logo
25 NİSAN 2024

Bağımsız bir siyaset şart

27.12.2005 00:00:00
Halihazırda ülkemizde elliden çok siyasi parti vardır. Ancak her konuda olduğu gibi; siyasette nicelikten çok, nitelik önemlidir. Siyasi partilerimiz milli çıkarlarımızı gözetmek zorundadır.Bu nedenle, her şeyden önce halka dayanmalı; dışa bağımlı ve teslimiyetçi olmayan  politikalar izlemelidirler. -Sizce Türkiye'nin belirleyiciliğini kendisinin yaptığı bir dış politikası var mı?-Atatürk Döneminde Ankara merkezli, milli bir dış politika izleniyordu. Bu kimlikli ve kişilikli dış politika sayesinde, 1932 yılında Milletler Cemiyetine (Cemiyet-i Akvam) davet edildik. 1934 yılında Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya ile birlikte Balkan Paktını oluşturarak, Türkiye'nin askeri ve siyasi etkinliğini Orta Avrupa'ya kadar genişlettik. Aynı şekilde, 1937 yılında Irak,İran ve Afganistan'la birlikte Sadabat Paktı'nı kurarak,  Hindistan sınırına dayandık. Hatay anlaşmazlığını ve Boğazlar sorununu da kararlı ve dinamik dış politikamızla çözüme kavuşturduk. Şayet kimlikli ve kişilikli, dinamik bir dış politikamız olmasaydı, 15 yıl önce ordularını Anadolu'ya saldırtan bir Yunan Başbakanının (Venizelos) Atatürk'ü 1934 yılında Nobel Barış Ödülüne aday göstereceği akıllara gelir miydi?Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık görevleri sırasında Atatürk'ün aktif ve saygın dış politikasını sebatla uygulayan İsmet Paşa, İkinci Dünya Savaşı sonrası Stalin'in emperyalist tehditleri karşısında paniğe kapılarak, dış politikadaki inisiyatifimizi Batılılara kaptırdı. O günden bu güne, dış politikamızda incelenmeye değer en önemli adım, 1992 yılında bizim önerimizle kurulan Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) dir. Onda da Sayın Başbakan (Demirel) ve Cumhurbaşkanı (Özal), KEİ Kuruluş Belgesine kimin imza atacağı konusunda birbirlerine düşerek, Türkiye'ye prestij kaybettirdi. Bir de, bir Akdeniz ülkesi olan Yunanistan'ın KEİ'de ne işi vardı? Yunanistan'ın da bu kuruluşa girmesiyle, inisiyatifimizi tekrar Batıya kaptırmış olduk. Değilse; Bulgaristan, Romanya, Moldova, Ukrayna, Rusya, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan'ın dahil olduğu KEİ, Ankara merkezli kararlı bir diplomasiyle belki de bugün AB'ye rakip olabilir ve Türkiye'yi layık olduğu siyasi ve ekonomik etkinliğe kavuşturabilirdi.-Eski bakanlarımızdan birisi ülkemiz hain kontenjanını 200 bin olarak söylüyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Sayıları arttı mı?-Bir araştırmacı yazar olarak, yargısız infazlara girişmekten daima kaçınmışımdır. Bildiğiniz gibi; ATATÜRK'ün 1927 yılında irat ettiği 36,5 saatlik Söylev'in sonunda Gençliğe Hitabı vardır. Orada vatan ve millet düşmanlığını gaflet, dalalet ve ihanet basamaklarıyla  kademelendirmiştir. Hiç kuşkusuz, vatana ihanet, suçların en ağırıdır. Ancak ben, ihanet de dahil olmak üzere,  kötülüklerin asıl kaynağının cehalet olduğunu düşünüyorum Maalesef, son zamanlarda bunda bir tırmanış görülmektedir. Cehalet eğitimdeki yozlaşmanın bir eseridir. Eğitim ise, sadece okullar ve üniversiteler demek değildir. Bugün medya ve  özelikle de TV'ler halkımızın yaşantısı üzerinde çok etkili olmaktadır. Halkı eğitip aydınlatan yayınlar çok kısıtlıdır. Vatandaş neyin eğri, neyin doğru ve kimlerin hain olduğunu teşhiste zorlanmaktadır.Çünkü, çok yoğun bir dezenformasyon (doğruların saptırılması) baskısı altındadır. Gaflet, dalalet ve ihanetlere karşı koyabilmek için, halkımızın çok bilgili olması gerekir. Doğru ve sağlıklı bilgi en büyük güçtür. Bilgisiz toplumlar emperyalistler tarafından kolayca yanıltılabilir.-AB yetkilileri yüzlerce kez "Türkiye'nin AB de yeri yok" derken yöneticilerimizin vurdumduymazlığını neye bağlıyorsunuz?- Türkiye Cumhuriyeti o zamanlar adı Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olan Avrupa Birliği (AB) ile 42 yıl önce bir katılım anlaşması imzalamıştı. 