logo
19 MART 2024

IRAK'TA BİLİNMESİ İSTENMEYEN GERÇEKLER -2- "Irak'ta kimyasal silah var mı'"

01.01.2003 00:00:00
Kamil BAYRAKTAR e-mail: kamilbayraktar@yenimesaj.com.tr

Irak, nükleer silahlardan arındırıldı da kimyasal silahlardan arındırılmadı mı? Ritter'in verdiği bilgilere göre Irak, kimyasal silahlardan da tamamen arındırılmış durumda. Bu hususta çok kesin konuşan Ritter şunları söylüyor:

"Irak, sinirleri etkileyen üç tür kimyasal silah üretti: Sarin, Tabun ve VX. Irak'la savaşmaya can atanlar, Amerikalılara karşı kullanabilecek, Sarin ve Tabun sinir gazlarıyla dolu 20.000 bomba başlığından söz ediyorlar. Ne var ki olgular bu iddiaları desteklemiyor. Sarin ve Tabun'un raf ömrü beş yıldır. Irak bu kadar büyük miktarda bombayı bir şekilde denetçilerden gizleyebilmiş olsa bile, şu anda depoda bekleyenler zararsız, hiçbir işe yaramaz çöp yığınından ibarettir."

"Kimyasal silahlar büyük bir ihtimalle kimyasal silah fabrikası olan Muthanna devlet kuruluşunda üretiliyordu. Bu fabrika Körfez Savaşı sırasında bombalandı, sonra da silah denetçileri gelip tesisi yok etme işini tamamladılar. Yani Irak Sarin ve Tabun üretim altyapısını kaybetmiştir."

"Binlerce ton kimyasal maddeyi imha ettik. 'Fabrikayı yerle bir ettik, şimdi gidip bekleyelim, kalan maddeler nasıl olsa ömrünü doldurur' diyecek halimiz yoktu. Yıllarca gece gündüz durmadan çalışan, her gün tonlarca malzemeyi ateşe verdiğimiz bir yakma tesisimiz vardı. Çıkıp bazı bombaları yerlerinde patlattık; füzeleri ve bu maddelerle dolu başlıkları yok ettik. SCUD füzelerinin bu maddelerle dolu başlıklarını boşalttık. Bu maddelerin izini sürüp yok ettik."

Peki, Iraklılar, kimyasal silahlardan bir kısmını saklamış olamaz mı? Böyle bir soruya, Irak'taki kimyasal silahların hepsini, erişim silahlarının başlıklarında bulunanlara varıncaya kadar yok ettiklerini söyleyen denetçi Ritter şu karşılığı veriyor:

"Bu çok güçlü bir ihtimaldir. Problem şu: Kaçırdıkları ne varsa, Muthanna devlet kuruluşunda üretilmiş olmak zorundadır; bu da demektir ki biz bu tesisi ortadan kaldırmışsak Iraklılar yeni bir madde üretemeyeceklerdir. Sarin ve Tabun da beş yılda etkisini kaybedip işe yaramaz bir pelte haline gelecektir. Artık dünyanın endişe duymasını gerektiren etkili bir madde değildir."

"Irak'ın kimyasal silahlara sahip olduğu yolundaki bütün bu lafların artık hiçbir geçerliliği yoktur. Bunların çoğu Irak'ın bu silahlardan bir kısmını BM denetçilerinden gizlemiş olabileceği kuruntusuna dayanıyor. Ben, Irak'ı iyi bir denetimden geçirdiğimize inanıyorum. Bu silahları saklamaya çalışmış olsalardı, bulurduk. Ama diyelim ki silahların bir kısmını saklamayı başardılar. Peki ne olmuş öyleyse? Hepsi çürümüş gitmiştir. Lafını bile etmeye değmez."

Kimyasal silahlardan üçüncüsü VX ve biyolojik silahların ( Şarbon vs) varlığını Iraklıların yıllarca yalanlamasına rağmen gerektiğinde arkeologlar gibi çalışarak sonunda tespit ettiklerine, bu silahların üretilen tesislerle birlikte tamamen yok edildiğine dair sıradan vatandaşın ancak filmlerde gördüğü türden çarpıcı sahnelerden bahseden Ritter, bu yok etme çalışmaları sonucunda Irak'ın bu tür silahlar üretme imkanını tamamen kaybettiğini belirten açıklamalar yapıyor. Denetim programlarında hiçbir şeyi gözden kaçırmadıklarını, ellerindeki teknoloji ile görev alanlarına girmeyen füze savunma sistemlerini bile ortaya çıkardıklarını söylüyor. Irak'ın kimyasal silah elde etmek için gerekli donanımı yeniden edinmesini saptamanın mümkün olup olmadığı hususunda, Irak'ın, bunu normal yollardan temin etmesinin mümkün olmayıp ancak istihbaratını kullanmak suretiyle yapma girişiminde bulunacağını hatırlatarak, "Silah denetleme görevim sırasında, Irak'ın ülke dışından gizlice silah temin etmesini engellemek için pek çok ülkenin istihbarat birimiyle çalıştım... Irak istihbaratının kurdurduğu, dünyanın dört bir köşesinde faaliyet gösteren, hiç abartısız yüzlerce paravan şirketin listesini çıkardım. Bunları araştırmak için gitmediğimiz yer kalmadı. Yasaklanan maddelerin temin edildiğine dair hiçbir kesin kanıt bulamadık" diyor ve ekliyor: "Irak'ı uydularla ve başka araçlarla gözlediğimiz halde bunların hiçbirini saptamıyoruz."

