logo
19 NİSAN 2024

Yumurta

Yaşanmış Hayat Hikayeleri: Muharrem Bayraktar
08.01.2016 00:00:00
 Kümesteki kızıl horozun kulakları tırmalayan sesi, köyün üzerine doğru yayılırken, Zehra Ana öfkeli öfkeli bağırdı kapıdan aceleyle çıkan Nuri'ye:
"Oğlum Nuriii! Niye böyle erkenden gidiyorsun evden. İki lokma bir şey koysana ağzına. Daha bir saat var mektebin açılmasına."
Nuri, arkasına bile bakmadan, "anam beni zorla eve sokar" korkusuyla, ok gibi fırladı ahşap kapıdan dışarı:
"Aç değilim be anam. Okula erken gidiyorum ki, mektebin bahçesinde arkadaşlarla biraz oynayayım. Ders aralarında oynayamıyoruz. Hemen zil çalıyor."
Nuri, Sarıtaş Köyü'nün tam tepesinde bulunan ve denizi bütün görkemiyle kucaklayan evlerinden çıkıp, toprak yoldan aşağı yel gibi öyle bir koşmaya başladı ki, Zehra Ana "hay seni dili kuruyasıca, düşüp bir yerini kıracaksın" diye söylenip iki elini şaşkınlıkla bir birine vuruyordu.
Nuri, hiç durmadan koştu, koştu. Köy meydanının hemen kenarında, meranın tam orta yerine yapılmış, yemyeşil çimenler içindeki mektebin yanından geçerken, dönüp bakmadı bile. Okulun yüz metre kadar ilerisinden sola doğru kıvrılan patika yola vardığında tık nefes kalmıştı. Biraz yavaşladı. Daha kestirme olsun diye Naciye Teyze'lerin tütün bahçesi ile havuz arasındaki tel örgüyü araladı, altından geçti.  Ardıç ağaçlarının arasına daldı. Yere hafif kırağı düşmüştü. Ardıçların ibreli yapraklarını toplayıp temmuz sıcağında tutuşturduklarında yayılan o siyah duman kokusu nasıl da hoşlarına giderdi. 
Nuri, bir başka severdi köyünü. Havasını, suyunu, ağacını, yaprağını, buğdayını, tütününü her şeyini severdi. 
Babası, iki ay önce onu yanına almış "Hadi bakalım Nuri" demişti, "Ali Can Dayı ne zamandır beni çaya davet ediyor. Beraber gidelim, sen de bahçesinde oynarsın" demişti.
İşte o gün görmüştü Ali Can Dayı'nın tavuklarını. Çimenin Düzü denilen bir yerde idi Ali Can Dayı'nın evi.  Arka tarafında oldukça büyük bir orman vardı. Ormanın bittiği yerden itibaren sıra sıra karayemişler dizilmiş, orta yerde uzunca bir kiraz ağacı, etrafta çeşit çeşit incir ağaçları sıralanmıştı. Bayılmıştı buraya Nuri.
 Uzunca boylu, güler yüzlü, kalın kaşlı bir adamdı Ali Can Dayı. Babasıyla hararetle kucaklaşmışlar, Nuri'yi yanağından öpmüş "Yahu Yavuz'cuğum, görmeyeli ne kadar da büyümüş senin oğlan!" demişti.
Sonra elinden tutmuş "gel bak sana ne göstereceğim" diyerek o büyük kümesin yanına getirmişti Nuri'yi.
Kümesin kapısının bir yanına,  dili hafif eğri kalın bir demir çakılmış, demirin ucu diğer taraftaki çengele bağlanmıştı. Ali Can Dayı, eğri çengeli kaldırıp kümesin kapısını açarak "gel bak Nuri, neler var burada" deyince, hem heyecanlanmış hem sevinmişti. Bütün köy, bu kümesteki tavukları konuşurdu. Yüzden fazla tavuk olduğunu söylerlerdi burada. Mektepteki arkadaşları neredeyse her gün Ali Can Dayı'nın yumurtalarından bahseder, herkes o yumurtaların hayalini kurarak ağızlarının suyu akardı. 
