Oy ve Ötesi, Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) bir dilekçe verdi. Dilekçede, kanunlaşan son değişiklik tekliflerinin yarattığı belirsizliğin altı çizilirken, demokratik esasların güvence altına alınıp, boşlukları ortadan kaldıracak kapsamlı bir
düzenlemeye ihtiyaç olduğu vurgulandı.
Yani güvenli bir seçim için önemli talepler içeriyor.
Oy ve Ötesi kendilerini "siyasi partilerden bağımsız bir bilinçlendirme hareketi" olarak tanımlıyor. 200 bini aşkın gönüllü ağı ile 6 seçim sürecini takip etmiş bir sivil toplum kuruluşu.
Aslına bakarsanız Türkiye'de hemen hemen her kuruma toplumun güveninin azaldığını görüyoruz. Zaman zaman bu güvensizlik anketlere de yansıyor. Adalet Bakanı bile Türkiye'de yargıya güvenin yüzde 60-70'lerden yüzde 20'lerin de altına düştüğünü söylemişti. Dolayısıyla Türkiye'deki seçimlere de seçimlerin düzgün bir şekilde yapılıp sayılmasından sorumlu olan YSK'ya da güvenin azaldığı bir gerçek.
Türkiye'de ciddi bir kesim, devletin kurumlarının siyasi iradenin baskısı altında olduğuna inanıyor. Sonuç olarak da en güvenilir mekanizma olması gereken adalet mekanizmasına güven büyük ölçüde azalmış durumda. Bunu bizzat Adalet Bakanı'nın ağzından duyuyoruz zaten.
Aslında Türkiye'de herkes bunu biliyor. Yani kurumların siyasi iradeden çekinerek iş yaptığını.. Fakat asıl sorun, ülkenin bir kısmının bundan rahatsızlık duymuyor olması! Türkiye için asıl felaket budur.
Oy ve Ötesi'nin de toplumdaki seçimlere olan güvensizlik ortamından doğduğunu biliyoruz.
Neyse, gelelim bu sivil toplum kuruluşunun altını çizdiği konulara:
* Seçmen ihbarı üzerine kolluk kuvvetinin sandık çevresine çağrılması konusu bazı tereddütleri de beraberinde getirmiş ve "İhbarın kim tarafından ve ne şekilde yapıldığını, ihbarın gerçekleşip gerçekleşmediğini denetleme imkânı yoktur ve bu durum yetkinin kötüye kullanılması sonucunu doğurabilir" denilmiş.
* Üzerinde sandık kurulu mührü bulunmayan zarf ve oy pusulalarının geçerli kabul edilebileceğine ilişkin olarak da, "Mühürsüz oy pusulalarının ve zarfların ihmal sonucu mu yoksa kasten mi mühürlenmediğinin tespiti güçtür. Oluşabilecek belirsizliklerin önüne nasıl geçilecek?" diye sorulmuş.
* Vali veya il seçim kurulu başkanının talebi üzerine YSK tarafından sandıkların en yakın seçim bölgesine taşınmasına ve sandık bölgelerinin birleştirilmesine karar verilmesine ilişkin de "Sandığı taşınan ve oy vereceği sandığın yeni konumu kendisine tebliğ edilen seçmen, yeni sandığa ulaşımını nasıl sağlayacak ve sandığın taşındığı bölgede seçmen kendisini baskı altında hissederse özgür irade ile oy kullanması nasıl sağlanacaktır?" denilmiş.
* Hastalığı veya engeli sebebiyle yatağa bağımlı olan seçmenlerin oy kullanmalarını sağlamak için seyyar sandık uygulamasının hayata geçirilmesine dair ise "Görevliler, yerinde oy kullanmak zorunda olan yatağa bağımlı seçmene oy verme süresinin sonuna kadar ulaşamazsa nasıl bir yol izlenecek?" sorusu sorulmuş.
* ittifakların her birinin aldığı ortak oy sayısının, partilerin milletvekili sayılarını belirleyecek olan parti oylarına bölüştürülmesiyle ilgili olarak da seçmenin tercihi ile ilgili yanlış çıkarımlara sebep olabileceği ve milletvekili dağılımında sapmalara yol açabileceği; ayrıca oyların hesaplanması ve bunların geçerlilik/geçersizlik durumlarının sandık başında karışıklıklara yol açabileceğinin altı çiziliyor.
* Sandık kapağındaki açıklığın ebatlarının sandığa müdahale edilmesine imkân vermeyecek şekilde netleştirilmesi gerektiği,
* Sandık kurulu başkan ve üyelerinin kamu görevlileri arasından ad çekme usulünün genelge ile açık ve net şekilde yeniden düzenlenmesi?
Ve daha başka hususlar da dilekçede
sıralanmış.
Sonuç olarak seçim güvenliğiyle ilgili konularda tereddütlerin yok edilemediği bir ortamda Türkiye seçimlere hazırlanıyor. Vatandaşın haklarını güvence altına alması gereken kurumlara ise vatandaşın güveni yok!
Çözüm bekleyen ekonomik ve siyasi sorunları da ilave edersek ülkemiz için aydınlık bir gelecekten bahsetmek pek mümkün görünmüyor. Kısır bir iktidar-muhalefet çekişmesine sıkıştırılan Türkiye bu durumdan kurtulmadığı müddetçe de, zifiri karanlıkta debelenip durmaya devam edeceğiz.
düzenlemeye ihtiyaç olduğu vurgulandı.