Kıyamet topu, kıyamet

füzesi masalları ile

uyutulan dünya

Türk medyasında ikide bir rastladığımız şeylerden birisi şudur: Bir harita vardır. Dünyanın orta yerini merkez alan bu haritanın üzerinde suya taş atıldığı zaman ortaya çıkan ve etrafa dalga dalga yayılan türden dalgaları, çemberleri görürsünüz. Bu dalgaların merkez üssü, yani taşın atıldığı yer Irak'tır. Çemberler ise içinde Türkiye'nin de bulunduğu bir çok ülkenin üzerinden geçmektedir. Kastedilen şey, Irak'ın, uzun menzilli füzeler ürettiği, elinde bulundurduğu ve bunların başlığına yerleştirdiği kimyasal, biyolojik vs silahları taa Ankara'lara kadar ulaştırabileceğidir. Bunu görenlerimiz de ister istemez bir korkuya kapılmakta, endişeye düşmekte, Irak'ın haritadan silinmesi gerektiği yolundaki mevcut ABD tezinin yanında yer alma gerektiği inancına kendini kaptırmaktadır.

Ritter ile yapılan söyleşi işte bu, su üstündeki dalga misali haritaların da uydurma olduğunu, Irak'ın elinde yukarılarda belirtildiği şekliyle zaten olmayan kimyasal-biyolojik silahları uzaklara eriştirecek kadar uzun menzilli füzelere sahip bulunmadığını ortaya koymaktadır. Yani Türk kamuoyu olmayan biyolojik-kimyasal silahların olmayan füzelerle tehdit edilme gibi bir 5. kol faaliyeti ile yönlendirilmektedir. Kimyasal ve biyolojik silahları hedefe eriştirme sistemleri konusunda Ritter, şu bilgileri vermektedir:

"Irak'ın 150 kilometreden yüksek menzilli balistik füzelere sahip olması yasak. Ama daha düşük menzilli füze sistemlerine sahip olmasına izin verilmiştir...En azından uzun menzilli balistik füze yapacak kapasitede olmadıklarını söyleyebiliriz. Hatta kısa menzilli balistik füze yapacak kapasiteleri bile yok. Deniyorlar, ama başaramıyorlar. Bu füze programından endişe etmemiz gerektiğini düşünüyorum, çünkü teknolojileri dönüştürmek zor değil, ama Irak'ın aniden uzun menzilli bir füzeyle ortaya çıkabileceği düşüncesi gülünç. Pek çok test gerektiren bir iş bu, üstelik testlerin hepsinin açık havada yapılması gerekiyor. Bu da mutlaka tespit edilecektir." "Elbette şu anda Irak'ta denetçi yok, fabrikaların içinde ne olup bittiğini bilmiyoruz. Ama bunun gerçekten de pek önemi yok, çünkü testleri kapalı mekanda yapamazlar. Roketleri dışarı çıkarmanız, test rampasında ateşlemeniz gerekir. Bu tespit edilebilir. Hiç kimse Irak'ın bunu yaptığına dair bir kanıt saptamış değil. Irak füze testlerini bildirmeye devam ediyor, normalde yılda sekiz ile on iki füze test ediyorlar. Radarlarımız testleri saptıyor, füzelerin özelliklerini ve dert edecek bir şey olmadığını biliyoruz."

İsrail'in bile önemsemediği L-29'lara CIA'nın bakışı

Ritter, bu alanda enteresan bir şey hakkında daha bilgi veriyor. Ritter'in söylediğine göre, CIA, Irak'ın, pilotsuz uçaklara dönüştürdüğü elindeki tek motorlu Çekoslovak yapımı jetleri L-29'ları, kimyasal ve biyolojik silahları taşımakta kullanacak hale getirdiğini sanmış. Bu L-29'lar, çeşitli havaalanlarına dağıtılınca da Irak'ın bunları, Türkiye, Suudi Arabistan ve başka ülkelere saldırmak için hazırladıklarına kanaat getirmiş. Ritter, bunun üzerine İsrail'e gitmiş ve İsrail Hava Kuvvetleri'nin en iyi uzmanlarıyla ve biyologlarıyla konuşmuş. Irak'ın batı sınırına 330 kilometre uzaklıkta olup Irak'ın tehdidi altında olduğu propagandasına tabi tutulduğumuz İsrail'li uzmanların tavrı ne olmuş biliyor musunuz? Bu konuyu hiç önemsememişler bile ve bunun hiçbir anlamı olmadığını söylemişler. Buna rağmen "denetçileri fabrikaya götürdük" diyor Ritter ve şöyle devam ediyor: "Iraklıların L-29'ları CIA'nın belirttiği doğrultuda dönüştürdüklerine dair hiçbir kanıt bulamadık." Buna rağmen CIA ise bugün bile L-29'u potansiyel bir hedefe madde eriştirme aracı olarak nitelemeye devam ediyormuş.

ABD'NİN İKİ YÜZÜ-Bugün, kimyasal silah sahibi olduğu gerekçesiyle Irak'la savaş için çırpınan ABD, dün, kimyasal ve biyolojik silah üretmesine yardımcı olanların başında geliyordu. Washington Post gazetesine göre, ABD, Irak'ın bu silahları geliştirmesinde kilit rol oynadı. 1980-88 İran-Irak savaşına rastlayan dönemin başkanı Ronald Reagan, Başkan Yardımcısı George H.W. Bush, içinde şarbon ile hıyarcıklı veba gibi zehirli kimyasal ve biyolojik virüsler bulunan birçok malzemenin satışına onay verdi. Bugünün Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ise, o zaman ABD'nin Irak politikasını belirleyen tesirli kişilerden, "değerli müttefik" Irak'a, hem de kitle imha silahlarını kullandığı dönemde gitmekte beis görmeyenlerdendi.

