Önceki gün, Kubbealtı Neşriyatı'ndan çıkan Prof. Dr. Birol Emil'in hazırladığı Nihat Sami Banarlı'nın Edebiyat Sohbetleri, Altan Deliorman imzalı Işıklı Hayatlar ve Ahmet Yüksel Özemre imzalı Üsküdar'ın Üç Sırlısı isimli eserlerin tanıtım toplantısı yapıldı. Toplantının muhtevası haberimizin başlığında da özetlendi: Maneviyat, kültür ve edebiyat ziyafeti. Yaklaşık 1.5 saat süren bu ziyafet süresince toplantıya katılanların tefekkür etme imkanı bulduğu bir unsur vardı, o da, bize atalarımızdan miras kalan fakat bugün hor görülen kültürümüzün zenginliğiydi. Evet, bu üç güzel esere emek veren kültür adamları ısrarla bu konunun altını çizdiler.
Sırlarının ardına
saklananlar
Toplantıda ilk önce "Üsküdar'ın Üç Sırlısı"nı tanımak için Ahmet Yüksel Özemre'yi dinledik. Programın bu bölümünün öne çıkan özelliği eski İstanbul kültürünün hissedilmesinin yanında manevi bir atmosferin oluşmasıydı. Çünkü Üsküdarlı Hafız Eşref Ede, İskele Camii İmamı Hafız Nafız Uncu Efendi ve Üsküdarlı Şevket Turgut Çupan'ın sırlarla dolu hayatlarından kesitler dinledik. Bu simaların en önemli özelliklerinin sırlarını çeşitli örtülerle gizlemeleri olduğunu öğrendik. Bütün bunlarla birlikte dikkate değer bir husus ise Ahmet Yüksel Özemre'nin çok duru ve bugün artık unuttuğumuz bir Türkçe'yle kitabını tanıtmasıydı. Hatta, daha sonra konuşan Prof. Dr. Birol Emil Hoca da bunu şu sözlerini teyid etti: "Ben bunca zamandır bilimsel veya değil pekçok toplantıya iştirak ettim. Böyle bir Türkçe ile konuşanı dinlemedim".
Işıklı Hayatlar...
Altan Deliorman kitabının ismini 'Işıklı Hayatlar' olarak belirlemişti. Çünkü kitabına konu olan şahsiyetler hayatlarını sürdürürken çevrelerine hep ışık saçmışlardı. Işıklı Hayatlarını okuduğumuz insanlar Nihat Sami Banarlı, Ekrem Hakkı Ayverdi ve Sâmiha Ayverdi. Bir yazarın kendi kitabı hakkında konuşmasının ne kadar zor olduğunu vurgulayan Altan Deliorman bu nedenle fazla uzun konuşmadı. Kısa süren konuşmasında biyografi niteliğindeki eserinin belgelere dayandığının ve ışıklı bir hayat yaşayan insanların kendisi için ne ifade ettiklerinin altını çizdi.
Nihat Sami ve Milli Romantizm
Programın son konuşmacısı ise Nihat Sami Banarlı'nın Edebiyat Sohbetleri isimli eserini hazırlayan Prof. Dr. Birol Emil'di. O Altan Deliorman'ın aksine, kitaba konu olan insanın şahsiyeti sebebiyle konuşulacak çok şeyin olduğunu belirtti. Hakikaten de diğer konuşmacılara oranla daha fazla mikrofon karşısında kaldı. Çünkü Nihat Sami Banarlı hakkında konuşuyordu ve anlatacak çok şeyi vardı. Onun için bu çok önemliydi, çünkü Nihat Sami Banarlı'nın öğrencisiydi yeniden hazırlanan Edebiyat Sohbetleri'ne bir de takdim yazısıydı. Anlattıkları takdim yazısının özeti niteliğindeydi. Emil Hoca, Nihat Sami Bey'in kültürümüzün aktarılması ve yaşatılması için yaptığı mücadeleyi bir şahit olarak çok çarpıcı bir şekilde anlattı. Onun üniversite camiası tarafından nasıl dışlandığını, nasıl bir üslupçu olduğunu, deneme ve makale türünde erişilmez bir yere sahip olduğunu... Bütün bunların yanında Birol Emil Hoca'nın özellikle vurguladığı bir husus vardı o da Nihat Sami Bey'in 'Milli Romantizmin İdraki' şeklinde özetlediği husustu. Bu başlığı şöyle açtı Emil Hoca, milli romantizm; kendimizi geçmişte ceddimiz tarafından üretilen kültür malzemelerinde bulmak ve bunlardan ilhamla yenilerini üretmek. Bir örnekle açıklık getirdi konuya Hoca, "Eğer Süleymaniye Camii'nin yanından geçerken ondaki mimari erişilmezliği, şiiri hatta musıkiyi fark edemezseniz bunu başaramazsınız".
