Dananın kuyruğu kopar mı? Sadece AKP'nin gündeminde değil, Türkiye'nin gündemindeki Zarrab davasının jürili duruşması bugün.
Reza Zarrab yalnız değil, Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Attila da sanık? Zorunlu dava arkadaşı. Bir zorunluluk daha vari; Külliye'den külliyen zorunlu açıklama: "İran'la ticaret yapmak zorundaydık". Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Kalın'dan ince mi ince bir itiraf. İbrahim Kalın bir Fransız TV kanalına bunları söylüyordu.
Gerekçesi de haklı görünüyor. İran'dan petrol ve doğalgaz almak durumundayız... Acı gerçek şu ki, Türkiye bağımsız bir ülke ise de, enerji yönünden dışa bağımlıdır. Bu zoraki ticari nikâh, bizi sorumluluktan kurtarır mı? İran'a ambargo koyan ABD, yasağa rağmen İran'la ticaret yapan ülkelere ceza kesiyor. Fransa ve Almanya da bu cezaları ödeyen ülkeler arasında.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iddiası ise, Zarrab davasının, 17-25 Aralık kumpasının Amerika'daki uygulaması olduğu yolundadır.
17-25 Aralık işlem ve eylemleri Türkiye'de siyaseten aklanmışsa da bu aklanma yargının kapısına kilit vurmuştur.
Türkiye'de kapanan yargı yolu ABD'de açılmış görünüyor. Görüntüde yargı varsa da Zarrab davası siyasi bir içerik kazanmıştır. İtirafçı olmayı, pazarlık sonucu kabul ettiği ayan beyan belli Reza efendinin Erdoğan'a ve dolayısıyla Türkiye'ye karşı kullanılması Amerika'nın politik hedeflerindendir.
Bu açıdan Erdoğan'ın kumpas endişesi haklıdır. Ancak ortada Zarrab'a atılı suçun en önemli unsuru bir eylemin varlığıdır. Biz bu eyleme ticari ilişki diyoruz (İbrahim Kalın'ın açıklaması), Amerika ise suç olduğu iddiasında.
Türk Ulusu adına karar verecek olan Türk mahkemelerinden kaçırılan dava için bugün Amerikan Mahkemeleri karar verme durumuna gelmiştir. Gönül isterdi ki, şu 17-25 Aralık olayları Türk yargısı önünde tartışılsın ve karar verilsin.
Enerjide dışarıya bağımlıyız bu aşikâr. Ya yargıda? İşin bu noktasında da mı bağımsızlığımız yok!?
Gelelim yasak ticari ilişkiye. Yapılan anlaşmalar gereği ihtiyacımız olan petrol ve doğalgaz alımı neticesinde İran'a ödenecek para Halkbank'ta bloke edilecek ve buradan peyderpey gönderilecektir. ABD'nin bilgisi altında da işleyecek prosedür bu iken işe Zencani ve ortağı Zarrab karışınca ortalık toz duman. Zencani'yi İran yargıladı ve ülkeyi milyarlarca dolar zarara soktuğu için idama mahkûm etti. İnfazı bekletiyor. Ve zararı öde, yoksa infaz ederiz diyor.
Türkiye'deki ortağı Zarrab'a gelince o da Amerika'da yargılanıyor. Orda da pazarlık var: Ya itirafçı ol, ya da ömrünü hapiste geçir?
İşadamı dediğimiz Reza efendi başımıza ne işler açacak bilinmez!
Kimi çevreler özellikle muhalefet, Zarrab davasının sanıklar ve sorumluluklarıyla sınırlı olduğunu öne sürerken, aksine görüşte olanlar milli olduğunu iddia etmektedirler.
Suçların ve cezaların şahsi olduğu ceza hukukunun bir ilkesi olmasına rağmen, verilecek mahkûmiyet kararı, ABD tarafından Erdoğan ve Türkiye'ye karşı bir koz ve Amerika'nın uğradığı zararları ödememiz için baskı unsuru olarak kullanılacaktır. Ya da İran'a karşı yapılması düşünülen operasyonda ABD-İsrail-Suudi Arabistan ekseninde yer almamız istenecek.
