Her insan bedel öder. İstese de öder, istemese de öder. Çünkü hayatın bir anlamı da bedel ödemektir. Bu bedel ödeme bazen hatalarımızdan, bazen ihtiyaçlarımızdan, bazen de ihtiraslarımızdan kaynaklanır. İyiliğin de bedeli vardır.
Mesela, zamanında önünüze gelen fırsatları değerlendirmediğiniz için, yapmanız gerekenleri yapmadığınız için düştüğünüz acziyetten şikayet edersiniz. Aslında bu bir bedeldir. Ya da anlık gafletle veya gaza gelip yaptığımız tercihlerin sonrasında ortaya bir tablo çıkar. Ortaya çıkan tablo veya netice de bir bedeldir. Kısaca hayatın tamamı bir sebep-sonuç çizgisi içerisinde geçer.
Tek kişilik tercihlerimiz, kararlarımız veya duruşumuz kendimizi veya en fazla yakın çevremizi etkiler. Ama toplum bazında yaptığımız tercihler, durduğumuz nokta, verdiğimiz kararlar hem milletin tamamını, hem de devletin bekasını bağlar.
Bu noktada insan gerçeğine de dikkat çekmek lazımdır. Prof. Dr. Haydar Baş Hocam der ki; "İnsan, külli (sonsuz) irade sınırları içerisinde cüzi (sınırlı) iradesiyle karar verme yeteneği olan bir mahluktur."
İman iddiasında olan bizler kararlarımızı neye göre vereceğiz? Tabi ki iddiamıza göre. Yani imanımıza göre. Zaten o imanı bize nasip eden Yüce Allah (c.c) iman ehlini 'furkan' sahibi olarak tanımlıyor.
Ne demek Furkan sahibi? Hakkı batıldan, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayıran, ilerisini görebilen, vereceği karar, tercih neticesinde ortaya çıkacak tablonun sebep-sonuç ilişkisini hesap edebilen kul demek.
İşte bu hesabı yapanın karşısına yaptığı tercihin, attığı adımın bedeli çıkar ve bu bedel ve bedeller hem kişi, hem de toplum ve devlet lehine olur.
Onun için diyorum ki, bedeli hayır olacak her işe evet. Ama birilerinin ahmaklığı, ihtirasları, menfaatleri için aldıkları kararlardan, attıkları adımlardan, tercihlerinden dolayı ortaya çıkacak bedel veya bedelleri ödemeye, hayır.
Biz yıllardır devlet-millet aleyhine olacak bütün tercihlere, kararlara hayır, dedik. Ama "hayırda", "hayır" olduğunu bu millete pek öğretemedik. Ve tarih yine tekerrür etti, ediyor. Devlet ve millet bedel ödüyor ve bu ödeme bitecek gibi de gözükmüyor.
Sadece yakın tarihimize baktığımızda bile; birilerinin laflarına kanarak, kardeş kardeşe düşman olduk. İşte o birileri yatlarında, katlarında sevgilileriyle eğlenirken, gençlerimiz sokak başlarında derin pusulara yattı.
Yine o birileri bal, kaymak yiyip, evlerinde besledikleri köpeklerini bile obez yaparlarken, sen, ben; hak, eşitlik, adalet vs. söylemlerle kavga ettik, düşman olduk.
Bir başkaları ise cihat dedi, iman dedi, İslam dedi, ümmet dedi ve karşılığında para istedi. Verdik.
O da nesi! Bizden din, iman, cihat için para toplayanlar Amerikalarda, Avrupalarda çocuklarını okutuyor, şirketler kuruyor, lüks bir hayat yaşıyor, en yüksek makamlara koşar adım gidiyor.
Ya sonra! Sonra yok. Çünkü yaşıyoruz. Bugün solcular da, Amerikancı, Avrupacı, milliyetçi geçinenler de, din adına milleti galeyana getirenler de yani bu millet, ABD'nin önümüze koyduğu farklı farklı kılıklardaki lider ve siyasi görüşlere taraf oldular, onları tercih ettiler, onların tercihlerini onayladılar, desteklediler. Aslında sağcısının da, solcusunun da, dincisinin de, emekçisinin de desteklediği emperyalist ABD ve Avrupa idi.