1960'lı yıllar Doğu ve Batının, yani Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)'nin liderliğindeki Varşova Paktı ile ABD'nin. liderliğindeki NATO Paktı arasındaki psikolojik, soğuk savaşın en şiddetli olduğu yıllardı. İki Blok arasında kalan Türkiye'nin stratejik ve jeopolitik değeri Batılılar için son derecede önemliydi. Amansız soğuk savaş 1990'laradoğru Batının galibiyeti ile sonuçlandı. 1989 yılında Berlin'deki Utanç Duvarı ve ardından Varşova Paktı yıkıldı. Bunu Sovyetler Birliğinin çöküşü izledi. Aralık 1991'de, Kremlin Sarayındaki çekiç-oraklı SSCB bayrağı indirilerek yerine Rusya Federasyonu bayrağı çekildi. Ne var ki, bazı siyasiler ve sözde bazı bilim insanlarımız yeryüzündeki bu muazzam değişimden habersizmiş gibi davranıyor. Batı, SSCB'nin çöküşünden sonra, küresel stratejisini yeniden belirlemiştir. Kaldı ki, bugünün AB'si olan dünün Avrupa Topluluğu, daha Sovyet tehdidi ortadan kalkmadan da, ahde vefasızlık etmiştir. 1963  Ankara Anlaşmasındaki en önemli taahhüt olan EME?İN SERBEST DOLAŞIMINI engellemişlerdir. Şimdi ise, bunun asla mümkün olmayacağını her fırsatta ve her belgede vurgulamaktadırlar. Peki o halde yöneticilerimiz neyin peşindedir? Halkımıza faydası olmayacak olan bir AB birlikteliği kimlerin çıkarına hizmet etmektedir? AB Helsinki, Kopenhag ve Maastrich kriterlerinde hiç olmayan şartları Türkiye'nin önüne sürmektedir. Bunları uç uca eklendiğimizde yolumuz Sevr'e çıkmaktadır. Bugün bu gidişe dur demeyen herkes, büyük bir vebal altındadır.- Bugün siyasi partilerimiz (biri hariç) adları ve programları ne olursa olsun, birbirlerinden farkları olmayan, ortak bir politik ve ekonomik çizgi izlemekteler. Onları birleştiren ortak payda, karar süreçlerini yabancıların belirlediği, küresel politikalar. Merhum Atatürk'ten bu yana süre gelen bir tür tek parti rejimini neye bağlıyorsunuz?- Demek ki,sözünü ettiğiniz bu siyasi partilerin tabelaları farklı olsa da, sorunlarımıza değişik açılardan bakarak değişik çözüm ve stratejiler üretemiyorlar. Halihazırda ülkemizde elliden çok siyasi parti vardır. Ancak her konuda olduğu gibi; siyasette nicelikten çok, nitelik önemlidir. Siyasi partilerimiz milli çıkarlarımızı gözetmek zorundadır.Bu nedenle, her şeyden önce halka dayanmalı; dışa bağımlı ve teslimiyetçi olmayan  politikalar izlemelidirler. AB'ye üye her ülkenin, kendi milli çıkarlarını tahakkuk ettirmek için, milli bir siyasetinin olduğu; ilişkilerini ve stratejisini buna göre belirlediği apaçık görülmektedir. Bu durum 2003 Irak Savaşında bariz bir şekilde ortaya çıkmıştır. İngiltere, İspanya ve Polonya, Fransa ve Almanya'ya rağmen ABD'nin yanında yer  almıştır. Demek ki, küresel politikalar milli çıkarlara hizmet edecek şekilde tercihlere tabi tutulmaktadır.Türkiye çok partili rejime 1946'da bir adım atarak,1950'den itibaren uygulamaya başlamıştır. Buna rağmen, sizin işaret ettiğiniz gibi, tek partili dönemin alışkanlıklarından henüz tam anlamıyla kurtulamamışızdır. Maalesef, demokrasi tecrübemiz henüz istenen mükemmeliyete ulaşabilmiş değildir. Buna ilaveten, mevcut Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Yasası da adeta bu durumu teşvik etmektedir. Demokrasinin önünü açmak için, bu yasaların bir an önce değiştirilmesine ve çağa uydurulmasına ihtiyaç vardır.Son söz olarak; görüşlerimi açıklamama vesile olduğu için, Yeni Mesaj Gazetesine teşekkür eder, başarılar dilerim.
Beyaz Saray'dan Erdoğan ziyareti sorusuna yanıt
'Takvime alınmış bir program yok'
'Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum'
'Siyasi yasak' davası ertelendi
'Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin'
CHP'de 'Saray' kavgası kızışıyor!
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
Beyaz Saray'dan Erdoğan ziyareti sorusuna yanıt
'Takvime alınmış bir program yok'
'Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum'
'Siyasi yasak' davası ertelendi
'Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin'
CHP'de 'Saray' kavgası kızışıyor!
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı

Ekrem İmamoğlu'na 'siyasi yasak' istenen dava ertelendi

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun siyasi yasak ve 3 yıldan 7 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı dava ertelendi.Bir sonraki duruşma 31 Mayıs'ta görülecek.
25.04.2024 19:47:00
Anadolu Ajansı
Ekrem İmamoğlu'na 'siyasi yasak' istenen dava ertelendi
Ekrem İmamoğlu'na 'siyasi yasak' istenen dava ertelendi
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde, şartları oluşmayan bir firmaya ihale verdiği iddiasına ilişkin "ihaleye fesat karıştırma" suçundan 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına devam edildi.

Büyükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuksuz yargılanan 7 sanığın avukatları ile davaya müdahil olan İçişleri Bakanlığının avukatı katıldı. Duruşmayı CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile bazı partililer takip etti.

Hakim, sanık Ekrem İmamoğlu'nun celse arasında ifade verdiğini ve Sayıştay denetçileri tarafından hazırlanan bilirkişi raporunun da dava dosyasına geldiğini belirtti.

İmamoğlu: Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum

İmamoğlu'nun celse arasında, "Orada görev yapan arkadaşlarımın görev dönemi boyunca hassas ve titiz davranışlarının şahidiyim. Bahsi geçen olaylara hakim olmam mümkün değildir ancak o dönem görev yapan arkadaşlarıma güvendiğimi beyan etmek isterim. Atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum. Herhangi bir talimatım olmamıştır. Beraatımı talep ederim." şeklinde ifade verdiği öğrenildi.

Duruşmada beyanda bulunan İçişleri Bakanlığı avukatı Ahmet Özten raporun kendilerine ulaşmadığını söyledi.

Sanıklardan bazılarının avukatı Mehmet Gencerler, dosyaya sundukları beyanlarını tekrar ettiklerini belirterek, davada mütalaa hazırlanması için dosyanın duruşma savcısına gönderilmesini istedi.

İmamoğlu'nun avukatı Nusret Yılmaz, bilirkişi heyetinin raporunda hukuka aykırılık olmadığına yönelik tespitlere katıldıklarını anlatarak, "Müvekkilin savunması ve bilirkişi raporu alınmıştır. Müvekkilin başkanlığı döneminde bazı ihalelerde usulsüzlük iddiası vardır. Bilirkişi raporuna dahi ihtiyaç duyulmaksızın adı geçen fiillerle bağı olmadığı sabittir. Müvekkilin beraatını talep ederiz." dedi.

İmamoğlu'nun diğer avukatı Kemal Polatda İçişleri Bakanlığının, İmamoğlu'nun görevi kötüye kullanma kapsamında görevinin gereğini yerine getirmediği iddiasıyla yaptığı suç duyurusunu Danıştay'ın kaldırdığını ifade ederek, Danıştay'ın kaldırdığı soruşturma neticesinde yeniden yargılama yapılmasının mümkün olmadığını savundu.

Duruşma savcısı ise bilirkişi raporunda sözleşmenin değişmezliği ilkesinin görmezden gelindiğini ve raporda 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'yla ilgili hiçbir değerlendirme yapmadan, belediye ve firmayla yapılan ek sözleşmeyi hukuki göstermeye yönelik tespitlerde bulunulduğunun değerlendirildiğini kaydetti.

Bilirkişi raporunda eksiklikler olduğunu bildiren savcı, "Bilirkişi raporunun Bilirkişilik Yönetmeliğine aykırı olarak mahkemenin yerine geçerek, yargılama yaparcasına sanıklar hakkında yorum yaptığı, bu haliyle raporun tarafsızlığından söz edilemeyeceğine" dair değerlendirmede bulunarak, yeni bir rapor alınmasını talep etti.

