Acaba hangisi daha iyi: Akıllılar arasında bir aptal olmak mı, yoksa aptallar arasında akıllı olmak mı? Dikkat; "akıllılardan" ve "aptallardan" kimin ve neyin anlaşıldığını sorandan sorup öğrenmeden bunun cevabını vermek, günümüz için en büyük aptallık olacaktır. Çünkü çok kaygan bir zeminde hangi kavramın arkasında, hangi şeytani niyetin saklandığını araştırıp görmeden yola çıkmak, muhakkak kayıp düşmekle sonuçlanacaktır.
Batının, liberalizmin son ve yalnız kalmış kurtarıcısı! Sınırsız yetkili modern ve modern sonrası batılı devletlerin temsilcisi Amerika'nın adaletsizliği, yolsuzluğu üzerine kurulu söylemi! Kendini dünyada münhasıran mutlak tek yetkili görmek, mutlak kokuşmuşluğun diğer şeklidir: Hukuku tümüyle kendi için baskısız, cezasız görmek, fakat kendisi dışındaki bütün ötekiler için amansız, adaletsiz ve tahakküm edici, helak edici, zalimane örgütlenme türü saymak! Barış derken dikkat edin savaşı, tasarruf derken savurganlığı, ahlak derken ahlaksızlığı, adalet derken adaletsizliği kast etmek bugün modern sonrasının bir gereği olmuştur. İşte küreselleşme yalanı ile bütün dünyaya serbest pazar ekonomisinin nimetlerini, dünyanın en ücra köşesine kadar yaygınlaştıracağını söylerken aslında, tamamen batılı hegemonyasının en acımasız yüzünü, en ücra yere kadar götürüp göstereceğini söylemek istediği ortaya çıkmıştır.
Bu sağlam örgütsel kapitalist güce sırtını dayayan herhangi bir etkili kişi, kurum veya sistem söylediği özgürlük, demokrasi ve haklara saygı bile olsa, bu söylemi bu kokuşmuş mutlakiyetten, bu küresel bağnazlıktan doğan bir söylem olduğu için, artık ona kim inanır ve bu yalan perdesinin örttüğü zulümleri kim görmezden gelebilir.
Çünkü kokuşmuş bu mutlakiyete dayanmakla insan ile zamanı, toplum ile tarihi arasındaki münasabeti yıkan "kim" ve "ne" olursa olsun, yaşadığı çevre ve zamana karşı da şeklini bozduğu için, sadece yaşadığı çevreye değil kendi hayatına da ihanet etmiş olur. Çünkü zaman aynı biçimde hayat demektir ve zaman sadece insanın dışında çalışan bir mekanizma da değildir. Hayatın bizzat kendisi, yaşanılan her an zamanın bir parçasıdır. Zaman ile mizaç, şahsiyet ve karakter gelişir ve bu insanı, bir toplumu diğerlerinden ayıran en önemli farkları yapar. İnsan bu farklar üzerinde ısrarla durdukça insandır. Ve "tarihi gerçek yoktur, insani gerçek vardır" deyimi bu nedenle doğrudur.
Bugün Batının doğuya biçtiği gömlek, görmek istediği pozisyon işte bu farklılıkları yok eden, hepsini kendi modern dünyasına hapseden, kendi batılı mizacına dönüştüren, kendi karakterine, kendi eşyasına benzetmeye çalışan hileyle yüzyılımızın en büyük "insanlık" meselesidir.
Doğunun bu makus talihten kurtulmasının yegane yolu; kendi köklerine, kendi tarihine, kendi zamanına, kendi mizacına, kendi karakterine, hasılı; kendini kendi yapan herşeyine sıkıca sarılıp sahip olmasına ve buradaki ısrarına bağlıdır.
Yoksa kabul ettirilmeye çalışılan bu acımasız hayat, doğunun trajedisi olmaya devam edecektir.
Adnan ULUTAŞ
Batının, liberalizmin son ve yalnız kalmış kurtarıcısı! Sınırsız yetkili modern ve modern sonrası batılı devletlerin temsilcisi Amerika'nın adaletsizliği, yolsuzluğu üzerine kurulu söylemi! Kendini dünyada münhasıran mutlak tek yetkili görmek, mutlak kokuşmuşluğun diğer şeklidir: Hukuku tümüyle kendi için baskısız, cezasız görmek, fakat kendisi dışındaki bütün ötekiler için amansız, adaletsiz ve tahakküm edici, helak edici, zalimane örgütlenme türü saymak! Barış derken dikkat edin savaşı, tasarruf derken savurganlığı, ahlak derken ahlaksızlığı, adalet derken adaletsizliği kast etmek bugün modern sonrasının bir gereği olmuştur. İşte küreselleşme yalanı ile bütün dünyaya serbest pazar ekonomisinin nimetlerini, dünyanın en ücra köşesine kadar yaygınlaştıracağını söylerken aslında, tamamen batılı hegemonyasının en acımasız yüzünü, en ücra yere kadar götürüp göstereceğini söylemek istediği ortaya çıkmıştır.
Bu sağlam örgütsel kapitalist güce sırtını dayayan herhangi bir etkili kişi, kurum veya sistem söylediği özgürlük, demokrasi ve haklara saygı bile olsa, bu söylemi bu kokuşmuş mutlakiyetten, bu küresel bağnazlıktan doğan bir söylem olduğu için, artık ona kim inanır ve bu yalan perdesinin örttüğü zulümleri kim görmezden gelebilir.
Çünkü kokuşmuş bu mutlakiyete dayanmakla insan ile zamanı, toplum ile tarihi arasındaki münasabeti yıkan "kim" ve "ne" olursa olsun, yaşadığı çevre ve zamana karşı da şeklini bozduğu için, sadece yaşadığı çevreye değil kendi hayatına da ihanet etmiş olur. Çünkü zaman aynı biçimde hayat demektir ve zaman sadece insanın dışında çalışan bir mekanizma da değildir. Hayatın bizzat kendisi, yaşanılan her an zamanın bir parçasıdır. Zaman ile mizaç, şahsiyet ve karakter gelişir ve bu insanı, bir toplumu diğerlerinden ayıran en önemli farkları yapar. İnsan bu farklar üzerinde ısrarla durdukça insandır. Ve "tarihi gerçek yoktur, insani gerçek vardır" deyimi bu nedenle doğrudur.
Bugün Batının doğuya biçtiği gömlek, görmek istediği pozisyon işte bu farklılıkları yok eden, hepsini kendi modern dünyasına hapseden, kendi batılı mizacına dönüştüren, kendi karakterine, kendi eşyasına benzetmeye çalışan hileyle yüzyılımızın en büyük "insanlık" meselesidir.
Doğunun bu makus talihten kurtulmasının yegane yolu; kendi köklerine, kendi tarihine, kendi zamanına, kendi mizacına, kendi karakterine, hasılı; kendini kendi yapan herşeyine sıkıca sarılıp sahip olmasına ve buradaki ısrarına bağlıdır.
Yoksa kabul ettirilmeye çalışılan bu acımasız hayat, doğunun trajedisi olmaya devam edecektir.
Adnan ULUTAŞ