Adım Adım Sürülen İz

Irak'taki kitle imha silahlarını yok etmekle görevli BM Denetçilerinden Ritter'in anlattıklarına rağmen, her şeyi ortaya çıkaracak ve yok edecek şekilde çalışılıp çalışılmadığı konusunda tereddüt edenler elbette bulunabilir. Bilindiği şekliyle dünyadaki konumunu belirleyen Irak'ın, ne yapıp yapıp bu silahlardan gizlemiş olabileceği ileri sürülebilir. Bu türden fikirlerin gayet doğal karşılanması gerekmekle birlikte, hem Irak'ın bu silahları saklamak için nasıl birtakım mekanizmalara başvurduklarını, hem de bu mekanizmalar karşısında BM denetçilerinin, arkelologlar gibi çalışmak dahil, aradıkları konusunda sonuna kadar nasıl ısrarla devam ettiklerini ortaya koyan örnekler veriyor Ritter. VX sinir gazı olayında olduğu gibi. Ritter, şunları söylüyor:

Arkeologlar gibi

çalışma dahil

"Irak, Sarin ve Tabun ürettiğini kabul ederken uzun süre bir VX üretim programının olduğunu inkâr etti. Ancak denetçilerin yoğun çalışmaları sayesinde programın varlığını ortaya çıkarabildik. Denetçiler Muthanna devlet kuruluşuna gidip Iraklıların araştırma-geliştirme çalışmalarında kullandıkları binayı buldular. Bina savaş sırasında bombalanmış, dev bir beton tavan laboratuvarın ortasına çökmüştü...İçeriye gönderdiğimiz ekip tıpkı devlet adına yeni bir buluntuyu denetlemeye giden arkeologlar gibi çalıştı. Canlarını tehlikeye atmaktan korkmaksızın çatıyı kaldırıp içeri daldılar ve Irak'ın gerçekten de bir VX araştırma-geliştirme laboratuvarına sahip olduğunu gösteren evraklar ve örnekler buldular."

VX sinir gazı önündeki yalan duvarı

"Iraklılar, söyledikleri ilk yalanın açığa çıkması üzerine, 'Programı bildirmedik çünkü hiçbir sonuca ulaşmamıştı. VX'i hiçbir zaman kararlı hale getirmedik' dediler. Denetçiler elbette bu sözlere inanmayıp ısrar ettiler: 'Bu kimyasal maddeler VX imal etmekte kullanılır. Ne kadar VX ürettiniz? Nereye koydunuz?' Iraklılar denetçileri kimyasal maddeleri attıkları tarlaya götürdüler. Denetçiler toprak örnekleri aldılar ve gerçekten de VX bozunum yan ürünleri ve bileşen izleri buldular."

"Ürettikleri maddenin tamamını mı atmışlardı yoksa bir miktarını saklıyorlar mıydı, ne yazık ki öğrenemedik. Bu yüzden nerede depolandıklarını sorduk. Iraklılar bize devasa çelik tanklar gösterdiler. Sovyetler Birliği'nin mazot ve başka sıvı maddelerin sevkiyatında kullanmaları için verdiği bu tankları Iraklılar VX depolamaya uygun hale getirmişlerdi. Tankları inceleyen denetçiler çeperlerin temizlendiğini anladılar. İçlerinde hiçbir şey yoktu. Ama bir denetçi tankların ucunda bir tahliye vanasının olduğunu gördü. Vananın çeperinden örnek alan denetçi ekip kararlı VX buldu."

"Iraklıların ikinci yalanını açığa çıkarmıştık. Geri adım attılar: 'Tamam, haklısınız, VX'i kararlı hale getirdik. Ama size bundan söz etmedik çünkü VX'i hiçbir zaman silah haline getirmedik. Bunu hâlâ bir silah programına dahil etmiş değiliz. VX'i biz kendimiz yok etmeye karar verdik. Yok ettik" dediler.

"Bunun da bir yalan olduğunu ortaya çıkardık. Füze başlığı imha merkezlerinde sökülüp parçalanan SCUD füzelerinde kararlı VX bulduk. Iraklılar VX'i silah haline getirmişlerdi, bize yine yalan söylemişlerdi."

"Kesinlikle Yok"

"... Adım adım izledik, nihayet 1996'da Irak'ın VX sinir gazı fabrikası için özel olarak tedarik ettiği iki yüz sandık cam astarlı üretim donanımı bulduk. Bunu denetçilerden gizlemekteydiler. Bu donanımı imha ettik. Irak böylece VX üretme imkânını kaybetti." "Bütün bunlar sorunların ne kadar çetrefilli olduğunu gösteriyor... Size yalan söylenen bir yerde çalışmanız zor... Irak kararlı VX gazını elinde tutmuş olsa bile, bugüne kadar etkisi kalmazdı. Irak'ın nasıl olup da bu kararlaştırma işlemini gerçekleştirdiği gibi, hâlâ cevap bekleyen gerçek sorular var. Formülden çok küçük sapma bile VX'i bir kaç ay içinde yok eden proteinler yaratıyor, Asıl soru şu: Irak'ta bugün bir VX sinir gazı fabrikası var mı? Kesinlikle yok."