Yani güvenli bir seçim için önemli talepler içeriyor.
Oy ve Ötesi kendilerini "siyasi partilerden bağımsız bir bilinçlendirme hareketi" olarak tanımlıyor. 200 bini aşkın gönüllü ağı ile 6 seçim sürecini takip etmiş bir sivil toplum kuruluşu.
Aslına bakarsanız Türkiye'de hemen hemen her kuruma toplumun güveninin azaldığını görüyoruz. Zaman zaman bu güvensizlik anketlere de yansıyor. Adalet Bakanı bile Türkiye'de yargıya güvenin yüzde 60-70'lerden yüzde 20'lerin de altına düştüğünü söylemişti. Dolayısıyla Türkiye'deki seçimlere de seçimlerin düzgün bir şekilde yapılıp sayılmasından sorumlu olan YSK'ya da güvenin azaldığı bir gerçek.
Türkiye'de ciddi bir kesim, devletin kurumlarının siyasi iradenin baskısı altında olduğuna inanıyor. Sonuç olarak da en güvenilir mekanizma olması gereken adalet mekanizmasına güven büyük ölçüde azalmış durumda. Bunu bizzat Adalet Bakanı'nın ağzından duyuyoruz zaten.
Aslında Türkiye'de herkes bunu biliyor. Yani kurumların siyasi iradeden çekinerek iş yaptığını.. Fakat asıl sorun, ülkenin bir kısmının bundan rahatsızlık duymuyor olması! Türkiye için asıl felaket budur.
Oy ve Ötesi'nin de toplumdaki seçimlere olan güvensizlik ortamından doğduğunu biliyoruz.
Neyse, gelelim bu sivil toplum kuruluşunun altını çizdiği konulara:
* Seçmen ihbarı üzerine kolluk kuvvetinin sandık çevresine çağrılması konusu bazı tereddütleri de beraberinde getirmiş ve "İhbarın kim tarafından ve ne şekilde yapıldığını, ihbarın gerçekleşip gerçekleşmediğini denetleme imkânı yoktur ve bu durum yetkinin kötüye kullanılması sonucunu doğurabilir" denilmiş.
* Üzerinde sandık kurulu mührü bulunmayan zarf ve oy pusulalarının geçerli kabul edilebileceğine ilişkin olarak da, "Mühürsüz oy pusulalarının ve zarfların ihmal sonucu mu yoksa kasten mi mühürlenmediğinin tespiti güçtür. Oluşabilecek belirsizliklerin önüne nasıl geçilecek?" diye sorulmuş.
* Vali veya il seçim kurulu başkanının talebi üzerine YSK tarafından sandıkların en yakın seçim bölgesine taşınmasına ve sandık bölgelerinin birleştirilmesine karar verilmesine ilişkin de "Sandığı taşınan ve oy vereceği sandığın yeni konumu kendisine tebliğ edilen seçmen, yeni sandığa ulaşımını nasıl sağlayacak ve sandığın taşındığı bölgede seçmen kendisini baskı altında hissederse özgür irade ile oy kullanması nasıl sağlanacaktır?" denilmiş.
* Hastalığı veya engeli sebebiyle yatağa bağımlı olan seçmenlerin oy kullanmalarını sağlamak için seyyar sandık uygulamasının hayata geçirilmesine dair ise "Görevliler, yerinde oy kullanmak zorunda olan yatağa bağımlı seçmene oy verme süresinin sonuna kadar ulaşamazsa nasıl bir yol izlenecek?" sorusu sorulmuş.
* ittifakların her birinin aldığı ortak oy sayısının, partilerin milletvekili sayılarını belirleyecek olan parti oylarına bölüştürülmesiyle ilgili olarak da seçmenin tercihi ile ilgili yanlış çıkarımlara sebep olabileceği ve milletvekili dağılımında sapmalara yol açabileceği; ayrıca oyların hesaplanması ve bunların geçerlilik/geçersizlik durumlarının sandık başında karışıklıklara yol açabileceğinin altı çiziliyor.
* Sandık kapağındaki açıklığın ebatlarının sandığa müdahale edilmesine imkân vermeyecek şekilde netleştirilmesi gerektiği,
* Sandık kurulu başkan ve üyelerinin kamu görevlileri arasından ad çekme usulünün genelge ile açık ve net şekilde yeniden düzenlenmesi?
Ve daha başka hususlar da dilekçede
sıralanmış.
Sonuç olarak seçim güvenliğiyle ilgili konularda tereddütlerin yok edilemediği bir ortamda Türkiye seçimlere hazırlanıyor. Vatandaşın haklarını güvence altına alması gereken kurumlara ise vatandaşın güveni yok!
Çözüm bekleyen ekonomik ve siyasi sorunları da ilave edersek ülkemiz için aydınlık bir gelecekten bahsetmek pek mümkün görünmüyor. Kısır bir iktidar-muhalefet çekişmesine sıkıştırılan Türkiye bu durumdan kurtulmadığı müddetçe de, zifiri karanlıkta debelenip durmaya devam edeceğiz.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022