logo
25 NİSAN 2024

En stratejik kaynak: Su

12.08.2007 00:00:00
İnsanlık su ile başladı, medeniyet su kıyılarına yerleşerek ilerledi. Ve insanlık bu gidişle su yüzünden son bulacak BURAK EVCİİlk insanlarda yaşamın idamesi için, vazgeçilmez olan su kaynaklarının yakınlarında kurulmuşlardır ve dünya üzerinde su kaynaklarının olduğu yerlerde yerleşim birimleri oluşmuştur.MEDENİYETE YÖN VEREN SUTarih boyunca hayata yön veren su, sosyal hayatın şekillenmesinde de büyük ölçüde yer almıştır. Eski Mezopotamya'da da su anlaşmazlıkların sebebi olmuştur.İnsanlar suya ulaşmak için çeşitli yollar aramışlar ve ona olduğunca yakınlaşmaya çalışmışlardır.Bu sebeple su arkları,kanallar inşa etmişlerdir.Bu kanallar devletlerin arasındaki sınırları belirlemiştir.Su, kanunları da şekillendirmiştir. Hammurabi kanunlarında da su ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Ana yurdumuz, ata yurdumuz Orta Asya'dan göç etmemizin sebebi de oradaki kuraklık,çeşitli sebepler ve en önemlisi su kaynaklarının tükenmesi olmuştur.EN STRATEJİK KAYNAK SUDURSanayi Devrimi ile gelişen teknoloji doğal yaşamı tehdit ederek, zaman içerisinde dengelerin bozulmasına, çevrenin kirlenmesine ve nihayetinde su kaynaklarının tükenmesine yol açmıştır. Teknolojinin kaynağı ve temel dinamiği petroldür. Petrol olmadığı zaman alternatif enerji kaynakları ile ikame edilebilir. Ama suyun yeri hiçbir şekilde doldurulamaz. Mevzuya bu açıdan bakınca dünyadaki en stratejik kaynağın su olduğunu görmekteyiz.SU KAYNAKLARININ DURUMUYerkürenin yüzde 70'i suyla kaplıdır. Dünya su rezervlerinin yüzde 97.5'i tuzlu su, geri kalan yüzde 2.5'i ise tatlı sudur. Tatlı su kaynaklarının da yüzde 70'i kutuplarda donmuş olarak bulunmaktadır. Tatlı su kaynaklarının geriye kalan yüzde 30'luk kesiminin büyük bölümü de ya toprakta nem, ya da yerin ulaşılması olanaksız derinliklerinde yeraltı su kaynakları halinde bulunmaktadır. Bunlar gözönünde bulundurulduğunda görülecektir ki dünya üzerindeki tatlı su kaynaklarından ancak yüzde 1'i kullanılabilir durumdadır.HASTALIKLAR SUSUZLUKTAN KAYNAKLANIYORDünya sağlık teşkilatının (WHO) verilerine göre; dünyadaki hastalıkların yüzde 80'i susuzluktan kaynaklanmaktadır. 80 Ülke ve dünya nüfusunun yarısı su sıkıntısı çekmektedir Dünya nüfusunun %40'nı oluşturan 2.4 milyar insan yeterli sağlık şartlarında yaşamamaktadır. Günümüzde her yıl su ile ilgili hastalıklar nedeniyle 25 Milyon insan ölmektedir. 1 milyar 400 Milyon insan temiz sudan mahrumdur. Birleşmiş Milletler Teşkilatı "İnsan Gelişim Raporu"na göre; Dünyada saniyede 8 çocuk temiz su bulamadığından ölmektedir. Her yıl 25 milyon insan temiz sudan mahrum kaldığı için hastalanarak ölmektedir. Bunların 2 milyonu ise Kolera ve İshal nedeniyle ölmektedir.2004  yılında susuzluk nedeniyle ölen çocukların toplamı, 1990'larda her yıl silahlı çatışmalarda ölen çocukların toplamından altı kat daha fazla olmuştur. Bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere susuzluk tehlikesi savaşlardan daha tehlikeli boyutlara ulaşmıştır.DÜNYADA SU PROBLEMLERİDünyanın en fazla kullanılan su sistemi olan Zambezi Nehri sürekli sel ve şiddetli yağışlar yüzünden zarar görmektedir.Meksika'da yağmur suları ile kanalizasyonların karışması nedeniyle su sıkıntısı çekilmektedir.ABD'deki tarım arazisinin beşte birini sulayan Ogallala Aguifer Nehri aşırı pompalama nedeniyle giderek kurumaktadır. Avrupa'daki kentlerin yarısından fazlası, yer altındaki su kaynaklarını ölçüsüz bir şekilde yağmalamaktadır.