logo
28 MART 2024

Üç büyük fitne

25.03.2004 00:00:00
Birçok İslam tarihçisi çağlar boyunca Müslüman coğrafyasında temelde üç büyük fitnenin varlık gösterdiğini beyan eder. Dış kaynaklı oluşan bu fitnelerden ilki Moğol istilasıdır.

Orta Asya'da göçebe kabileler halinde yaşayan Moğollar, Cengiz Han'ın önderliğinde, ufak tefek yağma hareketlerini dünyanın fethini hedefleyen iddialı bir projeye dönüştürmeyi başarmışlardır. (P. M. Holt-Haçlılar Çağı-Tarih Vakfı Yurt Yay. s. 89)

Aslında tam anlamıyla "istila" olarak tanımlanabilen bu yayılmacı siyasetle İç Asya, Türkistan, Horasan, Afganistan, İran, Irak, Azerbaycan, Doğu Anadolu ve Suriye yerle bir edilmiştir. Yapılan tahribat çeşitli kaynaklarda tasvir edilmiş, felaketin içeriği hakkında Moğolların mahiyetindeki alimler dahi aynı görüşü benimsemişlerdir.

Nitekim çağdaş Moğol tarihçisi Cuveyni istilanın boyutlarını aktardıktan sonra şehir ve köylerin birkaç defa yağma, tahrip ve katliamla karşı karşıya kaldığını anlatır. Akabinde bu bölgelerin kıyamete kadar nesilleri çoğalsa da eski nüfuslarının onda birine bile çıkamayacaklarını açıklar. Moğol istilasına şahit olan meşhur tarihçi İbn ul-Esir ise; "Dünyaya yaratıldığından beri böyle bir felaket ve musibet gelmemiş, tarih benzerini görmemiştir" der. (Prof. Dr. Osman Turan-Selçuklular Tarihi ve Türk- İslam Medeniyeti-Boğaziçi Yay., s. 483)

Haşhaşilerin ünlü Alamut kalesini ele geçirip İsmailileri temizlemek suretiyle İslam Dünyasını bu cinayet teşkilatından kurtaran, Tebriz'i büyük bir medeniyet merkezi yapan, Sultaniye ve Tahran'da büyük imar hareketini gerçekleştiren Moğolların (Prof. Dr. Osman Turan-age., s. 482) bütün bunlara rağmen tarihteki imajlarını düzeltmek pek mümkün olmamaktadır. Mesela, Halep kuşatmasında Haçlılarla işbirliğine gitmekten çekinmemişler, Hıristiyanlarla ittifak yaparak, onlardan takviye kuvvet sağlamışlardır. Bir başka örnekte ise; Hülagü'nün Şam'ı almasından sonra kendilerine özel koruma sağlamasını sevinçle karşılayan yerli Hıristiyanlar Ramazan ayında alenen şarap içip sokaklarda törenle haç dolaştırırlarken Müslümanları durdurup selamlamaya zorlamışlardır. (P. M. Holt-age. s. 90)

Aynı Hülagü Bağdat'ı alarak oradaki 36 kütüphaneyi yıkacak ve el yazma eserleri nehre atacak, Dicle günlerce siyah mürekkep akacaktır.

Moğollar kendi zamanlarında Nasıruddin Tusi (1201-1274) gibi bir bilgini himaye etmelerine, rasathaneler kurmalarına rağmen ufak sultanlıklar istila sonrasında tarumar olmuş, bir sürü göçler başlamış ve göçlerin ötesinde İslam Dünyasında ilmin zinde tutulmasını temin eden hamiyetkar hükümdarlar ortadan kalkmıştır. (Bilgi, Bilim ve İslam-İSAV, s. 60)

