Muaviye ve Emevî mezalimi sürecinde Ehl-i Beyt'e ve hadislere yönelik ağır operasyonların mahsullerinden biri de "aşere-i mübeşşere hadisi" olarak bilinen "on kişilik cennetlikler" rivayetidir.
Rivayet şöyle? Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:
"On kişi cennetliktir: Allah'ın Elçisi, Ebubekr, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Sa'd b. Ebî Vakkâs, Abdurrahmân b. Avf ve Saîd b. Zeyd" (Ahmed, Müsned, 1/ 187-189; Ebû Dâvûd, Sünnet, 8; Tirmizî, Menâkıb, 25, 27; İbn Mâce, Mukaddime, 11).
Rivâyet, sahâbeden sadece Hz. Ömer'in eniştesi Saîd b. Zeyd kanalıyla geliyor. Listesinde kendi adı da var.
Manidardır ki, böyle müjdeli bir hadisi, Said b. Zeyd'den başka hiçbir sahabi duymamış ve kendisinden başka kimseden nakledilmemiştir!
Dahası, listede adı geçen Hz. Sa'd'ın bizzat kendisi, listeyi yalanlayarak diyor ki: "Hz. Peygamber (s.a.a) yeryüzünde yaşamakta olan -Abdullâh b. Selâm dışında- hiç kimse için "cennetlik" buyurmamıştır!" (Buhârî, Menâkıb, 79; Müslim, Fedailu's-Sahâbe, 147).
Listede, Hz. Peygamber'in, kendilerini sevmeyi Yüce Allah'ın emir buyurduğunu ve cennetin kendilerini özlediğini beyan ettiği İmam Ali yaranı ilk Müslümanlardan Hz. Ammâr, Hz. Selmân, Hz. Mikdât ve Hz. Ebû Zerr'in olmaması elbette dikkat çekmektedir.
Rivâyet, nakledildiği tek sahabi olan Saîd b. Zeyd'den itibaren, başlıca altı ayrı yoldan geliyor: Abdullâh b. Zâlim el-Mâzinî, Abdurrahmân b. el-Ahnes, Humeyd b. Abdirrahmân, Riyâh b. Hâris en-Neha'î, Sâlim b. Ebil-Ca'd, Muhammed b. Sâib el-Kelbî.
Sahabiden sonraki bu kanallar maalesef ma'lul ve metrûk?
Bu altı ravinin rivayet kimlikleri ve kıymetleri özetle şöyle:
- Abdullâh b. Zâlim, Buhârî tarafından cerh edilen/eleştirilen bir râvî. Ayrıca kendisiyle talebesi olduğu söylenen Hilâl b. Yesâf arasında isnat kopukluğu var; arada olması gereken râvî İbn Hayyân yok... O da tamamen meçhul birisi. Bu yüzden sözkonusu "aşere-i mübeşşere" hadîsinin sahih olmadığına hükmedenlerin başında Buhârî geliyor, İbn Adiy ve el-Uqaylî gibi alimler onu izliyor (Buhârî, el-Kebîr, 5 /124; Ebû Dâvûd, Sünnet, 8; Dârekutnî, el-Ilel, 4/412; Zehebî, Mizan, 2/448; 4/591; İbn Hacer, et-Takrîb, 2/ 473; et-Tehzîb, 3/167; İbn Adiy, el-Kâmil fî Duafâ'ir-Ricâl, 4/ 223).
- Abdurrahmân b. el-Ahnes, tamamen meçhul, durumu belirsiz birisi (Zehebî, Mizan, 2/ 546; İbn Hacer, et-Takrîb, 1/440).
- Humeyd b. Abdirrahmân, Hz. Ali'ye ve Ehl-i Beyt soyuna karşı, Muaviye ve Emevîler'in safında yer almış biri olmasının yanısıra; rivayet zincirindeki Musa b. Yakub ez-Zema'î'nin hafızası ma'lul (Zehebî, Mizan, 4/ 227-229; İbn Hacer, et-Tehzîb, 5/ 566 vd.).
Humeyd, aynı hadisi, Saîd b. Zeyd yerine, hadis almasının mümkün olmadığı küçük yaşta kaybettiği babası Abdurrahmân b. Avf'tan işitmiş gibi rivayet ediyor. Bu rivayetinde, listeden Hz. Peygamber (s.a.a) çıkartılarak yerine Ebû Ubeyde b. Cerrâh konuyor (İbn Hacer, et-Tehzîb, 2/ 31; Ahmed, Müsned,1/193 (1585); Tirmizî, Menâkıb, 25).
- Sâlim'den gelen rivâyetin zincirindeki Ubeyde b. Muattib ise cerh ve ta'dil alimlerinin ittifakıyla zayıf ve metrûk bir ravidir (Zehebî, Mizan, 3/ 25-26; İbn Hacer, et-Takrîb, 1/510).
