Şaşırdınız mı? Evet, Peygamberimizin (s.a.v) yazdırılmayan, yazdırılması engellenen son bir vasiyeti var. Bu olay İslam tarihinde 'Kırtas Hadisesi' olarak bilinir. Birazcık dini eğitim alanların hemen hepsi bu vahim, acı, kabul edilemez gerçeği bilir.
Hele Peygamberimizin (s.a.v) hayatını yazanlar çok iyi bilirler. Ama Efendimizin Hayatındaki birçok kritik noktayı ya yazmadıkları, ya da kısaca geçiştirdikleri için insanımız bu gerçeklerden habersizdir.
Kırtas Olayı da bu değinilmeyen, anlatılmayan hadiselerdendir. Bu olaya geçmeden önce bugün kendini 'Sünni' diye tariflendiren anlayışların dillerinden düşürmedikleri şu hadis-i şerifi çok iyi ezberleyip, anlamanızı isterim:
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Şunu iyi biliniz ki bana, Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun koltuğuna kurulan tok bir adamın size: Sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter, diyeceği günler yakındır..." (Ebu Davud, Sünnet, 6, İmare 33; Tirmizi, İlim 10)
Şimdi, Kırtas olayını Sünni kaynaklardan bir kez daha hatırlayalım:
"İmam Gazali, Sırr'ul-Âlemin kitabının 4. makalesinde şöyle ifade etmektedir: (Peygamber Efendimiz) "Bana kâğıt kalem getirin de size, Benden sonra işlerin zorluğunu kaldırıcı ve size gerekli olan şeyleri yazdırayım" buyurdu.
Ömer b. Hattab ise şöyle dedi: "Allah Resulü şu anda sayıklamaktadır. Bize, Allah'ın Kitabı yeter."
Oradakiler, birbirlerine girerek seslerini yükselttiler.
Hz. Peygamber rahatsız olarak şöyle buyurdu: "Kalkın yanımdan, Benim yanımda kavga etmek doğru değildir" dedi. (Buhari, Sahih, c. 2, s. 118; Müslim, Vasiyet kitabı; Hamidi, Cem'un, Beyn'es-Sahihayn; İmam Hanbel, Müsned, c. 1, s. 222; İbn Ebi'l-Hadid, Nehcü'l-Belağa Şerhi, c. 2, s. 563)
Hz. Peygamberimizin yazdırılmayan, dil ile ifade ettiği vasiyeti 3 madde idi.
1- "Müşriklerin (Yahudi ve Hıristiyanlar) Arap Yarımadası'ndan çıkarılması.
2- Gelen heyetlerin Hz. Peygamber'in yaptığı gibi ağırlanıp, yolcu edilmesi.
3- Gadir-i Hum'da ilan ettiği üzere İmam Ali'nin, kendisinden sonra halife olduğu.
Peygamberimiz (s.a.v); "Müşrikleri (Yahudi ve Hıristiyanları) Arap Yarımadası'ndan çıkarın" diye emretti ama bu emir uygulanmadı.
Tarih boyunca İslam Coğrafyasında meydana gelen fitne, bozgunculuk ve savaşların sebepleri araştırılınca Yahudi ve Hıristiyanların olduğu görülecektir.
20 ve 21. yüzyıldaki, kan tablosu ise önümüzde. Bu tablodaki gerçekler ile ne dün, ne de bugün Atatürk'ten başka lider yüzleşmedi, gerçeği görmek istemedi.
Bu vahim tablonun planlayıcıları, failleri, uygulayıcıları Yahudi ve Hıristiyanlardı. Oyuncuları ise İslam Dünyasında halkların, devletlerin önüne geçen idareciler, yöneticilerdi.
Atatürk, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) son vasiyetinin mahiyetini çok iyi idrak ettiği için bu gerçeği de çok iyi görüyordu.
Atatürk, 20 Mayıs 1937'de Meclis'te yaptığı şu konuşmada Hz. Peygamber'in vasiyetini yerine getirme arzusunu vurguluyordu:
"Arapların, Asya siyasetine nüfus edemeyip bu sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini, Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayan-ı tesadüftür.
Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez.
Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet'in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hıristiyanların nüfusunun altına girmesine mani olacağız.
Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki, buraların Avrupa emperyalizmin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz.
Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet'e lakayt olmamakla itham edildik (suçlandık).
Fakat bu ithamlara rağmen Peygamberin son arzusunu, daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız.
Cetlerimizin, Selahaddin'in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında (altında) müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün Allah'ın inayeti ile kuvvetliyiz.
Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için atacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayıklanıp, icraata geçeceğine şüphemiz yoktur." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk, sh. 809-10, İçişleri Bakanlığı Milli Arşiv dosya no; 030 10 266 793 25)
Evet, Atatürk'ün duruşu bu?
