Araştırmaya göre, Türkiye kökenli yazarlar, 1960'lı yıllardan bu yana Almanya'da yeni bir yazın gurubu oluşturdu. Aras Ören ve Yüksel Pazarkaya'nın öncülük ettiği bu yazarlar arasında, Habib Bektaş, ZaferŞenocak, Zehra Çırak, Alev Tekinay, Şinasi Dikmen, Saliha Scheinhardt,Renan Demirkan, Emine Sevgi Özdamar ve Feridun Zaimoğlu, Alman yazın dünyasında ayrı bir yer tutuyor.
1960'LARDA BAŞLAYAN SERÜVEN
1950'li yıllarda Almanya'ya giden işçiler arasında yazmaya başlayanların sayısı az değildi.
İlk yazın ürünleri 1960'lı yılların sonlarında verilmeye başlanırken, Almanya'daki çalışma yaşamı, fabrikadaki ustabaşı, karşılarına dikilen ve bir türlü akıl erdiremedikleri Alman yasaları, dilini anlamadıkları Alman komşunun davranışları, yetmişli yılların temel konuları arasındaydı.
Türkiyeli yazarların öncüleri, Yüksel Pazarkaya, Nevzat Üstün ve Bekir Yıldız oldu.
Nevzat Üstün 1965 yılında yazdığı ve 1969'da Almanca'ya da çevrilen "Almanya Almanya" adlı öyküsüyle Almanya göçünü konu alan ilk örneği verdi.
Köln'de WDR radyosunda görev yapan Yüksel Pazarkaya ise Alman televizyonları için hazırladığı "Komşumuz Balta Ailesi" adlı televizyon dizisi ile yazın ve kültür alanında gerçek bir öncü niteliği kazandı.
Alman yazın çevrelerinde Türk yazarların adını duyurma konusunda öncü olan bir başka ad ise Aras Ören...
Ören'in 1973'de yayımladığı Berlin Üçlemesinin ilk kitabı, kısa zamanda Almanya'da tanınmasını sağladı. Yazar, 1974'de üçlemenin ikinci yapıtını, 1980'de üçüncü yapıtını yayımladı.
Bu dönemde yazmaya başlayanlar arasında Habib Bektaş önemli bir yer tutuyor. 1973'de fabrika işçisi olarak Erlangen'e gelen ve 1970'lerin sonlarında yazmaya başlayan Bektaş, o günden bugüne hem Almanya hem de Türkiye'de kendini kanıtladı.
Yine fabrika işçisi olarak 1965'te Münih'e gelen ve "işçi yazar"olarak adını duyuran Fethi Savaşçı ise 1970'de yayımladığı "Duvarcı Hasan Usta" adlı şiir kitabından başlayarak, Almanya'da yaşamanın ve çalışmanın sorunlarını konu edindi.
KADIN YAZARLARIN BAŞARISI
Doksanlarda yazmaya başlayan iki kadın yazar, Renan Demirkan ile Emine Sevgi Özdamar ise büyük başarı kazandı.
7 yaşında Almanya'ya giden ve 1980'den bu yana tiyatro, film ve televizyon oyuncusu olarak tanınan Renan Demirkan'ın, ilk romanı "Üç Şekerli Çay", 1991'de yayımlandığında büyük ilgi gördü. Eserlerinde evrensel konulara değinen Demirkan, Alman yazın piyasasında ön sıralarda yer alıyor. "Ana Dili" adlı öyküsünün ardından, "Hayat Bir Kervansaray" adlı romanı ile Almanya'nın en önemli edebiyat ödüllerinden olan Ingeborg Bachmann Ödülü'nü alan Emine Sevgi Özdamar, eserlerinde Türkçe düşüncekalıplarını Almanca söyleyerek, bunda büyük başarı kazandı. Yazarın 1992'de basılan romanı, kısa zamanda adını, Alman okur çevrelerine tanıttı. Özdamar'ın peşinden giden Zehra Çırak da alışılmadık sözcükler ürettiği şiirleri ve kendine özgü kullandığı değişik Almancasıyla Alman yazın çevrelerinde adından söz ettirdi.
ÖDÜL DE KAZANDILAR
Almanya'da oluşan yabancılar yazınında, kentler ile ünlü Alman yazarlar adına düzenlenen ödüller de, önemli rol oynadı.
Emine Sevgi Özdamar, 1991 yılında Ingebor Bachmann Ödülü'nü, 1993 yılında Walter Hasenclever Ödülü'nü alırken, Zehra Çırak 1993'de Friedrich Hölderlin Ödülü'nü kazandı.
Alman yazın çevrelerinde büyük saygınlığı olan ve yalnız yabancı yazarlara verilen Adalbert Von Chamisso "Büyük Ödülü", 1985'de Aras Ören'e verildi. 1988 yılında Zafer Şenocak'ın "Özendirme ödülü"nü, 1989'da Yüksel Pazarkaya'nın "Büyük Ödül"ü, Zehra Çırak'ın, "Özendirme Ödülü"nü, 1990'da Alev Tekinay'ın "Özendirme Ödülü"nü, 1993'de İsmet Elçi'nin "Özendirme Ödülü"nü, 1999'da Emine Sevgi Özdamar'ın "Büyük Ödül"ü, Selim Özdoğan'ın "Özendirme Ödülü"nü aldığı Adalbert Von Chamisso Ödülleri'nin bu yılki "Büyük Ödülü"nü ise Zehra Çırak kazandı.
Öte yandan Paderborn, Göttingen ve Münih üniversitelerinde bu yazınla ilgili çalışmalar yapıldığı ve bu konunun doktora tezlerine dekonu olduğu bildirildi.