İkinci İsrail'i kurma çabasındaki Yahudiler, ABD ile beraber Kürtleri kendi amaçları için kullanabilmek amacıyla bir aidiyet bağı kurmaya çalışıyorlar. Son numaraları da Kürtlerin Yahudilerle akrabalığını öne sürerek sözüm ona bir birlikteliğin peşine düştüler. DNA araştırmaları yaptırarak bu yalanlarına kılıf arıyorlar.
Bu "araştırmaları" yapanlara sormak lazım: Soy yakınlığı, komşuluk, akrabalık İsrail için bir şey ifade ediyor mu? Elbette hiçbir şey ifade etmiyor. Etseydi kendi kuzenleri olan Filistinlilere bu zalimliği yapmazlardı. Bilindiği gibi Hz. İbrahim'in evladı olan Hz. İshak'tan Yahudiler, Hz. İsmail'den Araplar türemiştir. Hani bu diyalogcuların sık sık dillerine doladıkları ve istismar ettikleri İbrahimî din projesinin kaynağı da bu yakınlıktır. Eğer İsrail için akraba olmak soydan bu anlamda kullanışlı bir mesele olsaydı, bu konudaki önceliği Kürtlere değil de Filistinlilere verirlerdi. Gerçek bir DNA testi yapılırsa Kürtlerin Yahudi olmadıkları anlaşılacak, fakat kendini Kürt olarak lanse eden Barzani ailesinin Yahudi olduğu kesin olarak kanıtlanacaktır. Barzani'nin Yahudi olması Kürtleri asla Yahudi yapmaz.
Yahudilerin konuştuğu dil Hami-Sami dil grubuna aittir. İncilin orijinal lisanı Aramice, İbranice ve Arapça da Sami dil grubuna mensuptur. Kürtçe ise Sami dili değildir. İkincisi Kürtler, ilk defa Prof. Dr. Haydar Baş'ın gündeme getirdiği gibi Ural - Altay kökenlidir. Yani Türklerle aynı genetik özelliklere sahiptir. Kısacası Kürtler için asla İbrani'dir denemez. Kürtlerin Ural-Altay kökenli oldukları hakikatinin sık sık vurgulanması İsrail'in yıllar içinde kurgulamak istediği bu yalancı kozu ellerinden alacaktır. İsrail bu senaryoyu kullanmak istediği Kürtleri kendi tarafına çekmek için yazmıştır. Sahte bir duygusal bağ oluşturmak, kullanışlı bir argüman olacaktır. Bunun için de kayıp 13. kabile safsatası uydurulmuştur. İsrailoğulları 12 kabiledir ama 13. ve kayıp kabilenin Kürtler olduğunu ne hikmetse tam da Kürtleri kullanmak istedikleri bu dönemde hatırladılar.
Elbette Ortadoğu'da kullanılan toplum tek Kürtler değildir. Yüzyıl önce İngiltere, Mekke Emiri Şerif Hüseyin'i baştan çıkarmayı başarmıştı. İngilizler, Şerif Hüseyin'i "Araplar Anglosaksondur" diyerek kandırmadılar ama daha tesirli bir bahane buldular. Halifelik siz peygamber soyundan gelen Arapların hakkıdır. Türklerin hakkı değildir diyerek sanki tek dertlerinin halifenin Arap olmaması gibi bir gerekçeyi yutturmayı başardılar. Zamana ve zemine göre yöntemler bularak halkı kandırdılar. Bu faaliyetleri yaparken milyonlarca İngiliz altını harcamaktan da çekinmediler.
Lenin, Ekim 1917 devriminden sonra İngiltere, Fransa ve Rusya'nın Ortadoğu'yu paylaşan gizli anlaşmasını Pravda gazetesinde yayınladı. Meğer İngilizler Şerif Hüseyin'e halifelik rüyaları seyrettirirken arka planda ortaklarıyla Sykes-Picot marifetiyle Ortadoğu'yu doğum günü pastası gibi paylaşmıştı. Şerif Hüseyin küplere bindi. Ama iş işten geçmişti. Şerif Hüseyin'e isyan öncesi Irak, Suriye, Arabistan Yarımadası ve Filistin toprakları üzerinde koca bir Arap imparatorluğu vaat edildi. Fakat İngiltere bu kadar geniş bir coğrafyayı Şerif Hüseyin için değil kendisi ve ortakları için istiyordu. Planı basitti. Önce Şerif Hüseyin ve emrindeki Araplar kullanılarak bölgenin Osmanlı'dan koparılması sağlanacak, ardından Şerif Hüseyin şutlanarak aşağılanacaktı.
Nitekim İngilizlerin nihai teklifi Şerif Hüseyin tarafından ret edilince Akabeye sürülerek ipi çekildi. Yerine getirilen Suud ailesi memnuniyetle ileride İsrail'in kurulması anlamına da gelen Balfour deklarasyonunu da içeren anlaşmayı kabul etti.
