FETÖ hareketinin başı Fetullah Gülen, 1998 yılında bir Vatikan ziyareti gerçekleştirmiş ve ardından da bir Vatikan projesi olan "dinlerarası diyalog" faaliyetlerinin başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinde temsilciliğine soyunmuştu.
FETÖ'nin yayın organı olan Zaman gazetesinde Gülen'in Papa'ya olan mektubu birinci sayfadan verilmişti. Bu mektupta Gülen, Papalık misyonunun bir parçası olarak Vatikan'da bulunduğunu ifade ediyor ve Haçlı dünyası ile İslam dünyası arasında yaşanan sıkıntıların suçlusunun Müslümanlar olduğunu, asırlardır İslam'ın Müslümanlar tarafından yanlış algılanan ve yaşanılan bir din olduğunu belirterek, İslam dünyasını Papa'ya şikayet ediyordu.
FETÖ hareketi, o günden sonra kolları sıvadı ve asırlardır yanlış anlaşılan(!) ve yaşanılan(!) İslam dininin, Vatikan'ın ölçüleriyle, dinlerarası diyalog faaliyetleriyle doğru(!) anlaşılması için çalışmalar ortaya koydu.
İftarlarda papazlara sofra duaları yaptırıldı, Hıristiyanlar da cennete sokuldu, ehl-i kitapla yani Hıristiyan ve Yahudilerle amentüde ittifakımız var denildi, papazlarla Müslüman hanımlar evlendirildi, hutbelerden "Allah katında tek din İslam'dır" ayeti çıkartıldı vs vs.
2002 seçimleriyle iktidar içinde kendisine yer bulan FETÖ hareketi, bundan sonra siyasi iradeyi de yanına alıp devletin imkânlarını kullanarak bu yüklendiği dinlerarası diyalog misyonunu daha hızla hayata geçirmeye başladı.
Başta Diyanet ve Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere devletin bütün iç ve dış politikaları bu dinlerarası diyalog mantığıyla şekillenmeye başladı.
Zinanın suç olmaktan çıkartılması, domuz etinin kasaplık hayvan statüsüne alınması, yasal değişiklerle onbinlerce kilise evinin açılmasının sağlanması, içinde havra ve kiliselerin bulunduğu dinler bahçelerinin açılması, başta Akdamar, Sümela olmak üzere onlarca kilisenin devlet bütçesinden restore edilerek ayine açılmaları, besmeleyle kiliselerin açılması, Milli Eğitim ders kitaplarına Tevrat'tan ve İncil'den alıntılar konulması ve daha niceleri?
Ve 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine kadar geldik. Takke düştü kel göründü.
1998 Vatikan ziyareti ve o süreçten sonra ortaya konulan dinlerarası diyalog faaliyetlerinin gerçek amacı, FETÖ darbe girişimiyle gün yüzüne çıkmış oldu.
O tarihten 15 Temmuz'a, dinlerarası diyalogun gerçek amacını açıkça ifade eden ve FETÖ ile 20 yıla yakın büyük mücadele yürüten tek lider Prof. Dr. Haydar Baş oldu.
Prof. Dr. Baş, yazdığı makalede bu konuda şunları ifade ediyor:
"FETÖ'nün kendilerine inanmış masum halkımızı inanç konusunda Hıristiyan rıhtımına taşıdığı, dinlerarası diyalog ve misyonerlik faaliyetleri ile İslam dininden uzaklaştırdığı ve neticede darbe kalkışmasına kadar giden bölücü faaliyetlere ikna ettiği, bizim 20 yıldır ikaz ettiğimiz facialardır."
Siyasi irade, 20 yıl Prof. Dr. Baş'ın uyarılarına bir kez bile dikkat etmedikleri gibi, yedikleri darbeden sonra da Sayın Baş'a gelip "Sen haklıymışsın, takdir ediyoruz" da demediler. Halbuki Sayın Baş, sadece FETÖ konusunda değil; ekonomide, siyasette, iç politika, dış politika, kısaca her konuda, her zaman haklıydı.
Bugün de yine Sayın Baş'ın dediği gibi "Tarih tekerrür ediyor." Dün Fetüllah Gülen Vatikan dönüşü İslam'ı güncellemeye soyunmuştu, bugün de yine Vatikan dönüşü siyasilerimiz? Ne hikmetse darbeye soyunan da darbeye maruz kalan da soluğu Vatikan'da alıyor. Bu Vatikan'ın elinde sihirli bir değnek var herhalde, gidip dönen efsunlanıp "güncelleme" deyiveriyor.
