Türkiye Ligi'nde Beşiktaş şampiyon oldu... Eyvallah... Fenerbahçe basketbolda ülkemize en büyük kupayı kazandırdı... Eyvallah... Hani spordan uzak biri, mesela Ayşe bacımız olayın coşkusu ile meraklanıp nedir bunlar? diye baksa hemen en yakınına yavaştan eğilip "Ne için seviniyoruz" diye sormaz mı? İşte şampiyon falan olduk dense, kardeşimizin aklı daha da karışmayacak mı? bakacak, duyacak hep yabancı isimler. Olayların içinde hiç Türkçe isim yok. Konu bu. Nerede bizim çocuklar... Yok, yok, yok... Durun hemen yaftalanmayalım; senin dünyadan haberin yok mu diye? Hangi asırda yaşıyorsun diye? artık dünya küçüldü kim nerede oynarsa oynasın, sana ne diye? Uluslararası rekabetten haberin yok mu diye? var hepsinden haberim var. Var da hangi rekabet?
Düşünelim, tost makinası yapıyoruz 100 TL'ye satıyoruz. Aaa o da ne? yanında bir tost makinesi daha var Çin malı ve 75 lira ve daha kaliteli ve daha işlev kapasitesi yüksek. Ne olacak şimdi? Oturup düşüneceğiz. Sermaye arttıralım, daha kaliteli malzeme kullanalım, yeni biçimler üretelim, bazı fedakarlıklar yapıp, daha ucuza satalım. İşte buna rekabet denir. Karşına getirilen makinadan daha iyisini ve ucuzunu yaparak rakibi silmek.
Değerli meslekdaşım, yıllarca omuz omuza maç anlattığımız dostum Abidin Aydoğdu, bugünlerde kafayı buna takmış. Sosyal medyada spotlar halindeki sunumlarla "Fenerin yabancıları şampiyon oldu" gibi, konuyu gündeme taşıyarak ses getiriyor.
Rahmetli Turgut Özal ile onun federasyon başkanı Şenes Erzik'in inşa ettiği bu yabancı olayı rekabet ve küçülen dünya görüşleriyle bugüne kadar geldi. Başarı da getirdi. Ama kiminle? yabancılarla. Hani dünya birden büyüse, bu ekonomik yapılar çökse, tekrar çırıl çıplak ortada kalacağız. Niyetimiz kargaşa çıkarmak değil. Doğruyu aramak. Arayalım şimdi. Hangi branşta kaç sporcu yetiştirdik? cevap yok. Özellikle futbolda bu yabancı bolluğu içinde hangi futbolcularımızla rekabet oluşturabildik? Cevap yok. Futbolcu yetiştirmek için, ne yaptık? Cevap yok. Nasıl rekabet edeceğiz? Bu sporcular tost makinesi değil ki sermaye artırıp kalite yükseltelim.
Anlattıklarıma bence en güzel örnek Galatasaray'ın bundan tam 17 sene önce kazandığı UEFA Kupası. Ne olmuştu o dönem? İster bir alt yapı çalışmasının bir ürünü ister tesadüf deyin! Galatasaray, 2000 yılında hiç yenilmeden ülkemize futbolda tek Avrupa kupasını getirdiğinde kadrosunda 4 tane yabancı futbolcu bulunuyordu. Gerisi alt yapıdan yetişmiş oyunculardı. Olmuş mu? Olmuş.
Bu iş zaman ister emek ister. Kim yapacak? Fikret Orman mı? Aziz Yıldırım mı? Yoksa, yoksa büyük Federasyon Başkanı mı? Bunların işleri günü kurtarmak. Tıpkı Naim Süleymanoğlu olayı gibi. Çıkabildi mi bir tane daha? Yok tabii. Onun için nerede bizim çocuklar? diye soralım. Onun için yatırım yapalım. Onun için kendi sporcularımızla gurur yaşayalım. Ve işte bizim çocuklarımız diyelim. Olur mu? Olur tabi. Çıkarsız yarını görebilenlerle...
