O kadar çok Efendi Miloş var ki?

Birçoğumuz, şu İslam dünyasının hali neden hep böyle perişan, hep ihtilaf, hep savaş, diye hayıflanırız. 
Nasıl oluyor da adı, özü, esasları ve insanlığa gönderiliş gayesi sulh, selamet, dünya ve ahiret mutluluğu olan İslam'ın mensupları hep kan ağlıyor; neden, der, dertleniriz.
Gönlümüzü ve gönül coğrafyamızı kavuran bu sorunun cevabını bulmak istiyorsak? Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın, ilk baskısı 1992'de yapılan "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" adlı muhteşem eseri, başucu kitabımız olsun!
O zaman; Filinta dizisindeki Padişahın akıldânesi Kenan Efendinin, niçin ve nasıl Efendi Miloş olarak entrikalar çevirdiğini kolayca anlar, hayrete düşmezsiniz.
Veya Efendi Miloş'un en büyük eseri olan Tabibe Leyla'nın, imparatorluğun koynuna sokulmuş tesettürlü bir kobra olmasına şaşırmazsınız.
Yahut kimi Nakşi şerbetli cüppeli-şalvarlıların, Müslümanlara karşı işgalci Amerika, İsrail ve keşiş sakallı katiller güruhunun safında saf tutmalarına, Papa II. Urban edasıyla Müslümanların katledilmesine fetvabazlık yapmalarına hayret etmezsiniz.
Yahut da en ağır savaşlardan bile yekvücut çıkan koca Türk milletinin, İslamcı geçinenlerin siyasi manevrasıyla nasıl darmadağın edildiğini; 
Hangi akılla Vatikan'ın dinler arası diyalog kuyusuna dolap beygirliği hizmeti verildiğini; 
Hangi imanla domuz etinin kasaplık hayvan eti, zinanın serbest, faizin ise bereketli kazanç ve nema yapıldığını;
Ne uğruna milyonlarca Müslümanın ve masum insanın katledilmeye devam edildiğini anlarsınız.
Efendi Miloş'ları, haç tasmalı İslamcıları, Müslümanın katline fetvalar uyduran fetvabazları ve evliya kisvesine bürünmüş BOP eşkıyasını, Prof. Dr. Baş'ın "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" adlı eserinde görür, keşfeder, yakalarsınız.
Ekonomiden din ve medeniyet değerlerimize kadar, Haydar Baş hocamızın dikkat çektiği ve çare ürettiği her konunun, milletimizin ve insanlığın geleceğine dair çetin bir kördüğümü çözdüğüne hep birlikte şahidiz.
Bunlardan biri de, Suriye'deki fitnenin henüz alevlenmediği vakitte yapılan I. Uluslararası Ehl-i Beyt Sempozyumunda dikkat çektiği Ehl-i Beyt gerçeğimiz ve bu gerçeğe karşı Rabbani namlı Ahmed Sirhindî'nin duruşudur.
Ekber Şah'ın sarayının Efendi Miloş'larından biridir Sirhindi?
Sirhindî'nin ipliğini pazara ilk çıkartan ise Ehl-i Beyt soylu Kadiri meşrep Seyyid Ma'ruf Berzencî'dir.
Berzenci, Sirhindî'nin ipliğini hallaç pamuğu gibi savurup attı.
Tevhidin merkezi oldu. 
Seyyid Berzenci, Sirhindî'nin mirasçısı olan Halid Bağdadî'nin bid'atlarına karşı da "Tahrir'ul-Hitap" adlı bir reddiye yazdı. Sadece Berzencî değil; Seyyid Halis Talabanî, Seyyid Birifkanî, Şeyh el-Mevsilî , Şeyh el-Kurani, Şeyh el-Celilî gibi zevat da, Bağdadî'nin tasavvuf adı altında yaydığı İngiliz-Hind karışımı görüşleri, Kur'an ve Sünnet ölçüleriyle reddettiler.
Olayların arka planını irdeleyen ilim ehli şu hükme varıyor: Rabbanî-Bağdadî ekolü, hem kendi dönemlerinde ve sonrasında hem de Milli Mücadele yıllarında İngiliz güdümlü isyan ve darbelerin ya odağı veya makul şüphelisi oldular.
Elliyi aşkın eser sahibi olan Berzencî'nin büyük dedesi ise, Türkistan ve Hind coğrafyasını İslamlaştıran Seyyid Ali Hemedânî'dir ki, o da İmam Zeynelabidin'in torunudur. Hemedâni'nin de kırkı aşkın eseri var. İlim, irfan ve irşad geleneğimizin abide zevatıdır bunlar.
Berzenci, Sirhindi'nin itikâdî batıllarına karşı da Kur'an ve Sünnet'ten delillerle donanımlı "Kadhu'r-Rend ve Kıdhu'z-Zend" adlı abide bir reddiye kaleme aldı.
Zira Hindistan uleması, devrin fetva mercii olarak kabul edilen Haremeyn (Mekke-Medine) ulemasından Sirhindi'nin görüşlerine dair otuz iki hususta fetva istediler. 
Haremeyn uleması, yaptığı dini-ilmi mütalaa neticesinde "Rabbani'nin görüşlerinin batıl ve küfür olduğu" hükmünü içeren bir fetvanâme hazırlayıp imzaladı.
Bu fetvanameyi, dönemin Mekke Emiri Şerif Said Berekat, Seyyid Berzenci'nin reddiyesiyle birlikte Hindistan'a gönderdi. Reddiye'nin bir nüshası da payitahta, İstanbul'a ulaştırıldı. 
İnşallah yakında sizin de elinize ulaşır.
Gelişmeler, Filinta'daki Kenan Efendi'nin gerçekte Efendi Miloş olduğunu nasıl açığa çıkarttıysa? Bu fetvanameler, reddiyeler ve olaylar, Papalığın Dinlerarası Diyalogunun 16 yüzyıl modeli olan uydurma Din-i İlahî'nin bânisi Babür hükümdarı Ekber Sah'ın saray hocası Sirhindî'nin de, gerçekten Rabbanî bir tarafının olmadığını ortaya koyuyor.
Anlayacağınız, o kadar çok Efendi Miloş var ki? Dünden bugüne İslam dünyası, bunların maharetiyle kan ağlıyor; Müslüman Müslümana kırdırılıyor.
Siyasette, ticarette, camide, medresede, dernek yahut dergahlarda Kenan Efendi diye dolanan Efendi Miloşlar, tarihte vardı lakin bugün yok, diye düşünenler, yanılıyorlar... Türk milletindeki bu büyük yanılgı, vatanımızı, imanımızı ve geleceğimizi yok eden bir tehdit halini almıştır. 
Bu takkeli-sarıklı Efendi Miloşları keşfetmek ve bu badireyi sağ salim atlatmak için Prof. Dr. Baş'a kulak asmamız şarttır.