Allah'ın (c.c.) alemlere rahmet olarak gönderdiği Hz. Muhammed (s.a.a) ile Mirac'da görüştüğü zaman Allah (c.c.) bütün servetlerini açtı Habibi Muhammed Mustafa'ya (s.a.a) hediye vermek istedi. Hz. Muhammed (s.a.a) "ümmetimi isterim ya Rabbim" dedi. Allah (c.c.), "ümmetini de düşünürüz, Ben sana hediye vermek istiyorum bir şey iste" diyor. Hz. Muhammed (s.a.a) üçüncü defa da "ümmetimi isterim" diyor. Allah (c.c.) üç günahı işleyenden başka ümmetini bağışlayacağına söz veriyor Habibi Muhammed Mustafa'sına. Allah, "Şirk koşanları, kul hakkı yiyenleri ve ana babaya asi olanları affetmeyeceğim" buyurmuştur.
Şirk, sadece tahtadan, taştan oyulmuş putlara tapmakla sınırlı bir kavram değildir. Allah'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kılmak da şirktir. Allah'ın haram kılmasına rağmen bile bile kafirlere hoş görünmek için insanların bu haramı işlemesi için zemin hazırlamak da şirktir. "Hiç şüphesiz, Allah, Kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır." (Nisa, 116).
Kul hakkı, kulun bedenine ve malına yapılan tecavüzler maddî hukuk, kalp ve ruhuna verilen zararlardır. Kul hakkı hususunda Hz. Muhammed (s.a.a) bir hadis?i kudside, "Benim huzuruma ne ile gelirseniz gelin affederim ancak kul hakkı ile gelmeyin" buyurmuştur. "Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur." (Buharî, Müslim).
İnsanlar son zamanlarda özellikle dini hususlarda kendisi gibi düşünmeyen veya hakkı onlara ısrarla söyleyen insanların dedikleri hakikatleri anlamak yerine, o insanlara iftira atmak ve karalama yolunu seçerek kul hakkına girmiş bulunuyorlar.
Yaşadığım bir hadiseden örnek vermek istiyorum. İnsanlar Türkiye'de Ehl-i Beyt'i konuşmaya dahi cesaret edemez iken Prof. Dr. Hyadar Baş Hocamız ülkemizde Ehl-i Beyt Sempozyumları düzenledi. Şii dünyasında dahi eşi benzeri bulunmayan Ehl-i Beyt Külliyatını yazdı. Türkiye'de bulunan Alevi, Caferi kardeşlerimizin sesi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın sempozyumları ve Ehl-i Beyt külliyatından sonra gür çıkmaya başladı.
Bazı çevreler Sayın Baş'ın bunu siyaseten yaptığını dile getirmesi ne kadar alçakçadır. İşte bu tam kul hakkına girmektir. Haydar Baş Hocanın soyu Ehl-i Beyt'tendir. Bu iftirayı atanların soyu kimdendir?
Haydar Baş Hocamızı çok eskiden tanıyanlar Haydar Hocamızdan evvel Hacı Mustafa Hayri babayı tanıyanlar O'nun Ehl-i Beyt aşkının 14 asır evvelden beri olduğunu bilir. İmam Hüseyin'i Kerbela'da mürted ilan eden zındıklardan bunların bir farkı yoktur.
Ehl-i Beyt onlara iman edenlerindir. Ehl-i Beyt herhangi bir mezhebin tekeli altında değildir. İslam'da iki yol vardır: Nübüvvet ve Velayet. Nübüvvetin rehberi Hz. Muhammed (s.a.a)'dir. O'nun Allah'a olan rıhleti ile bu yol kapandı ve Velayet yolu başladı. Bu yolun da kıyamet gününe kadar rehberi İmam Ali (k.v)'dir. O'dan sonra gelen İmamlar ile bu yol kıyamete kadar insanları Allah'a taşıyacak olan tek yoldur.
Hadis-i şeriftee Hz. Muhammed (s.a.a), "Benden sonra Ali, Allah'ın emri ile sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulü ile görüşeceğiniz güne kadar O'nun evlatlarından olan benim neslimin hakkıdır" buyurmuştur. Buna iman edenlere Müslüman denir. Namazı nasıl kılmış, abdesti nasıl almış vs. gibi ayrılık unsurları isnat etmek hainlikten başka bir şey değildir.
Herkesin mezhebi kendisine muhteremdir. Bunlar ayrılık unsuru değil bizim zenginliğimizdir. Kim bunları ayrılık/düşmanlık haline getiriyor ise bilin ki haindir. Kendi düşüncesini doğru kabul edip, aslını araştırmadan insanları yargılamak iftiradır, zandır. Bu anlayış da kul hakkına girer.
Ana ve babaya asi olmamak hususunda ayet-i kerimede Allah (c.c.), "Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine 'of!' bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle" (İsra, 23) buyurmaktadır.
Yaratıklar içinde öncelik, anne ve babaya verilmiş, onlara itaat edilmesi emredilmiştir. Çünkü insanı yaratan Allah'tır. Ana, babamız bizim dünyaya gelmemize sebeptirler. Bizi yetiştirip terbiye ederek topluma faydalı bir insan olmamızı sağlayan onlardır. Her türlü fedakarlığa, bir karşılık beklemeden seve seve katlanan onlardır. Bir anne Allah'ın kulunu dünyaya getirmek için ölümü göze alıyor. Doğumu başarılı olunca Allah (c.c.) bütün günahlarını bağışlar. Eğer doğum esnasında ölürse Allah (c.c.) o anneyi şehit saymaktadır.
