"Dedemi bırak, babamı bırak, kendim 95 senedir burayı kumanda ediyorum. 1936'dan beri de emlak vergisi ödüyorum. Bu nasıl iştir anlamadık?" sözleri 108 yaşında olduğunu belirten Geyikli sakinlerinden Hacı Osman Öztürk' ait. Hacı Osman Öztürk amca bu sözleri bizzat kendisinin 95 senedir yaylacılılk yaptığı, babası, dedesi de işin içine katıldığında yapılan yaylacılığın 195, 295 yıllara çıktığı Sisdağı'nda son zamanlarda gündeme getirilen bir uygulamadan dolayı söylüyor. Bu uygulama, önce, Devletin, Çevre ve Orman Bakanlığı kanalıyla Sisdağı yaylası sakinlerinin arazilerinin kendine ait olduğunu hatırlaması (!), çevirgelerini yıkması, mevcut her eve 600 m2 vermesi, çitleri bu alana çekmesi şeklinde kendini gösterirken, şimdilerde, 2005 Temmuz ve Ağustos'unda, bir adım daha atarak, 600 m2 yer vermekten vazgeçtiği gibi kimisinin yaşı yüzyıllara, kimisinin yarım, kimisinin çeyrek asırlara varan evlerin kaçak olduğu, terk edilmesi gerektiği hükmüne kadar uzanıyordu.3091 Sayılı Kanun gereği tahkikatBu çerçevede, 3091 Sayılı Kanun ( 04.12.1984 tarihli,Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun) gereğince, "Sisdağı'nda meraya haksız tecavüz ve müdahalede bulunan" olarak nitelenen tam 264 kişi hakkında, 28.07.2005 Perşembe günü tahkikat yapılıyor, haneleri başında bulunanlardan veya yakınlarından "mütecaviz" sıfatıyla yazılı ifadeleri alınıyor, çoğu ifade de "Sisdağı'nda, atamdan, dedemden, babamdan, kocamdan kalma bir evim ve takriben 500-600 m2 çevirgem var", veya "Sisdağı'nda bir evim ve biraz çevirgem var. Ev ve yerler bana atamdan, dedemden kaldı", ya da "Sisdağı yaylasında bir evim var. Çevirgem yok" şeklinde ifade tutanağına geçiyordu. Bu işlem yapılırken de Sisdağı'nı kendine vatan bilmiş vatandaşta, "Devlet, herhalde artık bu soruna bir çözüm getirecek. Mevcut evimizin bize ait olduğunu tescilleyecek ve biraz da çevirge verecek" anlayışı vardı. Kaldı ki ifade alan memurlar bile çevirgesi bulunanın çevirgesini mutlaka yazmasını salık veriyor, yarın, vatandaşın inandığı şekilde devletin karar alması halinde çevirgesi olduğunu yazmayanların bu haktan istifade edemeyeceği kanaatini aktarıyordu. Aynı şekilde, mahalde hazır bulunan Geyikli Belediye Başkanı Muzaffer Türkmen de, tahkikatı yürüten Şalpazarı Kaymakamlık makamı ile görüştüğünü, vatandaşın aleyhine herhangi bir kararın söz konusu olmadığını, sadece daha önce görülmüş Mahkeme sonuçlarına istinaden "idare"nin yapması gerekeni yaptığı, tahkikat sonuçlarının bir dosya halinde Valilik makamına sunulacağı bilgisinin kendisine verildiğini belirtiyordu. İlçe İdare Kurulu'nun Men kararıPeki neticede ne mi oldu? Neticede, vatandaşı hayal kırıklığına uğratan bir kararla çıkagelindi. Şalpazarı İlçe İdare Kurulu 05.08.2005'te toplanmış, "Mülki sınırlarımız içerisindeki beldemiz Sis dağında bulunan obalarda 28.07.2005 Perşembe günü saat 10.00'dan itibaren 3091 Sayılı Kanun gereğince yapılan tahkikat sonucu verilen 05.08.2005 tarih ve 3091/4-5-6-7-8-9-10 sayılı men kararları 11.08.2005 Perşembe günü saat 10.00'dan itibaren yerinde infaz edilecektir" şeklinde umuma açık yerlere asılarak duyurulan bir karar almıştı. Kararın vatandaşı ilgilendiren bölümü şöyleydi: "Şalpazarı Geyikli beldesi sınırları içerisinde bulunan Sisdağı'nda oba tabir edilen yerler menfaati umuma ait taşınmazlardan yaylak olup, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Buralardan müştereklik ve eşitlik ilkeleri doğrultusunda her vatandaşın yararlanması gerekmektedir. Kaldı ki tel örgü ile çevirmek veya ev inşa etmek suretiyle sahiplenme cihetine gidilmesi mümkün değildir. Davalılar (Mütecaviz)'ın ev inşa ederek veya tel örgü ile çevirerek Geyikli beldesi sınırları içerisinde bulunan Sisdağı yaylağındaki alanlar (Oba)'a haksız tecavüz ve müdahalede bulundukları anlaşılmıştır. Bu nedenle, yukarıda adı geçen davalılar (Mütecaviz)'ın Geyikli beldesi Sisdağı yaylağında bulunan hanyanı obasındaki haksız tecavüz ve müdahalesinin 3091 sayılı Kanun gereğince MEN'ine, taşınmazın Zilyedi adına Geyikli Belediyesine teslimine, tarafların üstün hak iddia ettiği takdirde genel hükümler çerçevesinde Yargı