Amasya'da dorukta
19 Mayıs 1919 ile başlayan işgal ve istila faaliyetleri tüm Türk halkının moralini bozmuştu. Ümitlerini kırmıştı; ancak, 12-22 Haziran tarihleri arasında Amasya'da yaşanan Milli Coşkuyla yeni bir dönüm noktasına girilmişti. Amasya'ya ulaşan "Kuva-yı Milliye Kadrosu" buradaki inanç ve çalışma ile ümitleri yeşertmiş, Buradan tetiklenen birlik ruhu, 22 Haziran'da Milli Mücadelenin ilk yazılı beyannamesinin yayınlanmasıyla taçlanmıştır.
Milli Mücadele'nin
bel kemiği
Mustafa Kemal ve beraberindeki Milli Mücadele kahramanlarını Amasyalar muhabbetle kucaklamıştır. Samsun ve Havza'daki tereddüt dolu hava, Amasya'da yumuşamıştır. Daha sonra Türk tarihinin belki de bel kemiğini meydana getirecek olan Amasya Tamimi'nin yayınlanmasına giden yol buradan açılmıştır. Milli Mücadelenin esas çalışma masası Amasya üzerinde kurularak, Türk milletinin geleceğinin garantisine atılan imza olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa ve yanında mesai arkadaşları 12 Haziran Perşembe günü Amasya'ya yaklaşırken şehir içinde de karşılama heyetinin önderliğinde mektep talebelerinin, Muallimlerinin, din adamlarının, askeri birliklerin, kalabalık ahali, şehrin ileri gelenleri, tüccarı, çiftçisi, fabrikatörü ile Amasya'nın Culüs Tepesi mevkiinde toplanmaya başladılar.
Amasya milletin emrinde
İkindi sonrası, Mustafa Kemal Paşa yanında bir grup çalışma arkadaş kafilesinin yer aldığı otomobil ile Amasya'ya giriş yaptı. Karşılama heyetinde yer alan kalabalık bütün dikkatini "büyük misafir"e verilmişti. Üniformaları Amasya'nın tozlu yollarında renk değiştirmişti. Mustafa Kemal, üstü açık Benz marka otomobilinden indi, kalabalığın tam karşısında yorgun ama gür sesiyle; "Merhaba Amasyalılar!" dedi. Kalabalık ahalinin önünde bir sıra oluşturan Amasya ileri gelenleri arasında Müftü Hacı Hafız Tevfik Efendi; "Paşam...Bütün Amasya emrinizdedir...Gazânız mübarek olsun..." diyerek gürledi. Elini bütün muhabbetiyle Mustafa Kemal Paşa'ya doğru uzattı. Uzanan eli Mustafa Kemal Paşa büyük bir saygıyla öpüp muhabbetle kucakladı.
Vatanı kurtarma yemini
Müftü Efendi, Anafartalar Kumandanı olarak tanınan Paşa'ya: "Çanakkale'den sonra Şimdi de vatanı ikinci defa kurtarmayı ahdettiniz, her ânı endişeler içindeki yurda halâsı (kurtuluşu) nâsip kılacak himmete giriştiniz. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz, himmetiniz payidar olsun" dedi. Daha sonra da yanındakileri teker teker tanıttı. Bunların bir kısmı dini müesseselerde görev almış şahsiyetlerdi. Diğerleri de beldenin sözü dinlenen kimseleriydiler. Aralarında resmi görevli memurlar yer almıştı.
Mustafa Kemal Paşa, Amasya'da millî emeller uğrunda milletle beraber sonuna kadar mücadele edeceğine mukaddesatı adına söz vermiştir. Böylece Mustafa Kemal Paşa, Havza ve bilhassa Amasya Tamimi ile millî mücadelenin liderliğine emri vaki olarak üstlenmiştir. Amasya Tamimi'nde ise özetle şunlar yer alıyordu:
* Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklâli tehlikededir.
* Hükümet görevini yerine getirememekte bu durum milletimizi yok saymaktadır
* Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
* Her türlü baskıdan uzak millî bir heyete ihtiyaç vardır.
* Askerî ve idarî teşkilâtlanma devam edecektir.
* Amasya Tamimi incelendiğinde; Millî mücadele konusunda şahsî ve bölgelere yönelik çabalar bir merkezde birleştirilmiştir. Milletin istiklâli ve vatanın bütünlüğü konusunda birlik olunmuştur. Bir bakıma askerî mülkî ve mahallî temsilciler arasında bir"mukaddes ittifak" yapılmıştır.
* Amasya Tamimi, Mustafa Kemal Paşa'nın daha İstanbul'da iken arkadaşlarıyla yaptığı gizli toplantılarda görüş birliğine varmış olduğu hususların yazılı olarak ilân edilmesidir.
* Amasya Tamimi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulması, bu devletin millî karakterli ve demokrat olması fikrinin ortaya konmasıdır.
* Tamim'de "millîlik", "bağımsızlık", ve "egemenlik" kavramları, özellikle de "millet, millî irade, millî vicdan, milliyet ve milliyetçilik" kavramları ısrarla vurgulanmıştır. Haksız işgal ve katliamları karşı millî isyan bildirisidir. Yine bu Tamim ile hakimiyetin kayıtsız şartsız Türk Milleti'ne ait olduğu ilân edilmiştir. Ayrıca bu Tamim Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu yolunda atılmış ilk ve önemli bir adımdır. Çünkü vatan ve milletin içinde bulunduğu ağır şartların yazılı olarak ilân edilmesi milleti top yekün savunma yani "ya istiklâl ya ölüm" sloganında birleştirmiştir.