Kapitalizmin, krizlerle ayakta durduğu ve varlığını devam ettirdiği, taraftarlarının da kabullendiği bir gerçektir. O nedenle kapitalistler, krizi sağlık alâmeti ve yeniden yapılanmak için bir fırsat olarak görürler.
Krizleri aşmak için de, hukuki, ahlâki ve hatta insani boyutu olmayan yöntemler geliştirirler. Bunlardan biri krizi, savaş çıkararak aşma yöntemidir. Tabiri caizse kapitalistler, yumurtalarını pişirmek için dünyayı ateşe vermekten zerre kadar çekinmezler. Hâlbuki barış içerisinde kazanmayı düşünseler, savaştan daha çok kazanacakları kesindir.
Bir kere şu gerçeğin altını çizmek gerekir: Batı dünyası ekonomiyi ve ekonomi tarihini doğru değerlendiremez. Çünkü Batı, insanlık tarihini maymundan başlatıyor. Onun içindir ki, diğer alanlarda olduğu gibi ekonomi alanında da bir yanlıştan ötekine savrulmaktan kurtulamıyor.
Batı'yı bir coğrafi terim olarak kullanmıyoruz. Yahudi-Hıristiyan-Grek-Helen kültürü üzerine kurulmuş bir medeniyetten söz ediyoruz ki, onun temeli ve kökü yanlıştır.
Batı dünyasının servetinin kaynağı sömürgecilik, köle ticareti ve faizdir. Bir başka deyişle, Batılılara göre, kazanmanın yolu, vurgun, soygun ve savaştan geçer. Baştan beri böyle inanmışlardır.
Hal böyle iken, yine de "gelin ticaret yapalım, ticaret savaşı önler" tezini her dönemde sürekli gündemde tutuyorlar. Günümüzde de bu tezi savunuyorlar, ama nükleer silâhlanma yarışından da geri durmuyorlar.
ABD Başkanı Trump, "Nükleer silâh konusunda en tepede olduğumuzu göstermeliyiz" diyor. Beyaz Saray'da valilere hitaben yaptığı bir konuşmada da, ilk bütçe teklifinde Pentagon bütçesini 54 milyar dolar artıracağını belirtti ve şunları söyledi: "Tükenmiş ABD ordusunu, en çok ihtiyacımız olduğu bu zamanda yeniden inşa etmek için bütçede savunma harcamalarında tarihi bir artış yapılacaktır."
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmalar Enstitüsü, son 5 yıl içinde silâh artışlarının yüzde 14 arttığını açıkladı. ABD Başkanı Trump'ın silahlanma yarışını başlatması ise, silahlanmayı daha da hızlandıracaktır.
Trump'tan önceki Başkan Obama da nükleer silahlanma konusunda aynı şeyleri düşünüyordu. Danışmanlarından Prof. James Doyle, "Nükleer Silah Niçin Kaldırılmalıdır?" başlıklı bir makale yazdığı için milli güvenlik gerekçesiyle işinden alında FBI tarafından sorgulandı.
Prof. James Doyle, nükleer silahları kaldırmanın ABD ve müttefiklerinin milli çıkarları açısından olumlu olduğunu savundu ve şöyle dedi: "Nükleer silahların caydırıcılığının barışa neden olduğu fikrinin yanlışlığı artık görülmüştür." Anlaşılan o ki, nükleer silahları geçersiz kılacak, yeni teknolojiler geliştirene kadar yarış devam edecektir.
Tarihi tecrübelerle sabittir ki, kapitalizm ekonomik krizleri savaşla aşmaktadır. O bakımdan kapitalistlerin savaş karşıtı olmaları sadece boş lâftan ibarettir. Gerçekten savaş karşıtı olsalardı, kapitalizmi asla savunmazlardı. Hem kapitalizmi savunmak, hem de savaş karşıtı olmak, büyük bir çelişkidir.
Kapitaliz krizde ise -ki büyük bir kriz içerisindedir- o zaman savaş kapı demektir. Kapitalistlerin savaş çıkarmak için, İslâm dünyasını seçtikleri de aşikârdır. Böylece bir taşla iki kuş vurmayı amaçlıyorlar. Bundan dolayıdır ki, İslâm dünyasındaki savaşlarda kim hangi gerekçe ile hangi safta yer alırsa alsın, kapitalizmin krizden çıkması için savaşmaktadır. Bu gerçeği görüp görmemek, sonucu değiştirmemektedir.