yoluna başvurmaları gerektiğine, soruşturma ve infaz giderlerinin İcra yolu ile davalı (Mütecaviz)'lerden tahsil edilerek hazineye irad kaydedilmesine; 3091 sayılı Kanunun 2'nci, 7'nci ve bu Kanuna ilişkin Yönetmeliğin 35'nci maddesi gereğince karar verilmiştir." Müsadere kapsamına giren evlerVatandaşı etkileyen karar sadece bundan ibaret değildi. Bu karar sadece Geyikli beldesi Yeşilyurt mahallesi hudutları içinde bulunup da "mera" olarak telakki edilen yerleri kapsarken, "Zilyedi adına Belediyeye teslimi" öngörürken, bir başka karar vardı ki "orman arazisi" telakki edilen yerlerle ilgiliydi. kapsıyordu. Duyanları "şok"a uğratan ve toplam 57 kişiyiilgilendiren B.18.1.OGM.1.23.07.03.Ş2/830 Sayılı bu kararın, Şalpazarı Orman İşletme Şefi Erkan Kurt imzasıyla duyuru metninde, "müsadereli evler hakkında" konu başlığıyla şu ifadeler yer alıyordu: "Şalpazarı Sulh Ceza Mahkemesince Şefliğimize bağlı Sisdağı Hanyanı, Eskioba, Erkeksu ve Pelitçik yaylalarında Orman arazisi içinde yapılan kaçak yapı ve tesislerin müsaderesine karar verilmiş ve bu kararlar kesinleştikten sonra ekli listede sunulan müsadereli kaçak yapı ve tesislerden çevirge türü (dikenli tel, tahta çit vs) olanların infazı 2001 yılında idaremizce yapılmış olup geride infazı yapılmamış yayla evleri kalmış olmakla beraber bu evlerin müsaderesi için ilgili kurumlarla gerekli resmi yazışmalar yapılmış en son durum VALİLİK MAKAMINA intikal ettirilmiş idi. Ancak İşletme Müdürlüğümüzün 25.07.2005 tarih ve B.18.1.OGM.1.23.07-Ş2/3694 sayılı yazıları gereğince, Mahkeme kararlarının idaremizce infaz edilmesi emirlendiğinden, Mahalle Muhtarlığınız yetki alanı içerisinde kalan kaçak yayla evlerine tüm hizmetlerin kesilmesini ve yazımızın Mahalle Muhtarlığınıza tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Devlet Ormanı içerisinde bulunan kaçak yayla evlerini terk etmeleri için Muhtarlığınızca ilan edilmesini... arz ederim."
Vatandaş şoka uğradıBu satırların yazarının da gözlemlediği şekliyle infaz memurları yukarıdaki kararları yerinde infaz etmek için gerçekten de belirtilen tarihte, tam vaktinde, saat 10.00'da Sisdağı yaylasında oldular. Hazır bulunan vatandaşlara tebligatı yaptılar. Çoğu hazır bulunamadı. Köylerinde cenazeleri vardı. Komşuları Seyit Aydemir ölmüş, komşuluk görevini ifa için gelememişlerdi. Kaldı ki gelememiş olmaları infaza bir engel teşkil etmiyordu. Çünkü duyuruda "yokluklarında da infaz işleminin yerine getirileceği" ibaresi vardı. Hazır bulunanlar önce men ve müsadere kararlarına inanmak istemediler. Tahkikat atmosferine binaen evlerinin ve hatta çevirgelerinin adlarına tescilini bekliyorlardı; şaşırdılar. Atadede-babadan miras kaldığını bildikleri yerlerinin, asırlık-yarım asırlık-çeyrek asırlık evlerinin, onlara ait olmadığı, terk etmeleri söyleniyordu; şok oldular. Anadolu'nun çilekeş insanının bildik tepkisini gösterdiler. "Olmaz böyle şey" dediler. "Bu bir haksızlık" dediler. "Bu işte bir yanlışlık var" dediler. "Madem buralar devlete aitmiş. Peki biz kime aitiz?" diye sordular. O sıralarda PKK'nın Karadeniz'e sızma girişimleri konuşuluyordu; "Buraları bizden alıp PKK'lılara mı verecekler?" diye serzenişte bulunanlar oldu. "Bu yerler, evler bize atadan, dededen kaldı. Hak sahibi olduğumuzu biliyorduk. Şimdi öyle olmadığı söyleniyor. Devlet bizi dava ediyor. Peki Türkiye'nin en büyük davası ne? Türkiye, bu en büyük davasından vazgeçmedi mi? İş, bu yaylalara mı kaldı? Devletin gücü bize mi yetiyor?" şeklinde fikir yürütenler oldu. Aralarında konuştular, tartıştılar. Bilenler bilmeyenlere, idrak edenler etmeyenlere, anlayanlar anlamayanlara neler yapılabileceğini anlattılar. Mutlaka düzeltilmesi gereken bir haksız uygulama ile karşı karşıya bulunduklarına kanaat getirdiler. Haklı oldukları şuuruyla hukuk çerçevesinde haklarını aramaya karar verdiler. İnfaz memurları ve güvenlik güçlerine her zamanki misafirperverliklerini göstermeyi de ihmal etmediler. Görevlerini ifa edip uğurladıktan sonra da haklılık inancının verdiği güçle günlük, mutad meşguliyetlerine döndüler. Aldığımız son bilgilere göre ise hadise biraz küllenmeye bırakılmış durumda.