Suriyeli Arap şair Nizam Kabbani, Kudüs'ü mısralarında şöyle anlatır:
"Ey Kudüs, ey nebilerin çıktığı şehir,
Ey yer ve gök arasındaki en kısa yol.
Ey parmakları yanan güzel çocuk
Hüzün var gözlerinde, ey iffet şehri
Ey Resulün uğradığı bahçe
Kaldırımlarında hüzün var
Minarelerinde hüzün var
Ey Kudüs, ey karalara bürünen şehir
Ey Kudüs, ey hüzün dolu olan şehir
Ey göz kapağında gezinen iri gözyaşı
Kim durduracak sana düşmanlığı?
Ey Kudüs, ey şehr-i yârim
Ey Kudüs, ey sevgilim!
Ey zeytin ülkesi, ey selâm ülkesi!"
"Etrafı bereketli kılınmış" kutsal belde, Kudüs. Peygamberler diyarı. Müslümanların ilk kıblesi ve haram mescidlerin üçüncüsü Mescid-i Aksa.
Hz. Rasûlullah'ın, "Beytü'l Makdis, kıyamette 'Haşir' ve 'Neşir' yeridir. Oraya gidiniz ve namaz kılınız" buyurduğu, tüm günahların da affedildiği yer.
Sevgili Peygamberimizin göğe yükseltildiği Hakkın tecelligâhı.
Ahir zamanın en büyük fitnesi olan Deccal'in giremeyeceği dört mekândan biri. Büyük İslam Âlimi İmam Gazzali'nin meşhur eseri İhyâ-u Ulûmuddin'i kaleme aldığı yer.
ABD Başkanı Trump, İsrail'in başkenti olarak Kudüs'ü tanıdıklarını belirterek, İsrail ABD Büyükelçiliği'ni Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyacaklarını açıklamasının ardından herkes bir şeyler söylüyor. BM tiyatroya devam ediyor. ABD ile 'aram bozulmasın" diyen göstermelik sözde İslam liderleri 'dostlar alışverişte görsün' hesabında. Haçlı ile kol kola giren, Müslümanın hakkını savunamaz! O bildik sloganik olmaktan öteye geçmeyen oyun sürüyor, kimi figüran, kimi dublör, kimi aktör! Hâlbuki İslam âlemini kan ve gözyaşına bulayan ABD'nin BOP fitnesi Büyük İsrail Devletine alan açmaya, Müslümanı Müslümana kırdırmaya taşeronlarıyla devam ediyor. İslam alemi zan ile hareket etmekten, ABD-İsrail yalanlarına kanmaktan ne yazık ki gerçeklerle yüzleşmeye vakit bulamıyor.
Hatırlayın, Kudüs'ü haçlıların elinden kurtaran Selahaddin Eyyûbi'nin sözlerini: "Kudüs ve Beytü'l-Makdis, Mescid-i Aksa, Haçlıların işgali altında bulunduğu müddetçe ben nasıl olur da gülebilirim, nasıl olur da sevinebilirim ve istediğim gibi nasıl olur da yemek yiyebilirim? Hele hele, gözüme uyku nasıl girebilir?"
Böyle ciğeri yanan liderler lazım. Filistin için timsah gözyaşı dökmeyen, bu acıyı tâ yüreğinde hisseden, uyuyamayan, yemek yiyemeyen, sevinemeyen, gerçekten üzülen ve çare arayan liderler lazım.
Ne yazık ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatından sonra ülkemizde siyaset, AB-ABD-İsrail ekseninde şekillendiği için olsa gerek, Ortadoğu'da meydana gelen gelişmeleri doğru okuyamadığı için, ülke olarak bize hep zarar verdiği tescillenen müttefikimiz ABD gözüyle komşularını değerlendirmiştir. Suriye örneği en son örneğidir. BOP bir nimet değil, asrın deccal fitnesidir. Allah rızası, BOP'a karşı olmaktan geçer. Arap Baharının aslında İsrail'in yazı, Dinlerarası Diyalogun da BOP'un dini ayağı olduğunu görmek lazım! Var mısın? Bağırmak değil mesele icraattır! Ferasetten beslenecek siyasi bir bakışa ihtiyacımız var! "Hoş Geldin Atatürk" adlı eserde anlatıldığı gibi bir basiret lazım.