Diğer bir fitneyse artık hiç birimizin yabancısı olmadığı Haçlı Seferleridir. Batı Hıristiyanlarına Doğu'daki din kardeşlerini Türklerin baskı ve zulmünden (?) kurtaracak bir savaşa katılmanın inançları açısından çok şerefli bir görev olduğunu söyleyen Papa 2. Urbanus (Diyanet İslam Ans.-İlgili Makale, s. 526 9) ile başlayan bu süreç yaklaşık olarak iki asır sürmüştür. Aslında Haçlı Seferlerinin oluşum tarihi 28 Ekim 1095'tir ama bitişinin sekizinci Haçlı Seferi olduğunu söylemek pek kolay değildir. (Nitekim 11 Eylül olaylarının akabinde ABD Başkanının Haçlı seferleriyle ilgili sözlerini hatırlarsak düne ait gibi gözüken pek çok tarihsel olgunun bugünü nasıl etkilediğini daha iyi anlarız. Benzer sözleri daha sonra İtalyan Başbakanı Berlusconi de söylemiştir.)

Hıristiyanlar açısından Bizans İmparatorlarının 7. yüzyılda Müslüman halifelerine kaptırdığı kutsal toprakları geri almak, temel amaçlarını oluşturmaktadır. Gayelerini gerçekleştirmek için gereksinim duydukları özgüveni Endülüs'te uygulamaya koydukları Reconquista (yeniden fetih) hareketiyle sağlayacaklardır. Aslında Haçlı Seferleri; İspanya'daki Müslümanları Avrupa'dan çıkarma çabalarının bir uzantısı olarak görülebilir. (Bernard Lewis-Çatışan Kültürler-T. T. V. Yurt Yay., s. 12)

İlk on yedi ay içerisinde Trablusşam, Beyrut ve Sayda ele geçirilmiş, tahrip edilmiş, halkları katledilmiş veya sürülmüş, emirleri, kadıları öldürülmüş, camileri saldırıya uğramıştır. En az Endülüs'tekiler kadar küstah olan Frenkler, Halep Ulu Camii'nin minaresi üzerine devasa bir haç koymuşlardır. (Amin Maalouf-Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri-Telos Yay., s. 99) Anadolu, Suriye, Filistin Haçlı istilasına maruz kalmış, İslam dünyasının kalbine Urfa-Trablus-Kudüs kontlukları kurularak yerleşik düzene geçilmiştir.

Tarihte zihinlerden kuşaklar boyu silinmeyecek olan Kudüs' ün işgali sırasında gösterilen vahşet kaynaklarda şöyle aktarılır;

"Haçlılar şehre girerken Müslüman halkın bir kısmı Kubbetü's-Sahra'ya ve Mescid-i Aksa'ya sığınmaya çalıştı. Bir kısmı da şehrin güney mahallelerine doğru kaçtı. Fakat, sonuçta şehirde bulunan bütün Müslümanlar öldürüldü. Kubbetu's-Sahra yağmalandı, Mescid-i Aksa'ya sığınanlar kılıçtan geçirildi. Tarihçi Raimundus zaptın ertesi sabahı Harem-i Şerif mahallesine giderken her tarafı kaplayan cesetlerin arasında ve dizlerine kadar çıkan kar birikintilerinin içinden geçmek zorunda olduğunu söyler." (Diyanet İslam Ans.- a.g.m.)

Kendi beyanatlarıyla; yalnızca öldürülmüş Türk ve Müslümanları değil, köpekleri de yemekten iğrenmeyen böyle bir topluluk (Amin Maalouf-age., s. 64) için sağlıklı tespitlerde bulunmak oldukça güçtür.

Yine İbn'ül-Esir; "Doğudan Moğolların, Batıdan Haçlıların saldırısına uğrayan Müslümanlar hiç böylesine kritik bir konumda olmamışlardı" diyerek mevcut durumu ortaya koymuştur.