Düşünelim, tost makinası yapıyoruz 100 TL'ye satıyoruz. Aaa o da ne? yanında bir tost makinesi daha var Çin malı ve 75 lira ve daha kaliteli ve daha işlev kapasitesi yüksek. Ne olacak şimdi? Oturup düşüneceğiz. Sermaye arttıralım, daha kaliteli malzeme kullanalım, yeni biçimler üretelim, bazı fedakarlıklar yapıp, daha ucuza satalım. İşte buna rekabet denir. Karşına getirilen makinadan daha iyisini ve ucuzunu yaparak rakibi silmek.
Değerli meslekdaşım, yıllarca omuz omuza maç anlattığımız dostum Abidin Aydoğdu, bugünlerde kafayı buna takmış. Sosyal medyada spotlar halindeki sunumlarla "Fenerin yabancıları şampiyon oldu" gibi, konuyu gündeme taşıyarak ses getiriyor.
Rahmetli Turgut Özal ile onun federasyon başkanı Şenes Erzik'in inşa ettiği bu yabancı olayı rekabet ve küçülen dünya görüşleriyle bugüne kadar geldi. Başarı da getirdi. Ama kiminle? yabancılarla. Hani dünya birden büyüse, bu ekonomik yapılar çökse, tekrar çırıl çıplak ortada kalacağız. Niyetimiz kargaşa çıkarmak değil. Doğruyu aramak. Arayalım şimdi. Hangi branşta kaç sporcu yetiştirdik? cevap yok. Özellikle futbolda bu yabancı bolluğu içinde hangi futbolcularımızla rekabet oluşturabildik? Cevap yok. Futbolcu yetiştirmek için, ne yaptık? Cevap yok. Nasıl rekabet edeceğiz? Bu sporcular tost makinesi değil ki sermaye artırıp kalite yükseltelim.
Anlattıklarıma bence en güzel örnek Galatasaray'ın bundan tam 17 sene önce kazandığı UEFA Kupası. Ne olmuştu o dönem? İster bir alt yapı çalışmasının bir ürünü ister tesadüf deyin! Galatasaray, 2000 yılında hiç yenilmeden ülkemize futbolda tek Avrupa kupasını getirdiğinde kadrosunda 4 tane yabancı futbolcu bulunuyordu. Gerisi alt yapıdan yetişmiş oyunculardı. Olmuş mu? Olmuş.
Bu iş zaman ister emek ister. Kim yapacak? Fikret Orman mı? Aziz Yıldırım mı? Yoksa, yoksa büyük Federasyon Başkanı mı? Bunların işleri günü kurtarmak. Tıpkı Naim Süleymanoğlu olayı gibi. Çıkabildi mi bir tane daha? Yok tabii. Onun için nerede bizim çocuklar? diye soralım. Onun için yatırım yapalım. Onun için kendi sporcularımızla gurur yaşayalım. Ve işte bizim çocuklarımız diyelim. Olur mu? Olur tabi. Çıkarsız yarını görebilenlerle...
Akın Göksu / diğer yazıları
- Trabzon'da tatsız gece / 18.03.2024
- Final imkansız değil / 15.03.2024
- İşkence gibi maç / 12.03.2024
- Artık iyice belli oldu / 11.03.2024
- Silindir / 08.03.2024
- İyi savunma mükemmel sonuç / 08.03.2024
- Galatasaray başladı, Beşiktaş bitiremedi / 04.03.2024
- Fenerbahçe hücumunda sorun var / 03.03.2024
- Galatasaray hata yapmadı / 27.02.2024
- Beşiktaş Semih'le toparlanıyor / 26.02.2024
- Final imkansız değil / 15.03.2024
- İşkence gibi maç / 12.03.2024
- Artık iyice belli oldu / 11.03.2024
- Silindir / 08.03.2024
- İyi savunma mükemmel sonuç / 08.03.2024
- Galatasaray başladı, Beşiktaş bitiremedi / 04.03.2024
- Fenerbahçe hücumunda sorun var / 03.03.2024
- Galatasaray hata yapmadı / 27.02.2024
- Beşiktaş Semih'le toparlanıyor / 26.02.2024