1937 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk Filistin konusunda ültimatom vererek tavrını ortaya koymuştu: "Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet'in mukaddes yerlerini Musevilerin ve Hristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet'e lakayt olmakla itham edildik. Fakat bu ithamlara rağmen Peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. Avrupa'nın bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğinden şüphemiz yoktur."
Bundan dolayı olsa gerek Iraklı din adamı Iyad Celaleddin şunu söylemişti: "Irak'ın yeniden birliğini sağlayabilmek için yasayı zorla uygulayabilecek bir Iraklı Atatürk lazım"
Bugün Atatürk'ü doğru okuyan bir lider var. Feraseti, ilmi, birikimi ile yıllardır siyasileri, milletimizi Prof. Dr. Haydar Baş uyarıyor. Hatırlatalım, 2 Mart 2004'te şu ikazı yapmıştı: "ABD, Taliban'ı bahane kıldı Afganistan'ı işgal etti. Saddam'ı vesile kıldı Irak'a çıkarma yaptı. Kitle imha silahlarını gerekçe olarak göstermişti ama bu butlanı batıl oldu. Buna rağmen ABD yine doymadı. Çünkü ABD'yi doyumsuz yapan şey Büyük İsrail projesidir. İsrail, Filistin'de devlet kurduktan sonra Arz?ı Mev'ud hayalleri için çalışmaya başladı. Arz-ı Mev'ud, Yahudilerin, Yahova'nın kendilerine vaad ettiğine inandıkları Fırat ve Dicle arasındaki topraklara verilen addır. İşte bu topraklarda büyük bir İsrail devleti kurulmak istenmekte, ABD de bunun başını çekmektedir."
Ve bugün 8 Aralık 2017 tarihli makalesinde Prof.Dr. Haydar Baş en somut çözüm teklifini sunuyor: "İşlenen cinayete ümmetin tamamı tek vücut olarak karşı durmalı ve Mescid-i Aksa'yı Müslümanların başkenti ilan etmelidir."
Siyasetimiz doğru ve yerinde bir çözüm arıyorsa bunu ABD koridorlarında gezerek değil, BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ta bulabilir.
İslam dünyasının imanını ispat etmesi için önünde bütün Müslümanların meselesi olan Kudüs duruyor. Bakalım bu imtihanı nasıl verecek? Ben-i İsrail kavmine karşı samimi olarak kimler duracak? Yoksa denildiği gibi; "Müslümanlar birbiri ile savaştıkça, ağıtlar, Kürtçe, Türkçe ve Arapça, zafer çığlıkları İngilizce ve İbranice olacaktır."
Biz "Atatürk Vatandır" dedik. "Ehl-i Beyt" dedik. Kudüs'e, Kıbrıs'a, Afganistan'a, Irak'a, Libya'ya, Suriye'ye, Filistin'e, Arakan'a hep sahip çıktık. Dinlerarası Diyaloga, Kapitalizme, BOP'a, Arap Baharına, her türlü fitneye, İsrail'e, AB ve ABD'ye, onların sinsi projelerine, ötekileştirmeye, ayrıştırmaya, bu topraklarda gözü olanlardan gelecek imkânlara hep hayır dedik. Yüreğimizde Ehl-i Beyt aşkı, Çağın Bilgesinden aldığımız 4 milyar insanın istifade ettiği Milli Ekonomi Modeli ile Hakkı söyledik, Hakla olduk, haklı ile olduk.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi,
Hoca Atatürk Prof. Dr. Haydar Baş gibi,
Kaybetmedik!
Aldanmadık! Aldatmadık!
"Ey Kudüs, ey nebilerin çıktığı şehir,
Ey yer ve gök arasındaki en kısa yol.
