırladığım sürece ona hakaret edemem. O üç hasletten birine sahip olmak, benim için kızıl develere sahip olmaktan daha iyidir. Çıktığı savaşlardan birinde Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem onu kendi yerinde bırakmıştı. Ali ise ona, 'Ey Allah Resûlü! Beni kadın ve çocuklarla geride bıraktın' demişti. Bunun üzerine o, şöyle buyurdu: 'Hârun Mûsâ'ya göre ne ise sen de bana göre öyle olmak istemez misin? Yalnız benden sonra peygamberlik yoktur.'
Hayber günü şöyle buyurduğunu duydum: 'Bugün sancağı Allah'ı ve Resûlü'nü seven, Allah ve Resûlü tarafından sevilen bir adama vereceğim.'
Hepimiz sancağı almak istedik. Ondan sonra, 'Haydi bana Ali'yi çağırın!' buyurdu. Ali gözü ağrıyarak geldi, gözüne tükürüğünü sürdü ve sancağı ona verdi. Allah fethi onun elinde müyesser kıldı.
'Bizim ve sizin çocuklarınızı çağıralım' mealindeki âyet (Âl-i İmran, 3/61) indiği zaman, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırdı ve şöyle dedi: Allah'ım! İşte bunlar benim ehlim (ailem)dir'." (Müslim, fad. sah. 32, s. 1871 ve Tirmizî, 3724).
Yeliz Yücel / diğer yazıları
- Üç aylar iklimi-4 / 20.03.2017
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016