Anlaşılan kırk katır mı, kırk satır mı?
Reza Zarrab yalnız değil, Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Attila da sanık? Zorunlu dava arkadaşı. Bir zorunluluk daha vari; Külliye'den külliyen zorunlu açıklama: "İran'la ticaret yapmak zorundaydık". Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Kalın'dan ince mi ince bir itiraf. İbrahim Kalın bir Fransız TV kanalına bunları söylüyordu.
Gerekçesi de haklı görünüyor. İran'dan petrol ve doğalgaz almak durumundayız... Acı gerçek şu ki, Türkiye bağımsız bir ülke ise de, enerji yönünden dışa bağımlıdır. Bu zoraki ticari nikâh, bizi sorumluluktan kurtarır mı? İran'a ambargo koyan ABD, yasağa rağmen İran'la ticaret yapan ülkelere ceza kesiyor. Fransa ve Almanya da bu cezaları ödeyen ülkeler arasında.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iddiası ise, Zarrab davasının, 17-25 Aralık kumpasının Amerika'daki uygulaması olduğu yolundadır.
17-25 Aralık işlem ve eylemleri Türkiye'de siyaseten aklanmışsa da bu aklanma yargının kapısına kilit vurmuştur.
Türkiye'de kapanan yargı yolu ABD'de açılmış görünüyor. Görüntüde yargı varsa da Zarrab davası siyasi bir içerik kazanmıştır. İtirafçı olmayı, pazarlık sonucu kabul ettiği ayan beyan belli Reza efendinin Erdoğan'a ve dolayısıyla Türkiye'ye karşı kullanılması Amerika'nın politik hedeflerindendir.
Bu açıdan Erdoğan'ın kumpas endişesi haklıdır. Ancak ortada Zarrab'a atılı suçun en önemli unsuru bir eylemin varlığıdır. Biz bu eyleme ticari ilişki diyoruz (İbrahim Kalın'ın açıklaması), Amerika ise suç olduğu iddiasında.
Türk Ulusu adına karar verecek olan Türk mahkemelerinden kaçırılan dava için bugün Amerikan Mahkemeleri karar verme durumuna gelmiştir. Gönül isterdi ki, şu 17-25 Aralık olayları Türk yargısı önünde tartışılsın ve karar verilsin.
Enerjide dışarıya bağımlıyız bu aşikâr. Ya yargıda? İşin bu noktasında da mı bağımsızlığımız yok!?
Gelelim yasak ticari ilişkiye. Yapılan anlaşmalar gereği ihtiyacımız olan petrol ve doğalgaz alımı neticesinde İran'a ödenecek para Halkbank'ta bloke edilecek ve buradan peyderpey gönderilecektir. ABD'nin bilgisi altında da işleyecek prosedür bu iken işe Zencani ve ortağı Zarrab karışınca ortalık toz duman. Zencani'yi İran yargıladı ve ülkeyi milyarlarca dolar zarara soktuğu için idama mahkûm etti. İnfazı bekletiyor. Ve zararı öde, yoksa infaz ederiz diyor.
Türkiye'deki ortağı Zarrab'a gelince o da Amerika'da yargılanıyor. Orda da pazarlık var: Ya itirafçı ol, ya da ömrünü hapiste geçir?
İşadamı dediğimiz Reza efendi başımıza ne işler açacak bilinmez!
Kimi çevreler özellikle muhalefet, Zarrab davasının sanıklar ve sorumluluklarıyla sınırlı olduğunu öne sürerken, aksine görüşte olanlar milli olduğunu iddia etmektedirler.
Suçların ve cezaların şahsi olduğu ceza hukukunun bir ilkesi olmasına rağmen, verilecek mahkûmiyet kararı, ABD tarafından Erdoğan ve Türkiye'ye karşı bir koz ve Amerika'nın uğradığı zararları ödememiz için baskı unsuru olarak kullanılacaktır. Ya da İran'a karşı yapılması düşünülen operasyonda ABD-İsrail-Suudi Arabistan ekseninde yer almamız istenecek.
Anlaşılan kırk katır mı, kırk satır mı?
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023