Ey parmakları yanan güzel çocuk
Hüzün var gözlerinde, ey iffet şehri
Ey Resulün uğradığı bahçe
Kaldırımlarında hüzün var
Minarelerinde hüzün var
Ey Kudüs, ey karalara bürünen şehir
Ey Kudüs, ey hüzün dolu olan şehir
Ey göz kapağında gezinen iri gözyaşı
Kim durduracak sana düşmanlığı?
Ey Kudüs, ey şehr-i yârim
Ey Kudüs, ey sevgilim!
Ey zeytin ülkesi, ey selâm ülkesi!"
"Etrafı bereketli kılınmış" kutsal belde, Kudüs. Peygamberler diyarı. Müslümanların ilk kıblesi ve haram mescidlerin üçüncüsü Mescid-i Aksa.
Hz. Rasûlullah'ın, "Beytü'l Makdis, kıyamette 'Haşir' ve 'Neşir' yeridir. Oraya gidiniz ve namaz kılınız" buyurduğu, tüm günahların da affedildiği yer.
Sevgili Peygamberimizin göğe yükseltildiği Hakkın tecelligâhı.
Ahir zamanın en büyük fitnesi olan Deccal'in giremeyeceği dört mekândan biri. Büyük İslam Âlimi İmam Gazzali'nin meşhur eseri İhyâ-u Ulûmuddin'i kaleme aldığı yer.
ABD Başkanı Trump, İsrail'in başkenti olarak Kudüs'ü tanıdıklarını belirterek, İsrail ABD Büyükelçiliği'ni Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyacaklarını açıklamasının ardından herkes bir şeyler söylüyor. BM tiyatroya devam ediyor. ABD ile 'aram bozulmasın" diyen göstermelik sözde İslam liderleri 'dostlar alışverişte görsün' hesabında. Haçlı ile kol kola giren, Müslümanın hakkını savunamaz! O bildik sloganik olmaktan öteye geçmeyen oyun sürüyor, kimi figüran, kimi dublör, kimi aktör! Hâlbuki İslam âlemini kan ve gözyaşına bulayan ABD'nin BOP fitnesi Büyük İsrail Devletine alan açmaya, Müslümanı Müslümana kırdırmaya taşeronlarıyla devam ediyor. İslam alemi zan ile hareket etmekten, ABD-İsrail yalanlarına kanmaktan ne yazık ki gerçeklerle yüzleşmeye vakit bulamıyor.
Hatırlayın, Kudüs'ü haçlıların elinden kurtaran Selahaddin Eyyûbi'nin sözlerini: "Kudüs ve Beytü'l-Makdis, Mescid-i Aksa, Haçlıların işgali altında bulunduğu müddetçe ben nasıl olur da gülebilirim, nasıl olur da sevinebilirim ve istediğim gibi nasıl olur da yemek yiyebilirim? Hele hele, gözüme uyku nasıl girebilir?"
Böyle ciğeri yanan liderler lazım. Filistin için timsah gözyaşı dökmeyen, bu acıyı tâ yüreğinde hisseden, uyuyamayan, yemek yiyemeyen, sevinemeyen, gerçekten üzülen ve çare arayan liderler lazım.
Ne yazık ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatından sonra ülkemizde siyaset, AB-ABD-İsrail ekseninde şekillendiği için olsa gerek, Ortadoğu'da meydana gelen gelişmeleri doğru okuyamadığı için, ülke olarak bize hep zarar verdiği tescillenen müttefikimiz ABD gözüyle komşularını değerlendirmiştir. Suriye örneği en son örneğidir. BOP bir nimet değil, asrın deccal fitnesidir. Allah rızası, BOP'a karşı olmaktan geçer. Arap Baharının aslında İsrail'in yazı, Dinlerarası Diyalogun da BOP'un dini ayağı olduğunu görmek lazım! Var mısın? Bağırmak değil mesele icraattır! Ferasetten beslenecek siyasi bir bakışa ihtiyacımız var! "Hoş Geldin Atatürk" adlı eserde anlatıldığı gibi bir basiret lazım.