Dost (!) isen her yol mübah

ABD, Irak'a saldırmak için "kimyasal silah" silahını kullanıyor. BM Denetçileri Irak'ı kimyasal silahtan arındırmalarına ve Ritter örneğinde olduğu gibi bunu yüksek perdeden seslendirmelerine rağmen bu silahı kullanmakta ısrar ediyor ABD. Hele hele Saddam Hüseyin'in, Halepçe'de Kürtlere, İran-Irak savaşında da İranlılara karşı kimyasal silah kullanmış olması, ABD'nin, Irak'la savaşılması gerektiği yolundaki söylemlerinin temelini oluşturuyor. Vaktiyle Halepçe'de Kürtlere karşı yapılanı kınamaktan öte bir şey yapmayan ABD'nin bununla yetinmesi bir yana İran olayında önemli bir gerçeğe parmak basıyor kitap. ABD'nin ikiyüzlülüğünü ortaya koyan bu gerçek, Irak'ın, İranlılara karşı kimyasal silah kullandığını bilmesine rağmen Saddam Hüseyin hakkında hiç bir şey yapmaması ve hatta onu desteklemeye devam etmesiydi. Aynı ABD, bugün, , kimyasal silah kullanacağı gerekçesiyle Saddam Hüseyin'e savaş açmak için her şeyi göze almış bulunuyor. O günün dost hanesindeki Saddam, bugün düşman hanesindeydi çünkü. Belkemiğini Ritter'le yapılan söyleşinin oluşturduğu kitapta bu konuda şu bilgiler aktarılıyor: "Nereden bakarsanız bakın Saddam Hüseyin bir canavardır, ama bizim yarattığımız bir canavardır. Tıpkı Coca-Cola ve Oldsmobil gibi bir Amerikan icadıdır. İran'la savaşırken ABD yönetimi Saddam rejimine destek vermişti. Saddam o savaşta tamamen bizim bilgimiz dahilinde, bizim silahlarımızla, paramızla ve askeri istihbaratımızla savaş meydanında kimyasal silah kullanmıştı. ABD Körfez Savaşı sonrasında onu devirmedi ve -bizim söylemimizden esinlenerek eyleme geçen- Iranlı isyancıların Saddam'ı devirme girişimlerini de engelledi... Bir canavarın yaratılmasına yardım ettik ve onunla birlikte yol aldık. "

"Ağustos 2002'de New York Times'ta, Reagan yönetimi sırasında Irak'a yardım işinde görev alan yüksek rütbeli subayların açıklamalarına ayrıntılarıyla yer veren bir haber yayımlandı. Bu subaylar, Reagan yönetiminin Saddam Hüseyin'in İran'a karşı kimyasal silah kullandığından tamamıyla haberdar olduğunu, ama yine de desteğini sürdürdüğünü iddia ediyorlar. Başkan Reagan, Başkan Yardımcısı Bush ve ulusal güvenlikten sorumlu bazı üst düzey danışmanlar, Amerika'nın, savaş alanında kimyasal silah kullandığını bile bile Irak'a askeri yardımda bulunmasını sağlayan örtülü programı desteklediler."

Yarın: Denetçiler casusluk yapınca
Süleymaniye hatadan dönmeli
İstikrarı hakim kılmakta kararlıyız
Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor
8 yılda ülkemizden çıkan yerli sermaye miktarı 600 milyar dolar
Kaftancıoğlu da ifadeye çağrıldı
İki şüphelinin ifadesi ortaya çıktı
Erdoğan 4. Kolordu Komutanlığı'nda konuştu
Irak ve Suriye mesajı
Utan dünya!
Bombalardan kurtulanlar açlıktan ölüyor
Ali Koç'tan tarihi çıkış
'Gerekirse bir alt lige düşeceğiz'
TİP adaylığını çektiğini duyurmuştu
Ses kayıtları yayınlandı
İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü ifade verdi
'Para sayma' soruşturması sürüyor
Makas açılınca, Altınok için sahaya indi
Mansur Yavaş'ı hedef aldı
'Darende'ye hizmet için yola çıktık'
BTP'den Darende'de büyük miting
Ankara anketinden büyük fark çıktı
Mansur Yavaş kendiyle yarışıyor
"Gazze en büyük açık hava mezarlığına dönüştü"
AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell
İsrail'e 35 bin ton silah ve mühimmat taşındı
Büyük çoğunluğu ABD'den
Doğrusu 11 bin dolar
Sığınmacıların geliri Türklere sayılmış!
"Koltukta vakit geçirmeye değil çalışmaya talibiz"
BTP Aksu Adayı Bilal Şahin
Süleymaniye hatadan dönmeli
İstikrarı hakim kılmakta kararlıyız
Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor
8 yılda ülkemizden çıkan yerli sermaye miktarı 600 milyar dolar
Kaftancıoğlu da ifadeye çağrıldı
İki şüphelinin ifadesi ortaya çıktı
Erdoğan 4. Kolordu Komutanlığı'nda konuştu
Irak ve Suriye mesajı
Utan dünya!
Bombalardan kurtulanlar açlıktan ölüyor
Ali Koç'tan tarihi çıkış
'Gerekirse bir alt lige düşeceğiz'
TİP adaylığını çektiğini duyurmuştu
Ses kayıtları yayınlandı
İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü ifade verdi
'Para sayma' soruşturması sürüyor
Makas açılınca, Altınok için sahaya indi
Mansur Yavaş'ı hedef aldı
'Darende'ye hizmet için yola çıktık'
BTP'den Darende'de büyük miting
Ankara anketinden büyük fark çıktı
Mansur Yavaş kendiyle yarışıyor
"Gazze en büyük açık hava mezarlığına dönüştü"
AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell
İsrail'e 35 bin ton silah ve mühimmat taşındı
Büyük çoğunluğu ABD'den
Doğrusu 11 bin dolar
Sığınmacıların geliri Türklere sayılmış!
"Koltukta vakit geçirmeye değil çalışmaya talibiz"
BTP Aksu Adayı Bilal Şahin

Canan Kaftancıoğlu "para sayma" soruşturmasında "şüpheli" olarak ifadeye çağırıldı

CHP İstanbul İl Başkanlığında çekildiği öne sürülen para sayma görüntülerine ilişkin soruşturmada, eski CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu "şüpheli" sıfatıyla ifadeye çağırıldı.
18.03.2024 21:22:00
Anadolu Ajansı
Canan Kaftancıoğlu "para sayma" soruşturmasında "şüpheli" olarak ifadeye çağırıldı
Canan Kaftancıoğlu "para sayma" soruşturmasında "şüpheli" olarak ifadeye çağırıldı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, CHP İl Başkanlığında çekildiği iddia edilen ve sosyal medyada paylaşılan para sayma görüntüleriyle ilgili başlatılan soruşturma devam ediyor.

Bu kapsamda, şüpheli Ali Rıza Braka'nın savcılıkta, "CHP adına süreci o tarihte İl Başkanı olan Canan Kaftancıoğlu yürütüyordu. Kendisiyle 6 Kasım 2019'da Beyoğlu 3. Noterliği'nde satış sözleşmesi imzaladık." şeklindeki ifadesiyle isminden söz ettiği Kaftancıoğlu'nun "şüpheli" olarak ifadeye çağırıldığı öğrenildi.

Soruşturma

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bazı sosyal medya hesaplarında, "Fatih Keleş'in CHP İstanbul İl Başkanlığında para destelerini sayarken çekilen görüntüleri ortaya çıktı." notuyla paylaşılan görüntülere ilişkin maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, suç ve suç unsuru bulunup bulunmadığının tespit edilmesi amacıyla resen soruşturma başlatmıştı.

Soruşturma kapsamında İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş, eski CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas ve eski CHP İstanbul İl Başkanlığı Basın Danışmanı Can Poyraz'ın şüpheli olarak savcılıkça ifadesi alınmıştı.

Keleş, "Parayı avukatlık ofisinde CHP İstanbul il binasını satan Ali Rıza Braka teslim aldı." şeklinde ifade vermişti.

Soruşturma kapsamında, Braka ve İmamoğlu İnşaat Şirketi'nin Genel Müdürü Tuncay Yılmaz'ın da "şüpheli" olarak ifadesi alınmıştı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Irak ve Suriye mesajı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Irak hududumuzun güvenliğini bu yaz itibarıyla komple garanti altına alacak, Suriye'de yarım kalan işimizi de mutlaka tamamlayacağız' dedi.
18.03.2024 21:16:00 / Güncelleme: 18.03.2024 22:27:05
İhlas Haber Ajansı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Irak ve Suriye mesajı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Irak ve Suriye mesajı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 4. Kolordu Komutanlığı'nda askerlerle birlikte iftar yaptı. İftar sonrası konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatanın dört bir yanında ve yurt dışında görev yapan kahraman Türk ordusunun tüm mensuplarını selamladı. Erdoğan, '11 ayın sultanı olan Ramazan-ı Şerifinizi canı gönülden tebrik ediyorum. Rahmet kapılarının sonuna kadar açıldığı bu mübarek ayda sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu vesileyle bir kez daha devletimizin bekası ve milletimizin güvenliği için canı pahasına görev yapan askerlerimizin her birine başarılar diliyorum. Rabbim askeri, polisi, jandarması, güvenlik korucusu ve istihbaratçısıyla tüm güvenlik güçlerimizin yardımcısı olsun, onları her türlü kazadan, beladan, saldırıdan, ihanetten muhafaza eylesin diyorum' dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, 'Sabah ilk olarak Çanakkale'de aziz şehitlerimizi ziyaret ettik. Dünyanın en modern ordularına karşı 'Çanakkale geçilmez' dedirten bu büyük kahramanları rahmetle, tazimle yad ettik. Çanakkale Savaşları'yla birlikte İstiklal Harbimizde, Kıbrıs Barış Harekatı'nda, terörle mücadelede, 15 Temmuz'da vatanı için, bayrağı için, hürriyeti için, onuru için toprağa düşen şehitlerimize de bu vesileyle Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Burada şu hususun altını çizmek istiyorum. Çanakkale sadece bizler için bir deniz zaferi değil, bir milletin küllerinden yeniden doğuşunu müjdeleyen direniş ruhudur. Çanakkale bir iman okyanusudur ve o iman okyanusunda 20. yüzyılın Haçlı ordusu Çanakkale'ye gömülmüştür. Çanakkale tarihin en büyük deniz zaferlerinden birisi olduğu kadar, aynı zamanda parçalanmak istenen bir devletin, yok edilmek istenen bir milletin yeniden ayağa kalktığı, imanını ve inancını tazelediği büyük bir kıyamdır' açıklamasını yaptı.