İsrail, Lübnan ve Suriye arasında çok ciddi anlaşmazlıklara neden olan Golan Tepeleri en büyük stratejik önemini bölgenin sahip olduğu su kaynaklarından teşekkül etmesinden almaktadır. Su kıtlığı devam ettiği sürece İsrail'in Golan Tepeleri'nden çekilmeyeceği ortadadır.DÜNYADA SU TÜKETİMİBir ABD'li günde ortalama 500, bir İngiliz ise 200 litre su kullanırken, bazı Afrika ülkelerinde kişi başına düşen günlük su miktarı 10 litreyi bile bulmamaktadır. Ortadoğu, dünya nüfusunun yüzde 5'ini barındırmasına rağmen dünyadaki temiz su kaynaklarının sadece yüzde 1'i bu bölgede bulunmaktadır. Ayrıca, Dünyada su zenginliği kişi başına 10 bin metreküple ölçülmektedir.Bu oran Türkiye'de 1830, Suriye'de 1420, İsrail'de 300 metreküp civarındadır. Türkiye, bu miktar ile Avrupa'nın su açısından en fakir ülkesiyken, Ortadoğu'nun ise zenginleri arasında yer almaktadır.ORTADO?U'DA YİNE KAN DURMAYACAKZengin petrol yataklarına sahip olması nedeniyle diğer ülkelerin iştahını kabartan Ortadoğu 'da önümüzdeki yıllarda su savaşları çıkması ihtimal dahilindedir. Gelecek açısından diğer dünya ülkeleri de su kaynakları arayışı içerisine girmiştir. Ortadoğu'daki su kaynaklarının giderek kirlenmesi de bölgedeki gerginliği artırmaktadır.BM'nin hazırladığı Su Raporu'na göre Türkiye 2025 yılında su sıkıntısı çekecektir. Fakat BM bu raporda yanılmıştır veya bunu Türkiye'nin su kaynakları bakımından zengin olduğunu sürekli vurguladıkları için kasıtlı olarak yapmışlardır. Zira Türkiye 2025 yılı için öngörülen neticeyle  daha şimdiden karşı karşıya gelmiştir.           Öte yandan Ortadoğu'da 1967'de ki Arap-İsrail savaşı,1970'de Ürdün'deki iç savaş, 1978 Lübnanın işgali ve Türkiye'deki terör olaylarının arka planında yatan sebepler su kaynaklıdır.FIRAT NEHRİNİN ÖNEMİ ARTIYORÖnümüzdeki yıllarda Ortadoğu susuzluktan kırılırken Dicle ve Fırat Nehirleri Türkiye'ye hayat veren nehirler haline gelecektir.Bu yüzden o tarihlerde bölgede sınır aşan nehirler yüzünden savaşların çıkması olasıdır. "Harmon Doktrini"ne göre 'suyun sahibi çıktığı toprakların sahibidir' anlayışına rağmen Suriye'ye günde 500 metreküp/Sn su verdik.Kuraklıkların baş göstereceği coğrafyada verilen suların kesilmesi elbette ki tepkiyle karşılanacak ve istenmeyen sonuçlar doğuracaktır.PEYGAMBER EFENDİMİZ HABER VERMİŞTİPeygamber Efendimiz(s.a.v)Hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:"Fırat Nehri altın bir dağ üzerinden suyu çekilip açılmadıkça kıyamet kopmaz. İnsanlar onun için harp edecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecek. Onlardan her biri: 'Belki ben kurtulurum!'diyecektir." (Buhari)"Fırat Nehri'nin altın hazinelerinden bir kısmının alana çıkması yakındır. Her kim o zaman orada bulunursa, ondan bir şey almasın." (Müslim)SU KAYNAKLARIDA ÖZELLEŞTİRİLİYOR1980 sonrası neo-liberal politikalar çerçevesinde yaygınlaşan özelleştirmeler neticesinde ülkemizin bütün zenginlikleri peş keş çekildi.Milletimiz satılmadık neyimiz kaldı sorusunu sorarken,cevap gelmekte gecikmedi,nehirlerimiz kalmıştı.Ve sonuç olarak Avrupa Birliği sürecinde diğer su kaynaklarımızla birlikte Fırat ve Dicle nehirlerinin özelleştirilmesi de gündeme gelmiştir.Zira uyum müktesebatı içerisinde Avrupa'nın ilerleyen su sorununa karşı Fırat ve Dicle'nin uluslararası bir kurul tarafından yönetilmesi gerektiği ancak bu kadar açık bir şekilde izah edilebilirdi.AMAÇ İSRAİL'İN SU SORUNUNU HALLETMEKGörüldüğü üzere Türkiye gerek yeraltı ve yer üstü zenginlikleri ,gerekse jeopolitik ve jeostratejik öneminin yanında başlı başına bir konu olan 'su' konusunda da dünya açısından çok önemli bir pozisyona sahiptir."Fırat Irmağı'na kadar uzanan Kenan ülkesine Lübnan'a gidin. Bu toprakları size verdim. Gidin, atalarınıza, İbrahim'e, İshak'a, Yakup'a ve soylarına and içerek verdiğim toprakları mülk edinin" (Tevrat/ yasa 1/7-8)Tevrat'ta da belirtildiği gibi Yahudilerin asırlardır peşinde koştukları inançlarını gerçekleştiriyorlar.Anlayacağınız Yahudiler'in Arz-ı Mevud hülyalarının önünü açmak için, Yahudilerin mülk edinmesinin önündeki engeller kaldırıldıktan sonra, akarsuların satılmasını da sağlayıp hem kutsal ülküye gidişin önündeki engeller kaldırılıyor, hem de İsrail'in su sorunu halledilmiş oluyor.
'Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum'
'Siyasi yasak' davası ertelendi
'Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin'
CHP'de 'Saray' kavgası kızışıyor!
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
'Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum'
'Siyasi yasak' davası ertelendi
'Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin'
CHP'de 'Saray' kavgası kızışıyor!
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi

Çorlu tren kazası davasında karar çıktı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davada 9 sanığa 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında hapis cezası verildi
25.04.2024 12:03:00 / Güncelleme: 25.04.2024 12:38:25
AA
Çorlu tren kazası davasında karar çıktı
Çorlu tren kazası davasında karar çıktı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin yargılanan 13 sanıktan 9'una, 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezaları verildi.

Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda görülen davanın 20. duruşması yapıldı.

Duruşmaya tutuksuz sanıklar dönemin Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım, dönemin Demir Yolu Bakım Müdürü Turgut Kurt, hat bakım onarım memuru Celaleddin Çabuk, TCDD Üst Yapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Levent Kaytan, dönemin Altyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras, yol kontrolörü Burhan Ortancıl, dönemin Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, dönemin Bakım Servis Alanlarından Sorumlu Müdür Yardımcısı Levent Meriçli, dönemin TCDD 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan, mühendisler Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya, kazada ölenlerin yakınları ve yaralananlar ile tarafların avukatları katıldı.

Duruşma, mahkemeye sunulan belgelerin okunmasıyla başladı.

Daha sonra karar öncesi sanıklara son sözleri soruldu.

Sanıklardan Karasu ek iddianame ve mütalaa da görevini yapanın cezalandırılmak istendiğini ileri sürerek "Halkalı'dan Kapıkule'ye kadar olan hatla ilgili uyarıları ve denetimi yazışmalar ile bildirmiştim. Görevimi yerine getirdim. Beraatımı talep ediyorum." dedi.

Diğer sanıklar da suçsuz olduklarını ileri sürerek beraatlarını talep etti.

Mahkeme heyeti verdiği kısa aranın ardından açıkladığı kararda "Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan Karasu'ya 17 yıl 6 ay, Kurt'a 16 yıl 3 ay, Aslan'a 15 yıl, Polat'a 13 yıl 9 ay, Önder'e 10 yıl,  Meriçli, Parlak ve Başkaya'ya 9 yıl 2'şer ay, Aras'a ise 8 yıl 4 ay hapis verdi.

Heyet, sanıklardan Kaytan, Ortancıl, Yıldırım ve Çubuk'un ise beraat etmesine hükmetti.

Mahkeme ayrıca sanıklardan Aslan, Karasu, Kurt ve Polat'ın hükümle birlikte tutuklanmasına karar verdi.

Tekirdağ'daki tren kazası

Uzunköprü-İstanbul seferini yapan yolcu treninin 8 Temmuz 2018'de Çorlu yakınlarında vagonlarından bazılarının devrilmesi sonucu 25 kişi yaşamını yitirmiş, 340 kişi yaralanmıştı.
Davanın iddianamesinde "kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu" bulundukları gerekçesiyle sanıklar Turgut Kurt, Özkan Polat, Çetin Yıldırım ve Celaleddin Çabuk'un "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.
 
Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan bilirkişi raporları ve değerlendirme neticesinde 9 Eylül 2022'de soruşturmanın genişletilmesine karar verilmiş, bu kapsamda aynı suçtan Nihat Aslan, Levent Meriçli, Mümin Karasu, Levent Kaytan, Nizamettin Aras, Burhan Ortancıl, Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya hakkında Çorlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı.
 
Dava kapsamında söz konusu dönem TCDD 1. Bölge Müdürlüğü'nde Bakım Servis Müdürü olan Mümin Karasu 10 Ekim 2022'de tutuklanmış, tutukluluğuna yapılan itiraz üzerine Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesince 25 Kasım 2022'de hakkında yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliye edilmişti.
 
Davanın 17'nci duruşmasında Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki son görüşünde, tutuksuz 13 sanığın tamamının "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan cezalandırılmasını, Karasu, Kurt ve Polat'ın üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suç için öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacak olmasından tutuklanmalarını istemişti.

Çorlu tren kazası duruşması başladı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının duruşması başladı
25.04.2024 10:48:00
İhlas Haber Ajansı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının duruşması başladı.



Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 2018'de 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davanın duruşması başladı. Kazada hayatını kaybeden vatandaşların yakınları şehirde yürüyüş yaparak duruşmanın görüleceği Çorlu Halk Eğitim Merkezindeki mahkeme salonuna giriş yaptı.


Uzmanından 'Çöl tozu' açıklaması

 Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, risk gruplarına ilişkin konuşurken çöl tozuna karşı toplumda dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı.
25.04.2024 10:42:00
İhlas Haber Ajansı
Uzmanından 'Çöl tozu' açıklaması
Uzmanından 'Çöl tozu' açıklaması
Afrika üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası Türkiye'de etkili olurken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, 'Çocuklar, alerjisi ve astımı olanlar, KOAH'lılar, yaşlılar daha fazla risk altında. Partiküllerin içinde kimyasallar da var, ileriye dönük kronik, nörolojik hastalıklar açısından etkiler oluşturduğu gösterilmiş. Solunum semptomları olan hastalar acillere artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla geliyor. 'Neden olduk' diyorlar. Dışarıda geçireceğimiz vakti azaltalım, maskeyle çıkalım, aldığımız sebze meyveleri bol suyla yıkamaya çalışalım' dedi.

Afrika üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası Türkiye'de etkili oluyor. Rüzgar ile birlikte gelen toz, Yunanistan'ın başkenti Atina'yı turuncuya boyarken uzmanlar, tozun birkaç gün daha Türkiye'yi etkilemeye devam edeceğini belirtti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü toz taşınımına yönelik uyarılar yaparken uzmanlar, insan sağlığına etkisine yönelik bilgi verdi. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, risk gruplarına ilişkin konuşurken çöl tozuna karşı toplumda dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı.

'Çocuklar, alerjisi, astımı olanlar, KOAH'lılar ve yaşlılar daha fazla risk altında'

Havadaki tozun vücudun birçok noktasını etkilediğini ifade eden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, 'Kışı biraz zor geçirdik özellikle viral hastalıklarımız çok fazlaydı, o dönemi şu an biraz kapattık, biraz alerjenler ortaya çıkmıştı. Bahar erken geldi, mart ayında çiçekler, polenler alerji mevsimi derken bugünlerde sabahları uyanıyoruz, arabalarımızın üstü çamur şeklinde. Sahra Çölleri'nden gelen dünyanın döngüsünde olan şeyler bunlar, ülkemize, şehirlerimize ulaşan kum fırtınasıyla ortaya çıkmış bir toz bulutu var. Bunlar mikro küçük partiküller şeklinde havada şu anda uçuşuyorlar. Bunları soluyoruz, belli bir mikro partikülün altındakilerin de akciğerimizin en küçük hava keseciklerine kadar ulaştığını biliyoruz. Bu da bizim solunum yolu şikayetlerimizi artırıyor. Bir; çocukları söylemek lazım, ikincisi alerjisi ve astımı olanlar, üçüncü grup olarak KOAH'lı, dördüncü yaşlı grubumuzu saymamız lazım. 4 grubun bugünlerde dışarıdaki bu etkene maruz kaldığında doğacak sonuçları daha fazla. Hepimiz maruz kalıyoruz ama saydığımız 4 grup daha fazla risk altında. Sadece akciğer için de bir etki oluşturmuyor şu an cildimizde; yüzümüzde, elimizde, saçımızda hissediyoruz. Etrafta uçuştuğu için göz bölümüne gelen hasta sayımızda bir artış var, solunum yoluyla ilgili ciddi manada artan bir şey var. Bu tozların içinde sadece kum taneleri, toz değil kimyasallar da var. Onların ileriye dönük kronik, nörolojik hastalıklar açısından da etkiler oluşturduğu dünyada gösterilmiş. Evimizde sinekliklerimiz vardır, partikülleri, polenleri, böcekleri, uzaklaştıracak şekilde, az düzeyde olsa bile geçişini engeller ama 'Penceremizi çok açalım, havalandıralım' gibi durumları en azından şu bir hafta için biraz azaltmamamız gerekiyor. Çok acil, olağanüstü bir durum yoksa bu grubun özellikle dışarıda çok vakit geçirmemesini hatırlatmak lazım' dedi.

