Küresel terörizmin kurucusu ve koruyucusu

Yahudi ve Hıristiyan teröristler, Amerika kıtasını işgal edip, yerli halklara tarihin en büyük soykırımını uyguladılar. ABD, işte bu soykırımcı teröristlerin kurduğu bir devlettir. O nedenle ABD'de terörizm kültürü egemendir.
Malumdur ki, bir toplumun kültürü, siyasi rejim, kanun ve emirle kökünden değiştirilemez. Bunun en bariz örneğini ABD'de görmek mümkündür. ABD'de demokrasi, insan hakları ve özgürlükler denilir, fakat bir noktadan sonra bunların hepsi rafa kaldırılır ve terörizm kültürü bütün açıklığı ile ortaya dökülür. Bu kültürün sonucudur ki, ABD güvenlik güçleri zenci gençleri sokaklarda vahşice katletmektedir.  
ABD'nin iç politikasında uygulama tamı tamına böyledir. Dış politikası ise daha da vahimdir. Çünkü ABD, dış politikayı da terörizm kültürüyle yürütmektedir. Onun içindir ki, tüm terör örgütlerinin destekçisi ve müttefiki ABD'dir. Bir başka deyişle ABD, küresel terörizmin hem kurucusu, hem de koruyucusudur.
Böyle bir devletle terörizme karşı işbirliği yapılabilir mi? Elbette yapılamaz. Bunu yapmak akılla ve mantıkla asla bağdaşmaz. Ama gel gör ki, 35 İslâm ülkesi, ABD ile teröre karşı "Stratejik Ortadoğu İttifakı" oluşturdular. Söz konusu ittifak gereği, terörle mücadele etmek için bir de 34 bin kişilik ordu kurulacakmış. 
Bu ittifakı imzalayan İslâm ülkeleri, ABD'nin küresel oyununu görmüyorlar mı? Gördükleri halde böyle bir ittifaka giriyorlarsa, o daha büyük bir suç değil mi? ABD'nin amacını artık bilmeyen ve anlamayan kalmamıştır. Amaç,  kendi kurduğu DAEŞ terör örgütünü bahane ederek Ortadoğu'ya yerleşmek ve Büyük İsrail'in oluşumunu gerçekleştirmektir. 
Ortadoğu uzmanı Alman Michael Lüders diyor ki: "Taliban'ın, DAEŞ'in, ya da El-Kaide'nin çıkışına bakıldığında, izlerinin Amerikan politikalarına doğru gittiği görülür." ABD, önce terör örgütlerini kuruyor, büyütüyor, sonra "gelin terör örgütleriyle mücadele edelim" diyerek, terör mağduru İslâm ülkelerini yanına çekmeye çalışıyor. Daha doğru bir deyişle ABD, işgalci olduğu halde, kurtarıcı rolü oynuyor.
ABD, çoğunluğu Batılılardan oluşan DAEŞ terör örgütüyle mücadele etmek için 68 ülkeden oluşan uluslararası bir koalisyon kurdu. Yetmedi, son NATO Zirvesi'nde de, DAEŞ terör örgütüne karşı uluslararası koalisyona, NATO'nun da katılmasına karar aldırdı. Hâlbuki Uluslararası koalisyonda yer alan 68 ülkenin çoğu NATO ülkesidir. Peki, böyle bir karar niçin alınmıştır? Bunun üzerinde durmak ve düşünmek gerekir. Acaba sadece amaç, DAEŞ terör örgütünü güçlü ve yenilmez göstermek midir? Zannetmiyoruz, işin içinde mutlaka başka bir oyun da bulunmaktadır.
Görülen o ki, ABD, hiçbir şey olmamış ve değişmemiş gibi, Türkiye'den Soğuk Savaş dönemindeki politikasını izlemesini beklemektedir. Bunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump'ın görüşmesi sonrası, Trump'ın Soğuk Savaş dönemi ilişkilere vurgu yapmasından anlıyoruz 
Hâsılı gelişmelerin ortaya koyduğu gerçek şudur ki, İslâm ülkelerinin, özellikle de Türkiye'nin, ABD ile ilişkileri eskisi gibi sürdürme imkânı kalmamıştır. Bu ilişkileri, onun küresel terörizmin kurucusu ve koruyucusu olduğu gerçeğinden hareketle yeniden tanımlamak ve düzenlemek zorundayız.