"İçinde yaşadığımız toplum, tüm olumsuzluklara rağmen dünya çapında edebiyatçılar yetiştirebilir. İyi dil bilen edebiyatçıların dünya klasiklerini orijinal dilinde okumaları ve üniversitelerde tercümanlık bölümlerinin açılması, edebiyatın gelişmesine önemli katkılar sağladı. Yazarların üniversitelere gitmesi, yayınevlerinin yazarları çağırması da bu konuda arz talep dengesinin olaşmasına nedenoldu. Devlet, edebiyatın hareketlendiği bu günlerde daha sürükleyici rol oynamalıdır."
Kültürel mirasımız ele alınmayı bekliyor
Gültekin, son zamanlarda özellikle gençlerin edebiyat alanında çok değerli eserler ortaya çıkardığını belirterek, çok zengin bir kültürel mirasa sahip Türkiye'deki edebi malzemenin hala ele alınmayı beklediğini bildirdi. Ülkede bir çok başarılı edebiyatçılar bulunmasına karşın dünya çapında tanınmadıklarını eden Gültekin, şöyle devam etti: "Yazar, eserini kendi toplumu için yazmaz. Başarılı edebiyatçılarımız dünya çapında tanınmıyorsa burada en büyük sorumluluk devlete aittir. Devletin atadığı kültür ataşeleri kültürümüzü bilmiyor, kendimizi anlatamıyoruz. Edebiyatçılarımız herhangi bir nedenle yurt dışına çıktığında takip edilmiyor. Kendi kaderine terk ediliyor."
Edebiyat okuma zevkini geliştirmeli
Türkiye'de 1980'li yıllardan itibaren edebiyatın eğitim aracı olarak kullanılmasını doğru bulmayan Gültekin, edebiyatın okuma zevkini geliştirici ve yaratıcı bir araç olarak görülmesi gerektiğini kaydetti. Gültekin, küçük yaşlardan itibaren okuma zevki aşılanmaması ve bu alanda eserler veren yazarların desteklenmemesinden dolayı toplumda okuma alışkanlığının oluşmadığını savunarak, şunları kaydetti:
"Okuma alışkanlığımızın olmamasının en önemli nedeni ülkede çocuk ve gençlik edebiyatı diye bir kavramın olmamasıdır. Ülkede bulunan 80'e yakın eğitim fakültesinde verilen çocuk ve gençlik edebiyatı dersini okutacak akademisyen bulunamıyor. Türkiye'de edebiyat daha çocuk ve gençlik olarak ayrılamazken Batı ülkelerinde edebiyat çok sayıda alt dallara ayrılmıştır."