Duruşmada sanıkların avukatları, savcılığın itirazına katılmadığını belirterek, yeni rapor alınması talebinin reddini istedi.

Ara kararını açıklayan mahkeme, İçişleri Bakanlığı avukatına bilirkişi raporunun gönderilmesi ve buna karşın beyanda bulunması için süre verilmesini kararlaştırdı.

Mahkeme, savcılığın bilirkişi raporuna itirazının, İçişleri Bakanlığı avukatının da gelecek celse rapora karşı beyanının alınmasının ardından değerlendirilmesine karar vererek, duruşmayı 31 Mayıs'a erteledi.

Duruşmanın ardından CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Kemal Polat adliye önünde açıklama yaptı.

İddianameden neyle suçlanıyorlar?

Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, ihbar eden olarak İçişleri Bakanlığı, sanık olarak ise Ekrem İmamoğlu ile Cem Ülken, Fidan Gül, Hasan Çetin, Hilal Çuhadar, Mehmet Hepgül ve Türkan Demirel Dişisağlam yer alıyor.

İddianamede, 29 Aralık 2015'te "Kültür Merkezlerinde Personel Çalıştırılması ve Kültür Sanat Organizasyonları Hizmet Alım İşi" ihalesi sırasında, İmamoğlu'nun Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu, diğer sanıkların ise belediyede müdür ve personel olarak görev yaptıkları anlatılıyor.

Beylikdüzü Belediye Başkanlığınca yapılan söz konusu ihalede, sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri değerlendirilen iddianamede, "Sanıklar, ihale alıcısı bir firma lehine ancak kamu zararına neden olacak şekilde, ihaleye katılma yeterliliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak ve teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olmadığı halde, sahip olduğundan bahisle değerlendirmeye almak eylemlerinde bulunarak kamu kurumu statüsünü haiz Beylikdüzü Belediye Başkanlığının 250 bin 86 lira fazladan para ödemesine ve neticede 250 bin 86 lira tutarında kamu zararına neden olarak üzerlerine atılı 'ihaleye fesat karıştırma' suçunu işledikleri anlaşılmıştır." deniliyor.

İddianamede, sanıklar Ekrem İmamoğlu, Cem Ülken, Fidan Gül, Hasan Çetin, Hilal Çuhadar, Mehmet Hepgül ve Türkan Demirel Dişisağlam hakkında "ihaleye fesat karıştırma" suçundan üçer yıldan yedişer yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Yargıtay Başkanlığı seçiminde 25. turda da sonuç çıkmadı

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılan başkanlık seçimlerinin 25. turunda da hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı.
25.04.2024 14:23:00
İhlas Haber Ajansı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde 25. turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde 25. turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı görevine 24 Mart 2020'de seçilen Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresi 24 Mart itibarıyla sona erdi.

Yüksek Mahkeme'nin 4 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanını belirlemek için yapılan seçimin ilk 24 turunda hiçbir adayın 348 Yargıtay üyesinin salt çoğunluğu olan en az 175 oyu alamaması nedeniyle bugün 25. tur oylaması yapıldı.

24. turda en fazla oyu alan 3. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Kerkez ve 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk'ün katılabildiği oylamada, Kerkez 136, Şentürk ise 131 oy aldı. Seçime katılım 322 olarak kayıtlara geçerken, 13 boş oy kullanıldı, 42 oy da geçersiz sayıldı.

Salt çoğunluğun sağlanamaması nedeniyle seçime 26. tur oylamayla devam edilecek. Seçimlerde üye tam sayısının salt çoğunluğunun hazır bulunması gerekiyor.

'Uyku apnesi tanısı konan kişilerin ehliyetine el konacak' iddiası yalanlandı

İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), Kara Yolları Trafik Yönetmeliği'nde değişiklik yapıldığı iddialarını yalanlayarak, uyku apnesi tanısı konan kişilerin ehliyet alamayacağı ve ehliyetini yenileyemeyeceği iddiasının manipülasyon içerdiğini bildirdi.
25.04.2024 13:48:00
İhlas Haber Ajansı
'Uyku apnesi tanısı konan kişilerin ehliyetine el konacak' iddiası yalanlandı
'Uyku apnesi tanısı konan kişilerin ehliyetine el konacak' iddiası yalanlandı
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi tarafından yapılan açıklamada, sürücü adayları ve sürücülerde aranacak sağlık şartları ile muayenelerine dair usul ve esasların Sürücü Adayları ve Sürücülerde Aranacak Sağlık Şartları ile Muayenelerine Dair Yönetmelik kapsamında belirlendiğ hatırlatılarak, 'Yürürlükte olan yönetmeliğin 7. maddesi kapsamında ağır derecede veya orta derecede uyku apnesi olanlar ile birlikte gündüz uyuklama hali tespit edilen kişilerin tedavi görmeden sürücü belgesi alamayacakları, ancak uyku apnesinin kontrol altına alındığı veya tedavi edildiği doktor heyeti tarafından tespit edilen kişilere sürücü belgesi verilebileceği açıkça belirtilmiştir. Yönetmelikte güncel bir değişiklik söz konusu değildir' denildi.


