O halde ruh tarif edilemez. Vasıfları, etkileri ve fiilleriyle anlaşılır, varlığı hissedilir. Evet ruh ilâhî bir cevherdir. Geldiği aslî vatana, Bezm-i Elest'e yani Allah'a yönelmek ister. Bu sebeple ruhun hasreti vuslattır diyoruz. Ruh, Allah'ın takdiriyle bir imtihan sırrı gereği olarak bedenle buluşunca iş giriftleşti. Hikmet-i ilâhî, ruhun iki cihetli tezahürleriyle ortaya çıktı. Ruhun dünyaya, maddeye yani bu mülk ve şehadet alemine bakan cihetine "nefs" dendi. Nefis, bir anlamda "ruh" demek ise de ahlâk ilmi olan tasavvufun literatüründe insanın menfî cihetini ifade etmektedir. Nefis bu anlamda ruhun karanlık yüzü gibidir.
Bu anlamda nefis olanca şiddetiyle yanlışa, kötülüğe sevkeder. Ruhun bu yönünü mücahede ve riyazetle ıslah etmek mecburiyeti vardır. Nefis terbiye edildikçe şer yönü ıslah olacak ve Hakk'a itaat eder bir hale gelecektir. Nefsin bu haline "Sultanî Ruh" ya da sadece "ruh" denmektedir. Ruh bu anlamda Hakk'a kutsal hasreti olan bir cevher, yani aslını arayan bir nefha-i ilâhîdir.
Demek ruhun aslına rücû edebilmesi, böylece mutmain olabilmesi için nefsin terbiye edilmesi bir zarurettir. Ta ki insan benliği (enesi) erisin, başka bir ifade ile nefis "fena" halini yaşasın.
Ene'yi kırmak için "fena" halini yaşamak yahut Hak varlığında nefsi feda etmek (kontrol altına almak) kademe kademe gerçekleşir. Bu bir yolculuktur. Bu yolculuk gönül ile Hakk'a yapılır ki bu sebeple buna "Gönül Yolculuğu" ya da "Hak Yolculuğu" adı verilir. "Yolcu" tabiri gönlün hareketli olmasından ve Yüce Yaratan'a yönelmesindendir. Ruhun merkezi kalp, ilâhî tecellinin mekanıdır. Zaten gönül tabiri ile de anlatılmak istenen kalptir. Kalpte barınan ise ilâhî cevherdir ki, Bezm-i Elest'te söz konusu olan ve devamlı Allah'ı arayan Rabbanî Benlik'tir. İşte Mevlâna'nın aşkı ve arayış nüktesi ile İslâm'ın buluştuğu en köklü nokta burasıdır. O bakımdan Mevlâna'yı ve onun yüce duyuşunu kavramak için;
- Bezm-i Elest'teki mânâ ve nükteyi,
- İlâhî nefhanın sebeb-i hikmetini,
- Ruhun mânâsındaki ulviyeti ve çözülemeyen sırrını,
- Hayatın bir imtihan olduğunu ve bu imtihanın temelinde, ruhun, "aslî vatan" tabir edilen Allah'a yönelmesi ve O'na seyr ü sülûk etmesinin yattığını,
- Nefis-Ruh çatışmasının esrarını, dolayısıyla insanın çift yönlülüğünü,yani insanı melek ve hayvandan ayıran 'insanlık' vasıflarını bilmek icabetmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden