İyi polis kötü polise karşı
Devletin zirvesinde bir kavgadır gidiyor. IMF'ye verilen niyet mektubu gereği Sn. Kemal Derviş hububat alımlarında en fazla 155.000 TL verilmesini söylerken, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sn. Hüsnü Yusuf Gökalp ille de 178.000 TL vermemiz gerekir diyor. Birisi IMF programına sıkı sıkıya uyarak devleti iflastan kurtaran (!) kahraman, diğeri milyonlarca çiftçinin sesi (!), çiftçinin kahramanı Sn. Gökalp. Peki gerçek bu mu?
Ziraat odalarının ve uzmanların beyanına göre 1 kg. buğdayın maliyet fiyat 190.000 TL. Dolayısıyla ne 178.000TL, ne de 155.000 TL'nin çiftçinin yüzünü güldürmesi mümkün değil. Her iki rakam da maliyetlerin çok altında. Sn. Kemal Derviş 155.000 rakamını IMF'ye verilen son mektup gereği 2001 hedef enflasyon rakamı olan % 53.5'lık artışı, geçen yılki fiyata (102.000) ekleyerek buldu. Sn. Hüsnü Bey de IMF'ye verilen niyet mektubuna göre hesap yaparak 178.000'i buldu. IMF'ye verilen niyet mektubunda hububat alım fiyatında dünya borsalarındaki fiyata (135 $) maksimum % 20 fazla fiyat verilebilecekti. Bu hesapla bu yılki fiyatın 178.000 olması gerekiyor. Yani her iki rakam da IMF'nin fiyatı. 178.000TL çiftçinin fiyatı değil çünkü onun maliyeti 190.000. Birbiriyle "iyi polis kötü polis" rolünü çok mükemmelce, profesyonel tiyatroculara taş çıkaracak kalitede oynadılar. Medyanın bu oyuna verdiği destekle de 164.000 gibi çiftçinin belini bükecek bir rakamı verenler kahraman edasıyla dolaşabiliyorlar.
Gerçekleri en iyi bilen Türk çiftçisi olduğu için TZOB'nin genel kurulunda konuşmasında 178.000 rakamını telaffuz eden Sn. Bakan Gökalp yuhalandı. MHP'li bakanlar IMF'nin programlarına ayak sürtüyormuş gibi davranarak IMF programlarına olan halk tepkisinin üstesinden gelip, durumu bir avantaja çevirmeye yani siyasi ranta oynuyorlar. Aynı senaryo Telekom'un özelleştirilmesinde Sn Enis Öksüz tarafından sahneye konuldu. Sonuçta IMF'nin dediği oldu ve IMF kamuoyunda bunu siyasi ranta çevirdi.
Kemal Derviş'in dediği "178.000'i verirsek devlet iflasın eşiğine gelir" tezi de doğru değil. TMO, toplam 18 milyon ton olan buğday rekoltesinin maksimum 3.5 milyon tonunu alıyor. Gerisini özel sektör alıyor. Ama TMO'nin çiftçiye verdiği rakam özel sektöre de baz teşkil ediyor. Geçen yıl TMO hububat alımları için yurt dışından kredi temin ederek çiftçiye ödeme yaparak 3.5 milyon ton buğday satın aldı. Bu buğdayı da satarak borçlarını ödedi. Kısacası bu alım satım devletin kasasına bir mali yük yüklemiyor. Ancak maliyetlerin altında belirlenen 164.000 rakamı özel sektöre baz teşkil edeceği için çiftçi bu yıl ürününü zararına satacak. Ürününü zararına satan çiftçi gelecek yıl tarlasını terk edecektir. Çünkü emeğinin karşılığını almak şöyle dursun eldeki sermayesini kaybediyor. Çiftçinin tarlasını terk etmesi neticesinde de bugünkü tablo karşımıza çıkıyor. Yani dünyanın kendine yeten 7 ülkesinden biri gidiyor, buğday, nohut, fasulye, mercimek, pirinç, mısır, pamuk, bakla ithal eden Türkiye geliyor.
Tarlalar köyler terk edilerek satışa çıkarılıyor. Orta Anadolu'da 11 köy 14 milyon dolara satışa çıkarılmış. ABD'de Ermeni lobisinin liderlerinden Harut Sasanyan da ağzından salyalar akıtarak, ABD'li Ermenilere "Türklerin işgal ettiği toprakladımızı şimdi çok ucuza Türkiye'den satın alabiliriz" diyecek ortamı buluyor.