Prof. Dr. Baş, "Her kafadan bir ses çıkıyor" başlıklı makalesinde bu güncelleme diyenlere tam yerinde cevaplar verdi. Yazının hepsini mutlaka okuyup arşivleyin. Altını önemle çizdiğim bazı cümleleri size aktarmak isterim:
"Batı, aklın ve inancın arasındaki çelişkilerde aklı ön planda tutmuştur."
"Güncelleme, çağa ayak uydurma, akla uygun hale getirme, Rönesans döneminden kalma ve Kilise'yi reddeden zihniyetin ürünüdür."
"İslam dini, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi tahrif edilmemiştir."
"Tarihsellik ve zamana göre güncelleme ile yapılmak istenen, Müslümanları İslamî yaşayıştan uzaklaştırıp, Batı kültürünün değerlerine adapte ederek daha rahat sömürebilmektir."
"Bugün yapılması gereken, hükümleri güncellemeye çalışmak değil, onu anlayacak ve hayata geçirecek insanı yetiştirmeye gayret etmektir."
Evet, Hz. Peygambere kadar gelen tüm peygamberler kendi dönemlerine ve kendi kavimlerine inmişlerdir. Evrensel olan, tüm insanlığa inen, kendinden öncekilerin dönemini sona erdiren, kıyamete kadar da hükmü sürecek olan tek peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.), tek kitap da Kur'an-ı Kerim'dir.
Cenab-ı Hak, Hicr suresi 9'uncu ayette, "Şüphesiz o Zikr'i (Kur'an'ı) Biz indirdik Biz! Onun koruyucusu da elbette Biziz" buyurarak, kıyamete kadar hiçbir iradenin Kur'an'ı değiştirmeye gücünün yetmeyeceğini de açıkça ifade ediyor.
Vatikan talimatıyla güncelleme; İslam'a, Kur'an'a asla zarar veremez, ama zayıf gönüllü, İslam'ı ve Kur'an'ı özümseyememiş olan kişileri ve toplumları ifsat eder.
Bu açıdan da bakıldığında, Prof. Dr. Baş'ın tavsiyesi büyük önem taşıyor, tekrar edelim: "Bugün yapılması gereken, hükümleri güncellemeye çalışmak değil, onu anlayacak ve hayata geçirecek insanı yetiştirmeye gayret etmektir."
FETÖ'nin yayın organı olan Zaman gazetesinde Gülen'in Papa'ya olan mektubu birinci sayfadan verilmişti. Bu mektupta Gülen, Papalık misyonunun bir parçası olarak Vatikan'da bulunduğunu ifade ediyor ve Haçlı dünyası ile İslam dünyası arasında yaşanan sıkıntıların suçlusunun Müslümanlar olduğunu, asırlardır İslam'ın Müslümanlar tarafından yanlış algılanan ve yaşanılan bir din olduğunu belirterek, İslam dünyasını Papa'ya şikayet ediyordu.
FETÖ hareketi, o günden sonra kolları sıvadı ve asırlardır yanlış anlaşılan(!) ve yaşanılan(!) İslam dininin, Vatikan'ın ölçüleriyle, dinlerarası diyalog faaliyetleriyle doğru(!) anlaşılması için çalışmalar ortaya koydu.
İftarlarda papazlara sofra duaları yaptırıldı, Hıristiyanlar da cennete sokuldu, ehl-i kitapla yani Hıristiyan ve Yahudilerle amentüde ittifakımız var denildi, papazlarla Müslüman hanımlar evlendirildi, hutbelerden "Allah katında tek din İslam'dır" ayeti çıkartıldı vs vs.
2002 seçimleriyle iktidar içinde kendisine yer bulan FETÖ hareketi, bundan sonra siyasi iradeyi de yanına alıp devletin imkânlarını kullanarak bu yüklendiği dinlerarası diyalog misyonunu daha hızla hayata geçirmeye başladı.
Başta Diyanet ve Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere devletin bütün iç ve dış politikaları bu dinlerarası diyalog mantığıyla şekillenmeye başladı.
Zinanın suç olmaktan çıkartılması, domuz etinin kasaplık hayvan statüsüne alınması, yasal değişiklerle onbinlerce kilise evinin açılmasının sağlanması, içinde havra ve kiliselerin bulunduğu dinler bahçelerinin açılması, başta Akdamar, Sümela olmak üzere onlarca kilisenin devlet bütçesinden restore edilerek ayine açılmaları, besmeleyle kiliselerin açılması, Milli Eğitim ders kitaplarına Tevrat'tan ve İncil'den alıntılar konulması ve daha niceleri?