İnanmıyorsanız akşam haberlerini izleyin. Lider ve partilerin AB ve ABD teslimiyetlerini görün. Ve de tercihlerinizi gözden geçirin. Yoksa çok daha büyük bedeller bizi bekliyor.
Mesela, zamanında önünüze gelen fırsatları değerlendirmediğiniz için, yapmanız gerekenleri yapmadığınız için düştüğünüz acziyetten şikayet edersiniz. Aslında bu bir bedeldir. Ya da anlık gafletle veya gaza gelip yaptığımız tercihlerin sonrasında ortaya bir tablo çıkar. Ortaya çıkan tablo veya netice de bir bedeldir. Kısaca hayatın tamamı bir sebep-sonuç çizgisi içerisinde geçer.
Tek kişilik tercihlerimiz, kararlarımız veya duruşumuz kendimizi veya en fazla yakın çevremizi etkiler. Ama toplum bazında yaptığımız tercihler, durduğumuz nokta, verdiğimiz kararlar hem milletin tamamını, hem de devletin bekasını bağlar.
Bu noktada insan gerçeğine de dikkat çekmek lazımdır. Prof. Dr. Haydar Baş Hocam der ki; "İnsan, külli (sonsuz) irade sınırları içerisinde cüzi (sınırlı) iradesiyle karar verme yeteneği olan bir mahluktur."
İman iddiasında olan bizler kararlarımızı neye göre vereceğiz? Tabi ki iddiamıza göre. Yani imanımıza göre. Zaten o imanı bize nasip eden Yüce Allah (c.c) iman ehlini 'furkan' sahibi olarak tanımlıyor.
Ne demek Furkan sahibi? Hakkı batıldan, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayıran, ilerisini görebilen, vereceği karar, tercih neticesinde ortaya çıkacak tablonun sebep-sonuç ilişkisini hesap edebilen kul demek.
İşte bu hesabı yapanın karşısına yaptığı tercihin, attığı adımın bedeli çıkar ve bu bedel ve bedeller hem kişi, hem de toplum ve devlet lehine olur.
Onun için diyorum ki, bedeli hayır olacak her işe evet. Ama birilerinin ahmaklığı, ihtirasları, menfaatleri için aldıkları kararlardan, attıkları adımlardan, tercihlerinden dolayı ortaya çıkacak bedel veya bedelleri ödemeye, hayır.
Biz yıllardır devlet-millet aleyhine olacak bütün tercihlere, kararlara hayır, dedik. Ama "hayırda", "hayır" olduğunu bu millete pek öğretemedik. Ve tarih yine tekerrür etti, ediyor. Devlet ve millet bedel ödüyor ve bu ödeme bitecek gibi de gözükmüyor.
Sadece yakın tarihimize baktığımızda bile; birilerinin laflarına kanarak, kardeş kardeşe düşman olduk. İşte o birileri yatlarında, katlarında sevgilileriyle eğlenirken, gençlerimiz sokak başlarında derin pusulara yattı.
Yine o birileri bal, kaymak yiyip, evlerinde besledikleri köpeklerini bile obez yaparlarken, sen, ben; hak, eşitlik, adalet vs. söylemlerle kavga ettik, düşman olduk.
Bir başkaları ise cihat dedi, iman dedi, İslam dedi, ümmet dedi ve karşılığında para istedi. Verdik.
O da nesi! Bizden din, iman, cihat için para toplayanlar Amerikalarda, Avrupalarda çocuklarını okutuyor, şirketler kuruyor, lüks bir hayat yaşıyor, en yüksek makamlara koşar adım gidiyor.
Ya sonra! Sonra yok. Çünkü yaşıyoruz. Bugün solcular da, Amerikancı, Avrupacı, milliyetçi geçinenler de, din adına milleti galeyana getirenler de yani bu millet, ABD'nin önümüze koyduğu farklı farklı kılıklardaki lider ve siyasi görüşlere taraf oldular, onları tercih ettiler, onların tercihlerini onayladılar, desteklediler. Aslında sağcısının da, solcusunun da, dincisinin de, emekçisinin de desteklediği emperyalist ABD ve Avrupa idi.
İnanmıyorsanız akşam haberlerini izleyin. Lider ve partilerin AB ve ABD teslimiyetlerini görün. Ve de tercihlerinizi gözden geçirin. Yoksa çok daha büyük bedeller bizi bekliyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024