Bugün din adına öne çıkanların ise 'Biz, Avrupa'nın güvenliğini sağlıyoruz. NATO'nun güney sınırını koruyoruz' sözleri de
ortada.
Başka söze hacet var mı?
Hele Peygamberimizin (s.a.v) hayatını yazanlar çok iyi bilirler. Ama Efendimizin Hayatındaki birçok kritik noktayı ya yazmadıkları, ya da kısaca geçiştirdikleri için insanımız bu gerçeklerden habersizdir.
Kırtas Olayı da bu değinilmeyen, anlatılmayan hadiselerdendir. Bu olaya geçmeden önce bugün kendini 'Sünni' diye tariflendiren anlayışların dillerinden düşürmedikleri şu hadis-i şerifi çok iyi ezberleyip, anlamanızı isterim:
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Şunu iyi biliniz ki bana, Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun koltuğuna kurulan tok bir adamın size: Sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter, diyeceği günler yakındır..." (Ebu Davud, Sünnet, 6, İmare 33; Tirmizi, İlim 10)
Şimdi, Kırtas olayını Sünni kaynaklardan bir kez daha hatırlayalım:
"İmam Gazali, Sırr'ul-Âlemin kitabının 4. makalesinde şöyle ifade etmektedir: (Peygamber Efendimiz) "Bana kâğıt kalem getirin de size, Benden sonra işlerin zorluğunu kaldırıcı ve size gerekli olan şeyleri yazdırayım" buyurdu.
Ömer b. Hattab ise şöyle dedi: "Allah Resulü şu anda sayıklamaktadır. Bize, Allah'ın Kitabı yeter."
Oradakiler, birbirlerine girerek seslerini yükselttiler.
Hz. Peygamber rahatsız olarak şöyle buyurdu: "Kalkın yanımdan, Benim yanımda kavga etmek doğru değildir" dedi. (Buhari, Sahih, c. 2, s. 118; Müslim, Vasiyet kitabı; Hamidi, Cem'un, Beyn'es-Sahihayn; İmam Hanbel, Müsned, c. 1, s. 222; İbn Ebi'l-Hadid, Nehcü'l-Belağa Şerhi, c. 2, s. 563)
Hz. Peygamberimizin yazdırılmayan, dil ile ifade ettiği vasiyeti 3 madde idi.
1- "Müşriklerin (Yahudi ve Hıristiyanlar) Arap Yarımadası'ndan çıkarılması.
2- Gelen heyetlerin Hz. Peygamber'in yaptığı gibi ağırlanıp, yolcu edilmesi.
3- Gadir-i Hum'da ilan ettiği üzere İmam Ali'nin, kendisinden sonra halife olduğu.
Peygamberimiz (s.a.v); "Müşrikleri (Yahudi ve Hıristiyanları) Arap Yarımadası'ndan çıkarın" diye emretti ama bu emir uygulanmadı.
Tarih boyunca İslam Coğrafyasında meydana gelen fitne, bozgunculuk ve savaşların sebepleri araştırılınca Yahudi ve Hıristiyanların olduğu görülecektir.
20 ve 21. yüzyıldaki, kan tablosu ise önümüzde. Bu tablodaki gerçekler ile ne dün, ne de bugün Atatürk'ten başka lider yüzleşmedi, gerçeği görmek istemedi.
Bu vahim tablonun planlayıcıları, failleri, uygulayıcıları Yahudi ve Hıristiyanlardı. Oyuncuları ise İslam Dünyasında halkların, devletlerin önüne geçen idareciler, yöneticilerdi.
Atatürk, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) son vasiyetinin mahiyetini çok iyi idrak ettiği için bu gerçeği de çok iyi görüyordu.
Atatürk, 20 Mayıs 1937'de Meclis'te yaptığı şu konuşmada Hz. Peygamber'in vasiyetini yerine getirme arzusunu vurguluyordu:
"Arapların, Asya siyasetine nüfus edemeyip bu sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini, Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayan-ı tesadüftür.
Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez.
Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet'in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hıristiyanların nüfusunun altına girmesine mani olacağız.
Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki, buraların Avrupa emperyalizmin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz.
Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet'e lakayt olmamakla itham edildik (suçlandık).
Fakat bu ithamlara rağmen Peygamberin son arzusunu, daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız.
Cetlerimizin, Selahaddin'in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında (altında) müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün Allah'ın inayeti ile kuvvetliyiz.
Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için atacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayıklanıp, icraata geçeceğine şüphemiz yoktur." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk, sh. 809-10, İçişleri Bakanlığı Milli Arşiv dosya no; 030 10 266 793 25)
Evet, Atatürk'ün duruşu bu?
Bugün din adına öne çıkanların ise 'Biz, Avrupa'nın güvenliğini sağlıyoruz. NATO'nun güney sınırını koruyoruz' sözleri de
ortada.
Başka söze hacet var mı?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024