Tarlasını terk eden çiftçiye sanayide iş bulma imkanımız da yok. Sonuçta 15 milyonluk işsizler ordusu 20-25 milyona çıkacak. Türkiye ithalat cenneti olmayacak çünkü ithalat için bile paranızın olması lazım. Bütün bunlar gaflet değilse.. HAKAN ÖZKUL
Devletin zirvesinde bir kavgadır gidiyor. IMF'ye verilen niyet mektubu gereği Sn. Kemal Derviş hububat alımlarında en fazla 155.000 TL verilmesini söylerken, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sn. Hüsnü Yusuf Gökalp ille de 178.000 TL vermemiz gerekir diyor. Birisi IMF programına sıkı sıkıya uyarak devleti iflastan kurtaran (!) kahraman, diğeri milyonlarca çiftçinin sesi (!), çiftçinin kahramanı Sn. Gökalp. Peki gerçek bu mu?
Ziraat odalarının ve uzmanların beyanına göre 1 kg. buğdayın maliyet fiyat 190.000 TL. Dolayısıyla ne 178.000TL, ne de 155.000 TL'nin çiftçinin yüzünü güldürmesi mümkün değil. Her iki rakam da maliyetlerin çok altında. Sn. Kemal Derviş 155.000 rakamını IMF'ye verilen son mektup gereği 2001 hedef enflasyon rakamı olan % 53.5'lık artışı, geçen yılki fiyata (102.000) ekleyerek buldu. Sn. Hüsnü Bey de IMF'ye verilen niyet mektubuna göre hesap yaparak 178.000'i buldu. IMF'ye verilen niyet mektubunda hububat alım fiyatında dünya borsalarındaki fiyata (135 $) maksimum % 20 fazla fiyat verilebilecekti. Bu hesapla bu yılki fiyatın 178.000 olması gerekiyor. Yani her iki rakam da IMF'nin fiyatı. 178.000TL çiftçinin fiyatı değil çünkü onun maliyeti 190.000. Birbiriyle "iyi polis kötü polis" rolünü çok mükemmelce, profesyonel tiyatroculara taş çıkaracak kalitede oynadılar. Medyanın bu oyuna verdiği destekle de 164.000 gibi çiftçinin belini bükecek bir rakamı verenler kahraman edasıyla dolaşabiliyorlar.
Gerçekleri en iyi bilen Türk çiftçisi olduğu için TZOB'nin genel kurulunda konuşmasında 178.000 rakamını telaffuz eden Sn. Bakan Gökalp yuhalandı. MHP'li bakanlar IMF'nin programlarına ayak sürtüyormuş gibi davranarak IMF programlarına olan halk tepkisinin üstesinden gelip, durumu bir avantaja çevirmeye yani siyasi ranta oynuyorlar. Aynı senaryo Telekom'un özelleştirilmesinde Sn Enis Öksüz tarafından sahneye konuldu. Sonuçta IMF'nin dediği oldu ve IMF kamuoyunda bunu siyasi ranta çevirdi.
Kemal Derviş'in dediği "178.000'i verirsek devlet iflasın eşiğine gelir" tezi de doğru değil. TMO, toplam 18 milyon ton olan buğday rekoltesinin maksimum 3.5 milyon tonunu alıyor. Gerisini özel sektör alıyor. Ama TMO'nin çiftçiye verdiği rakam özel sektöre de baz teşkil ediyor. Geçen yıl TMO hububat alımları için yurt dışından kredi temin ederek çiftçiye ödeme yaparak 3.5 milyon ton buğday satın aldı. Bu buğdayı da satarak borçlarını ödedi. Kısacası bu alım satım devletin kasasına bir mali yük yüklemiyor. Ancak maliyetlerin altında belirlenen 164.000 rakamı özel sektöre baz teşkil edeceği için çiftçi bu yıl ürününü zararına satacak. Ürününü zararına satan çiftçi gelecek yıl tarlasını terk edecektir. Çünkü emeğinin karşılığını almak şöyle dursun eldeki sermayesini kaybediyor. Çiftçinin tarlasını terk etmesi neticesinde de bugünkü tablo karşımıza çıkıyor. Yani dünyanın kendine yeten 7 ülkesinden biri gidiyor, buğday, nohut, fasulye, mercimek, pirinç, mısır, pamuk, bakla ithal eden Türkiye geliyor.
Tarlalar köyler terk edilerek satışa çıkarılıyor. Orta Anadolu'da 11 köy 14 milyon dolara satışa çıkarılmış. ABD'de Ermeni lobisinin liderlerinden Harut Sasanyan da ağzından salyalar akıtarak, ABD'li Ermenilere "Türklerin işgal ettiği toprakladımızı şimdi çok ucuza Türkiye'den satın alabiliriz" diyecek ortamı buluyor.
Tarlasını terk eden çiftçiye sanayide iş bulma imkanımız da yok. Sonuçta 15 milyonluk işsizler ordusu 20-25 milyona çıkacak. Türkiye ithalat cenneti olmayacak çünkü ithalat için bile paranızın olması lazım. Bütün bunlar gaflet değilse.. HAKAN ÖZKUL