Dinimizin vatanımızın ana ve babamızın kadrini bilelim. Allah (c.c.) bizleri kendine hakkı ile kul, Habibine ümmet, Ehl-i Beyt'e evlat eylesin.
Şirk, sadece tahtadan, taştan oyulmuş putlara tapmakla sınırlı bir kavram değildir. Allah'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kılmak da şirktir. Allah'ın haram kılmasına rağmen bile bile kafirlere hoş görünmek için insanların bu haramı işlemesi için zemin hazırlamak da şirktir. "Hiç şüphesiz, Allah, Kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır." (Nisa, 116).
Kul hakkı, kulun bedenine ve malına yapılan tecavüzler maddî hukuk, kalp ve ruhuna verilen zararlardır. Kul hakkı hususunda Hz. Muhammed (s.a.a) bir hadis?i kudside, "Benim huzuruma ne ile gelirseniz gelin affederim ancak kul hakkı ile gelmeyin" buyurmuştur. "Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur." (Buharî, Müslim).
İnsanlar son zamanlarda özellikle dini hususlarda kendisi gibi düşünmeyen veya hakkı onlara ısrarla söyleyen insanların dedikleri hakikatleri anlamak yerine, o insanlara iftira atmak ve karalama yolunu seçerek kul hakkına girmiş bulunuyorlar.
Yaşadığım bir hadiseden örnek vermek istiyorum. İnsanlar Türkiye'de Ehl-i Beyt'i konuşmaya dahi cesaret edemez iken Prof. Dr. Hyadar Baş Hocamız ülkemizde Ehl-i Beyt Sempozyumları düzenledi. Şii dünyasında dahi eşi benzeri bulunmayan Ehl-i Beyt Külliyatını yazdı. Türkiye'de bulunan Alevi, Caferi kardeşlerimizin sesi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın sempozyumları ve Ehl-i Beyt külliyatından sonra gür çıkmaya başladı.
Bazı çevreler Sayın Baş'ın bunu siyaseten yaptığını dile getirmesi ne kadar alçakçadır. İşte bu tam kul hakkına girmektir. Haydar Baş Hocanın soyu Ehl-i Beyt'tendir. Bu iftirayı atanların soyu kimdendir?
Haydar Baş Hocamızı çok eskiden tanıyanlar Haydar Hocamızdan evvel Hacı Mustafa Hayri babayı tanıyanlar O'nun Ehl-i Beyt aşkının 14 asır evvelden beri olduğunu bilir. İmam Hüseyin'i Kerbela'da mürted ilan eden zındıklardan bunların bir farkı yoktur.
Ehl-i Beyt onlara iman edenlerindir. Ehl-i Beyt herhangi bir mezhebin tekeli altında değildir. İslam'da iki yol vardır: Nübüvvet ve Velayet. Nübüvvetin rehberi Hz. Muhammed (s.a.a)'dir. O'nun Allah'a olan rıhleti ile bu yol kapandı ve Velayet yolu başladı. Bu yolun da kıyamet gününe kadar rehberi İmam Ali (k.v)'dir. O'dan sonra gelen İmamlar ile bu yol kıyamete kadar insanları Allah'a taşıyacak olan tek yoldur.
Hadis-i şeriftee Hz. Muhammed (s.a.a), "Benden sonra Ali, Allah'ın emri ile sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulü ile görüşeceğiniz güne kadar O'nun evlatlarından olan benim neslimin hakkıdır" buyurmuştur. Buna iman edenlere Müslüman denir. Namazı nasıl kılmış, abdesti nasıl almış vs. gibi ayrılık unsurları isnat etmek hainlikten başka bir şey değildir.
Herkesin mezhebi kendisine muhteremdir. Bunlar ayrılık unsuru değil bizim zenginliğimizdir. Kim bunları ayrılık/düşmanlık haline getiriyor ise bilin ki haindir. Kendi düşüncesini doğru kabul edip, aslını araştırmadan insanları yargılamak iftiradır, zandır. Bu anlayış da kul hakkına girer.
Ana ve babaya asi olmamak hususunda ayet-i kerimede Allah (c.c.), "Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine 'of!' bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle" (İsra, 23) buyurmaktadır.
Yaratıklar içinde öncelik, anne ve babaya verilmiş, onlara itaat edilmesi emredilmiştir. Çünkü insanı yaratan Allah'tır. Ana, babamız bizim dünyaya gelmemize sebeptirler. Bizi yetiştirip terbiye ederek topluma faydalı bir insan olmamızı sağlayan onlardır. Her türlü fedakarlığa, bir karşılık beklemeden seve seve katlanan onlardır. Bir anne Allah'ın kulunu dünyaya getirmek için ölümü göze alıyor. Doğumu başarılı olunca Allah (c.c.) bütün günahlarını bağışlar. Eğer doğum esnasında ölürse Allah (c.c.) o anneyi şehit saymaktadır.
Dinimizin vatanımızın ana ve babamızın kadrini bilelim. Allah (c.c.) bizleri kendine hakkı ile kul, Habibine ümmet, Ehl-i Beyt'e evlat eylesin.
Gökhan Demir / diğer yazıları
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020