Devlet Tiyatroları'nın iyi prodüksiyonlara imza atmaya hazır olduğunu anlatan Lemi Bilgin, bunun için öncelikle kurumda bir rahatlamanın sağlanması gerektiğine dikkati çekti. Bilgin, "Şu anda kurumun en fazla ihtiyacı olan şey, sanıyorum ki, huzur içinde ve güvenle insanların bu küçük ve çapsız kavgalardan sanatsal kaygılara yönelmesi ve enerjilerini oraya yönlendirmesi" dedi.
Bütün Devlet Tiyatrosu çalışanlarının küçük ve çapsız kavgalardan sıyrılması gerektiğini vurgulayan Bilgin, "Devlet Tiyatrosu'nun şu anda en çok ihtiyacı olan şey bu. Arkadaşlarım da eminim ki, bu düşünceyle görev yapmak için hazırlar. Biz sanatsal yapıtlarla gündemde yer almak zorundayız" diye konuştu.
YERLİ OYUNLAR A?IRLIKTA
Devlet Tiyatrolarının, 12 bölgede 30 sahnede perdelerini açacağını hatırlatan Lemi Bilgin, "Bir tiyatro düşünün ki, 30 oyunu aynı anda açıyor ve yılda 100 ayrı prodüksiyon yapıyor. Bu belki de dünyada eşi olmayan büyüklükte bir tiyatro" görüşünü dile getirdi.
Birinci turda 37 eserle seyirci karşısına çıkacaklarını kaydeden Bilgin, bu oyunların yüzde 68'inin yerli, yüzde 32'sinin çeviri eser olduğunu söyledi. Bilgin, bu sezonda da yerli oyunlara ağırlık verdiklerine işaret ederek, "Bizim yerli yazarlarımızın iyi oyunlarına ihtiyacımız var; hem kendi tiyatromuz, hem de yurtdışında kendi tiyatromuzu tanıtmak için" dedi.
Geçen yıl Devlet Tiyatroları'nın yüzde 30 oranında seyirci kaybına uğradığına dikkati çeken Bilgin, bunun için hiçbir mazeretin kabul edilemeyeceğini vurguladı. Bilgin, şunları kaydetti:
"Hiçbir tiyatro, seyirci kaybını göze alamaz. Yani "kriz vardı, seyirci sayısı düştü" diyemeyiz. Tiyatro, hangi şartlarda, hangi ortamda olursa olsun dolu olmalı. Hiçbir şekilde bir tiyatronun seyirci sayısının düşmesinin mazereti olamaz, kendinden başka. Onun için dünyanın, hatta ülkenin şartları ne olursa olsun bu seneki kayıp da bir mazeret kaldırmaz."
Tiyatronun, sinemadan, televizyondan, dizilerden öte bir çekiciliği olduğunu, tiyatronun iyi yapıldığı sürece bu çekiciliğin süreceğini, onu hiçbir dış etkinin zedeleyemeyeceğini anlatan Bilgin, şöyle devam etti: "Bu çekiciliği kaybedersek, işte o zaman seyirci düşüşleri olur. Bu çekicilik kaldığı sürece hangi şart ve durumda olursa olsun mutlaka seyirci tiyatroya gelir. Bunun bir tek yolu vardır. Nitelikli, seyircinin sevebileceği, gelmek için çaba göstereceği, kuyruklara gireceği, geldiği zaman da 'iyi ki gelmişim' diyebileceği, hatta yakınlarına önereceği ve sonra tekrar tiyatroya gitme isteğiyle ayrılacağı oyunlarla karşılaşmasıdır."
YENİDEN YAPILANMA
KAÇINILMAZ ŞART
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Bilgin, Devlet Tiyatrosu'nun önünün açılabilmesi için işleyişte bir yeniden yapılanmanın kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Köklü değişiklikleri hayata geçirmenin zor, ancak şart olduğuna işaret eden Bilgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Devlet Tiyatroları'nın, çok tartışılan sanatçı-memur kavramından tamamen uzaklaşması gerektiğini düşünüyorum. Ben sanatçıları bir memur gibi çalıştıramayacağımız düşüncesinden hareket ediyorum. Onların da bir memur gibi çalışamayacakları bilincinde olmasını istiyorum.
Yani eğer bir 'yaratı' başlıyorsa bunun karşılığını hem onlar ödeyecekler, hem biz ödeyeceğiz. Örneğin proje başına sözleşme yapmak gibi. Bu çok temel ve zorunlu bir değişiklik. Aksi takdirde bu sistem içindekilerin arzulu, istekli ve verimli çalışması çok zor, hele de bu kadar büyümüşken. Bunun için yasal bir değişiklik şart. Eğer bu devam ederse, kurumun başındaki kişi olarak ileriyi pek berrak ve net göremiyorum."
ÇALIŞANLA ÇALIŞMAYAN AYRILMALI
Söz konusu yeniden yapılanma içinde "çalışanla çalışmayanın farkı"nın ortaya çıkacağını belirten Lemi Bilgin, şöyle devam etti:
"Tabii ki herkes, elde etmiş olduğu hakları mutlaka korumalı, ama çalışanla çalışmayanın, çok çalışanla hiç çalışmayanın, başrol oynayanla küçük rol oynayanın, bir sezonda 4 oyun oynayanla, hiç oyun oynamayanın, bir oyunun yükünü tamamen çekenle, az çekenin bir farklılığı olması gerekiyor. Bu farklılığı yaratmadığımız zaman, yarışın, kendini geliştirmenin, daha iyi bir şey yapabilmek için kendini hazırlamanın da önünü kapatıyoruz, işte o zaman asıl memurluk ortaya çıkıyor. Bugün olduğu gibi 'iş yapsam da yapmasam da bir kazancım ya da kaybım yoktur' düşüncesi olduğu zaman verimin artması düşünülemez."
Lemi Bilgin, bunun "sanatçının hem kendisiyle hem mesleğiyle rekabeti" sonucunu doğuracağını kaydederek, "Eğer sanatçı kendisiyle ve mesleğiyle rekabet etmezse gelişme sağlayamazsınız. Gelişme sağlanmayan bir yerden de iyi sonuç alamazsınız" diye konuştu.
Bilgin, söz konusu yapılanmada, ücret dengesinin de hem sanatçı hem de kurum lehine oluşturulabileceği bir sistem bulunabileceğini, bunun üzerinde çalışılması gerektiğini kaydetti.
Devlet Tiyatroları'nda böyle bir değişimin gerekliliğini, sanatçıların da, çalışanların da kabul ettiğini anlatan Bilgin, Devlet Tiyatroları'nın 52 yıl önce çıkan yasasının, günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini savundu.