Doç. Dr. Ali Osman Öztürk'ün hazırladığı "Alamanya Türküleri" adlı araştırma, Kültür Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkanlığı tarafından yayımlandı.
Doç. Dr. Öztürk'ün araştırmasına göre, ilk örnekleri 1972 yılındansonra verilen Almanya türkülerinin sayısı, 1976 yılından itibaren zirveye ulaştı. 1980'deki politik çalkantılar da türkü sayısını artırırken, 1988'den sonra Almanya'nın uygulamaya koyduğu yeni kararlar ve Almanya'daki işçilerin uğradıkları ırkçı saldırılar da türkülerin sayısının artmasına neden oldu.
Dertlerini Türkçe, her iki dilde veya Almanca olarak türkülere döken gurbetçiler, türkülerde "Almanya'daki durumlarını, Türk işçisinin vatansızlığını, Almanya'daki evlilikleri ve Almanların sevilmeyen özelliklerini" dile getirdiler. Almanya'daki yakınlarına "dön çağrısı", Türkiye'dekilere ise "gelme uyarısı" yapan türkülerin yanı sıra gurbete gönderilen mektup satırları da türkülere konu edildi.
TÜRKÜLERDEKİ ALMANLARAraştırmaya göre, Almanya'daki kadın-erkek ilişkilerinin serbest olması da Türk işçilerin gözüyle türkülere aktarıldı. Almanları Müslüman perspektiften değerlendiren gurbetçiler bu türkülerde, Almanları "Domuz eti yemelerinden, açık giyim tarzlarına, alkol içmelerinden ciddiyetlerine ve hatta ten renklerine kadar" eleştirdiler.
Türkülerde Alman erkeklerini "Hans ya da Helmut" olarak tanımlayan gurbetçiler, Alman kadınlarını ise "Helga, Gabi ya da Maria" olarak adlandırıyor. Erkekler, "Meister-ustabaşı, politikacı, Nazi, dazlak veya fabrikatör" kimliğiyle canlandırılıyor.
Türküleri hüzünlü ezgiler kadar neşeli ezgilerle de oluşturan gurbetçiler, bu türkülerde Alman kızlarını yuva yıkan kişiler olarak işlerken, Türkiye'ye götürülen Alman gelinlerinden ise kazanılan zafer gibi söz ediyor. Türkülerde, Türk işçilerinin "acınası ve gülünesi" halleri de konu ediliyor. Türkülerde, Türk devletinin "Almanya'ya gönderdiği işçinin hakkını savunamamakla, bu konuda çaba göstermemekle ve onları Almanların elineterk ettiği" öne sürülürken suçlanırken, "Türk-Alman dostluğuna ihanet eden Almanlar" da eleştiriliyor. Bu türkülerde, dost görünerek, işçilerin hakkını yiyen, onların aleyhine kararlar alan, sigortayı ödemeden Türkiye'ye gönderen Almanların tavrı "şut atmak" şeklinde niteleniyor.
IRKÇI SALDIRILAR, TÜRKÜLERDE
1990'da yayımlanan türkülerde dile getirilmeye başlanan ırkçı saldırılar ise özellikle Solingen ve Möln katliamlarından sonra "Nazi, dazlak, Hitler ve ırkçı" kavramlarını Almanya türkülerinin terminolojisine soktu.
Derdiyoklar adlı grup, bu konuyu işleyen türkülerinde şunları kaydetti:
"Yirminci yüzyılın son saniyesi,İnsanca yaşatmak varken herkesi,Hoşuna mı gitti ırkçının sesi,Yolculuk nereye Alman efendi,Derdiyoklar karşıdır her barbarlığa,İnsanlar yanmasın çığlık çığlığa,Bu gezegen yeter tüm insanlığaYolculuk nereye Alman efendi"
Almanların çektiği "Şirins Hochzeit-Şirin'in Düğünü" adlı film de Almanya'daki gurbetçilerden büyük tepki görerek, türkülere konu edildi. Gurbetçiler, film üzerine Türklerin duyduğu öfkeyi dile getiren, özellikle başrol oyuncusu Şirin ve Almanları hedef alan türküler üretti. Bu türkülerden birinin sözleri şöyle:
"Tamah ettin paraya,Geldin Alamanya'ya,Evin yıkılsın Şirin,Rezil ettin dünyaya
Yazık Şirin çok yazık,Kendine attın kazık,Türklüğünden şüphem var,Vallahi kanın bozuk".