1937 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk Filistin konusunda ültimatom vererek tavrını ortaya koymuştu: "Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet'in mukaddes yerlerini Musevilerin ve Hristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet'e lakayt olmakla itham edildik. Fakat bu ithamlara rağmen Peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. Avrupa'nın bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğinden şüphemiz yoktur."
Bundan dolayı olsa gerek Iraklı din adamı Iyad Celaleddin şunu söylemişti: "Irak'ın yeniden birliğini sağlayabilmek için yasayı zorla uygulayabilecek bir Iraklı Atatürk lazım"
Bugün Atatürk'ü doğru okuyan bir lider var. Feraseti, ilmi, birikimi ile yıllardır siyasileri, milletimizi Prof. Dr. Haydar Baş uyarıyor. Hatırlatalım, 2 Mart 2004'te şu ikazı yapmıştı: "ABD, Taliban'ı bahane kıldı Afganistan'ı işgal etti. Saddam'ı vesile kıldı Irak'a çıkarma yaptı. Kitle imha silahlarını gerekçe olarak göstermişti ama bu butlanı batıl oldu. Buna rağmen ABD yine doymadı. Çünkü ABD'yi doyumsuz yapan şey Büyük İsrail projesidir. İsrail, Filistin'de devlet kurduktan sonra Arz?ı Mev'ud hayalleri için çalışmaya başladı. Arz-ı Mev'ud, Yahudilerin, Yahova'nın kendilerine vaad ettiğine inandıkları Fırat ve Dicle arasındaki topraklara verilen addır. İşte bu topraklarda büyük bir İsrail devleti kurulmak istenmekte, ABD de bunun başını çekmektedir."
Ve bugün 8 Aralık 2017 tarihli makalesinde Prof.Dr. Haydar Baş en somut çözüm teklifini sunuyor: "İşlenen cinayete ümmetin tamamı tek vücut olarak karşı durmalı ve Mescid-i Aksa'yı Müslümanların başkenti ilan etmelidir."
Siyasetimiz doğru ve yerinde bir çözüm arıyorsa bunu ABD koridorlarında gezerek değil, BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ta bulabilir.
İslam dünyasının imanını ispat etmesi için önünde bütün Müslümanların meselesi olan Kudüs duruyor. Bakalım bu imtihanı nasıl verecek? Ben-i İsrail kavmine karşı samimi olarak kimler duracak? Yoksa denildiği gibi; "Müslümanlar birbiri ile savaştıkça, ağıtlar, Kürtçe, Türkçe ve Arapça, zafer çığlıkları İngilizce ve İbranice olacaktır."
Biz "Atatürk Vatandır" dedik. "Ehl-i Beyt" dedik. Kudüs'e, Kıbrıs'a, Afganistan'a, Irak'a, Libya'ya, Suriye'ye, Filistin'e, Arakan'a hep sahip çıktık. Dinlerarası Diyaloga, Kapitalizme, BOP'a, Arap Baharına, her türlü fitneye, İsrail'e, AB ve ABD'ye, onların sinsi projelerine, ötekileştirmeye, ayrıştırmaya, bu topraklarda gözü olanlardan gelecek imkânlara hep hayır dedik. Yüreğimizde Ehl-i Beyt aşkı, Çağın Bilgesinden aldığımız 4 milyar insanın istifade ettiği Milli Ekonomi Modeli ile Hakkı söyledik, Hakla olduk, haklı ile olduk.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi,
Hoca Atatürk Prof. Dr. Haydar Baş gibi,
Kaybetmedik!
Aldanmadık! Aldatmadık!
Yavuz Ekim / diğer yazıları
- Hayra anahtar, şerre kilit / 11.02.2021
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018
- Başım gözüm üstüne?II / 21.02.2018
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018
- Başım gözüm üstüne?II / 21.02.2018