İslam dünyasında zuhur eden üçüncü büyük fitneyse Antik Yunan felsefesinin doğuya aktarılmasıdır. Bu çalışma kapsamlı olarak ilk defa Abbasi halifesi Me'mun zamanında yürütülmüştür. Çok tanrılı ve nübüvvetten mahrum Antik Yunan metafiziği İslam dünyasının Abbasi saraylarında alıcı bulmuştur. Özellikle Aristo ve Eflatun'un eserleriyle başlatılan tercüme süresi sonunda Müslümanlar arasında farklı bir "alım" tipi varlık göstermiştir. Nitekim vahiyden bağımsız düşünce üreten bu zümre sayesinde inanca ait birçok konu ve kavram tartışmaya açılmıştır. Tarih kitaplarına "Mihne yılları" diye geçecek olan bu dönemde Ehl-i Sünnet alimleri eza ve cefaya muhatap olmuşlardır.

İlginçtir ki; aynı zaman dilimi bilimsel bilginin ve teknolojik gelişmelerin oluştuğu bir devirdir. Fakat Yunan metafiziğinden alınan ilhamla dinsel bilginin karşısına felsefi bilgi çıkarılmış ve bu iki ayrı bilgi türü hakikate ulaşmada eşit statüde kabul edilmiştir.

Yunan felsefesinin İslam alemine aktarılması Moğol istilasına ve Haçlı Seferlerine kıyasla daha farklı bir konuma sahiptir. Çünkü yukarıda açıklanan ilk iki unsurda düşman askeriyle, silahıyla fiziksel bir varlık gösterirken hedefi Müslüman coğrafyasıdır. Grek metafiziğinin doğuya intikalinde ise fiziksel varlık sahibi bir düşman tasavvuru söz konusu değildir. Ve bu defa odaklanan obje; Darül İslam' ın toprakları değil, zihinleridir. Onun için felsefe hareketinin meydana getirdiği "akıl anarşisi" nin boyutlarını hesaplamak olanak dışıdır.

Mehmet MARUF

e-mail: mmaruf@mynet.com.tr
Altınok'u aklayıp Yavaş'ı suçlamaya kalan yandaşa belgeli kapak
'Siz merak etmiyor musunuz?'
Soykırım 174 gündür sürüyor
Can kaybı 32 bin 552'ye yükseldi
Özgür Özel'den kurultay itirafı
'1 Nisan’dan sonraki sürece taliptik'
'Vatandaş' BTP'de karar kıldı
Darende'de bu gerçek oldu...
Yargıtay'da bilek güreşi sürüyor
9. turda da başkan seçilemedi
BDDK savcılığa yazı gönderdi
Seçil Erzan'ın telefonu incelenecek
Sevgi evinde şüpheli ölüm
Bebek yatağında ölü bulundu
'Rusya sadece Ruslarındır' akımına Putin'den tepki
'Ülkede 190 etnik grup var'
Saray'dan Mehmet Şimşek açıklaması
'İtibar etmeyiniz'
Terör saldırısında ölü sayısı arttı
Hayatını kaybedenler 143'e yükseldi
Bağımsız aday olan eski CHP'li başkana seslendi
'Son kez uyarıyorum!'
Kılıçdaroğlu sonunda patladı
'Bilal'e anlatır gibi son kez anlatıyorum'
"Ligden çekilmek için sponsorlarımızla görüştük"
Koç: Bize ceza verirlerse vebalini öderler
Bahçeli'den yerel seçim öncesi mesaj
'Riskli ve tehlikelerle dolu'
Erdoğan'a 'beka sorunu' göndermesi
'Perdelik kumaştan kefen giyen 7 zibidi'
Altınok'u aklayıp Yavaş'ı suçlamaya kalan yandaşa belgeli kapak
'Siz merak etmiyor musunuz?'
Soykırım 174 gündür sürüyor
Can kaybı 32 bin 552'ye yükseldi
Özgür Özel'den kurultay itirafı
'1 Nisan’dan sonraki sürece taliptik'
'Vatandaş' BTP'de karar kıldı
Darende'de bu gerçek oldu...
Yargıtay'da bilek güreşi sürüyor
9. turda da başkan seçilemedi
BDDK savcılığa yazı gönderdi
Seçil Erzan'ın telefonu incelenecek
Sevgi evinde şüpheli ölüm
Bebek yatağında ölü bulundu
'Rusya sadece Ruslarındır' akımına Putin'den tepki
'Ülkede 190 etnik grup var'
Saray'dan Mehmet Şimşek açıklaması
'İtibar etmeyiniz'
Terör saldırısında ölü sayısı arttı
Hayatını kaybedenler 143'e yükseldi
Bağımsız aday olan eski CHP'li başkana seslendi
'Son kez uyarıyorum!'
Kılıçdaroğlu sonunda patladı
'Bilal'e anlatır gibi son kez anlatıyorum'
"Ligden çekilmek için sponsorlarımızla görüştük"
Koç: Bize ceza verirlerse vebalini öderler
Bahçeli'den yerel seçim öncesi mesaj
'Riskli ve tehlikelerle dolu'
Erdoğan'a 'beka sorunu' göndermesi
'Perdelik kumaştan kefen giyen 7 zibidi'

Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılan başkanlık seçimlerinin dokuzuncu turunda da iki aday salt çoğunluğu sağlayamadı.
28.03.2024 11:15:00
İhlas Haber Ajansı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı
24 Mart 2020'de Yargıtay Başkanlığı görevine seçilen Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresi pazar günü itibarıyla dolmuştu.

Yüksek Mahkeme'nin 4 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanını belirlemek için Yargıtay'da sandık kuruldu ve pazartesi saat 08.00 itibarıyla Yargıtay üyeleri sandık başına gitti.

Seçimin ilk 8 turunda hiçbir aday, 348 Yargıtay üyesinin salt çoğunluğu olan en az 175 oyu alamadı.

Bugün gerçekleştirilen dokuzuncu tur da sonuçlandı.

Dokuzuncu turda adaylardan Mehmet Akarca 119, Ömer Kerkez ise 138 oy aldı.

Oylamada 11 oy boş, 68 oy ise geçersiz sayıldı. İki aday da salt çoğunluğu bu turda da sağlayamadı.

Oylama onuncu tur ile devam edecek.

Akkuyu'da büyük eylem

Türkiye'nin ilk nükleer güç santrali olan, Rosatom Enerji Şirketi tarafından Mersin'in Gülnar ilçesindeki Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nde taşeron firmanın çalışanları, maaş alamadıklarını belirterek bazı bölümlerde iş bıraktı
28.03.2024 10:11:00 / Güncelleme: 28.03.2024 10:15:27
İhlas Haber Ajansı
Akkuyu'da büyük eylem
Akkuyu'da büyük eylem
Türkiye'nin ilk nükleer güç santrali olan, Rosatom Enerji Şirketi tarafından Mersin'in Gülnar ilçesindeki Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nde taşeron firmanın çalışanları, maaş alamadıklarını belirterek bazı bölümlerde iş bıraktı.

Mersin'de yapımı devam eden Akkuyu NGS inşaatında çalışan işçiler, taşeron firmanın maaş ödemediğini ileri sürerek eyleme başladı. Dün yüzlerce işçinin iş bırakmasıyla başlayan eylem nedeniyle bölgede güvenlik tedbirleri de arttırıldı. Maaşlarının yatmadığını belirten işçilerin bugün de iş bırakma eylemlerine devam ettiği öğrenildi.

Daha önce de birçok kez Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ndeki taşeron firmanın işçileri maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle eylemler yapmıştı.

