Son darbe girişimi, milletin demokratik tepkisi, onun etkili olmadığı yerlerde soylu direnişi ve sağduyulu güvenlik güçlerinin karşı hamlesiyle bastırıldı. Ancak bu darbe girişimi, başarılı olanlar kadar siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal hayatımızda tahribat yapmıştır. Bunun onarılması ve yaraların sarılması için normalleşme süreci bir an önce başlatılmalı ve hızlandırılmalıdır.
Milletimiz, her dönemde darbelere karşı olmuştur. Fakat bazı dönemlerde karşı oluşunu sadece oyuyla ortaya koyabilmiştir. Son darbe girişiminde ise, ölümü göze alarak sokaklara çıkmış, fiili olarak tepki göstermiştir.
Bu takdire şayan durum, darbe girişimin bastırılmasıyla bitirilmemiş, sürdürülmesi için desteklenmiş ve teşvik edilmiştir. Ne var ki, milletin bir kısmında, "Demokrasi Nöbeti" adı altında gece sabahlara kadar yapılan gösterilerin uzun sürdüğü kanaati oluşmuştur. Elbette barışçıl gösterilere kimsenin diyeceği bir şey olamaz. Zira o gösteriler, uyanıklığın, duyarlılığın belirtisidir, ama sınırın da aşılmaması gerekir.
Demokratik gösteriler önemli, fakat ondan daha önemli olan devlet adamlarının, bu gösterilerin etkisinde kalmamalarıdır. Bir başka deyişle devlet adamları kitle psikolojisini dikkat almalı, ama onunla hareket etmemelidir. Çünkü kitlelerin sürükleyici gücüne kapılanlar, her zaman hayal kırıklığı yaşamışlardır. Onun içindir ki, kitle baskısı var diye ihtiyat elden bırakılmaz.
Darbelere karşı durulmasının en önemli nedenlerinde biri, milletin iradesinin yok sayılmasıdır. Hâlbuki insanın iradesi başkaları tarafından alınamayacak bir değerdir. İşte milletimiz, bu değerine ipotek koymaya çalışanlara karşı, açık seçik tavrını göstermiştir.
Görülen o ki, bundan böyle milletin iradesine dayanmayan hiçbir güç iktidar olamayacak, olsa bile iktidarda kalamayacaktır. Bu gerçeği, darbe ruhu taşıyanlar artık görmeli ve o düşünceleri akıllarının ucundan dahi geçirmemelidirler.
Evet, darbe atmosferinden süratle çıkmak ve normalleşmek için atılması gereken adımları zaman geçirmeden atmak gerekir. Bu adımların başında da darbecilerin adaletle yargılanmaları gelmektedir.
Ülkemizde, geçmişte İstiklâl Mahkemeleriyle çok kötü örnekler sergilenmiştir. O dönemin anlayışını yansıtması bakımından bir sözü nakletmek gerekir. Şark İstiklâl Mahkemesi üyelerinden Lütfi Müfid (Özdeş) Bey, tartıştığı Savcı Süreyya Bey'e şöyle demiştir: "Bizim belli bir amacımız vardır. Ona varmak için ara sıra kanunların üstüne de çıkarız."
Darbeciler, bu zihniyetle hareket ederler, ama devlet asla böyle davranamaz, davranırsa meşruiyetini tartışmalı hale getirir. Hz. Ali (ra) der ki: "İktidar sahiplerinin en çirkin işi öç almaktır."
Hâsılı, adaletin herkes için geçerli olduğunu, zalim ve hain darbecilere de göstermek gerekir. Zaten devlet de budur. Devlet ve adalet, birbirinden ayrılmayan iki kavramdır. Birbirlerinden ayrıldıklarında ne devlet yaşar, ne de adalet uygulanır. O zaman anarşi, kargaşa, bunalım ve buhran kaçınılmaz olur. Kukla darbecileri, sahaya süren kuklacıların nihai amacı da bu değil miydi?
Milletimiz, her dönemde darbelere karşı olmuştur. Fakat bazı dönemlerde karşı oluşunu sadece oyuyla ortaya koyabilmiştir. Son darbe girişiminde ise, ölümü göze alarak sokaklara çıkmış, fiili olarak tepki göstermiştir.
Bu takdire şayan durum, darbe girişimin bastırılmasıyla bitirilmemiş, sürdürülmesi için desteklenmiş ve teşvik edilmiştir. Ne var ki, milletin bir kısmında, "Demokrasi Nöbeti" adı altında gece sabahlara kadar yapılan gösterilerin uzun sürdüğü kanaati oluşmuştur. Elbette barışçıl gösterilere kimsenin diyeceği bir şey olamaz. Zira o gösteriler, uyanıklığın, duyarlılığın belirtisidir, ama sınırın da aşılmaması gerekir.
Demokratik gösteriler önemli, fakat ondan daha önemli olan devlet adamlarının, bu gösterilerin etkisinde kalmamalarıdır. Bir başka deyişle devlet adamları kitle psikolojisini dikkat almalı, ama onunla hareket etmemelidir. Çünkü kitlelerin sürükleyici gücüne kapılanlar, her zaman hayal kırıklığı yaşamışlardır. Onun içindir ki, kitle baskısı var diye ihtiyat elden bırakılmaz.
Darbelere karşı durulmasının en önemli nedenlerinde biri, milletin iradesinin yok sayılmasıdır. Hâlbuki insanın iradesi başkaları tarafından alınamayacak bir değerdir. İşte milletimiz, bu değerine ipotek koymaya çalışanlara karşı, açık seçik tavrını göstermiştir.
Görülen o ki, bundan böyle milletin iradesine dayanmayan hiçbir güç iktidar olamayacak, olsa bile iktidarda kalamayacaktır. Bu gerçeği, darbe ruhu taşıyanlar artık görmeli ve o düşünceleri akıllarının ucundan dahi geçirmemelidirler.
Evet, darbe atmosferinden süratle çıkmak ve normalleşmek için atılması gereken adımları zaman geçirmeden atmak gerekir. Bu adımların başında da darbecilerin adaletle yargılanmaları gelmektedir.
Ülkemizde, geçmişte İstiklâl Mahkemeleriyle çok kötü örnekler sergilenmiştir. O dönemin anlayışını yansıtması bakımından bir sözü nakletmek gerekir. Şark İstiklâl Mahkemesi üyelerinden Lütfi Müfid (Özdeş) Bey, tartıştığı Savcı Süreyya Bey'e şöyle demiştir: "Bizim belli bir amacımız vardır. Ona varmak için ara sıra kanunların üstüne de çıkarız."
Darbeciler, bu zihniyetle hareket ederler, ama devlet asla böyle davranamaz, davranırsa meşruiyetini tartışmalı hale getirir. Hz. Ali (ra) der ki: "İktidar sahiplerinin en çirkin işi öç almaktır."
Hâsılı, adaletin herkes için geçerli olduğunu, zalim ve hain darbecilere de göstermek gerekir. Zaten devlet de budur. Devlet ve adalet, birbirinden ayrılmayan iki kavramdır. Birbirlerinden ayrıldıklarında ne devlet yaşar, ne de adalet uygulanır. O zaman anarşi, kargaşa, bunalım ve buhran kaçınılmaz olur. Kukla darbecileri, sahaya süren kuklacıların nihai amacı da bu değil miydi?
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018