Atatürk'ün 'Nutuk' adlı eserinden ve çeşitli kaynaklardan derlenen bilgilere göre, Türk Milleti'nin işgal ve yokluktan bağımsızlığına nasıl ulaştığının öyküsü, ibret verici gerçeklerle birlikte şöyle anlatılıyor:
Bir milleti zafere
taşıyacak taarruz
Türk ordusu, büyük zaferin kazanıldığı 1922 yılın ilk yarısını hazırlıklarla geçirirken, tümenlerdeki asker sayısı 8 bin 500'e çıkarıldı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, taarruz için kesin kararını haziran ayında verdi. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa'yla yaptığı görüşmelerde, hazırlıkların süratle tamamlanmasında mutabakat sağlandı. 28 Temmuz günü futbol maçı bahane edilerek, ordu komutanları Akşehir'e çağrıldı, burada komutanların görüşü alındı. İsmet Paşa, 6 ağustos günü ordularına gizli olarak taarruza hazırlık emri verirken, Gazi de Ankara'da, Bakanlar Kurulu ile bu konuda görüş birliğine vardı.
13 Ağustos gününden başlamak üzere kolordu ve tümenler, yığınak yerlerine sevkedildi. Fevzi Paşa da bu sırada cepheye gitti. Birlikler, gündüz gizlenip, geceleri yol aldılar. Cepheye 50'si ağır, 200'den fazla top yerleştirildi.
Mustafa Kemal Paşa da 17 Ağustos'ta gizlice Ankara'dan ayrıldı. Otomobille Konya'ya, oradan da 20 ağustosta Akşehir'e geçti. Harekatı kamuoyundan saklamak amacıyla 21 ağustosta Çankaya Köşkü'nde bir çay daveti verileceği ajans ve gazetelere bildirildi.
Tarih, 25 ağustos 1922'yi gösterirken, artık herşey hazırdı. Başkomutan, 26 Ağustos sabaha karşı Fevzi ve İsmet paşalarla birlikte muharebeyi idare etmek üzere Kocatepe'deki yerini aldı. Bir ulusu zafere taşıyacak büyük taarruz, sabah saat 04.30'da burada başladı.
Dumlupınar;
ya da bir mahşer yeri
Çoğunlukla süngü hücumları ve insan üstü çabalarla gerçekleşen büyük taarruzun son aşaması, 30 Ağustos günü oldu. Askeri tarihe Başkomutan Meydan Muharebesi olarak geçen ve Gazi'nin, Dumlupınar'da ateş hatları arasında bizzat idare ettiği savaşta, düşman ordusu dört bir yandan sarıldı, ana kuvvetleri yok edildi. Türk ordusu, tasarlanan kesin sonuca 5 gün içinde ulaştı.
Prof. Dr. İlhan Lütem'in "Mustafa Kemal Atatürk. 57 Yılın Öyküsü" adlı kitabında yer verdiğine göre, 31 Ağustos günü muharebe meydanını gezen Başkomutan, ordunun zaferinin büyüklüğünden, buna karşılık düşman ordusunun uğradığı felaketin dehşetinden çok duygulandı. Mustafa Kemal, o günü, "Sırtların gerisindeki bütün vadiler, bütün dereler, korunan ve örtülü yerler, bırakılmış toplar, otomobiller, sonsuz araç ve gereç ile bu yıkıntılar arasında yığınlar oluşturan ölülerle, toplanıp karargahımıza yollanan esir kafileleri ile gerçekten bir mahşer yerini andırıyordu" diye anlattı.
Eşi az görülür bir manzara
Büyük zafere giden büyük mücadele, Şevket Süreyya Aydemir'in kaleminden Tek Adam'da şöyle özetleniyor:
"(...) İşin asıl mucizesi, o sabah (30 Ağustos) o bölgede bulunmayan büyük kuvvetleri, aynı gün ve bazen çok uzun, yorucu yürüyüşlerden sonra muharebe meydanına toplayabilmesidir. Çünkü bu emirler verilirken, asıl büyük muharebenin cereyan edeceği taraflarda ancak ve yalnız 25. Tümen bulunuyordu. Gerçi düşmanın bir çember içine girmekte olduğu seziliyordu ama 30 Ağustos Başkomutanlık Muharebesi, sırf o gece sabaha karşı elde edilen bilgilere göre ve hemen aynı gün tertiplenmiştir. (...) İşte bu şartlar içinde 8. piyade ve 3. süvari tümeninin aynı gün ve en kısa bir zamanda aynı sahaya toplanabilmesi sırasında gösterdikleri eşi az görülmüş manzara ve yürüyüş kabiliyeti ve bu arada Başkumandan ve Fevzi Paşa'nın ileri kumanda mevkilerinde yer almaları, Batı Cephesi Kumandanlığı'nın işleyişindeki intizam, bu zaferin sağlanmasındaki diğer etkili şartları teşkil etmiştir."
Eşi olmayan zaferi, 1 eylül 1922 günü millete duyuran Başkomutan, kaçan düşmanın takibi için ordulara da tarihi emrini verdi: "İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri."
Gizliliğin ve disiplinin, başarıya ulaşmada önemli katkıda bulunduğu bu muharebede, Türk ordusu, toplam 15 gün içinde 400 kilometreyi savaşarak kat etti ve 9 Eylül 1922 sabahı İzmir'e girdi.
Bağımsızlığa taşıyan yol: milli birlik ve bütünlük
Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdür Yardımcısı Yard. Doç. Dr. Kemal Arı, yaptığı değerlendirmede, Türk milletini bağımsızlığına taşıyan yolda en önemli gücün altında, milli birlik ve bütünlüğün tam olarak sağlanmasının yattığını söyledi. Dr. Arı aynı zamanda; ulusun, bağımsızlık tutkusu ve güçlü sağduyusunun da başarıya giden yolda önemine işaret etti. Dr. Arı, bu mucizenin en önemli halkasının, Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonucunda elde edilen büyük zafer olduğunu kaydetti. Dr. Arı, "Millet, Mustafa Kemal'e güvenmiş, Mustafa Kemal de milletinin bağımsızlık aşkından aldığı güçle, bu ölüm-kalım savaşına yönelmiş ve sonuçta asrın en son icaplarına göre, çağdaş bir cumhuriyet kurulabilmiştir" dedi.