Açıklamada, kamuoyunu manipüle etmeye yönelik paylaşımlara itibar edilmemesi gerektiği uyarısında bulunuldu.

Çorlu tren kazası davasında karar çıktı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davada 9 sanığa 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında hapis cezası verildi
25.04.2024 12:03:00 / Güncelleme: 25.04.2024 12:38:25
AA
Çorlu tren kazası davasında karar çıktı
Çorlu tren kazası davasında karar çıktı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin yargılanan 13 sanıktan 9'una, 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezaları verildi.

Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda görülen davanın 20. duruşması yapıldı.

Duruşmaya tutuksuz sanıklar dönemin Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım, dönemin Demir Yolu Bakım Müdürü Turgut Kurt, hat bakım onarım memuru Celaleddin Çabuk, TCDD Üst Yapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Levent Kaytan, dönemin Altyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras, yol kontrolörü Burhan Ortancıl, dönemin Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, dönemin Bakım Servis Alanlarından Sorumlu Müdür Yardımcısı Levent Meriçli, dönemin TCDD 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan, mühendisler Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya, kazada ölenlerin yakınları ve yaralananlar ile tarafların avukatları katıldı.

Duruşma, mahkemeye sunulan belgelerin okunmasıyla başladı.

Daha sonra karar öncesi sanıklara son sözleri soruldu.

Sanıklardan Karasu ek iddianame ve mütalaa da görevini yapanın cezalandırılmak istendiğini ileri sürerek "Halkalı'dan Kapıkule'ye kadar olan hatla ilgili uyarıları ve denetimi yazışmalar ile bildirmiştim. Görevimi yerine getirdim. Beraatımı talep ediyorum." dedi.

Diğer sanıklar da suçsuz olduklarını ileri sürerek beraatlarını talep etti.

Mahkeme heyeti verdiği kısa aranın ardından açıkladığı kararda "Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan Karasu'ya 17 yıl 6 ay, Kurt'a 16 yıl 3 ay, Aslan'a 15 yıl, Polat'a 13 yıl 9 ay, Önder'e 10 yıl,  Meriçli, Parlak ve Başkaya'ya 9 yıl 2'şer ay, Aras'a ise 8 yıl 4 ay hapis verdi.

Heyet, sanıklardan Kaytan, Ortancıl, Yıldırım ve Çubuk'un ise beraat etmesine hükmetti.

Mahkeme ayrıca sanıklardan Aslan, Karasu, Kurt ve Polat'ın hükümle birlikte tutuklanmasına karar verdi.

Tekirdağ'daki tren kazası

Uzunköprü-İstanbul seferini yapan yolcu treninin 8 Temmuz 2018'de Çorlu yakınlarında vagonlarından bazılarının devrilmesi sonucu 25 kişi yaşamını yitirmiş, 340 kişi yaralanmıştı.
Davanın iddianamesinde "kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu" bulundukları gerekçesiyle sanıklar Turgut Kurt, Özkan Polat, Çetin Yıldırım ve Celaleddin Çabuk'un "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.
 
Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan bilirkişi raporları ve değerlendirme neticesinde 9 Eylül 2022'de soruşturmanın genişletilmesine karar verilmiş, bu kapsamda aynı suçtan Nihat Aslan, Levent Meriçli, Mümin Karasu, Levent Kaytan, Nizamettin Aras, Burhan Ortancıl, Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya hakkında Çorlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı.
 
Dava kapsamında söz konusu dönem TCDD 1. Bölge Müdürlüğü'nde Bakım Servis Müdürü olan Mümin Karasu 10 Ekim 2022'de tutuklanmış, tutukluluğuna yapılan itiraz üzerine Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesince 25 Kasım 2022'de hakkında yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliye edilmişti.
 
Davanın 17'nci duruşmasında Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki son görüşünde, tutuksuz 13 sanığın tamamının "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan cezalandırılmasını, Karasu, Kurt ve Polat'ın üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suç için öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacak olmasından tutuklanmalarını istemişti.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.