Biz hurma sahipleri idik. Herkes hurmasının çokluk veya azlığına göre Suffa Ashabına getirirdi. Mescide asardı. Suffalıların da yiyeceği olmazdı. Herhangi biri mescide geldiği zaman asılı salkımın altına gelir, değneğiyle vururdu. Yaş ve kuru hurma düşer, bunları yerdi. Hayırda gönlü olmayan bazı kimseler, hurmanın adi ve ezilmiş salkımını getirip asarlardı. Allah; "Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardığım nimetlerin iyilerinden infak ediniz. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız fena fena şeyleri vermeye yeltenmeyiniz. Biliniz ki Allah (her şeyden) mustağnidir ve hem de övülmüş olandır" 16 âyetini indirdi. Bu âyetin inişinden sonradır ki, herkes yanında bulunanın en iyisinden getiriyordu.
Hz. Peygamber (sav), kendisine gelen hediyeleri bile Suffa Ashabıyla paylaşıyor, onların ihtiyaçlarını gidermek için özel çaba sarfediyordu. Nitekim birgün Hz. Fatıma validemiz, un öğütmek için değirmen çekmesi sebebiyle elleri şişmişti. Hz. Ali Efendimizle beraber Resulullah'a gelerek bir köleyi kendilerine vermesi için ricada bulundular. Kutlu Nebî, kızının bu teklifine; "Vallahi size hizmetçi veremem. Zira ben, daha Suffa ehlini çağırıp da karınlarına sokacak bir dürüm, onları geçindirecek bir şey bulamadım. Esirleri satıp, bedelleri ile ehl-i suffayı doyurmayı, geçindirmeyi düşünüyorum", cevabını verir.
Hz. Ali ve Fatıma Validemiz evlerine döndüler. Resulullah'ın yüreği dayanamadı. Peşisıra onları takip etti. Yanlarına geldiğinde, yorganın altına girip yatmışlardı. Yorganı başlarına örttüklerinde ayakları, ayaklarına örttüklerinde başları açık kalıyordu. Efendimiz geldiğinde onlar, kalkmaya yeltendilerse de Resulullah oldukları gibi rahat etmelerini istedi ve; "Size dilediğinizden daha hayırlısını haber vereyim mi?" dedi. Onlar da "Evet" dediler. Bunun üzerine kendilerine 33 kere tesbih, tahmid ve tekbirden oluşan bir vird tarif buyurdular. Olayı anlatan Hz. Ali, "Allah'a yemin olsun ki, bunları Resulullah'tan işittikten beri hiç terketmedim" demiştir. Bunun üzerine İbnu'l-Kevva isimli bir zat; "Sıffın'ın dehşetli gecesinde bile terketmediniz mi?" diye sorduğunda, Hz. Ali, "Evet, o gece dahi terketmedim" şeklinde cevap vermiştir.
Suffa ehlinin ihtiyacını, kızının ihtiyacından önde tutan Hz. Peygamber, onlara birçok ziyafetler vermiş, hane-i saadetlerinde yiyecek bulunmadığı zamanlarda gruplar halinde diğer sahabilerin evlerine göndermiştir. Zira onlar, Kur'ân-ı Kerîmin ifadesiyle; "Allah yoluna kendilerini adamış, yeryüzünde gezip dolaşma fırsatı bulamayan, hayaları sebebiyle tanımayanların onları zengin zannettiği, insanlardan da birşey isteyemeyen fakirler" idiler.
Gerçekten onlar, Allah Resûlünün hayatını ona fazla yakın olamayan kimi ashab'a ve kıyamete dek gelecek mü'minlere takdim ediyor, söz, fiil ve halleriyle Peygamberi vitrinliyorlardı. Onları bağrına basan, Peygamberi bağrına basmış oluyordu. Hatta onlar, "Edyafü'l-İslâm", Müslümanların, İslâm'ın misafirleri kabul ediliyordu.
Hadis Tarihi incelendiğinde görülür ki, hadis rivayetlerindeki isnad zincirinin birinci halkasının çoğunu ehl-i Suffanın güzide insanları teşkil eder. Nitekim bugün, birtakım kötü maksatlarla taarruz edilen Ebu Hureyre hazretleri, kıskançlık ve haset sebebi ile dün de dedikodulara alet edilmişti. Bunun üzerine kendisi şu cevabı veriyordu; "Ebu Hureyre çok hadis rivayet ediyor, diyorsunuz. Şayet Kur'ân'da şu iki âyet olmasaydı bir tek hadis rivayet etmezdim: 'İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti Biz, Kitap'da insanlara açıkça belirttikten sonra gizleyenler var ya; işte onlara hem Allah lanet eder, hem de lanet edebilenlerin tümü lanet eder. Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler, gerçeği açıklayanlar başka. Onları bağışlarım. Çünkü ben, tevbeyi çok kabul edenim, çok esirgeyenim' / Muhacirlerden olan kardeşlerimiz çarşılarda alış-verişle, Ensar'dan kardeşlerimiz ise bağ ve bahçelerinde ziraatle uğraşırken ben karın tokluğuna Resulullah'ın peşini bırakmıyordum. Onların hazır bulunmadıkları yerlerde bulunur, onların ezberleyemediklerini ezberlerdim".