'Şehadet şuurunun zayıflamasına asla izin veremeyiz'
'Çanakkale Deniz Zaferi geçen sene 100. yılını gururla kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni doğuran ana, büyüten beşik olmuştur' diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Milletçe hep beraber Çanakkale ruhuna ne kadar sıkı sahip çıkarsak, geleceğimize o derece güvenle bakacağımıza inanıyorum. Kahraman Mehmetçiklerimizin yanı sıra istikbalimizin güvencesi olan gençlerimizin de şehitlik ve şehadet bilincine sahip olması çok ama çok önemlidir. 'Asker millet' olarak nam salmış, bu vasfıyla dünyada temayüz etmiş bir milletin mensupları olarak bizi biz yapan temel değerlerden şehadet şuurunun zayıflamasına asla izin veremeyiz. Her karışında bir aslanın yattığı vatan topraklarını başka türlü muhafaza etmemiz mümkün olmaz. Bu gerçeğe yakın tarihimizde defalarca şahitlik ettik' değerlendirmesinde bulundu.

Kıbrıs Türkleri'nin daha bundan yarım asır önce soykırımın eşiğinden döndüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, '1974 Barış Harekatı'nda ülkemizin dört bir köşesinden subayı, astsubayı, eriyle tam 498 Mehmedimiz şehit oldu. Tüm baskılara rağmen şayet Türkiye'nin müdahalesi olmasaydı bugün ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olurdu ne de Kıbrıs Türkleri kalırdı. Hatta belki de güneye yüklenmiş olsaydık, bugünün bir evladı olarak söylüyorum, artık güney kuzey diye bir şey kalmaz, tamamen Kıbrıs bizim olurdu. Aynı şekilde 40 yıllık bölücü terörle mücadelemizde vatan topraklarının müdafaası için henüz hayatlarının baharında olan binlerce evladımızı şehit verdik. Son olarak 15 Temmuz'da 253 insanımız istiklal ve istikballeri uğrunda kahramanca toprağa düştü. DEAŞ'ından DHKP-C'sine kadar envai çeşit terör örgütlerinin eylemlerinde ve sınır ötesi operasyonlarda nice kardeşimiz vatanımız uğrunda hiç düşünmeden canlarını feda etti. Yani 1071'den beri hem bu toprakları vatan yapmak hem de ebedi ve ezeli vatanımız olarak muhafaza etmek için can verdik, kanımızı döktük, mücadele ettik ve bedel ödedik' diye konuştu.

Bundan sonra da aynı azim ve kararlılıkla vatana, ezana, bayrağa sahip çıkmayı sürdüreceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Şu gerçeği asla unutmamalıyız. Kimsesizlerin kimsesi olan Türkiye Cumhuriyeti var olduğu, köklerine sahip çıktığı, mazluma kol kanat gerdiği müddetçe, emin olun bize yönelik saldırıların da ardı arkası hiç kesilmeyecektir. Bizler millet olarak ilahi kelimetullah davamızı yücelttiğimiz sürece bizi bu topraklardan kazıma planları hiçbir zaman son bulmayacak. Şehit kanlarıyla sulanmış kendi öz yurdumuzda hür, başı dik, onurlu ve huzurlu bir şekilde yaşamak istiyorsak, oyunları bozmaya, hain emelleri kursaklarda bırakmaya devam etmekten başka çaremiz yoktur. Bu bakımdan güçlü bir orduya sahip olmak, bizim için tercihten öte bir mecburiyettir. Biz, caydırıcılığını her zaman en üst seviyede tutması gereken bir ülkeyiz, bir milletiz, bir orduyuz. Türk milleti olarak bizi hasımlarımıza karşı ancak kendi bileğimiz, kendi kuvvetimiz, kendi geliştirdiğimiz imkan ve kabiliyetlerimiz koruyabilir' dedi.

Savunma sanayiindeki yerlilik oranının yüzde 20'lerden yüzde 80'lere çıkarıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bunu çok daha ilerilere taşımak zorundayız. Şimdi uçak gemimizi yaptık. Ne diyoruz' Yetmez. Şimdi ikinci uçak gemisinin daha da büyüğünü yapma kararlılığımız var. Paşam bu işin başında Deniz Kuvvetleri Komutanımız ekibiyle şu anda çalışıyorlar. Ve şu anda arayışlarımızı da devam ettiriyoruz. Ve malum uçaklarımız ortada. Ve tek koldan çalışmıyoruz. Bunun dışında denizin altında da insansız denizaltıları, bunları da yapmanın gayreti içerisindeyiz. İnşallah bunu da başaracağız. Bu işi de halledeceğiz. Yani elin oğlu yapar da biz niye yapmayalım' Bizde bu kabiliyet var, evelallah bunları da başaracağız. İş başa düştüğünde ne üyesi olduğumuz ittifakların ne de görevi küresel barışı korumak olan uluslararası yapıların hiçbir işe yaramadığını yakın dönemdeki acı tecrübelerden biliyoruz' açıklamasını yaptı.