- Muhammed b. Sâib ise, çok zayıf kabul edilen, hatta "yalancılıkla/kizbu'r-ravi" itham edilen biri (Zehebî, 3/556 vd.; İbn Hacer, et-Takrîb, 2/173).
- En elle tutulur rivayet, tabiinden Riyah'ın kanalıyla gelen rivayettir; lakin bu da vakıaya muhalif olma ve senetteki inkıta bakımından hüccet olabilecek kıratta değildir.
Rivayetin, Kur'an ve sahih sünnet ölçülerine aykırılığı ise ayrı bir ilettir.
Bütün kanalların kendisine bağlandığı tek ravi sahabi olan Said'in, söz konusu rivayeti naklettiği belirtilen meclise bakıldığı zaman, İmam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e karşı Muâviye'nin talimatıyla minberlerden sövülüp küfredildiği lanetlik vakitler olduğu görülmektedir (Ahmed, Müsned, 1/187-188, H. No: 1629, 1631, 1637, 1638, 1644).
Diğer sahabiler gibi Hz. Said'in de, Muaviye ve Muğire'nin elemanlarının bu lanet ve küfür furyasını içine sindiremediği aşikârdır. Bu sebeple muhtemeldir ki, İmam Ali'ye lanet furyasına mani olma samimiyetiyle, başka hiçbir sahabenin duyup nakletmediği ve sadece kendisinin söylediği "Emevi soyunun baştacı ettiği isimlerle destekli bir rivayet" sadır olmuştur.
Hz. Hucr b. Adiyy gibi bir sahabinin yaranlarıyla bu lanetleme furyasına karşı çıktığı için katledildiği böylesi bir Muâviye mezalimi devrinde; Hz. Said, tek başına İmam Ali'nin faziletini nakletse ve onun cennetlik bir kul olduğunu, dolayısıyla ona lanet etmenin küfür olacağını söylese, muhtemel ki, kendi başı da uçurulacak?
İngiliz imalatı cüppeli Nakşilerin, Yüce Allah'ın Kur'an'ında kendilerini tertemiz ve sevilmelerini farz kıldığını beyan ettiği Ehli Beyt'in yüceliğini setretmeye matuf dillerine pelesenk ettikleri "Aşere-i Mübeşşere hadisi"nin rivayet değeri ve hüccet olma vasfı budur. Allah ve Resulü en iyi bilendir.
Rivayet şöyle? Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:
"On kişi cennetliktir: Allah'ın Elçisi, Ebubekr, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Sa'd b. Ebî Vakkâs, Abdurrahmân b. Avf ve Saîd b. Zeyd" (Ahmed, Müsned, 1/ 187-189; Ebû Dâvûd, Sünnet, 8; Tirmizî, Menâkıb, 25, 27; İbn Mâce, Mukaddime, 11).
Rivâyet, sahâbeden sadece Hz. Ömer'in eniştesi Saîd b. Zeyd kanalıyla geliyor. Listesinde kendi adı da var.
Manidardır ki, böyle müjdeli bir hadisi, Said b. Zeyd'den başka hiçbir sahabi duymamış ve kendisinden başka kimseden nakledilmemiştir!
Dahası, listede adı geçen Hz. Sa'd'ın bizzat kendisi, listeyi yalanlayarak diyor ki: "Hz. Peygamber (s.a.a) yeryüzünde yaşamakta olan -Abdullâh b. Selâm dışında- hiç kimse için "cennetlik" buyurmamıştır!" (Buhârî, Menâkıb, 79; Müslim, Fedailu's-Sahâbe, 147).
Listede, Hz. Peygamber'in, kendilerini sevmeyi Yüce Allah'ın emir buyurduğunu ve cennetin kendilerini özlediğini beyan ettiği İmam Ali yaranı ilk Müslümanlardan Hz. Ammâr, Hz. Selmân, Hz. Mikdât ve Hz. Ebû Zerr'in olmaması elbette dikkat çekmektedir.
Rivâyet, nakledildiği tek sahabi olan Saîd b. Zeyd'den itibaren, başlıca altı ayrı yoldan geliyor: Abdullâh b. Zâlim el-Mâzinî, Abdurrahmân b. el-Ahnes, Humeyd b. Abdirrahmân, Riyâh b. Hâris en-Neha'î, Sâlim b. Ebil-Ca'd, Muhammed b. Sâib el-Kelbî.
Sahabiden sonraki bu kanallar maalesef ma'lul ve metrûk?
