logo
16 NİSAN 2024

Mezhep savaşlarını önlemek mümkün mü?

18.09.2017 00:00:00
Batı'nın İslam dünyası üzerindeki hesapları iki kanaldan yoğun bir şekilde uygulamaya sokulmuştur. Bir başka ifade ile devamlı surette etnik ve mezhepsel fay hatlarını harekete geçirmekteler. Etnik ve mezhep farklılıkları körüklemek neticesinde ortaya çıkacak kargaşa, maliyetsiz bir işgal anlamına gelmektedir. Batı'ya sadece bu fitnelerin meyvelerini toplamak kalacak ki, o meyve de Endülüs örneğinde olduğu gibi bütün vatanımız ve mevcudiyetimizdir.

İslam dünyası, yüzyıllar boyunca Batı'nın bu fitnelerine esir oldu. Büyük mağlubiyetler yaşadı. Batı'nın ilk büyük zaferi 8. yüzyıldan beri İber Yarımadası'nı ellerinde bulunduran Endülüs devletini yıkmaları oldu. Endülüs işgali, İslam topraklarının doğu bölgelerini de ele geçirmek için bir model oldu. Haçlılar 7. yüzyıldan beri yenildikleri Müslümanlara coğrafyalarına, etnik kökenlerine ve mezheplerine uygun bir şekilde fitneler üretmeyi başardılar. Endülüs modeli başarılı olduğuna göre bu sistem Osmanlı coğrafyasında da pekâlâ uygulanabilirdi.

Osmanlı padişahlarının, haçlının düşünce sistemine uygun hareketleri işlerini oldukça kolaylaştırdı. Hükümdarların neredeyse tamamına yakınının Hıristiyanlarla evliliği Papalığa müthiş bir fırsat sunuyordu. Hele hele Fatih'in kendisini yeni Roma İmparatoru ilan etmesi, patrikhaneye fevkalade yetkiler vermesi, kardeş katlini Kur'an'a rağmen yasallaştırması bu ümidi perçinliyordu.

Osmanlı'nın ilk halifesi unvanını alan Yavuz döneminde, Sünni devlet algısının güçlendirilmesi ise beraberinde büyük fitne dalgalarının yükselmesine sebep oldu. Sonuçta iki komşu devlet, mezhepsel bir savaşa tutuştu. Başta İran olmak üzere Müslümanlarla girişilen kanlı savaşlar zinciri milyonların hayatına mal oldu.

Asırların getirdiği bu yıkım ve katliamların önüne geçen ilk lider Mustafa Kemal Atatürk'tür. Haçlı kompleksini İslam dünyasından söküp attı. Devletimizi Batı'nın istediği tarzda fitnelere açık ve de felaketimize yol açacak şekilde mezhepsel bir tanıma göre değil de demokratik, laik bir hukuk devleti şeklinde tarif etti. Diğer taraftan Lozan Antlaşması gereği ülkemizde bulunan milyonlarca haçlıyı Müslümanlarla değiştirdi. Böylece Batılıların canları sıkıldıkça kullandıkları azınlık kozunu da ellerinden alıverdi. Anadolu coğrafyasını gerçek anlamda Türk ve Müslüman yaptı. Atatürk, İstanbul'daki 300 bin Rum'u, Yunanistan'a göndermeseydi bugün en az 2 milyon Rum İstanbul'da yaşayacaktı. İstanbul, Beyrut'un kaderini Atatürk sayesinde yaşamadı. Bunu unutmamak gerekir.

Devletin rejimini tarifi aynı zamanda düşmanını ve rakibini tarif etmesi anlamına gelir. Devlet tarifi Sünnilik üzerinden yapılırsa o vakit bunu eskilerin deyimiyle mefhumu muhalifi gereği Şii âlemine potansiyel bir tehdit algısı yaratacaktır. Böylece, diğer güçlerin tahrik ve fırsat kollamalarıyla iki rakip arasında savaş çıkarmak olasıdır. Örneğin 1979 İran devrimi ile beraber, Batı'nın eline kullanabileceği elverişli bir koz geçti. Amacı diğer Sünni ülkelerle savaşmak olmasa da kabul etmek gerekir ki, 1979 İran devrimi, kendilerini Sünni olarak tanımlayan Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar ve diğer Arap ülkelerinde önemli bir tedirginliğe yol açtı. Irak-İran savaşı bu gerilimin sonucunda çıkarıldı. Akabinde Körfez harbi ve günümüzde Suriye işgalleri o sürecin devamı olarak yaşanıyor. Dikkat edilirse 1979'dan beri oluşan siyasi ortamda, Müslümanların mezhep kavgasına tutuştuğunu, bu yüzden ortak düşmanları İsrail'i unuttuklarını müşahede ediyoruz. Sonuç olarak, devleti Sünni veya Şii olarak tanımlamak oldukça tehlikeli sonuçlar doğurmuştur. İsrail ve ABD açısından meseleye baktığımızda onlar için fırsatların, ekonomik ve siyasi kazançların adeta yağdığı bir dönem oldu. İsrail, hiç bu kadar güvende olmadı. ABD, Müslümanları iliklerine kadar sömürdü.