BDDK, Seçil Erzan'ın telefonundaki yazışma ve tape kayıtlarını inceleyecek

İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden yargılama dosyasına, BDDK tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen cevap yazısı eklendi.
28.03.2024 09:46:00 / Güncelleme: 28.03.2024 09:55:06
Anadolu Ajansı
BDDK, Seçil Erzan'ın telefonundaki yazışma ve tape kayıtlarını inceleyecek
BDDK, Seçil Erzan'ın telefonundaki yazışma ve tape kayıtlarını inceleyecek

Kamuoyunda "yüksek karlı gizli fon" adıyla bilinen 2'si tutuklu 7 sanığın yargılandığı dolandırıcılık davasında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunca (BDDK) savcılığa gönderilen yazıda, ortaya çıkan deliller doğrultusunda sanık Seçil Erzan'ın telefon kayıtlarında yeni bir inceleme yapılması gerektiği bildirildi.

İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden yargılama dosyasına, BDDK tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen cevap yazısı eklendi.

Yazıda, dava aşamasında ortaya çıkan bilgi ve belgeler ile müştekilerin iddia ettikleri suçlamalar kapsamında yeni bir inceleme yapılmasının gerekli olduğu kaydedildi.

Seçil Erzan'ın telefonu incelenecek

BDDK'nın, "Seçil Erzan'ın WhatsApp üzerinden, başta banka görevlileriyle yaptığı yazışmalarının ve varsa telefon tape kayıtlarının kurumumuzca yürütülen inceleme açısından oldukça kritik önem taşıyabileceği değerlendirilmiştir." ifadelerini kullandığı yazıda, Erzan'ın yazışma dökümünün kurumun görevlendirdiği ilgili kişilere gönderilmesi talep edildi.

İddianameden

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, sanık Seçil Erzan'ın, bir bankanın Levent'teki şubesinde müdür olarak çalıştığı ve müşteki Bülent Çeviker'den kişisel güven ilişkisine dayalı 2 milyon dolar alarak yüksek kar vaadiyle yeniden kendisine iade edeceğini bildirdiği kaydediliyor.

İddianamede, müşteki Çeviker'e para karşılığında yazılı evrak verildiği ancak daha sonra Çeviker'in Erzan'a ulaşamadığı, durumu bankaya bildirdiği, banka tarafından araştırma yapıldığı, Erzan hakkında suç duyurusunda bulunulduğu anlatılıyor.

Sanık Erzan'ın bu yöntemle futbolcular, iş insanları ve çeşitli meslek gruplarından müştekilere, yüksek kar getirisi olan güvenilir bir fon bulunduğunu, kamuoyunda tanınan Fatih Terim ve Hakan Ateş gibi isimlerin bu fona dahil olduğunu söyleyerek, müştekileri bu fona para yatırmaya ikna ettiği anlatılan iddianamede, gerçekte ise böyle bir fonun hiç olmadığının tespit edildiği belirtiliyor.

İddianamede, Erzan'ın, müştekilerin verdiği paralara ilişkin sahte belgeler oluşturup, bu belgelere bankanın kaşesini ve ıslak imzasını atıp müştekilere teslim ettiği ve dolandırıcılık kastıyla hareket ettiği kaydediliyor.

Seçil Erzan'ın 252 yıla kadar hapsi isteniyor

Sanık Erzan'ın "özel belgede sahtecilik" ve "tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında nitelikli dolandırıcılık" suçlarından 69 yıldan 226 yıla kadar hapsi istenen ana iddianamenin ardından hazırlanan yeni iddianameyle Erzan hakkında istenen hapis cezası da yükseldi.

Erzan'ın, 77 yıldan 252 yıla kadar hapsinin talep edildiği iddianamede, sanıklar Ali Yörük, Kerem Can, Hüseyin Eligül, Nazlı Can, Atilla Yörük ve Asiye Öztürk'ün ise aynı suçlardan 3 yıl ile 85 yıl arasında hapisle cezalandırılması isteniyor. 