O kümes şimdi karşısında idi. İçerideki tavukların gıdaklamaları, horozların bir birine karışmış ötüşleri ninni gibi gelmişti. Uzun bir kavak ağacının hemen dibindeki bu muhteşem kümes, ılık bir ekim ayının tatlı rüzgârını kucaklarken ne güzel hülyalara daldırmıştı Nuri'yi. Yerlere serili samanların arasında, ne kadar da çok yumurta vardı. Ali Can Dayı bu kadar yumurtayı ne yapıyordu?
Günlerce bu manzara aklından çıkamadı. Günlerce mektepteki bütün arkadaşlarına o alacalı bulacalı tavukları, her yere yayılmış yumurtaları, tavukların adeta koro halindeki gıdaklamalarını, Ali Can Dayı'nın kümesten aldığı 5 tane yumurtayı kendisine hediye ettiğini, istediği zaman buraya gelebileceğini söylediğini ballandıra ballandıra anlattı.
Ama Ali Can Dayı'nın "istediğin zaman buraya gelebilirsin" sözü kulaklarında çınlıyordu. Evet, istediği zaman buraya gelmeliydi. İstediği zaman bu yumurtaları almalıydı.
Zaten çok değil bu ziyaretten iki gün sonra, büyük bir heyecan ve tutku ile koşarak, kümesin arka tarafındaki orman yolunu izleyerek ve kimseye görünmeden yumurtalarla buluşmaya başlamıştı. Neredeyse bir aydır, her sabah mektebe gitmeden önce sabahın erken vaktinde evden çıkıyor, Zehra Hanım'ın her sabah "oğlum niye kahvaltı yapmadan gidiyorsun" diye bağırmasına hiç aldırmıyor, tarlaların içinden, havuzların kenarından geçerek, tel örgülerin üzerinden atlayarak, Çayırın Düzü'ne bağlanan ormanın patika yolunu aşarak kümesle buluşuyordu.
Bu heyecan verici yolculuğun sonunda kümesin kapısını tıpkı Al Can Dayı'nın yaptığı gibi demir mandalı kaldırarak açıyor, sessizce içeri giriyor, samanların ortasına bağdaş kurarak etrafa yayılmış yumurtaları kırmaya başlıyor, yumurtaların sarısını yere akıtarak, akını içmeye başlıyordu.
Sonra da geldiği yolu takip ederek, tam da başlama ziline birkaç dakika kala mektebe geliyordu.
Yaklaşık bir aydan beri durum aynıydı. Nuri, bir aydan beri geceleri yatağında uyurken bile sabah yapacağı maceralı yolculuğu ve bu yolculuğun sonunda afiyetle çiğ çiğ yiyeceği yumurtaları düşünüyordu.
Ama Ali Can Dayı'nın her gün gittikçe büyüyen öfkesinden haberdar değildi oysa. İlk günler kümesin kapısını açtığında büyük şaşkınlık duyan Ali Can Dayı, eve gelip hanımı Sabiha Hanım'a "Yahu hanım" demişti, "Kümese tilkiler dadandı. Ama nasıl oldu da kapıyı açıp yumurtaları alıyorlar, sonra nasıl kapatıyorlar anlamadım. Bu yaşa geldim böyle şey ne gördüm, ne de duydum" diye hayıflanıyordu.  
Eline tüfeğini alıp ormanın başına gidiyor, etrafı kolaçan ediyor, tilkilerin ayak izini bulmaya çalışıyor, hiçbir şey bulamayınca da öfke ile eve geliyordu.
Ama o gün kararlıydı. Bu lanet olası hayvanları mutlaka yakalayacaktı. Sabah gün ışımaya yakın kümesin karşısındaki çınar ağacına tırmandı. Tüfeğini omuzuna asarak kalın bir dalın gövdesine çömeldi. Elindeki tüfeği kontrol etti. Mesafe tamamdı. Bir kurşunda hayvanı indirebilirdi. 
Adeta nefes bile almadan, havada uçuşan kelebekleri bile ürkütmemeye çaba eden bir sessizlikle beklemeye başladı.
Bekledi. Bekledi.
Her dakikası bir asra bedel bir bekleme idi bu. Bir tarafta bu küçük canavarların kümesin kapısını nasıl açıp kapattığına dair bir türlü çözemediği şüphe içini kemiriyor, diğer tarafta bugüne kadar bu hayvanları yakalayamamanın öfkesi gözlerine yansıyordu.
