Türklerin İslamiyet'i kabulünden sonra, defter tutma geleneği, yazılı kağıda saygı gösterilmesi inancı ile birleşerek daha da kuvvetlenmiş, devlet işlerine ait yazılı vesikaların tamamı titizlikle muhafaza edilmeye başlanmıştır Türk idare ve kültür hayatında arşivlerin tarihi, Orta Asya Türklüğü'ne kadar uzanmaktadır.
Eski Türklerde yazıya verilen önem
Ortaçağların medeni milletlerinden biri olan Uygur Türkleri'nin (745-840) şehirlerinde; zengin kütüphaneler, resmi daireler, noterler, gümrük teşkilatı, mahkemeler ve resmi yazışmaların saklandığı arşivler vardı. Bu hususun doğruluğu, Uygur-Türk şehirlerinde yapılan kazı ve araştırmalar neticesinde gün ışığına çıkmıştır.
Türklerin İslamiyet'i kabulünden sonra, defter tutma geleneği, yazılı kağıda saygı gösterilmesi inancı ile birleşerek daha da kuvvetlenmiş, devlet işlerine ait yazılı vesikaların tamamı titizlikle muhafaza edilmeye başlanmıştır. Bu tesir, Selçuklularda ve diğer Müslüman-Türk devletlerinde açıkça kendisini göstermiştir. Kaşgar topraklarında devlet kuran Karahanlıların Türkçe siciller, defterler yazdıkları bilinmektedir. İlk dönemlerde Türkler, defter yerine "koçan, kütük, biti" tabirlerini kullanmışlardır.
İlhanlıların önemli idari mekanizmalarından Defterdârî-i Memâlik'in idaresi altında "kanûn-ı vilâyet" denilen bütün vilâyetlere ait defterlerin saklandığı Defterhâne Dairesi bulunmaktaydı. Moğollar'ın hazinede sakladıkları defterlerin yazı ve tespit şeklini Uygur Türkleri'nden öğrendikleri ortaya konulmuştur. Anadolu Selçukluları'nda da zengin kütüphaneler ve resmi yazışmaların saklandığı arşivler bulunduğu bilinmektedir. Anadolu Selçukluları'nda Dîvân-ı A'lâ adıyla dîvân muamelatına ait kayıtların tutulduğu defterler vardı. Bunlar, Osmanlıların Defterhâne-i Âmire'de muhafaza ettikleri malî ve arazi kayıtlarını ihtiva eden tapu tahrir defterleri cinsinden defterlerdi.
Osmanlı Devleti'nde arşivcilik
Orta, Yakındoğu, Balkan ve Akdeniz coğrafyasında uzun bir süre devlet olma vasfını devam ettirmiş olan Osmanlı İmparatorluğu'nda daha ilk devirlerden itibaren arşiv fikrinin mevcut olduğu, bu güne kadar muhafaza edilmiş milyonlarca arşiv vesikasının mevcudiyeti ile sabittir. Devlete ait belgelerin bütünü, önem derecesine bakılmaksızın sandık ve torbalar içinde titizlikle muhafaza ediliyordu. Devletin önemli hazinelerinden biri "Maliye Defterleri Hazinesi" ve "Defterhane Hazinesi" idi. Çok değerli kayıtlar ve belgeler bu hazinelerde saklanıyordu. Zaman zaman devlet kayıtlarının iyi korunması için emirler de veriliyor, bu kayıtlar yine devlet eli ile tespit edilerek düzenleniyor ve muhafaza altında tutuluyordu.
Devletin ilk başkenti olan Bursa'daki arşiv, Timur istilası esnasında yok edilmişti. Dolayısıyla Fatih'e kadar olan döneme ait birkaç ferman, vakfiye, mülkname dışında fazla vesika bulunmamaktadır. İstanbul'un fethinden sonra, ilk defa evrak mahzeni olarak Yedikule'nin kullanıldığı bilinmektedir. Fatih devrinden Kanuni zamanına kadar geçen bir asırlık dönem içinde Osmanlı Arşivi'ne intikal eden belge ve defter azdır. Bu dönem hakkında bilgi alınabilecek arşiv malzemesi birkaç yüz defterden ibarettir.
