Türkiye'deki Atatürk düşmanlığını anlamak imkansız.
Belki de değil. Eğer geçmişiniz de Atatürk'ün kurmak istediği devlete düşmanlık eden yakınlarınız varsa veya "Atatürk Türkiye'si olmasaydı şöyle olurdu" diye azınlık hayalleri içindeyseniz O'nu sevmemeniz normal.
Oysa bizler, Türkiye cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Atatürk'ü farklı bir gözle görüyoruz, takdir ediyoruz.
"Ya istiklal ya ölüm" diyecek kadar bağımsızlık yanlısı olmasını,
manda ve himayeyi reddetmesini, üniter bir devleti kurmasını saygı ile anıyoruz.
Üstelik başarılarını kendisine değil, millete mâl eden bu lider, demokrasinin yapı taşı olarak "ulusal egemenliği" görüyor.
"Hakimiyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir" diyor, 1 Mart 1923'deki TBMM'nin 4. toplanma yılı açılış konuşmasında.
Bugün siyasetin ihtiyacı olan bakış açısı bu.
Millete ait olanı millet adına kullandığını unutmamak?
"Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacidar yoktur, diktatör yoktur? Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır o da milli egemenlik." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c.1, Ankara 1961, s.311).
Çürüksulu Mehmet Paşa'nın yabancı bir gazeteye verdiği demece sinirlenerek ona gönderdiği telgrafta;
"Milletin Ermenistan'a bir karış toprak terk etmeyeceğini ve hatta eğer hükümet böyle acı bir mecburiyete boyun eğerse, milletin kendi haklarını bizzat savunmaya kararlı olduğunu" sert bir dille ifade etmiştir Atatürk.
1919'da Edirne'de 1. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey'e gönderdiği telgrafta Kürt sorununa şöyle değinmiştir:
"... İngiliz koruyuculuğunda bağımsız bir Kürdistan kurulmasına ilişkin İngiliz propagandası ve bundan yana olanlar etkisiz kılındı. Kürtler de Türklerle birleşti." (Nutuk, haz. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, c.3, s.13).
Son sözü de yeni Türkiye'nin geleceği hakkında olsun:
"Bizim dünya gözündeki en büyük güç ve kudretimiz yeni şekil mahiyemizdir? Düşmanlar ve halifeler el ele verip her şeyi yapabilecek bir iş birliğine girişebilirler. Fakat yeni Türkiye'nin rejimini, politikasını ve kuvvetini hiçbir şekilde sarsamazlar." (Nutuk, 2004, s.550).
Kendi ifadeleri ile yazdığım sözlerine göre sizce Atatürk'ü sevmeyenler, yeni Türkiye'nin tam bağımsız, Kürt-Türk bir olmuş, üniter yapısını ve sarsılmaz rejimini sevmeyenler mi acaba?
Belki de değil. Eğer geçmişiniz de Atatürk'ün kurmak istediği devlete düşmanlık eden yakınlarınız varsa veya "Atatürk Türkiye'si olmasaydı şöyle olurdu" diye azınlık hayalleri içindeyseniz O'nu sevmemeniz normal.
Oysa bizler, Türkiye cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Atatürk'ü farklı bir gözle görüyoruz, takdir ediyoruz.
"Ya istiklal ya ölüm" diyecek kadar bağımsızlık yanlısı olmasını,
manda ve himayeyi reddetmesini, üniter bir devleti kurmasını saygı ile anıyoruz.
Üstelik başarılarını kendisine değil, millete mâl eden bu lider, demokrasinin yapı taşı olarak "ulusal egemenliği" görüyor.
"Hakimiyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir" diyor, 1 Mart 1923'deki TBMM'nin 4. toplanma yılı açılış konuşmasında.
Bugün siyasetin ihtiyacı olan bakış açısı bu.
Millete ait olanı millet adına kullandığını unutmamak?
"Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacidar yoktur, diktatör yoktur? Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır o da milli egemenlik." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c.1, Ankara 1961, s.311).
Çürüksulu Mehmet Paşa'nın yabancı bir gazeteye verdiği demece sinirlenerek ona gönderdiği telgrafta;
"Milletin Ermenistan'a bir karış toprak terk etmeyeceğini ve hatta eğer hükümet böyle acı bir mecburiyete boyun eğerse, milletin kendi haklarını bizzat savunmaya kararlı olduğunu" sert bir dille ifade etmiştir Atatürk.
1919'da Edirne'de 1. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey'e gönderdiği telgrafta Kürt sorununa şöyle değinmiştir:
"... İngiliz koruyuculuğunda bağımsız bir Kürdistan kurulmasına ilişkin İngiliz propagandası ve bundan yana olanlar etkisiz kılındı. Kürtler de Türklerle birleşti." (Nutuk, haz. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, c.3, s.13).
Son sözü de yeni Türkiye'nin geleceği hakkında olsun:
"Bizim dünya gözündeki en büyük güç ve kudretimiz yeni şekil mahiyemizdir? Düşmanlar ve halifeler el ele verip her şeyi yapabilecek bir iş birliğine girişebilirler. Fakat yeni Türkiye'nin rejimini, politikasını ve kuvvetini hiçbir şekilde sarsamazlar." (Nutuk, 2004, s.550).
Kendi ifadeleri ile yazdığım sözlerine göre sizce Atatürk'ü sevmeyenler, yeni Türkiye'nin tam bağımsız, Kürt-Türk bir olmuş, üniter yapısını ve sarsılmaz rejimini sevmeyenler mi acaba?
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018