'Hastalar artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla geliyor'

Toza karşı maske kullanımına yönelik konuşan Dr. Öğr. Üyesi Kansu, 'Özellikle kronik grubun kullanması şart, en basit cerrahi maske dediğimiz pandemide kullandığımız maske ile başlanabilir ama bu belli partikülün altını tutmayacaktır. İmkanı olanların özellikle bu saydığımız risk faktöründeki kişilerin 3M maskeleri kullanmalarını hatırlatabiliriz. Bu günlerde göğüs hastalıkları ya da acillere solunum semptomları olan hastalar, alerji, astım geçmişi olan hastalarımız kum fırtınası, partiküller sebebiyle artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla karşımıza geliyor. Neler var; öksürük, hırıltı, gece solunum şikayetleri, bir miktar ateş, nefes darlığı şeklinde bu hastalar acile ya da göğüs hastalıklarına geliyorlar. 'Neden olduk, ne değişti' diyorlar, farkına değiller. Alerjenlerin bu günlerde etkisi var ama son 2 haftadır bu kum fırtınasının bu alerji, astım, KOAH olan hastalarda biraz daha solunum semptomlarını kötüleştirdiğini, acile getirdiğini biliyoruz. Meteoroloji açısından takip etmemiz lazım, uzmanların görüşünü dinleyeceğiz, bu hafta akışının süreceğini biliyoruz. Boğazımızda bir gıcık hissi sadece bu saydığımız risk grubu değil şu anda hepimizde var. Cildimizde bir kuruluk hissi var. Birincisi dışarıda geçireceğimiz vakti biraz azaltalım, ikincisi pencerelerimizi çok açmayalım, üçüncüsü maskeyle çıkalım, dördüncüsü eve geldiğimizde lütfen bir duş alalım, üstümüzü değiştirelim. Beşincisi sıvı tüketimi, bol su içmeye çalışalım çünkü o sinüslerimiz, bronşlarımız, burnumuzun içinde de birikiyor bize gıcık hissi de yapıyor. Bu sadece bedenimize aldığımız bir şey değil, şu an da her yere arabamızın üzerine düştüğü gibi tarladaki ekinlere, mahsullere, sebze, meyvelere de düşüyor. Eve aldığımız, pazardan getirdiğimiz sebze meyveleri bol suyla yıkamaya çalışalım" şeklinde konuştu.

Gar katliamı davasında mütalaa açıklandı

Yargıtay’ın bozma kararı sonrası tekrar görülen terör örgütü DEAŞ’ın Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015’te düzenlediği ve 101 kişinin öldüğü saldırıyla ilgili 10’u tutuklu 26 sanığın yargılandığı davada esas hakkındaki mütalaa açıklandı.
25.04.2024 09:41:00
İhlas Haber Ajansı
Gar katliamı davasında mütalaa açıklandı
Gar katliamı davasında mütalaa açıklandı
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılırken, taraf avukatları salonda hazır bulundu.

Avukatlar, kovuşturmanın genişletilmesini ve terör saldırısından önce ihmali bulunan kamu görevlileri hakkındaki belgelerin mahkemece değerlendirilmesini talep etti.

Beyanların ardından esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı, sanık Erman Ekici'nin "anayasal düzeni ihlal" suçundan 1, "101 kişiyi kasten öldürme" suçundan da 101 kez olmak üzere toplam 102 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etti.

Ekici'nin 379 kişiyi kasten öldürmeye teşebbüs suçundan da 6 bin 822 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep eden savcı, diğer sanıklar Abdülmubtalip Demir, Talha Güneş, Metin Akaltın, Yakub Şahin, Hakan Şahin, Halil İbrahim Alçay, Resul Demir, Hacı Ali Durmaz ve Hüseyin Tunç için de "kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis talebinde bulundu.

Söz alan sanık Ekici, savunmasını hazırlamak için süre talep etti.

Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin devamına hükmederek, duruşmayı 26 Haziran'a erteledi.

logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.