Hem doğru oturalım hem de doğru konuşalım.
Türkiye'nin başına açtıkları bunca dert yetmezmiş gibi, şimdi de "başkanlık" macerasına doğru dolu-dizgin sürüklenen mevcut iktidar kadrosu on beş yıllık iktidarları süresince daha çok Kitaba mı uydular yoksa "kitabına mı uydurdular?"
Partilerinin başına "adalet" kelimesini yerleştiren bu kadro hangi konularda ve hangi alanlarda adaletli davranma örnekleri vermiştir?
Her Cuma hutbenin sonunda okunan ayette; "Allah adaleti emrettiği" (Nahl: 90) halde, adalet konusunda, insanlar arasında adaletli davranma hususunda Kitaba ne kadar uyulmuştur?
İktidar koltuğuna oturdukları günden bugüne ihale yasasını kaç defa değiştirdiklerini sadece bu konunun uzmanları bilebiliyor, bizim gibi sıradan vatandaşlar çoktan kaçırdılar ipin ucunu.
Yaklaşık çeyrek asırdan beri özellikle büyük şehirlerin yönetimleri yine bu kadronun elinde ve şehirlerimizin son hali meydanda.
Tarafsız, işinin ehli olan bir mimar heyeti ile çıkın İstanbul'un her iki yakasını da gezin ve söyleyeceklerini dinleyin ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız.
Hud Peygamberin kavmini eleştirirken söylediği ve Kerim Kitapta yer alan şu cümleleri her fırsatta hatırlatmakta fayda görüyoruz:
"Kardeşleri Hud, onlara, 'Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum' dedi." (Şuara: 124-135).
Boş bulunan her tepeye yüksekçe binalar dikmek, diktirmek ve bu binalar sayesinde ebedileşeceklerini zannetmek? Bu hastalık sadece Hud kavminin yakalandığı bir hastalık mı sizce?
Gelecek nesillerin görecekleri yeşil alanları, park alanlarını bir şekilde kitabına uydurarak imara açanlar, çevrelerinde oluşturdukları bir avuç muhafazakâr mutlu azınlığa peşkeş çekenler Kitaba mı uymuş oluyorlar yoksa kitabına mı uydurmuş oluyorlar?
"Tarım ürünleri stratejik ürünlerdir" uyarısına asla aldırmadan tarım nüfusunu toprağından, tarlasında, çayırından koparıp şehirlere yığmak böylece ecnebi üreticilere hazır tüketici Pazar haline getirmek için hem adalete, hem kalkınmaya, hem üretime hem de tüketime takla üstüne takla attıran mevcut iktidar kadrosunun "hangi kitaba uyduğu" sorgulanmalı değil midir?
Dış politikadan iç politikaya, ticaretten sanayiye, eğitimden kültüre, üretimden tüketime bütün alanlarda yapılan düzenlemeler, çıkarılan yeni yasalar dikkatle incelendiğinde görülecektir ki asla kitaba uyulmamış sürekli kitabına uydurulmuştur.
Eğer inanıyorsak elbette ki bizi kurtaracak olan Kitaba uymaktır.
"Biz onların aykırı iddialarını pekiyi biliyoruz ama sen onları kuvvet kullanarak imana getirecek bir zorba değilsin. Sen sadece uyaran bir elçisin. Senin yapacağın iş, sadece tehdidimden endişe edecek kimseleri Kur'ân ile irşad etmektir." (Kaf: 45).
"Ya onları uyardığımız şeylerin bir kısmını sana gösteririz, ya da (bundan önce) senin canını alırız (fark etmez). Sana düşen, sadece duyurmaktır. Hesap görmek bize düşer." (Ra'd: 40).
Türkiye'nin başına açtıkları bunca dert yetmezmiş gibi, şimdi de "başkanlık" macerasına doğru dolu-dizgin sürüklenen mevcut iktidar kadrosu on beş yıllık iktidarları süresince daha çok Kitaba mı uydular yoksa "kitabına mı uydurdular?"
Partilerinin başına "adalet" kelimesini yerleştiren bu kadro hangi konularda ve hangi alanlarda adaletli davranma örnekleri vermiştir?
Her Cuma hutbenin sonunda okunan ayette; "Allah adaleti emrettiği" (Nahl: 90) halde, adalet konusunda, insanlar arasında adaletli davranma hususunda Kitaba ne kadar uyulmuştur?
İktidar koltuğuna oturdukları günden bugüne ihale yasasını kaç defa değiştirdiklerini sadece bu konunun uzmanları bilebiliyor, bizim gibi sıradan vatandaşlar çoktan kaçırdılar ipin ucunu.
Yaklaşık çeyrek asırdan beri özellikle büyük şehirlerin yönetimleri yine bu kadronun elinde ve şehirlerimizin son hali meydanda.
Tarafsız, işinin ehli olan bir mimar heyeti ile çıkın İstanbul'un her iki yakasını da gezin ve söyleyeceklerini dinleyin ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız.
Hud Peygamberin kavmini eleştirirken söylediği ve Kerim Kitapta yer alan şu cümleleri her fırsatta hatırlatmakta fayda görüyoruz:
"Kardeşleri Hud, onlara, 'Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum' dedi." (Şuara: 124-135).
Boş bulunan her tepeye yüksekçe binalar dikmek, diktirmek ve bu binalar sayesinde ebedileşeceklerini zannetmek? Bu hastalık sadece Hud kavminin yakalandığı bir hastalık mı sizce?
Gelecek nesillerin görecekleri yeşil alanları, park alanlarını bir şekilde kitabına uydurarak imara açanlar, çevrelerinde oluşturdukları bir avuç muhafazakâr mutlu azınlığa peşkeş çekenler Kitaba mı uymuş oluyorlar yoksa kitabına mı uydurmuş oluyorlar?
"Tarım ürünleri stratejik ürünlerdir" uyarısına asla aldırmadan tarım nüfusunu toprağından, tarlasında, çayırından koparıp şehirlere yığmak böylece ecnebi üreticilere hazır tüketici Pazar haline getirmek için hem adalete, hem kalkınmaya, hem üretime hem de tüketime takla üstüne takla attıran mevcut iktidar kadrosunun "hangi kitaba uyduğu" sorgulanmalı değil midir?
Dış politikadan iç politikaya, ticaretten sanayiye, eğitimden kültüre, üretimden tüketime bütün alanlarda yapılan düzenlemeler, çıkarılan yeni yasalar dikkatle incelendiğinde görülecektir ki asla kitaba uyulmamış sürekli kitabına uydurulmuştur.
Eğer inanıyorsak elbette ki bizi kurtaracak olan Kitaba uymaktır.
"Biz onların aykırı iddialarını pekiyi biliyoruz ama sen onları kuvvet kullanarak imana getirecek bir zorba değilsin. Sen sadece uyaran bir elçisin. Senin yapacağın iş, sadece tehdidimden endişe edecek kimseleri Kur'ân ile irşad etmektir." (Kaf: 45).
"Ya onları uyardığımız şeylerin bir kısmını sana gösteririz, ya da (bundan önce) senin canını alırız (fark etmez). Sana düşen, sadece duyurmaktır. Hesap görmek bize düşer." (Ra'd: 40).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024