Bu "araştırmaları" yapanlara sormak lazım: Soy yakınlığı, komşuluk, akrabalık İsrail için bir şey ifade ediyor mu? Elbette hiçbir şey ifade etmiyor. Etseydi kendi kuzenleri olan Filistinlilere bu zalimliği yapmazlardı. Bilindiği gibi Hz. İbrahim'in evladı olan Hz. İshak'tan Yahudiler, Hz. İsmail'den Araplar türemiştir. Hani bu diyalogcuların sık sık dillerine doladıkları ve istismar ettikleri İbrahimî din projesinin kaynağı da bu yakınlıktır. Eğer İsrail için akraba olmak soydan bu anlamda kullanışlı bir mesele olsaydı, bu konudaki önceliği Kürtlere değil de Filistinlilere verirlerdi. Gerçek bir DNA testi yapılırsa Kürtlerin Yahudi olmadıkları anlaşılacak, fakat kendini Kürt olarak lanse eden Barzani ailesinin Yahudi olduğu kesin olarak kanıtlanacaktır. Barzani'nin Yahudi olması Kürtleri asla Yahudi yapmaz.
Yahudilerin konuştuğu dil Hami-Sami dil grubuna aittir. İncilin orijinal lisanı Aramice, İbranice ve Arapça da Sami dil grubuna mensuptur. Kürtçe ise Sami dili değildir. İkincisi Kürtler, ilk defa Prof. Dr. Haydar Baş'ın gündeme getirdiği gibi Ural - Altay kökenlidir. Yani Türklerle aynı genetik özelliklere sahiptir. Kısacası Kürtler için asla İbrani'dir denemez. Kürtlerin Ural-Altay kökenli oldukları hakikatinin sık sık vurgulanması İsrail'in yıllar içinde kurgulamak istediği bu yalancı kozu ellerinden alacaktır. İsrail bu senaryoyu kullanmak istediği Kürtleri kendi tarafına çekmek için yazmıştır. Sahte bir duygusal bağ oluşturmak, kullanışlı bir argüman olacaktır. Bunun için de kayıp 13. kabile safsatası uydurulmuştur. İsrailoğulları 12 kabiledir ama 13. ve kayıp kabilenin Kürtler olduğunu ne hikmetse tam da Kürtleri kullanmak istedikleri bu dönemde hatırladılar.
Elbette Ortadoğu'da kullanılan toplum tek Kürtler değildir. Yüzyıl önce İngiltere, Mekke Emiri Şerif Hüseyin'i baştan çıkarmayı başarmıştı. İngilizler, Şerif Hüseyin'i "Araplar Anglosaksondur" diyerek kandırmadılar ama daha tesirli bir bahane buldular. Halifelik siz peygamber soyundan gelen Arapların hakkıdır. Türklerin hakkı değildir diyerek sanki tek dertlerinin halifenin Arap olmaması gibi bir gerekçeyi yutturmayı başardılar. Zamana ve zemine göre yöntemler bularak halkı kandırdılar. Bu faaliyetleri yaparken milyonlarca İngiliz altını harcamaktan da çekinmediler.
Lenin, Ekim 1917 devriminden sonra İngiltere, Fransa ve Rusya'nın Ortadoğu'yu paylaşan gizli anlaşmasını Pravda gazetesinde yayınladı. Meğer İngilizler Şerif Hüseyin'e halifelik rüyaları seyrettirirken arka planda ortaklarıyla Sykes-Picot marifetiyle Ortadoğu'yu doğum günü pastası gibi paylaşmıştı. Şerif Hüseyin küplere bindi. Ama iş işten geçmişti. Şerif Hüseyin'e isyan öncesi Irak, Suriye, Arabistan Yarımadası ve Filistin toprakları üzerinde koca bir Arap imparatorluğu vaat edildi. Fakat İngiltere bu kadar geniş bir coğrafyayı Şerif Hüseyin için değil kendisi ve ortakları için istiyordu. Planı basitti. Önce Şerif Hüseyin ve emrindeki Araplar kullanılarak bölgenin Osmanlı'dan koparılması sağlanacak, ardından Şerif Hüseyin şutlanarak aşağılanacaktı.
Nitekim İngilizlerin nihai teklifi Şerif Hüseyin tarafından ret edilince Akabeye sürülerek ipi çekildi. Yerine getirilen Suud ailesi memnuniyetle ileride İsrail'in kurulması anlamına da gelen Balfour deklarasyonunu da içeren anlaşmayı kabul etti.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- Tek çözüm Milli Devlet anlayışıdır / 17.03.2024
- Bize kamburumuzu geri verin / 16.03.2024
- Emeklimsi / 05.03.2024
- Ne Ekrem, ne Murat, tek çözüm Cihan / 04.03.2024
- Sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa / 02.03.2024
- 9 soru / 01.03.2024
- Ağızlıkları atmanın zamanı geldi / 25.02.2024
- Cihan, İstanbul sana emanet / 24.02.2024
- Eğer milli paranız yoksa / 14.02.2024
- Milli Ekonomi Modeli'nde nüfus / 13.02.2024
- Bize kamburumuzu geri verin / 16.03.2024
- Emeklimsi / 05.03.2024
- Ne Ekrem, ne Murat, tek çözüm Cihan / 04.03.2024
- Sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa / 02.03.2024
- 9 soru / 01.03.2024
- Ağızlıkları atmanın zamanı geldi / 25.02.2024
- Cihan, İstanbul sana emanet / 24.02.2024
- Eğer milli paranız yoksa / 14.02.2024
- Milli Ekonomi Modeli'nde nüfus / 13.02.2024