O sırada bir hışırtı duydu. Küçük boy ardıç ağaçlarının arasından süzülen bir şey, adım adım kümese yaklaşıyordu ama ne olduğunu anlayamamıştı. Yere eğilmiş, küçük adımlarla gelen bu karartı hiç de hayvana benzemiyordu. 
Ali Can Dayı, tüfeği omuzuna dayayıp, nişan almaya hazırlanmıştı ki, kümesin kapısına doğru yaklaşan şeyin, Nuri olduğunu gördü.
Nuri, yerdeki otları incitmemeye çalışan bir derin şeffaflıkla, parmak uçlarına basa basa, pamuk hafifliğinde, geldi, kümesin kapısına dayandı.
Ali Can Dayı küçük dilini yutacaktı.
Nasıl anlamamıştı yahu. Bir hayvanın bunu yapması mümkün müydü? Bir tilkinin o demir mandalı açabileceğini ve tekrar kapatabileceğini nasıl düşünebilmişti.
"Vah akılsız başım, vah!" 
Nuri, yavaşça demir mandalı kaldırdı. İçeri girdi. Her zamanki gibi yere çömeldi. Yumurtaları kırıp kırıp içmeye başladı.
Ali Can Dayı, Nuri'yi şaşkınlıkla izlerken onu gördüğünü fark ettirmemeye dikkat ediyor, "ye bakalım eşoğlu" diyordu tebessüm ederek, "Ye bakalım ne kadar yiyeceksin. Bunca telaşa sen mi saldın bizi. Ulan söyleseydin yumurta mı vermezdik be çocuk!" diye söyleniyordu.
Nuri, her günkü gibi yumurtaları yedi, ağzını siyah önlüğünün yakası ile sildi ve kümesin kapısını kapatarak mektebin yolunu tuttu.
Turan Öğretmen, şimdi sorsun bakalım çarpım cetvelinden, nasıl bülbül gibi cevaplayacaktı!
* * *
Ertesi gün Salı idi.
Kasabanın pazarının kurulduğu gündü. Bütün köylerden sebzeler, meyveler, mis kokulu tereyağları, çeşit çeşit peynirler, yumurtalar ve daha toprağın ve hayvanın verdiği her ne ürün var ise pazarda yerini alırdı. Pazar yerinde kadınıyla, erkeğiyle sıra sıra dizilmiş köylüler, bin bir ümitle getirdikleri mahsulleri paraya çevirme telaşına düşerlerdi. 
Köy pazarının kurulduğu yerin tam karşısında, belediyenin tahsis ettiği başka bir alanda ise özellikle kuru gıda satıcıları için çadırdan sergi yerleri ayarlanmıştı. Bu çadırların en büyüklerinden biri Kibarlı Hüseyin'e aitti. Yavuz Bey, haftalık alışverişini her buradan yapardı.
Ali Can Dayı, Yavuz Bey'i işte bu çadırın içinde buldu.
"Selamün aleyküm."
"Aleyküm selam canım kardeşim."
"Yavuz'cuğum çok mühim bir mesele var."
"Hayırdır" diyerek ellerini sıkı sıkı sarmaladı Ali Can Dayı'nın.
"Bana hemen 300 kuruş ver."
"Başım üstüne, ne demek" diyerek kesesine uzandı, paraları teker teker sayarak Ali Can Dayı'nın eline teslim etti.
İki dost arasındaki para ilişkisinde " niçinlere, sebeplere, ne yapacaksınlara, ne zaman vereceksinlere" yer yoktu.
"Parayı aldım ama" dedi Ali Can Dayı, "iade etmek için almadım. Bu parayı senin Nuri için aldım."
"Allah, Allah, ne oldu bizim Nuri'ye? Ne alakası var onun bu paralarla?"
"Ne işi mi var?"
 Ali Can Dayı bir kahkaha attı.
"Bak anlatayım" dedi.
"Günde on yumurtadan, otuz günde ne eder, üç yüz yumurta. İki kuruştan ne yapar? Altı yüz kuruş. Üç yüz kuruşu senden gerisi benden."
Yavuz Bey, daha da şaşırdı. Kafasını kaşıdı.
"Yahu sen ne diyorsun be ahretlik. Ne yumurtası, ne parası, ne üç yüz kuruşu?"
Ali Can Dayı, tatlı bir tebessümle devam etti:
"Yahu senin oğlan bir aydan beri benim kümese dadandı. Her sabah gelip on yumurtayı midesini indirdi. Hesapladım, aşağı yukarı altı yüz kuruş ediyor. Yarı parasını aldım. Gerisi helal hoş olsun."
Bu defa gülme sırası Yavuz Bey'deydi.
"Ulan eşşoğlusu, nasıl yemiş on yumurtayı. Bizim tavuklar dururken ne diye dadanmış sizinkilere. Akşam ben ona gösteririm gününü."
"Sakın ha! Bak, tek fiske vurursan çocuğa hakkımı sana helal etmem. El kadar çocuk heves etmiş işte. Köyün en büyük kümesinden yumurta yemenin havasını atmış çocuk."
Ali Can Dayı ve Yavuz Bey hararetle kucaklaştılar.
* * *
Akşam olup da Yavuz Bey eve gittiğinde hayli yorgundu. Zehra Hanım sofrayı kurmuş, Nuri ile bağdaş kurmuşlar onun gelmesini bekliyorlardı.
Yavuz Bey, yavaşça sofraya çömeldi, başköşede duran mindere oturdu. Karısına baktı.
"Zehra kadın" dedi içini çekerek.
"Bugün canım yemek yemek istemiyor. Bu akşam farklı bir şey yiyeyim istiyorum. Şu bizim kilerdeki yumurtalardan birkaç tane al getir, kır onları bir sahana, yiyeyim. Ama sakın pişirme ha. Çiğ yiyeceğim. Siz ne yerseniz yiyin."
Zehra Hanım şaşkın şaşkın mırıldandı. 
"Tövbe tövbe, akşam vakti çiğ yumurta mı yenirmiş? Bugün başına güneş mi geçti senin?"
"Yoo! Hiç de güneş geçmedi" dedi Yavuz Bey, Nuri'ye dönerek.
"Sen de yer misin oğlum."
Nuri'nin gözleri parladı:
"Yerim baba. Sarısını atarsak daha güzel olur."
Not: Bu olay 1950'lerin Akçaabat'ında yaşanmış bir olaydan alınmıştır. Ali Can Dayı, benim rahmetli dedemdir. Yavuz Bey, Sarıtaş eşrafından değerli bir büyüğümüzdür, rahmetli olmuştur. Olayın başkahramanı Nurettin Abi'miz ise olayın yaşandığı yıl, 7-8 yaşlarında idi. Şu an, Akçaabat'ta Sarıtaş'ın denize nazır manzarasında Karadeniz'in sert rüzgârını soluyarak ve "sert insanlarıyla boğuşarak" günlerini geçirmektedir.
Allah uzun ömür versin.
O eski dostluklar maalesef hikâye
oldu.
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Şehit edilen babasının koltuğuna oturdu
29 yıl önce babası o koltuktaydı
Kaçak kazı zannedildi gerçek bambaşka çıktı
Soruşturma devam ediyor
Depremin izleri gün ağarınca ortaya çıktı
Binalar ve minareler yıkıldı
2 kurşun camlara isabet etti
Holding binasına ateş açıldı
Komşusunun kapısına balyoz ve matkapla dayanıp ateşe verdi
Gürültü kavgasını özel harekat bitirdi
İsrail'den İran'a misilleme
İran'da uçuşlar askıya alındı
'Hasarlı evlere girmeyin'
Açıklama sırasında depreme yakalandı
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler; Peygamberimizin ahlakı
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Şehit edilen babasının koltuğuna oturdu
29 yıl önce babası o koltuktaydı
Kaçak kazı zannedildi gerçek bambaşka çıktı
Soruşturma devam ediyor
Depremin izleri gün ağarınca ortaya çıktı
Binalar ve minareler yıkıldı
2 kurşun camlara isabet etti
Holding binasına ateş açıldı
Komşusunun kapısına balyoz ve matkapla dayanıp ateşe verdi
Gürültü kavgasını özel harekat bitirdi
İsrail'den İran'a misilleme
İran'da uçuşlar askıya alındı
'Hasarlı evlere girmeyin'
Açıklama sırasında depreme yakalandı
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler; Peygamberimizin ahlakı
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı

Terör saldırısında şehit edilen babasının koltuğuna 29 yıl sonra kendisi oturdu

Tunceli'nin Nazımiye ilçesinde 29 yıl önce terör örgütü PKK tarafından şehit edilen dönemin Belediye Başkanı Kemal Tekin'in oğlu Ali Emrah Tekin, 31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerde belediye başkanı seçildi. Tekin, babasının ilkeleri doğrultusunda Nazımiye halkına hizmet etmenin birinci amaçları olduğunu söyledi.
19.04.2024 10:02:00 / Güncelleme: 19.04.2024 10:17:27
İhlas Haber Ajansı
Terör saldırısında şehit edilen babasının koltuğuna 29 yıl sonra kendisi oturdu
Terör saldırısında şehit edilen babasının koltuğuna 29 yıl sonra kendisi oturdu
Tunceli'nin Nazımiye ilçesinde 3 dönem belediye başkanlığı yapan Kemal Tekin, 7 Nisan 1995'te ilçedeki evinde terör örgütü PKK mensuplarının saldırısı sonucu şehit edilmişti.



Aradan geçen 29 yılın ardından oğlu Ali Emrah Tekin, 31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerde tüm rakiplerini geçerek CHP'den Nazımiye Belediye Başkanı seçildi.

Mazbatasını alarak göreve başlayan 41 yaşındaki Ali Emrah Tekin, son seçimlerde Nazımiyelilerin büyük çoğunluğunun kendisini tercih etmesinden mutluluk duyduğunu belirterek, 'Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Tabi bu seçimlerin bizim açımızdan şöyle özel bir durumu var. Bir seçim olmasının ötesinde benim ve ailem için farklı bir anlam ifade ediyordu. Şöyle ki 29 yıl önce maalesef terör saldırısı sonucu yine Nazımiye Belediye Başkanlığı görevini yürüten babam şehit edilmişti. Dolaysıyla Nazımiyeli hemşehrilerimiz aradan geçen 29 yıla rağmen tekrar bu anlamda bizi destekleyerek yaşanan bu olaya verdikleri tepkiyi göstermiş oldular. Duygusal anlamda da bizim için önemli bir durumdu' dedi.



''29 yıl sonra bayrağı teslim aldık''

Babasından devraldığı görevi layıkıyla yürütmenin gayreti içinde olacağını belirten Tekin, 'Babam iyi bir insandı. Her zaman hemşehrilerinin iyiliği, güzelliği anlamında çalışmalar yürüttü. Dolasıyla biz 29 yıl sonra bu bayrağı teslim alarak aynı şekilde, babamın tavsiye verdiği şekilde bu yetkiyi hemşehrilerimizin yararına olacak şekilde kullanmaya devam edeceğiz' diye konuştu.



İlçenin küçük ve kısıtlı imkanlara sahip olduğuna vurgu yapan Başkan Tekin, 'Bugüne kadar bu kısıtlı kaynakların sebep olduğu borçlanma da söz konusu. Bunların bir şekilde çözülmesi için aday olduk. Bunların hepsinin aşılarak Nazımiyeli hemşehrilerimize daha kaliteli hizmet sunmak adına adaydık adaylığımız başkanlığa dönüştü. Dolayısıyla bütün enerjimizi bundan sonra bu anlamda harcamış olacağız. Hem kaymakamlığımız hem valiliğimizden destek alacağız inşallah. Onun dışında Cumhuriyet Halk Partili belediyelerden halkçı belediyecilik anlayışı doğrultusunda destek almayı bekliyoruz, umuyoruz. İlçemiz için iki kıymetli değerimiz var. Biri rahmetli Kamer Genç biri de bir önceki genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu. Bu iki değeri var etmiş bir ilçeyiz. Genel başkanımız Özgür Özel'in de desteğiyle ilçemizi yeniden yaşanabilir, tersine göçü sağlayabilecek bir duruma getirmek istiyoruz. Bu anlamda partimizin büyük katkı sunacağını biliyoruz. Onun özgüveni içerisindeyiz' şeklinde konuştu.

Kaçak kazı ihbarına giden ekipler yere gömülü mühimmat buldu

Van'ın İpekyolu ilçesi kırsalında define avcılarının kazı yaptığı ihbarı üzerine olay yerine giden jandarma ve emniyet personeli, yere gömülü vaziyette mühimmat ele geçirdi.
19.04.2024 09:41:00
İhlas Haber Ajansı
Kaçak kazı ihbarına giden ekipler yere gömülü mühimmat buldu
Kaçak kazı ihbarına giden ekipler yere gömülü mühimmat buldu
Edinilen bilgiye göre olay, İpekyolu ilçesine bağlı Kevenli Mahallesi kırsalında dün sabah saatlerinde gerçekleşti.