Savunma sanayiinin yerli ve milli olmasının önemine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Biz işte bunun için sürekli yerli ve milli savunma sanayii diyor, her alanda tam bağımsız Türkiye için çalışıyoruz. Onun için dikkat ederseniz birçok yerde konuşmalarımızda artık kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz dedik ve kestik. Bunu Cudi'de yaptık, Gabar'da yaptık, Tendürek'te yaptık, Bestler Deresi'nde yaptık. Yaptık ve yaptık. Bundan sonra da yapacağız. Sınır ötesinde de yapacağız. Yani sınır ötesi, ne işiniz var orada diyenlere karşı; kimler olduğunu biliyorsunuz. Cevabımız oralara yaptığımız operasyonlardır. İşte bunun için güçlü Türkiye, güçlü ordu diyor, milletimizin birliğinin ve kardeşliğinin en büyük dayanağımız olduğunu ifade ediyoruz. İşte bu anlayışla kahraman ordumuzun vatan müdafaası görevini en güzel şekilde yerine getirebilmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyoruz. Yani ben şöyle bir geriye doğru dönüyorum. Ya biz toplu iğne yapamıyorduk. Bize Amerika'sı, Batısı normal tabanca vermiyordu. Ama şimdi onlara biz yerli tabanca satıyoruz. Onlar sıraya giriyor. İş bu noktaya geldi. Eğer çalışırsan senin de olur. Ama çalışmazsan onların kapısında kul köle olursun. Şimdi bizde tabancanın yanında orta menzilli tüfeklerimizin daniskasını üretiyoruz. Hele hele şimdi mühimmatta çok çok öndeyiz. Onlar sıraya giriyor, istiyorlar. E biz de yetiştiremiyoruz. Ama bu noktaya geldik. Çalışırsan senin de oluyor' şeklinde konuştu.

Eli kanlı terör örgütlerine karşı yürütülen zorlu mücadelenin başarıya ulaşması için her türlü desteğin verildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bir süredir sabırla uyguladığımız terörü kaynağında kurutma stratejimizin müspet neticelerini sınırlarımız içinde ve dışında görmeye başladık. Silahlı insansız hava araçlarımızla kendi ürettiğimiz mühimmatlarla, yerli, milli silahlarımızla nerede bir terörist varsa buluyor ve başını kopartıyoruz. Operasyonlarımız neticesinde artık can çekişen, iyice köşeye sıkışan ve bitme noktasına gelen bu kiralık katil sürülerinin yeniden palazlanmasına, milletimizin başına tekrar bela olmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Kimin projesi olduğuna bakmadan güney sınırlarımızın ötesinde bir teröristan kurulmasına müsaade etmeyeceğiz. Irak hududumuzun güvenliğini bu yaz itibarıyla komple garanti altına alacak, Suriye'de yarım kalan işimizi de mutlaka tamamlayacağız. Amacımız evlatlarımıza terörün karanlık gölgesinden tamamen kurtulmuş, yolu da bahtı da aydınlık bir Türkiye teslim etmektir. Bölgemizde terörün olmadığı bir iklimi tesis etmeyi sadece şehitlerimize değil, aynı zamanda gelecek nesillere yönelik bir borç olarak görüyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Askerlik mesleğini seçerek bu kutlu yola yöneldiğiniz için ben sizleri tebrik ediyorum. Bir cennet bahçesine girercesine toprağa giren aziz şehitlerimizi şu mübarek Ramazan akşamında rahmetle yad ediyor, gazilerimize sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyorum' dedi.

Kişi başına düşen gelirde ince hesap

 
 
Ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez, geçen yıl milli gelirin 1 tilyon 119 milyar dolar olduğunu hatırlatarak, buna sayıları 5 milyonu bulan sığınmacıların ürettiği mal ve hizmetlerin dahil olduğunu söyledi. Eğilmez, “Ancak kişi başı geliri hesaplarken sığınmacıları nüfusta yok sağdığımız için nüfusumuz daha az görünüyor ve 13 bin 110 dolar olarak kişi başı gelir daha yüksek çıkıyor. Oysa sığınmacıları dahil ederek hesapladığımda 11 bin dolara geriliyor" dedi.
18.03.2024 14:16:00
AHMET TURAN YİĞİT
 Kişi başına düşen gelirde ince hesap
 Kişi başına düşen gelirde ince hesap

Altınbaş Üniversitesi'nin Ekonomi Söyleşileri programında bir araya gelen iki deneyimli ekonomist, Prof. Dr. Işın Çelebi ve Dr. Mahfi Eğilmez, 2024 Mart ayı ekonomi görünümünü değerlendirdi. Dr. Mahfi Eğilmez, Mart ayında açıklanan ekonomik göstergeler arasından büyüme oranı ve turizmin olumlu olduğunu dile getirdi. Yüzde 4.5 açıklanan 2023 büyüme oranını iyi olarak nitelendiren Mahfi Eğilmez, Türkiye'nin yüzde 67'lik enflasyonuyla Arjantin ve Lübnan'ın ardından üçüncü sırada olduğunu açıkladı. Prof. Dr. Işın Çelebi de 4.5'lik büyüme oranının hizmetler sektöründeki büyümeden kaynaklandığına işaret ederek, tarımdaki büyümenin yüzde 0.5 ile gelecek için çok ciddi bir tehlike olduğunu anlattı. Çelebi, şunları söyledi: "Dünyada gıda fiyatlarının yüzde 10 düşerken, Türkiye'de yüzde 70'den fazla artması ciddi bir sorunun göstergesi. İnsanlar, 1 kilo kıyma alabilmek için kuyruklarda bekliyor" dedi.

