Hümeyra EZERGÜL
Bir Kurban Bayramını daha Yüce Allah bizlere yaşatmış, artısıyla-eksisiyle bir "Kurban imtihanını" daha hayatımızdan düşürmüştür. Hepimiz gecesiyle gündüzüyle dört koca bayram günü yaşadık, bu günleri dost ve akrabalarımızla paylaştık. Yapıp ettiklerimizden dolayı büyük anlam ifade eden hayatımızdan bir daha dönmemek üzere bir bölümü daha salıverdik. Takdir edilen ömrümüzün kalan bölümleri de şu anda olduğu gibi sessizce akıp gidecek, bir gün kaderdeki yarınlarda bugünleşip bitecek.
İşte bugün, bu nedenle düşünmek ve hakikati bulmak, karanlıkta kalmış birinin, ışığa duyduğu hasretten çok daha büyük ve hayatî bir ihtiyaçtır. Buna rağmen çoğumuz düşüncelerimizden yani kendi seslerimizden korkan insanlar olduk. Belki de sorumluluklarımızın artacağı, bize bir yük getireceği hissine kapılıp, düşünmekten, tefekkür etmekten kaçtık.
İnsan etkiye açık bir varlıktır. Herbirimiz bir çok şeyden etkileniriz. Fakat bu zamana kadar bizi etkileyenler (görüp, duyup, yaşadıklarımızın) ne kadarını, hakikatleri yakalayabilmek, anlayabilmek için inceleyip, derinlemesine düşünebildik?.. Oysa düşünmek; farkedebilmek, anlayabilmek için çok büyük bir değerdir. İnsan düşündükçe anlar, anladıkça idrakin boyutları artar. Böylece kendi aczini ve Yaratan'ın yüceliğini görür, imanı daha artar, oyunlara gelmez doğru işler yapar ve Allah'a yaklaşır. Zaten düşünmenin, tefekkürün ibadet oluşu da bu yüzdendir. İbn Teymiye'de "İşitme nasıl kulağın bir özelliği ise, düşünce de kalbin bir özelliğidir" demiştir (El Feteva, s. 304). O zaman akılla desteklenmiş kalbin bu işini terketmeyip, her yaşadığımız ânı her yönden irdeleyelim. Kalplerimizi ve beyinlerimizi yaratılış özelliğine uygun çalıştıralım, onları çoraklaştırmayalım.
Bayramı İstanbul'da geçirenler bilecekler, alemin renklerini dilerse yan yana koyabilecek Rabb'im terlediğimiz bir günün hemen ardından bir anda soğuk ve karlı havayı getirmişti. Zerre zerre, nakış nakış Allah-u Teala'nın sanatı, kudreti ve ilmi ile dolu bir alemde yaşıyor, buna mukabil O'nun varlığının mührünü görmeye, O'nu anlamaya, tanımaya çalışmıyoruz!.. Kaldı ki; her şeye sıradanmış gibi bakıyor, derin bir uyku halinde gezinip duruyoruz.
"Dünya erken uyananlarındır!" diye bir söz vardır ya, ben dünyanın yanına ahireti de eklemek istiyor, uyumanın her nev'ine karşı çıkıyorum. Üzerimizdeki rehavetten sıyrılıp artık uyanalım diyorum!.. Hayatımızın hangi döneminde yaşıyor olursak olalım, üzerimizdeki düşünce gafletini atalım. Özel olarak biçilmiş fıtrata ve insanlığa düşman olan her şeyi bir elekten geçirelim. Bulanık zihinlerden, ezberci dolma kafalı olmaktan çıkalım. Hızla geçen ömrümüzü kendi çabalarımızla yakalayalım. Kendi şahsiyetimizle, duygumuzla, onurumuzla ve tüm samimiyetimizle düşünüp, olması gerekenleri yaşayalım, düşünmeyi sevelim. Çok büyük önem arzeden büyük meselelerimiz dururken, hayatın magazin yönünden ibaret sanılan dünyamızı bir sorgulayalım. Düşünmekten korkar, sorumluluktan kaçar bir halde yaşayan ölüden farksız yaşamayalım. Çünkü sorumluluklar, hakikatleri farkeden kişilerin omuzlarında bir yük değil, boynunun etrafını süsleyen çiçekler olacaktır!..