Kırsal alanda kazı yapan define avcılarının ihbarı vatandaşlar tarafından jandarma ekiplerine bildirildi.

Erek Dağı eteklerindeki alana giden jandarma ekipleri, yere gömülü vaziyete mühimmat tespit etti.

Jandarmanın ardından görevi emniyet ekipleri devraldı.

Bölgede güvenlik önlemi alan ekipler, içerisinde patlayıcı malzemenin de bulunduğu alanda çalışma başlattı.

Ekipler çalışmanın ardından kazı alanındaki mühimmatı ele geçirdi.

Bölgede kim ve kimlerin kazı yaptığı araştırılırken olaya ilişkin soruşturma sürüyor.

'Mahzen-29' operasyonlarında suç örgütü üyesi 32 şüpheli yakalandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya İstanbul'un Beşiktaş, Avcılar, Esenyurt ve Kağıthane ilçelerinde düzenlenen 'Mahzen-29' operasyonlarında organize suç örgütü üyesi 32 şüphelinin yakalandığını açıkladı.
19.04.2024 08:19:00
İhlas Haber Ajansı
'Mahzen-29' operasyonlarında suç örgütü üyesi 32 şüpheli yakalandı
'Mahzen-29' operasyonlarında suç örgütü üyesi 32 şüpheli yakalandı
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın paylaştığı bilgilere göre; İstanbul'un Beşiktaş, Avcılar, Esenyurt ve Kağıthane ilçelerinde düzenlenen 'Mahzen-29' operasyonlarında, kasten adam öldürme, kasten adam öldürmeye teşebbüs, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, mala zarar verme, 6136 sayılı kanuna muhalefet, uyuşturucu imalatı ve ticareti, tehdit ve hakaret suçlarına karıştığı tespit edilen organize suç örgütü üyesi 32 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı.

EGM KOM Başkanlığı koordinesinde, İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Asayiş Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Şube Müdürlüklerimizce koordineli olarak yapılan çalışmalarda İstanbul genelinde; 08.04.2024-17.04.2024 tarihleri arasında; Beşiktaş, Avcılar, Esenyurt ve Kağıthane ilçelerinde gerçekleşen operasyonlarla yakalanan 32 şüphelinin; M.A. isimli iş insanına yönelik kasten öldürmeye teşebbüs eylemini, Esenyurt ilçesinde iş insanı O.Z.'nin iş yerine yönelik 12.04.2024 ve 13.04.2024 tarihlerinde gerçekleştirilen kurşunlama eylemlerini, Avcılar ilçesinde iş insanı O.Z.'nin ikametine yönelik 09.04.2024 ve 13.04.2024 tarihlerinde gerçekleşen kurşunlama eylemlerini, Esenyurt ilçesinde 15.04.2024 tarihinde basına görüntüleri yansıyan kişiyi kaçırma eylemini, Kağıthane ilçesinde 13.04.2024 tarihinde D.E. isimli şahsın silahla öldürülme eylemini, Kağıthane ilçesinde 08.04.2024 ve 13.04.2024 tarihlerinde Mert Yedi Emin otoparkına el bombası atılması eylemlerini, Eyüpsultan ilçesinde 16.04.2024 tarihinde örgüt mensuplarına dağıtılmak üzere satışa hazır şekilde 30 adet silah temin ettikleri ve çok sayıda silah parçasını birleştirerek silah üretimi gerçekleştirdikleri tespit edildi.

Operasyonlar sonucu 34 adet ruhsatsız tabanca, 2 adet ruhsatsız otomatik tabanca, bahse konu 3 farklı eylemde kullanılan araç ve araçlarda kullanılan 3 adet sahte plaka, muhtelif miktarda satışa hazır paketlenmiş uyuşturucu madde, 1 adet hassas terazi ve çok miktarda döviz ve Türk Lirasına el konuldu.

Bakan Yardımcısının açıklaması sırasında deprem oldu

İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaoğlu depremin merkez üssü Tokat'ın Sulusaray ilçesinde basın açıklaması yaparken deprem meydana geldi.
19.04.2024 06:55:00
İhlas Haber Ajansı
Bakan Yardımcısının açıklaması sırasında deprem oldu
Bakan Yardımcısının açıklaması sırasında deprem oldu

İçişleri Bakan Yardımcısı Karaloğlu, depremin merkez üssü Tokat'ın Sulusaray ilçesinde incelemelerde bulundu.