İsmailağa Cemaati'nden aforoz edilen Cübbeli Ahmet'ten 'FETÖ' savunması

Kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, İsmailağa Cemaatinin resmi sayfasından kendisi hakkında yapılan paylaşımlara dair açıklama yaptı.
28.03.2024 09:32:00 / Güncelleme: 28.03.2024 09:37:53
Haber Merkezi
İsmailağa Cemaati'nden aforoz edilen Cübbeli Ahmet'ten 'FETÖ' savunması
İsmailağa Cemaati'nden aforoz edilen Cübbeli Ahmet'ten 'FETÖ' savunması
İsmailağa Cemaatinin kendileriyle hiçbir bağı kalmadığını söylediği ve cemaatlerini dağıtmakla suçladığı Ahmet Mahmut Ünlü'den (Cübbeli Ahmet Hoca) açıklama geldi.

Ünlü, cemaatin istişare heyeti imzasıyla yayınlanan açıklamanın baştan aşağıya yalanlarla dolu olduğunu bunun kaynaklarını da haftaya paylaşacağını duyurdu.


'SEYFETTİN İNANÇ'I ÇÖZMEDEN İSMAİLAĞA ANLAŞILMAZ'

Kendisine yakın olan Lalegül TV'de konuşan Ahmet Hoca, istişare heyeti olarak kendileri adlandırılan heyetin kimse tarafından bilinmediğini ifade etti. İstişare heyetinde bulunan çoğu ismin cemaatin başı olan Mahmud Efendi tarafından hiçbir zaman vekil olarak tayin edilmediği iddia etti.

Ünlü özellikle Seyfettin İnanç'a dikkat çekti:

İsmailağa'nın bütün maddi işlerini, para işlerini toplayan kotaran Seyfettin İnanç'tır. Bu Seyfettin İnanç bizim işte talebelerimizdendir. Tefsirde senelerce bizimle bulunmuştur. Dolayısıyla tarikat vekilliği yoktur. Yani şimdi öyle bir durum ki vekilliği olmayan adamlar bunlar. Ama projeleri getiren bunlar, bütün olayları heyete arz eden, şu anda beni güya ihraç etmişler, aforoz etmişler. Bunun da işte alt şeyini birlikte hazırladıkları adam Seyfettin İnanç'tır. Şimdi Seyfettin İnanç meselesi önemlidir. Çünkü yakın zamanda medyada İsmail Ağa'dan FETÖ çıktı diye haberler birçok kanalda yer almıştır. Ekranda görüyorsunuz. Burada ortada oturan Seyfettin İnanç'tır. Buradaki resmin ortası işte bu heyetinde ortasını İsmail'e de ortasını her şeyin ortasını anlamak istiyorsanız o ortadaki arkadaş bu arkadaşın kardeşi Mehmet Bahadır İnanç. Bu kişi FETÖ firarisidir. Şu anda FETÖ'den aranmaktadır. Dolayısıyla bizim FETÖ ile ne irtibatımız var diyenin bütün camianın para işleri, finans işleri, bütün getir götür işleri, heyetin karar işleri, azir işleri, nasip işleri, ikram işleri hepsi Seyfettin'in inancı üzerinden geçer. İsmailağa'yı anlamak isteyen Seyfettin'i çözmeden anlayamaz.

FETÖ 2000'LERDEN BERİ SIZMAYA ÇALIŞIYOR

Ünlü, FETÖ'nün 2000'lerin başından itibaren İsmailağa Cemaatine sızmaya çalıştığını ve 2006 sonrasında bu çalışmalara hız verdiğini iddia etti. Kendisine yapılanın da bu çerçevede yapıldığını öne sürdü.

Cübbeli Ahmet Hoca kendisini direkt cemaatin bir önceki lideri olan Mahmud Ustaosmanoğlu'na bağlı olduğunu şu an cemaatin başında olan Hasan Efendi'nin de aynı durumda olduğunu ve bu sebeple kendisini cemaatten atmaya bir yetkisinin olmadığını vurguladı. Buna ek olarak Ünlü, cemaatten bazı kişilerin FETÖ'cü Emre Uslu ile aynı dili kullandığı ve kendisi için "gebermesini" istediklerini ifade etti.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.