Ebru adındaki uysal, başarılı, saygılı ve sevgili güzel bir kız vardı. Bu kız herkes tarafından seviliyordu.
Daha on yedi yaşında olan Ebru'nun sınıfına üç arkadaş yazıldı. Ebru onlarla arkadaş olmak istedi. Olcay, Necmi ve Lale Ebru'yu hemen aralarına aldılar. Aylar boyunca güzel bir dostlukları oldu. Birbirlerine güven kazandırıp, her konuda yardım ettiler. Ebru arkadaşlarını çok seviyordu. Ama bir sorun vardı.
Olcay, Necmi ve Lale hergün devamlı ne işleri olursa olsun yarıda bırakıp belirsiz bir yere gidiyorlardı. Ne zaman gitseler çeşitli bahaneler buluyorlardı. Ebru bu durumu bir türlü çözemiyordu.
Gene bir gün okuldan sonra, Ebru'nun evinde toplanmış, ödevlerini yapıyorlardı. Lale, Necmi ve Olcay aralarında fısıldaştılar.
Daha sonra da Ebru'ya;
-Biz gidiyoruz. Seni de götüreceğiz dediler.
Ebru olayın şaşkınlığıyla yürümeye başladı. Uzun bir yolu aştıktan sonra Ebru'nun hayat boyu ilk defa gördüğü serseri kılıklı gençlerin bağıra bağıra şarkı söyledikleri bir diskoya gittiler. Ebru hayretler içinde etrafı gözetliyordu ki, arkadaşları;
-Bizimle gel. Seni bir yere götüreceğiz dediler.
Kolundan çekerek lavaboya giden koridorun kenarına dayadılar. Aniden alkollü bir pamukla Ebru'yu bayılttılar. Yere yığılan Ebru'nun ömrünü harap edecek olan uyuşturucuyu acımasızca koluna batırdılar.
Ebru kendine geldiğinde çevresine baktı. Kimsecikler yoktu. Saatin kaç olduğunu öğrenmek için koluna baktığında, kolunun morluğunu farketti ve büyük bir çığlık attı. Ne yapacağını bilemiyordu. Bu şekilde eve gidemezdi. Gitse bile ne diyebilirdi ki!
Bu arada ailesi Ebru'nun arkadaşlarını aramış. Nerede olduğunu sormuş. Bütün arkadaşları Necmi, Lale ve Olcay'la beraber olduğunu söylemişler. Ailesi bunları aradığında en son ödev yaparken gördüklerini söyleyerek, yalan uydurdular.
Ailesi artık perişan oldu.
Ebru, sabah vakti olduğu için kapalı olan diskodan çıkamadı. Zaten yorgundu. Uyandığında gene dünkü görüntü vardı. Kendini bir acayip hissetti. "Ahhh...." ".....Yardım ediin...." "Uyyuşşştuuuruuccu" diye yalvarmaya başladı.
Gürültüden bir tek yanındaki kırmızı-yeşil saçlı, çılgın kız onu duyabildi. Ona bir kaç paket uyuşturucu vardi. Ebru bununla belli zaman idare ettikten sonra bir gün, gece vakti; gizli gizli evinden büyük miktarda paraların ve altın veya değerli eşyaların bulunduğu sandığı çaldı. Bunu ailesi zor durumlar için saklıyordu. Ebru bunlarla fazla miktarda uyuşturucu aldı. Uzun zaman idare ettikten sonra ne parası ne de uyuşturucu kalmıştı. Zaten ailesi de Ebru'dan umudu kesmiş öldüğünü düşünmeye başlamışlardı.
Çaresiz kaldığı günlerin birinde önce çığlıklar başladı; sonra yığılıp kaldı.
Bu kötü ardaşlar edinmenin zararını gencecik yaşında eziyet çekerek, hayatıyla ödeyen Ebru'nun hayatı...
Daha on yedi yaşında olan Ebru'nun sınıfına üç arkadaş yazıldı. Ebru onlarla arkadaş olmak istedi. Olcay, Necmi ve Lale Ebru'yu hemen aralarına aldılar. Aylar boyunca güzel bir dostlukları oldu. Birbirlerine güven kazandırıp, her konuda yardım ettiler. Ebru arkadaşlarını çok seviyordu. Ama bir sorun vardı.
Olcay, Necmi ve Lale hergün devamlı ne işleri olursa olsun yarıda bırakıp belirsiz bir yere gidiyorlardı. Ne zaman gitseler çeşitli bahaneler buluyorlardı. Ebru bu durumu bir türlü çözemiyordu.
Gene bir gün okuldan sonra, Ebru'nun evinde toplanmış, ödevlerini yapıyorlardı. Lale, Necmi ve Olcay aralarında fısıldaştılar.
Daha sonra da Ebru'ya;
-Biz gidiyoruz. Seni de götüreceğiz dediler.
Ebru olayın şaşkınlığıyla yürümeye başladı. Uzun bir yolu aştıktan sonra Ebru'nun hayat boyu ilk defa gördüğü serseri kılıklı gençlerin bağıra bağıra şarkı söyledikleri bir diskoya gittiler. Ebru hayretler içinde etrafı gözetliyordu ki, arkadaşları;
-Bizimle gel. Seni bir yere götüreceğiz dediler.
Kolundan çekerek lavaboya giden koridorun kenarına dayadılar. Aniden alkollü bir pamukla Ebru'yu bayılttılar. Yere yığılan Ebru'nun ömrünü harap edecek olan uyuşturucuyu acımasızca koluna batırdılar.
Ebru kendine geldiğinde çevresine baktı. Kimsecikler yoktu. Saatin kaç olduğunu öğrenmek için koluna baktığında, kolunun morluğunu farketti ve büyük bir çığlık attı. Ne yapacağını bilemiyordu. Bu şekilde eve gidemezdi. Gitse bile ne diyebilirdi ki!
Bu arada ailesi Ebru'nun arkadaşlarını aramış. Nerede olduğunu sormuş. Bütün arkadaşları Necmi, Lale ve Olcay'la beraber olduğunu söylemişler. Ailesi bunları aradığında en son ödev yaparken gördüklerini söyleyerek, yalan uydurdular.
Ailesi artık perişan oldu.
Ebru, sabah vakti olduğu için kapalı olan diskodan çıkamadı. Zaten yorgundu. Uyandığında gene dünkü görüntü vardı. Kendini bir acayip hissetti. "Ahhh...." ".....Yardım ediin...." "Uyyuşşştuuuruuccu" diye yalvarmaya başladı.
Gürültüden bir tek yanındaki kırmızı-yeşil saçlı, çılgın kız onu duyabildi. Ona bir kaç paket uyuşturucu vardi. Ebru bununla belli zaman idare ettikten sonra bir gün, gece vakti; gizli gizli evinden büyük miktarda paraların ve altın veya değerli eşyaların bulunduğu sandığı çaldı. Bunu ailesi zor durumlar için saklıyordu. Ebru bunlarla fazla miktarda uyuşturucu aldı. Uzun zaman idare ettikten sonra ne parası ne de uyuşturucu kalmıştı. Zaten ailesi de Ebru'dan umudu kesmiş öldüğünü düşünmeye başlamışlardı.
Çaresiz kaldığı günlerin birinde önce çığlıklar başladı; sonra yığılıp kaldı.
Bu kötü ardaşlar edinmenin zararını gencecik yaşında eziyet çekerek, hayatıyla ödeyen Ebru'nun hayatı...