Ve 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine kadar geldik. Takke düştü kel göründü.
1998 Vatikan ziyareti ve o süreçten sonra ortaya konulan dinlerarası diyalog faaliyetlerinin gerçek amacı, FETÖ darbe girişimiyle gün yüzüne çıkmış oldu.
O tarihten 15 Temmuz'a, dinlerarası diyalogun gerçek amacını açıkça ifade eden ve FETÖ ile 20 yıla yakın büyük mücadele yürüten tek lider Prof. Dr. Haydar Baş oldu.
Prof. Dr. Baş, yazdığı makalede bu konuda şunları ifade ediyor:
"FETÖ'nün kendilerine inanmış masum halkımızı inanç konusunda Hıristiyan rıhtımına taşıdığı, dinlerarası diyalog ve misyonerlik faaliyetleri ile İslam dininden uzaklaştırdığı ve neticede darbe kalkışmasına kadar giden bölücü faaliyetlere ikna ettiği, bizim 20 yıldır ikaz ettiğimiz facialardır."
Siyasi irade, 20 yıl Prof. Dr. Baş'ın uyarılarına bir kez bile dikkat etmedikleri gibi, yedikleri darbeden sonra da Sayın Baş'a gelip "Sen haklıymışsın, takdir ediyoruz" da demediler. Halbuki Sayın Baş, sadece FETÖ konusunda değil; ekonomide, siyasette, iç politika, dış politika, kısaca her konuda, her zaman haklıydı.
Bugün de yine Sayın Baş'ın dediği gibi "Tarih tekerrür ediyor." Dün Fetüllah Gülen Vatikan dönüşü İslam'ı güncellemeye soyunmuştu, bugün de yine Vatikan dönüşü siyasilerimiz? Ne hikmetse darbeye soyunan da darbeye maruz kalan da soluğu Vatikan'da alıyor. Bu Vatikan'ın elinde sihirli bir değnek var herhalde, gidip dönen efsunlanıp "güncelleme" deyiveriyor.
Prof. Dr. Baş, "Her kafadan bir ses çıkıyor" başlıklı makalesinde bu güncelleme diyenlere tam yerinde cevaplar verdi. Yazının hepsini mutlaka okuyup arşivleyin. Altını önemle çizdiğim bazı cümleleri size aktarmak isterim:
"Batı, aklın ve inancın arasındaki çelişkilerde aklı ön planda tutmuştur."
"Güncelleme, çağa ayak uydurma, akla uygun hale getirme, Rönesans döneminden kalma ve Kilise'yi reddeden zihniyetin ürünüdür."
"İslam dini, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi tahrif edilmemiştir."
"Tarihsellik ve zamana göre güncelleme ile yapılmak istenen, Müslümanları İslamî yaşayıştan uzaklaştırıp, Batı kültürünün değerlerine adapte ederek daha rahat sömürebilmektir."
"Bugün yapılması gereken, hükümleri güncellemeye çalışmak değil, onu anlayacak ve hayata geçirecek insanı yetiştirmeye gayret etmektir."
Evet, Hz. Peygambere kadar gelen tüm peygamberler kendi dönemlerine ve kendi kavimlerine inmişlerdir. Evrensel olan, tüm insanlığa inen, kendinden öncekilerin dönemini sona erdiren, kıyamete kadar da hükmü sürecek olan tek peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.), tek kitap da Kur'an-ı Kerim'dir.
Cenab-ı Hak, Hicr suresi 9'uncu ayette, "Şüphesiz o Zikr'i (Kur'an'ı) Biz indirdik Biz! Onun koruyucusu da elbette Biziz" buyurarak, kıyamete kadar hiçbir iradenin Kur'an'ı değiştirmeye gücünün yetmeyeceğini de açıkça ifade ediyor.
Vatikan talimatıyla güncelleme; İslam'a, Kur'an'a asla zarar veremez, ama zayıf gönüllü, İslam'ı ve Kur'an'ı özümseyememiş olan kişileri ve toplumları ifsat eder.
Bu açıdan da bakıldığında, Prof. Dr. Baş'ın tavsiyesi büyük önem taşıyor, tekrar edelim: "Bugün yapılması gereken, hükümleri güncellemeye çalışmak değil, onu anlayacak ve hayata geçirecek insanı yetiştirmeye gayret etmektir."
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024