Karaloğlu 4 ilçe 37 köyde 385 konut, 87 ahır, 11 cami ve 1 fırında hasar meydana geldiğini belirterek, 'Sulusaray merkezli 5 deprem meydana geldi şu ana kadar, 41 de artçı oldu. Ben Tokat ve Yozgat'taki tüm hemşerilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Rabbim beterinden korusun, muhafaza etsin. En büyük tesellimiz şu ana kadar herhangi bir yaralımız ve can kaybımız yok. Arkadaşlarımız, ekiplerimiz şu anda sahada köylerin tamamı tarandı. Tokat'ta 3 ilçe, Yozgat'ta 3 ilçede olmak üzere depremden etkilenen tüm köylerimiz şu anda taranmış durumda. Tokat'ta şu ana kadar 112 acil çağrı merkezimize 576, Yozgat'ta 250 deprem kaynaklı vatandaş ihbarı var. Ön incelemeler sonucunda Tokat ilimizde 3 ilçe, 30 köyde, 191 konutta ve 84 ahırda, 7 cami ve 1 fırında hasarlar var, bunlar yıkık değil hasarlı. Yozgat ilinde 1 ilçede 7 köyde 94 konutta, 4 cami ve 3 ahırda ön hasar tespitlerimiz var' dedi.

'Hasarlı evlere girmeyin'

Hasarlı evlere girilmemesi çağrısında bulunan Karaloğlu, "Evinde hasar olan, çatlağı olan hiçbir vatandaşımız evini kullanmasın. Biz onları alıp misafir etmeye hazırız. Yurtlar hazır hale getirildi. Vatandaşımıza çağrı yapıldı. Şu ana kadar 30 vatandaşımız yurtlarda kalmak için müracaatta bulundu. Sayın valimizin verdiği bilgiye göre şu anda bölgedeki kamu kurum ve kuruluşlarında bir hasarımız yok. Okullarımızda, kamu hizmet binalarında herhangi bir hasarımız yok, inşallah binalarımızda kamu hizmeti vermeye de devam edeceğiz. Kumanyalar hazırlandı şu anda dağıtılıyor. Yine Tokat'ta üç ilçemizde sıcak yemek çıkartmak üzere aş evlerimiz oluşturuluyor. İnşallah vatandaşımıza sıcak yemek imkanımızda sunulacak. Şu anda bölgede ulaşımda, alt yapıda, elektrik ve haberleşmede herhangi bir sorunumuz yok. Yollarımız açık, enerjisi olmayan ve haberleşme imkanı olmayan köyümüz yok. Tedbir olarak Tokat'ta bir gün eğitime ara verdik. Yozgat ilimizde ise Çekerek, Kadışehri ve Aydıncık ilçelerinde yine eğitime bir gün ara vermiş olduk' dedi.

'750 Personel 150 araç bölgede'

Karaloğlu, 150 araç ve 750 personelin bölgede görev aldığını ifade ederek, 'Diyarbakır'dan Van'a kadar birçok ilimizden arama kurtarma ekipleri bölgeye ulaşmış durumda. Yerel ekipler de bölgeye ulaştı. Şu anda bölgede 750 personelimiz vatandaşlarımıza yardımcı olmak üzere bekliyor. 150 yardım aracı da bölgeye ulaşmış durumda' şeklinde konuştu.

'Dezenformasyon uyarısı'

Karaloğlu açıklamasında dezenformasyon uyarısında bulunarak şunları söyledi: 'Sosyal medyada maalesef yine dezenformasyonlar var. Vatandaşımıza çağrımız AFAD tarafından açıklanmayan hiçbir bilgiye itibar etmemeleridir. Biz vatandaşlarımızı AFAD üzerinden çok hızlı bir şekilde bilgilendiriyoruz. Vatandaşımızın tereddüdü olmasın.'

Öte yandan İçişleri Bakan Yardımcısı, açıklama yaptığı sırada deprem meydana geldi.

Karaloğlu, "Şu anda artçı sarsıntıyı hep birlikte yaşadık. Rabbim hepimizi, ülkemizi korusun" dedi.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.