Devlet adamı ağırlığında değil de anlık duygusal tepkilerine alıştığımız Erdoğan, bildik bir açıklamada bulundu: "İdam cezasını onaylarım!"
Neden bu açıklamayı yaptı derseniz; demokrasi mücadelesinden çok AKP seçmenini motive etmek arzusuyla sokağa döktükleri ahali, darbecilere idam istiyordu da ondan.
İç hukuk açısından 18 Temmuz tarihli yazımızda bir değerlendirmede bulunmuş ve Anayasa değişikliğiyle birlikte Türk Ceza Kanununda (TCK) yapılacak düzenlemeyle ölüm cezasının tekrar geri getirilebileceğini ifade etmiştik.
Anayasa değişikliğini TBMM nitelikli çoğunlukla (3/5) ve referandumla ya da üçte iki çoğunlukla ve referanduma gitmeden gerçekleştirebilir. Bu yolla ölüm cezası yasağı Anayasadan çıkarılmış olur ve akabinde de TBMM basit çoğunlukla(yarıdan bir fazla) ceza yasasına ölüm cezasını ekleyebilir.
Cumhurbaşkanı'nın parlamentodan gelecek idam cezasını onaylarım lafı, neredeyse her söyledikleri gibi, izaha muhtaçtır. TCK'da yapılacak düzenlemeyi kastederek söylemişse, Anayasa yasağına rağmen çıkarılacak kanun "anayasaya aykırılığı" nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nden (AYM) döner.
Diyelim ki, anayasa değişikliği dahil tüm düzenlemeler yapıldı ve Cumhurbaşkanı'nın onayına sunuldu. Cumhurbaşkanı da, şimdiki sözüne bakacak olursak -zira yarın ne söyler bilemeyiz- onayladı ve Resmi Gazete'de (RG) yayınlandı.
Tayyip Erdoğan, bu konuda kimseden izin alacak değiliz derken, dış hukuku hesaplayıp hesaplamadığını bilemem. Dedik ya aklına geleni söyleyen Erdoğan dışardan gelecek tepkiler üzerine dönüş yapabilir. Biz şimdiden söyleyelim ki, bu dönüşü yapacaktır.
Zira kendi iktidarları döneminde, 15 Ocak 2003'de imzaladıkları "11 No.lu Protokol ile Değişik, İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesi'ne Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 No.lu Protokol"ün 1.maddesine göre: "Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptırılamaz ve idam edilemez."
AKP iktidarı bu protokolü imzaladı ve onaylanması 26 Haziran 2003 tarih ve 4913 sayılı Kanunla uygun bulundu. AKP hükûmeti, Bakanlar Kurulu kararıyla bunu onayladı (15.8.2003 tarih ve 2003/6069 sayılı karar).
Erdoğan'ın, idam cezasını kabul etmek için kimseden izin almayız, şeklindeki sözlerinin havada kaldığı ortadadır.
Sadece iç hukuk düzenimizi değil, uluslararası hukuku da ilgilendiren bir konudur bu. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve ölüm cezasını kaldıran Ek 6 Protokolü'ne imza atmışız ve de onaylamışız.
AKP tayfasının kaypak zeminde seyreden tutum ve davranışlarına biz şerbetliysek de, bu arkadaşlar şimdi kalkıp imzaladıkları protokolü hiçe sayarsa ne olur?
Olacağı belli, idam cezası gündeme geldiğinden beri AB'den homurtular giderek artıyor. Yaptırımları kapıda, AB üyelik müzakerelerini durdururuz? Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkarırız gibi tehditler.
Tayyip Erdoğan mangalda kül bırakmadı ama AB ile ilişkileri bitirmeyi göze alabilir mi?
Tayyip, yiğitlik bende kalsın diyorsa, yapacağı iş hukuken şudur:
Taraf olduğumuz, imza ve onay verdiğimiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni bu sözleşmenin 58. Maddesine göre sona erdirmektir yani feshi ihbarda bulunmaktır.
Bu delikanlılığı yapabilirse, şimdiden alkışlamaya hazırım.
Bu delikanlılığını kırk yıldır sürdüren ve alkışlamak değil yüreğinden öptüğümüz Sayın Haydar Baş'a bir nebze bakması bile bu cesareti verecektir kendisine.