Bir Kurban Bayramını daha Yüce Allah bizlere yaşatmış, artısıyla-eksisiyle bir "Kurban imtihanını" daha hayatımızdan düşürmüştür. Hepimiz gecesiyle gündüzüyle dört koca bayram günü yaşadık, bu günleri dost ve akrabalarımızla paylaştık. Yapıp ettiklerimizden dolayı büyük anlam ifade eden hayatımızdan bir daha dönmemek üzere bir bölümü daha salıverdik. Takdir edilen ömrümüzün kalan bölümleri de şu anda olduğu gibi sessizce akıp gidecek, bir gün kaderdeki yarınlarda bugünleşip bitecek.
İşte bugün, bu nedenle düşünmek ve hakikati bulmak, karanlıkta kalmış birinin, ışığa duyduğu hasretten çok daha büyük ve hayatî bir ihtiyaçtır. Buna rağmen çoğumuz düşüncelerimizden yani kendi seslerimizden korkan insanlar olduk. Belki de sorumluluklarımızın artacağı, bize bir yük getireceği hissine kapılıp, düşünmekten, tefekkür etmekten kaçtık.
İnsan etkiye açık bir varlıktır. Herbirimiz bir çok şeyden etkileniriz. Fakat bu zamana kadar bizi etkileyenler (görüp, duyup, yaşadıklarımızın) ne kadarını, hakikatleri yakalayabilmek, anlayabilmek için inceleyip, derinlemesine düşünebildik?.. Oysa düşünmek; farkedebilmek, anlayabilmek için çok büyük bir değerdir. İnsan düşündükçe anlar, anladıkça idrakin boyutları artar. Böylece kendi aczini ve Yaratan'ın yüceliğini görür, imanı daha artar, oyunlara gelmez doğru işler yapar ve Allah'a yaklaşır. Zaten düşünmenin, tefekkürün ibadet oluşu da bu yüzdendir. İbn Teymiye'de "İşitme nasıl kulağın bir özelliği ise, düşünce de kalbin bir özelliğidir" demiştir (El Feteva, s. 304). O zaman akılla desteklenmiş kalbin bu işini terketmeyip, her yaşadığımız ânı her yönden irdeleyelim. Kalplerimizi ve beyinlerimizi yaratılış özelliğine uygun çalıştıralım, onları çoraklaştırmayalım.
Bayramı İstanbul'da geçirenler bilecekler, alemin renklerini dilerse yan yana koyabilecek Rabb'im terlediğimiz bir günün hemen ardından bir anda soğuk ve karlı havayı getirmişti. Zerre zerre, nakış nakış Allah-u Teala'nın sanatı, kudreti ve ilmi ile dolu bir alemde yaşıyor, buna mukabil O'nun varlığının mührünü görmeye, O'nu anlamaya, tanımaya çalışmıyoruz!.. Kaldı ki; her şeye sıradanmış gibi bakıyor, derin bir uyku halinde gezinip duruyoruz.
"Dünya erken uyananlarındır!" diye bir söz vardır ya, ben dünyanın yanına ahireti de eklemek istiyor, uyumanın her nev'ine karşı çıkıyorum. Üzerimizdeki rehavetten sıyrılıp artık uyanalım diyorum!.. Hayatımızın hangi döneminde yaşıyor olursak olalım, üzerimizdeki düşünce gafletini atalım. Özel olarak biçilmiş fıtrata ve insanlığa düşman olan her şeyi bir elekten geçirelim. Bulanık zihinlerden, ezberci dolma kafalı olmaktan çıkalım. Hızla geçen ömrümüzü kendi çabalarımızla yakalayalım. Kendi şahsiyetimizle, duygumuzla, onurumuzla ve tüm samimiyetimizle düşünüp, olması gerekenleri yaşayalım, düşünmeyi sevelim. Çok büyük önem arzeden büyük meselelerimiz dururken, hayatın magazin yönünden ibaret sanılan dünyamızı bir sorgulayalım. Düşünmekten korkar, sorumluluktan kaçar bir halde yaşayan ölüden farksız yaşamayalım. Çünkü sorumluluklar, hakikatleri farkeden kişilerin omuzlarında bir yük değil, boynunun etrafını süsleyen çiçekler olacaktır!..