Bu altı ravinin rivayet kimlikleri ve kıymetleri özetle şöyle:
- Abdullâh b. Zâlim, Buhârî tarafından cerh edilen/eleştirilen bir râvî. Ayrıca kendisiyle talebesi olduğu söylenen Hilâl b. Yesâf arasında isnat kopukluğu var; arada olması gereken râvî İbn Hayyân yok... O da tamamen meçhul birisi. Bu yüzden sözkonusu "aşere-i mübeşşere" hadîsinin sahih olmadığına hükmedenlerin başında Buhârî geliyor, İbn Adiy ve el-Uqaylî gibi alimler onu izliyor (Buhârî, el-Kebîr, 5 /124; Ebû Dâvûd, Sünnet, 8; Dârekutnî, el-Ilel, 4/412; Zehebî, Mizan, 2/448; 4/591; İbn Hacer, et-Takrîb, 2/ 473; et-Tehzîb, 3/167; İbn Adiy, el-Kâmil fî Duafâ'ir-Ricâl, 4/ 223).
- Abdurrahmân b. el-Ahnes, tamamen meçhul, durumu belirsiz birisi (Zehebî, Mizan, 2/ 546; İbn Hacer, et-Takrîb, 1/440).
- Humeyd b. Abdirrahmân, Hz. Ali'ye ve Ehl-i Beyt soyuna karşı, Muaviye ve Emevîler'in safında yer almış biri olmasının yanısıra; rivayet zincirindeki Musa b. Yakub ez-Zema'î'nin hafızası ma'lul (Zehebî, Mizan, 4/ 227-229; İbn Hacer, et-Tehzîb, 5/ 566 vd.).
Humeyd, aynı hadisi, Saîd b. Zeyd yerine, hadis almasının mümkün olmadığı küçük yaşta kaybettiği babası Abdurrahmân b. Avf'tan işitmiş gibi rivayet ediyor. Bu rivayetinde, listeden Hz. Peygamber (s.a.a) çıkartılarak yerine Ebû Ubeyde b. Cerrâh konuyor (İbn Hacer, et-Tehzîb, 2/ 31; Ahmed, Müsned,1/193 (1585); Tirmizî, Menâkıb, 25).
- Sâlim'den gelen rivâyetin zincirindeki Ubeyde b. Muattib ise cerh ve ta'dil alimlerinin ittifakıyla zayıf ve metrûk bir ravidir (Zehebî, Mizan, 3/ 25-26; İbn Hacer, et-Takrîb, 1/510).
- Muhammed b. Sâib ise, çok zayıf kabul edilen, hatta "yalancılıkla/kizbu'r-ravi" itham edilen biri (Zehebî, 3/556 vd.; İbn Hacer, et-Takrîb, 2/173).
- En elle tutulur rivayet, tabiinden Riyah'ın kanalıyla gelen rivayettir; lakin bu da vakıaya muhalif olma ve senetteki inkıta bakımından hüccet olabilecek kıratta değildir.
Rivayetin, Kur'an ve sahih sünnet ölçülerine aykırılığı ise ayrı bir ilettir.
Bütün kanalların kendisine bağlandığı tek ravi sahabi olan Said'in, söz konusu rivayeti naklettiği belirtilen meclise bakıldığı zaman, İmam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e karşı Muâviye'nin talimatıyla minberlerden sövülüp küfredildiği lanetlik vakitler olduğu görülmektedir (Ahmed, Müsned, 1/187-188, H. No: 1629, 1631, 1637, 1638, 1644).
Diğer sahabiler gibi Hz. Said'in de, Muaviye ve Muğire'nin elemanlarının bu lanet ve küfür furyasını içine sindiremediği aşikârdır. Bu sebeple muhtemeldir ki, İmam Ali'ye lanet furyasına mani olma samimiyetiyle, başka hiçbir sahabenin duyup nakletmediği ve sadece kendisinin söylediği "Emevi soyunun baştacı ettiği isimlerle destekli bir rivayet" sadır olmuştur.
Hz. Hucr b. Adiyy gibi bir sahabinin yaranlarıyla bu lanetleme furyasına karşı çıktığı için katledildiği böylesi bir Muâviye mezalimi devrinde; Hz. Said, tek başına İmam Ali'nin faziletini nakletse ve onun cennetlik bir kul olduğunu, dolayısıyla ona lanet etmenin küfür olacağını söylese, muhtemel ki, kendi başı da uçurulacak?
İngiliz imalatı cüppeli Nakşilerin, Yüce Allah'ın Kur'an'ında kendilerini tertemiz ve sevilmelerini farz kıldığını beyan ettiği Ehli Beyt'in yüceliğini setretmeye matuf dillerine pelesenk ettikleri "Aşere-i Mübeşşere hadisi"nin rivayet değeri ve hüccet olma vasfı budur. Allah ve Resulü en iyi bilendir.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019