Krizleri aşmak için de, hukuki, ahlâki ve hatta insani boyutu olmayan yöntemler geliştirirler. Bunlardan biri krizi, savaş çıkararak aşma yöntemidir. Tabiri caizse kapitalistler, yumurtalarını pişirmek için dünyayı ateşe vermekten zerre kadar çekinmezler. Hâlbuki barış içerisinde kazanmayı düşünseler, savaştan daha çok kazanacakları kesindir.
Bir kere şu gerçeğin altını çizmek gerekir: Batı dünyası ekonomiyi ve ekonomi tarihini doğru değerlendiremez. Çünkü Batı, insanlık tarihini maymundan başlatıyor. Onun içindir ki, diğer alanlarda olduğu gibi ekonomi alanında da bir yanlıştan ötekine savrulmaktan kurtulamıyor.
Batı'yı bir coğrafi terim olarak kullanmıyoruz. Yahudi-Hıristiyan-Grek-Helen kültürü üzerine kurulmuş bir medeniyetten söz ediyoruz ki, onun temeli ve kökü yanlıştır.
Batı dünyasının servetinin kaynağı sömürgecilik, köle ticareti ve faizdir. Bir başka deyişle, Batılılara göre, kazanmanın yolu, vurgun, soygun ve savaştan geçer. Baştan beri böyle inanmışlardır.
Hal böyle iken, yine de "gelin ticaret yapalım, ticaret savaşı önler" tezini her dönemde sürekli gündemde tutuyorlar. Günümüzde de bu tezi savunuyorlar, ama nükleer silâhlanma yarışından da geri durmuyorlar.
ABD Başkanı Trump, "Nükleer silâh konusunda en tepede olduğumuzu göstermeliyiz" diyor. Beyaz Saray'da valilere hitaben yaptığı bir konuşmada da, ilk bütçe teklifinde Pentagon bütçesini 54 milyar dolar artıracağını belirtti ve şunları söyledi: "Tükenmiş ABD ordusunu, en çok ihtiyacımız olduğu bu zamanda yeniden inşa etmek için bütçede savunma harcamalarında tarihi bir artış yapılacaktır."
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmalar Enstitüsü, son 5 yıl içinde silâh artışlarının yüzde 14 arttığını açıkladı. ABD Başkanı Trump'ın silahlanma yarışını başlatması ise, silahlanmayı daha da hızlandıracaktır.
Trump'tan önceki Başkan Obama da nükleer silahlanma konusunda aynı şeyleri düşünüyordu. Danışmanlarından Prof. James Doyle, "Nükleer Silah Niçin Kaldırılmalıdır?" başlıklı bir makale yazdığı için milli güvenlik gerekçesiyle işinden alında FBI tarafından sorgulandı.
Prof. James Doyle, nükleer silahları kaldırmanın ABD ve müttefiklerinin milli çıkarları açısından olumlu olduğunu savundu ve şöyle dedi: "Nükleer silahların caydırıcılığının barışa neden olduğu fikrinin yanlışlığı artık görülmüştür." Anlaşılan o ki, nükleer silahları geçersiz kılacak, yeni teknolojiler geliştirene kadar yarış devam edecektir.
Tarihi tecrübelerle sabittir ki, kapitalizm ekonomik krizleri savaşla aşmaktadır. O bakımdan kapitalistlerin savaş karşıtı olmaları sadece boş lâftan ibarettir. Gerçekten savaş karşıtı olsalardı, kapitalizmi asla savunmazlardı. Hem kapitalizmi savunmak, hem de savaş karşıtı olmak, büyük bir çelişkidir.
Kapitaliz krizde ise -ki büyük bir kriz içerisindedir- o zaman savaş kapı demektir. Kapitalistlerin savaş çıkarmak için, İslâm dünyasını seçtikleri de aşikârdır. Böylece bir taşla iki kuş vurmayı amaçlıyorlar. Bundan dolayıdır ki, İslâm dünyasındaki savaşlarda kim hangi gerekçe ile hangi safta yer alırsa alsın, kapitalizmin krizden çıkması için savaşmaktadır. Bu gerçeği görüp görmemek, sonucu değiştirmemektedir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018