Gerçekte kişi başına düşen gelir 11 bin dolar


Dr. Mahfi Eğilmez, geçen yıl milli gelirin 1 tilyon 119 milyar dolar olduğunu hatırlatarak, buna sayıları 5 milyonu bulan sığınmacıların ürettiği mal ve hizmetlerin dahil olduğunu söyledi. Eğilmez, şunları söyledi: "Ancak kişi başı geliri hesaplarken sığınmacıları nüfusta yok sağdığımız için nüfusumuz daha az görünüyor ve 13 bin 110 dolar olarak kişi başı gelir daha yüksek çıkıyor. Oysa sığınmacıları dahil ederek hesapladığımda 11 bin dolara geriliyor. Yıllık olarak hane halkı tüketim oranımız ise yüzde 12.8 olarak açıklandı. Bu da tüketim artışımızın gelirimizden daha fazla olduğunu gösteriyor. Sokaktaki vatandaş enflasyon ile ciddi mücadele olmadığını görünce iç tüketimini kısmıyor. Kredi kartı taksit sayıları kısıtlandı ama tüketimin önüne geçilemiyor. Maliye politikası gevşekse ve yarı sıkı para politikanız varsa önleyemezsiniz. Sokağın davranışı da fiyatları artırıyor. Sarmaldan çıkılamıyor."

İşsizlik de çok yüksek

İşsizlik rakamlarını ise geniş işsizlik olarak ele almak gerektiğini vurgulayan Mahfi Eğilmez, "Bu durumda açıklanan yüzde 9.1 işsizlik oranı yüzde 26.5'e çıkıyor. Çok yüksek bir oran ve maalesef artıyor" diye konuştu. Geçen yılın bütününde 143 milyar lira olan bütçe açığının 2024 yılında şimdiden 151 milyar liraya ulaştığına işaret eden Eğilmez, şöyle devam etti: "Ocak ve Şubat aylarında nakit açığı 405 milyar liraya yükseldi. Bu bütçeyi zorluyor. Döviz rezervlerinde yılbaşına göre 10.1milyar dolar düşüş oldu. Net rezervlerde 14.5 milyar dolarlık bir düşüş var. Swap (para takası) harici net rezervlerde ise 10.3 milyar dolarlık bozulma var ki bunun sonucunda swap harici net rezervlerimiz eksi 47.8 milyar dolara geldi." Enflasyonla mücadele de farklı yöntemler denenebileceğini anlatan Eğilmez, en kötüsünün enflasyonu takip etmek olduğunu söyledi. Eğilmez, "Merkez Bankası, faizi yüzde 45 yerine bir anda yüzde 75'e çıkarabilir. Böylece sistemi önce bir sarsarsın ve ordan geriye gelirsin. Böylece enflasyonun önüne geçerek önemli bir etki yaratılabilirdi. Bu şekilde farklı yöntemler denenebilir" şeklinde çarpıcı bir öneri de bulundu.

Tunceli'de dilendirilen ve çalıştırılan çocuk bulunmuyor

Tunceli'de yapılan saha taramaları sonucu, dilendirilen ya da çalıştırılan çocuk bulunmadığı bildirildi
18.03.2024 11:25:00
İhlas Haber Ajansı
Tunceli'de dilendirilen ve çalıştırılan çocuk bulunmuyor
Tunceli'de dilendirilen ve çalıştırılan çocuk bulunmuyor
Tunceli'de yapılan saha taramaları sonucu, dilendirilen ya da çalıştırılan çocuk bulunmadığı bildirildi.

Tunceli Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından yapılan saha çalışmaları ve kamu kurumlarından teyit edilen verilere göre Tunceli'de dilendirilen, çalıştırılan çocuk bulunmuyor. Tunceli Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı 'Çocuklar Güvende' birimi tarafından il genelinde başta çocuk işçi çalıştırılabilecek sektörler düzenli şekilde denetlenirken, emniyet müdürlüğü, İş-Kur ve Göç İdaresi ile de koordine sağlanıyor.

Verilere ilişkin bilgi veren Tunceli Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Seyfettin Özdemir, "Müdürlüğümüz bünyesinde Çocuklar Güvende Birimleri var. Bu birimimiz sabah 8, akşam 5 sahada çalışma yürütüyor. Yine il müdürlüğümüze bağlı 3 sosyal hizmet birimimiz var. Bu merkezlerimizde de Çocuklar Güvende Birimlerimiz mevcut. Bu birimlerimiz saha çalışmaları gerçekleştiriyor. Bütün verilen İl Göç İdaresi'nde toplanarak bakanlığımıza gönderiliyor. Biz, 16 yaş altı çocukların çalıştırılmasına kesinlikle müsaade etmiyoruz. İlimizde hem çocuklar dilenmiyor ya da dilendirilmiyor hem de çalıştırılmıyor. Bu konuda bir ihbar olması halinde anında değerlendiriyoruz' dedi.

Sahada çalışan ekiplerin çocuk işçi çalıştırma potansiyeli olan yerlere ilişkin yol haritası çizdiğini hatırlatan Özdemir, 'Bu konuda esnaflarımızı ziyaret ediyoruz. Organize sanayi bölgesi, oto sanayi, tekstil fabrikalarını ziyaret ediyoruz. Bu verileri yaptığımız saha çalışmalarında tespit ettik. Valimiz Bülent Tekbıyıkoğlu'nun himayelerinde Tunceli'de çocuk çalıştırılmasına, dilendirilmesine müsaade etmedik etmeyeceğiz de. Bizim bu konudaki nihai kararımız çocukları önlenebilir tüm risklerden korumak' şeklinde konuştu.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.