Türkiye'nin, adı geçen Şii-Sünni mezhep savaşlarından uzak durabilmesi şu ana kadar Atatürk'ün eşsiz dehası sayesinde olmuştur. Ehl-i Beyt anlayışıyla hareket eden Atatürk, Cumhuriyet rejimini, 16. yüzyıldan beri gerileyen Türk-İslam âleminin yaptığı hatalardan ders çıkararak bir dantel gibi işledi. Demokratik, laik hukuk devleti vurgusu insanların din ve vicdan hürriyetlerini doya doya yaşamasını sağlarken aynı zamanda milletimizi tahrik edecek mezhepsel fitnelerden ve savaşlardan korudu. Birbirlerini boğazlayan Araplar ve Acemler bile Türkiye'ye bu duruşundan dolayı saygı duyuyorlardı. Arabulucu ve ağabey olarak kabul ediyorlardı.

Günümüzde Prof Dr. Haydar Baş, Şii-Sünni savaşının önüne geçecek fikirleri, düşünceleri ortaya koymakla kalmamış aynı zamanda birlik ve beraberliği mümkün kılacak siyasi rotayı belirleyen tek liderdir. Ehl-i Beyt Külliyatı'nın sahibi olarak bize dayatılan deccal fitnesinin tehlikelerini müdellel bir şekilde açıkladı. Fitneyi daha gelmeden haber verdi. Atatürk'ü bize tanıttı. Atatürk vatandır diyerek Atatürk'ün kurduğu üniter, demokratik, laik hukuk devletine ısrarla sahip çıktı. Milli Ekonomi Modeli ile bağımsızlığımızın payidar olmasının yolunu gösterdi. Böylece bölgemizdeki etnik ve mezhepsel savaşların önüne geçecek projeyi, programı ortaya koydu.
 
Cihat Tekin / diğer yazıları
Uğur Dündar'dan 'babalık davası' hakkında açıklama
'Benim için konu kapanmıştır'
Yapılmaması gereken 5 yanlış
AKP'ye kurtuluş reçetesi yazdı
31 Mart sonuçları da masada olacak
Seçim sonrası ilk kabine toplantısı
2 metrelik engerek yılanı görüntülendi
Isırığı bir insanı öldürmeye yetiyor
İran korkusu geçti, katliam devam ediyor
İsrail ordusu camiyi bombaladı
Otomobil dereye uçtu
Araçtaki 5 kişiden 4'ü öldü
İlginç ayrıntı
İran'ın hava sahası açık ancak...
Piyasa durgun
Fındığın kilosu 4 doların altında
Ya intikam peşinde koşarlarsa...
Almanya'nın İsrail'e desteğinin öteki yüzü
Aslan zor deplasmanda farklı kazandı
Barış attığı gollerle yıldızlaştı
AK Parti’de teşkilatlarında tasfiye tedirginliği
Yenilginin faturası kime kesilecek?
AKP ve MHP 10 aydır engelliyordu
Çoğunluk gitti engelleme bitti
Özel'den YSK önünde Hatay açıklaması
'Aklınızı başınıza alın'
İBB Meclisi ilk toplantısını yaptı
AKP bu kez muhalefet rolünde
MHP'de yeni Başkanlık Divanı belli oldu
İşte Bahçeli'nin yeni 'A Takımı'
Uğur Dündar'dan 'babalık davası' hakkında açıklama
'Benim için konu kapanmıştır'
Yapılmaması gereken 5 yanlış
AKP'ye kurtuluş reçetesi yazdı
31 Mart sonuçları da masada olacak
Seçim sonrası ilk kabine toplantısı
2 metrelik engerek yılanı görüntülendi
Isırığı bir insanı öldürmeye yetiyor
İran korkusu geçti, katliam devam ediyor
İsrail ordusu camiyi bombaladı
Otomobil dereye uçtu
Araçtaki 5 kişiden 4'ü öldü
İlginç ayrıntı
İran'ın hava sahası açık ancak...
Piyasa durgun
Fındığın kilosu 4 doların altında
Ya intikam peşinde koşarlarsa...
Almanya'nın İsrail'e desteğinin öteki yüzü
Aslan zor deplasmanda farklı kazandı
Barış attığı gollerle yıldızlaştı
AK Parti’de teşkilatlarında tasfiye tedirginliği
Yenilginin faturası kime kesilecek?
AKP ve MHP 10 aydır engelliyordu
Çoğunluk gitti engelleme bitti
Özel'den YSK önünde Hatay açıklaması
'Aklınızı başınıza alın'
İBB Meclisi ilk toplantısını yaptı
AKP bu kez muhalefet rolünde
MHP'de yeni Başkanlık Divanı belli oldu
İşte Bahçeli'nin yeni 'A Takımı'
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.