Eski Türklerde yazıya verilen önem
Ortaçağların medeni milletlerinden biri olan Uygur Türkleri'nin (745-840) şehirlerinde; zengin kütüphaneler, resmi daireler, noterler, gümrük teşkilatı, mahkemeler ve resmi yazışmaların saklandığı arşivler vardı. Bu hususun doğruluğu, Uygur-Türk şehirlerinde yapılan kazı ve araştırmalar neticesinde gün ışığına çıkmıştır.
Türklerin İslamiyet'i kabulünden sonra, defter tutma geleneği, yazılı kağıda saygı gösterilmesi inancı ile birleşerek daha da kuvvetlenmiş, devlet işlerine ait yazılı vesikaların tamamı titizlikle muhafaza edilmeye başlanmıştır. Bu tesir, Selçuklularda ve diğer Müslüman-Türk devletlerinde açıkça kendisini göstermiştir. Kaşgar topraklarında devlet kuran Karahanlıların Türkçe siciller, defterler yazdıkları bilinmektedir. İlk dönemlerde Türkler, defter yerine "koçan, kütük, biti" tabirlerini kullanmışlardır.
İlhanlıların önemli idari mekanizmalarından Defterdârî-i Memâlik'in idaresi altında "kanûn-ı vilâyet" denilen bütün vilâyetlere ait defterlerin saklandığı Defterhâne Dairesi bulunmaktaydı. Moğollar'ın hazinede sakladıkları defterlerin yazı ve tespit şeklini Uygur Türkleri'nden öğrendikleri ortaya konulmuştur. Anadolu Selçukluları'nda da zengin kütüphaneler ve resmi yazışmaların saklandığı arşivler bulunduğu bilinmektedir. Anadolu Selçukluları'nda Dîvân-ı A'lâ adıyla dîvân muamelatına ait kayıtların tutulduğu defterler vardı. Bunlar, Osmanlıların Defterhâne-i Âmire'de muhafaza ettikleri malî ve arazi kayıtlarını ihtiva eden tapu tahrir defterleri cinsinden defterlerdi.
Osmanlı Devleti'nde arşivcilik
Orta, Yakındoğu, Balkan ve Akdeniz coğrafyasında uzun bir süre devlet olma vasfını devam ettirmiş olan Osmanlı İmparatorluğu'nda daha ilk devirlerden itibaren arşiv fikrinin mevcut olduğu, bu güne kadar muhafaza edilmiş milyonlarca arşiv vesikasının mevcudiyeti ile sabittir. Devlete ait belgelerin bütünü, önem derecesine bakılmaksızın sandık ve torbalar içinde titizlikle muhafaza ediliyordu. Devletin önemli hazinelerinden biri "Maliye Defterleri Hazinesi" ve "Defterhane Hazinesi" idi. Çok değerli kayıtlar ve belgeler bu hazinelerde saklanıyordu. Zaman zaman devlet kayıtlarının iyi korunması için emirler de veriliyor, bu kayıtlar yine devlet eli ile tespit edilerek düzenleniyor ve muhafaza altında tutuluyordu.
Devletin ilk başkenti olan Bursa'daki arşiv, Timur istilası esnasında yok edilmişti. Dolayısıyla Fatih'e kadar olan döneme ait birkaç ferman, vakfiye, mülkname dışında fazla vesika bulunmamaktadır. İstanbul'un fethinden sonra, ilk defa evrak mahzeni olarak Yedikule'nin kullanıldığı bilinmektedir. Fatih devrinden Kanuni zamanına kadar geçen bir asırlık dönem içinde Osmanlı Arşivi'ne intikal eden belge ve defter azdır. Bu dönem hakkında bilgi alınabilecek arşiv malzemesi birkaç yüz defterden ibarettir.