Senin kızın, kadının, lale gül...
Erkeğin -ey İzmir- efe...
Tunçtandır kalen, yabanlar için
Ve dost için kadife!
A. Nihat Asya
Öncelikle güzel İzmirimizin güzelliğini remzeden birkaç dörtlük... İlk dörtlük Şair Fuat Edip Baksı'nın:
Türküler söylenir yeşil bağında,
Seslenir Efe'ler sanki dağında,
Ürünlerle dolu dört bucağında,
Her mevsim yeşerir bahar hayatı.
Zeki Ömer Defne de şöyle seslenir:
Yüz isen yönünü İzmir'e gönder!
Kız isen nazını İzmir'e gönder!
İzmir sen Defne'ye bir selam gönder!
İçinde hayalin göreyim İzmir!
Yüzüme, gözüme süreyim İzmir!
Şarkılardadır, bestelerdedir İzmir... Bağrından çıkardığı ünlü bestekar Yusuf Nalkesen'in dizelerinde şöyle bulur kendini:
Gecenin rengi sarar körfezi sessiz sessiz.
Ne günün rengi kalır, ne grup vaktinde iz.
Kuşlardan daha erken dalar uykuya deniz...
Başlar körfezde akşam, bu onun bestesidir.
Canım İzmir hir akşam bir ışık bahçesidir.
ÇİLELİ YILLARDAN SONRA...
Ege'nin Efe'si, Türkiye'mizin incisi güzel İzmir'imizin gözelliği her an, her dem dillerdedir, gönüllerdedir, şiirlerdedir, bestelerdedir... Şu an da hür havasını teneffüs ettiğimiz, her türlü nimetlerinden yararlandığımız güzel İzmir'imiz, büyük sancılardan sonra bu sevimli yüzüyle karşımızdadır.
1919 yılının Mayısında Yunan gavurunun elinde kalan İzmir, üç yıl üç aylık bir hasretten sonra yeniden bizim olmuş; 1922 yılının 9 Eylül'ünde tekrar onu bağrımıza basmışız. İşgal yıllarında Yunan öyle gavurluklar sergilemiş ki; "gavur İzmir" tabirini kara bir leke olarak tarihe kazımıştır.
Faruk Nafiz Camlıbel'in dizeleriyle, gavur Yunan İzmir'dedir:
Kara bir haberdi bir ölüm kadar,
Ansızın benizler soldu sarardı.
Baktım ki, her gözde titreyen yaşlar.
Her yüzde İzmir'in matemi vardı.
İzmir'in İlk Kanlı Akşamı şiirinde İsmail Safa ise şöyle seslenir:
Mahşerden numune sanki tabiat,
Ufukta vurulan yurdumun başı,
Sular pıhtılaşmış, cesetler kat kat,
Bu akşam her dalda bir mezar taşı.
Konak meydanında palikaryalara karşı koyan Kuvayı Milliye ruhunun ilk kahramanı gazeteci Hasan Tahsin'dir. F. Edip Baksı Hasan Tahsin'in şehadet şerbetini içişini işlemiştir şiirinde:
O sabah / Kordonboyunda ilerleyen / Her adımında 'zito' diyen / Ve saat kulesinin / Dibinde kümeleşen düşmana / Gazeteci Tahsin / Sıktı ilk kurşunu / Dudaklarında nefret / Gözlerinde kin / Birden kudurdular / Tahsih'i vurdular / Bu İzmirli şehidimizin kanı / Alev alev / Sardı dört yanı...
DENİZE DÖKÜLEN YUNAN
Batılıların ve içimizdeki azınlık hainlerin desteğine güvenip tarihin en şerefsiz işgalini yapar Yunan gavuru... Ve derken bu gavurluk, zulüm ve eziyet 3 yıl 3 ay sürer ancak... Bağımsızlık bu yüce milletin karakteridir. Hiç bir çılgın bu aziz millete pranga vuramamış ve vuramayacaktır da... Yüzbaşı Borthram İzmir körfezinde bulunan İngiliz savaş gemilerinden King George V'in kaptanıdır ve Amiral Brock'un emriyle 9 Eylül sabahı Punta (Alsancak) semtinde İngiliz kuruluşları önünde alınan güvenlik tedbirlerini görmeye çıkmıştır. Bu sırada bir grup Ermeni ve Yunanlının "Geliyorlar" feryadıyla kaçıştıklarını görmüştür. Gerçekten de karşıkı köşede, birden yalın kılıç ilerleyen Türk süvarileri belirmiştir.
Kentin bu yüzünde, yani Gavur İzmir'in Punta'sında 'geliyorlar' haykırışı çınlarken, Basmane semtinde bütün camilerde 'selalar' verilmektedir. "Esselatü vesselam, Aleyke ya Habiballah"...
İzmir'in Türk semtleri bir anda ayağa kalkmıştır. Süvarilerimiz yalınkılıç gelmektedir. Bağıranlar, haykıranlar sevinçten çıldırmış gibi koşanlar, Allah'a yakaranlar, atların ayakları önüne kendini atanlar...
Süvarilerimiz iki koldan, yani biri Tilkilik üzerinden, öbürü de Kordon'dan kentin merkezine adeta sel gibi akmaktadır. Hükümet Konağına, Sarıkışla'ya Türk bayrağı çekilmiştir artık... Yunan denize dökülmüştür, gavurluğu ile...
Halkapınar, ordumuzun İzmir'e ilk girdiği yerin adıdır. Orada verilen ilk şehitlerin hatırası üzerinde "Vatan ve Namus" yazılı olan mütevazı bir mermer abide hala ziyaretçi akınlarıyla o günün hatıralarını dipdiri tutmaktadır. Şair Necmettin Halil Onan meşhur "Bir Yolcuya" şiirini Halkapınar şehitleri için yazmıştır. İlkokul çağlarında ezberlediğimiz bu şiirin tazeliği hala dimağlardadır. İlk dörtlük:
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yağın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
N. Halil Onan'ın bir başka dörtlüğü ise şöyledir:
Çırpınan gönlünle bu kabr önünde
Bir derin ibadet huşuuyla sus.
Karşında duruyor işte o gün de
Kurtulan eserler: "Vatan ve Namus".
9 Eylül... Gavurluğunu yapan Yunan'ın denize döküldüğü gün... Halide Nusret Zorlutuna sevincini dökmüştür mısralara:
Başında açılan bayrağın mutlu gülü
Başladı şakımaya gönlümüzün bülbülü.
Hayranlıkla kutladı cihan 9 Eylül'ü
Bayramınla çok yaşa, yurtların hası İzmir...
Celal Enver'in sevinci ise celallidir:
Bir bayrak çekildi, bir bayrak indi,
Yırtılan paçavra kahpelerindi.
Bu tarih ne benim, ne de senindi
Eylülün dokuzu Türkündü dostum.
Kahramanlık şiirleri adına heybesi dolu dolu olan Necmettin Halil Onan 9 Eylül şirinin ilk dörtlüğünde hürriyet zevkini doya doya tatmayı salık verir:
Hemşehrim, haydi göğsün
sevincinden bakarsın,
Şu eflake ser çeken yüce dağlar boyunca.
Set çekme hislerine bu güzel günde, varsın
Hürriyetin zevkini için tatsın doyunca.
Kuvayı Milliye ruhuna, onu yaşatan aziz şehitlerimize binlerce selam... Binlerce dua... Binlerce Fatiha... Ruhunuz şad olsun... Yüce memleketin asil sahipleri!...
Adem Bilinci