Bu kültür, edebiyat ve maneviyat ziyafetinden sonra yapılan ikramla program sona erdi.
Sırlarının ardına
saklananlar
Toplantıda ilk önce "Üsküdar'ın Üç Sırlısı"nı tanımak için Ahmet Yüksel Özemre'yi dinledik. Programın bu bölümünün öne çıkan özelliği eski İstanbul kültürünün hissedilmesinin yanında manevi bir atmosferin oluşmasıydı. Çünkü Üsküdarlı Hafız Eşref Ede, İskele Camii İmamı Hafız Nafız Uncu Efendi ve Üsküdarlı Şevket Turgut Çupan'ın sırlarla dolu hayatlarından kesitler dinledik. Bu simaların en önemli özelliklerinin sırlarını çeşitli örtülerle gizlemeleri olduğunu öğrendik. Bütün bunlarla birlikte dikkate değer bir husus ise Ahmet Yüksel Özemre'nin çok duru ve bugün artık unuttuğumuz bir Türkçe'yle kitabını tanıtmasıydı. Hatta, daha sonra konuşan Prof. Dr. Birol Emil Hoca da bunu şu sözlerini teyid etti: "Ben bunca zamandır bilimsel veya değil pekçok toplantıya iştirak ettim. Böyle bir Türkçe ile konuşanı dinlemedim".
Işıklı Hayatlar...
Altan Deliorman kitabının ismini 'Işıklı Hayatlar' olarak belirlemişti. Çünkü kitabına konu olan şahsiyetler hayatlarını sürdürürken çevrelerine hep ışık saçmışlardı. Işıklı Hayatlarını okuduğumuz insanlar Nihat Sami Banarlı, Ekrem Hakkı Ayverdi ve Sâmiha Ayverdi. Bir yazarın kendi kitabı hakkında konuşmasının ne kadar zor olduğunu vurgulayan Altan Deliorman bu nedenle fazla uzun konuşmadı. Kısa süren konuşmasında biyografi niteliğindeki eserinin belgelere dayandığının ve ışıklı bir hayat yaşayan insanların kendisi için ne ifade ettiklerinin altını çizdi.
Nihat Sami ve Milli Romantizm
Programın son konuşmacısı ise Nihat Sami Banarlı'nın Edebiyat Sohbetleri isimli eserini hazırlayan Prof. Dr. Birol Emil'di. O Altan Deliorman'ın aksine, kitaba konu olan insanın şahsiyeti sebebiyle konuşulacak çok şeyin olduğunu belirtti. Hakikaten de diğer konuşmacılara oranla daha fazla mikrofon karşısında kaldı. Çünkü Nihat Sami Banarlı hakkında konuşuyordu ve anlatacak çok şeyi vardı. Onun için bu çok önemliydi, çünkü Nihat Sami Banarlı'nın öğrencisiydi yeniden hazırlanan Edebiyat Sohbetleri'ne bir de takdim yazısıydı. Anlattıkları takdim yazısının özeti niteliğindeydi. Emil Hoca, Nihat Sami Bey'in kültürümüzün aktarılması ve yaşatılması için yaptığı mücadeleyi bir şahit olarak çok çarpıcı bir şekilde anlattı. Onun üniversite camiası tarafından nasıl dışlandığını, nasıl bir üslupçu olduğunu, deneme ve makale türünde erişilmez bir yere sahip olduğunu... Bütün bunların yanında Birol Emil Hoca'nın özellikle vurguladığı bir husus vardı o da Nihat Sami Bey'in 'Milli Romantizmin İdraki' şeklinde özetlediği husustu. Bu başlığı şöyle açtı Emil Hoca, milli romantizm; kendimizi geçmişte ceddimiz tarafından üretilen kültür malzemelerinde bulmak ve bunlardan ilhamla yenilerini üretmek. Bir örnekle açıklık getirdi konuya Hoca, "Eğer Süleymaniye Camii'nin yanından geçerken ondaki mimari erişilmezliği, şiiri hatta musıkiyi fark edemezseniz bunu başaramazsınız".
Bu kültür, edebiyat ve maneviyat ziyafetinden sonra yapılan ikramla program sona erdi.