Hatta, onun, hadis konusundaki bu marifet ve mahareti kendinden kaynaklanmıyordu; ilâhî bir ihsandı. Nitekim, birgün hadis ezberleme hassasiyetinin ifadesi olarak; "Ya Resulallah, senden birçok hadis işitiyorum ama unutuyorum" dedi. Efendimiz; "Ridanı yay" buyurdular. "Yaydım", diyor Ebu Hüreyre; "Hz. Peygamber elleriyle birşeyler avuçlayıp içine atıyor gibi yaptı. Sonra 'Topla' diye emretti. Topladım. İşte ondan sonra artık hiçbirşey unutmadım".
Hz. Peygamber (sav), kendisine gelen hediyeleri bile Suffa Ashabıyla paylaşıyor, onların ihtiyaçlarını gidermek için özel çaba sarfediyordu. Nitekim birgün Hz. Fatıma validemiz, un öğütmek için değirmen çekmesi sebebiyle elleri şişmişti. Hz. Ali Efendimizle beraber Resulullah'a gelerek bir köleyi kendilerine vermesi için ricada bulundular. Kutlu Nebî, kızının bu teklifine; "Vallahi size hizmetçi veremem. Zira ben, daha Suffa ehlini çağırıp da karınlarına sokacak bir dürüm, onları geçindirecek bir şey bulamadım. Esirleri satıp, bedelleri ile ehl-i suffayı doyurmayı, geçindirmeyi düşünüyorum", cevabını verir.
Hz. Ali ve Fatıma Validemiz evlerine döndüler. Resulullah'ın yüreği dayanamadı. Peşisıra onları takip etti. Yanlarına geldiğinde, yorganın altına girip yatmışlardı. Yorganı başlarına örttüklerinde ayakları, ayaklarına örttüklerinde başları açık kalıyordu. Efendimiz geldiğinde onlar, kalkmaya yeltendilerse de Resulullah oldukları gibi rahat etmelerini istedi ve; "Size dilediğinizden daha hayırlısını haber vereyim mi?" dedi. Onlar da "Evet" dediler. Bunun üzerine kendilerine 33 kere tesbih, tahmid ve tekbirden oluşan bir vird tarif buyurdular. Olayı anlatan Hz. Ali, "Allah'a yemin olsun ki, bunları Resulullah'tan işittikten beri hiç terketmedim" demiştir. Bunun üzerine İbnu'l-Kevva isimli bir zat; "Sıffın'ın dehşetli gecesinde bile terketmediniz mi?" diye sorduğunda, Hz. Ali, "Evet, o gece dahi terketmedim" şeklinde cevap vermiştir.
Suffa ehlinin ihtiyacını, kızının ihtiyacından önde tutan Hz. Peygamber, onlara birçok ziyafetler vermiş, hane-i saadetlerinde yiyecek bulunmadığı zamanlarda gruplar halinde diğer sahabilerin evlerine göndermiştir. Zira onlar, Kur'ân-ı Kerîmin ifadesiyle; "Allah yoluna kendilerini adamış, yeryüzünde gezip dolaşma fırsatı bulamayan, hayaları sebebiyle tanımayanların onları zengin zannettiği, insanlardan da birşey isteyemeyen fakirler" idiler.
Gerçekten onlar, Allah Resûlünün hayatını ona fazla yakın olamayan kimi ashab'a ve kıyamete dek gelecek mü'minlere takdim ediyor, söz, fiil ve halleriyle Peygamberi vitrinliyorlardı. Onları bağrına basan, Peygamberi bağrına basmış oluyordu. Hatta onlar, "Edyafü'l-İslâm", Müslümanların, İslâm'ın misafirleri kabul ediliyordu.
Hadis Tarihi incelendiğinde görülür ki, hadis rivayetlerindeki isnad zincirinin birinci halkasının çoğunu ehl-i Suffanın güzide insanları teşkil eder. Nitekim bugün, birtakım kötü maksatlarla taarruz edilen Ebu Hureyre hazretleri, kıskançlık ve haset sebebi ile dün de dedikodulara alet edilmişti. Bunun üzerine kendisi şu cevabı veriyordu; "Ebu Hureyre çok hadis rivayet ediyor, diyorsunuz. Şayet Kur'ân'da şu iki âyet olmasaydı bir tek hadis rivayet etmezdim: 'İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti Biz, Kitap'da insanlara açıkça belirttikten sonra gizleyenler var ya; işte onlara hem Allah lanet eder, hem de lanet edebilenlerin tümü lanet eder. Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler, gerçeği açıklayanlar başka. Onları bağışlarım. Çünkü ben, tevbeyi çok kabul edenim, çok esirgeyenim' / Muhacirlerden olan kardeşlerimiz çarşılarda alış-verişle, Ensar'dan kardeşlerimiz ise bağ ve bahçelerinde ziraatle uğraşırken ben karın tokluğuna Resulullah'ın peşini bırakmıyordum. Onların hazır bulunmadıkları yerlerde bulunur, onların ezberleyemediklerini ezberlerdim".
Hatta, onun, hadis konusundaki bu marifet ve mahareti kendinden kaynaklanmıyordu; ilâhî bir ihsandı. Nitekim, birgün hadis ezberleme hassasiyetinin ifadesi olarak; "Ya Resulallah, senden birçok hadis işitiyorum ama unutuyorum" dedi. Efendimiz; "Ridanı yay" buyurdular. "Yaydım", diyor Ebu Hüreyre; "Hz. Peygamber elleriyle birşeyler avuçlayıp içine atıyor gibi yaptı. Sonra 'Topla' diye emretti. Topladım. İşte ondan sonra artık hiçbirşey unutmadım".