Neden bu açıklamayı yaptı derseniz; demokrasi mücadelesinden çok AKP seçmenini motive etmek arzusuyla sokağa döktükleri ahali, darbecilere idam istiyordu da ondan.
İç hukuk açısından 18 Temmuz tarihli yazımızda bir değerlendirmede bulunmuş ve Anayasa değişikliğiyle birlikte Türk Ceza Kanununda (TCK) yapılacak düzenlemeyle ölüm cezasının tekrar geri getirilebileceğini ifade etmiştik.
Anayasa değişikliğini TBMM nitelikli çoğunlukla (3/5) ve referandumla ya da üçte iki çoğunlukla ve referanduma gitmeden gerçekleştirebilir. Bu yolla ölüm cezası yasağı Anayasadan çıkarılmış olur ve akabinde de TBMM basit çoğunlukla(yarıdan bir fazla) ceza yasasına ölüm cezasını ekleyebilir.
Cumhurbaşkanı'nın parlamentodan gelecek idam cezasını onaylarım lafı, neredeyse her söyledikleri gibi, izaha muhtaçtır. TCK'da yapılacak düzenlemeyi kastederek söylemişse, Anayasa yasağına rağmen çıkarılacak kanun "anayasaya aykırılığı" nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nden (AYM) döner.
Diyelim ki, anayasa değişikliği dahil tüm düzenlemeler yapıldı ve Cumhurbaşkanı'nın onayına sunuldu. Cumhurbaşkanı da, şimdiki sözüne bakacak olursak -zira yarın ne söyler bilemeyiz- onayladı ve Resmi Gazete'de (RG) yayınlandı.
Tayyip Erdoğan, bu konuda kimseden izin alacak değiliz derken, dış hukuku hesaplayıp hesaplamadığını bilemem. Dedik ya aklına geleni söyleyen Erdoğan dışardan gelecek tepkiler üzerine dönüş yapabilir. Biz şimdiden söyleyelim ki, bu dönüşü yapacaktır.
Zira kendi iktidarları döneminde, 15 Ocak 2003'de imzaladıkları "11 No.lu Protokol ile Değişik, İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesi'ne Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 No.lu Protokol"ün 1.maddesine göre: "Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptırılamaz ve idam edilemez."
AKP iktidarı bu protokolü imzaladı ve onaylanması 26 Haziran 2003 tarih ve 4913 sayılı Kanunla uygun bulundu. AKP hükûmeti, Bakanlar Kurulu kararıyla bunu onayladı (15.8.2003 tarih ve 2003/6069 sayılı karar).
Erdoğan'ın, idam cezasını kabul etmek için kimseden izin almayız, şeklindeki sözlerinin havada kaldığı ortadadır.
Sadece iç hukuk düzenimizi değil, uluslararası hukuku da ilgilendiren bir konudur bu. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve ölüm cezasını kaldıran Ek 6 Protokolü'ne imza atmışız ve de onaylamışız.
AKP tayfasının kaypak zeminde seyreden tutum ve davranışlarına biz şerbetliysek de, bu arkadaşlar şimdi kalkıp imzaladıkları protokolü hiçe sayarsa ne olur?
Olacağı belli, idam cezası gündeme geldiğinden beri AB'den homurtular giderek artıyor. Yaptırımları kapıda, AB üyelik müzakerelerini durdururuz? Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkarırız gibi tehditler.
Tayyip Erdoğan mangalda kül bırakmadı ama AB ile ilişkileri bitirmeyi göze alabilir mi?
Tayyip, yiğitlik bende kalsın diyorsa, yapacağı iş hukuken şudur:
Taraf olduğumuz, imza ve onay verdiğimiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni bu sözleşmenin 58. Maddesine göre sona erdirmektir yani feshi ihbarda bulunmaktır.
Bu delikanlılığı yapabilirse, şimdiden alkışlamaya hazırım.
Bu delikanlılığını kırk yıldır sürdüren ve alkışlamak değil yüreğinden öptüğümüz Sayın Haydar Baş'a bir nebze bakması bile bu cesareti verecektir kendisine.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023