Demek Afganistan'ı yerle bir etmek bu kadar önemliymiş...
Dünya'nın bilinebilen (!) en modern harp teknolojisini kullanan ABD, B-1, B-2 ve B-52 gibi ağır bombardıman uçaklarından bıraktığı bombalarla ve Hint Okyanusunda ve Umman Körfezinde konuşlanmış olan denizaltı ve gemilerden fırlattığı Cruise ve Tomahawk füzeleriyle Afganistan'ı dövmeye başladı. Ve bu bombardıman, İngiltere'nin bölgede konuşlanmış askeri gücü de kullanılarak yapıldı.
Bir tanesi birkaç milyon dolar olan füzelerle ve binlerce dolarlık uçak bombalarıyla yapılan saldırı bir maliyeti ortaya çıkardı. Ve bu bir gecelik harekat, kamuoyuna daha önceden açıklanan rakamlarla mukayese edildiğinde, yaklaşık 250-300 milyon dolarlık bir faturaya çıkmış oldu.
Savaş stokları şişen, ambarları füze ve bombalarla dolu ABD'ni bu harekatta bonkör olabileceğini düşünmüş olsak da, bu kadar büyük bir israfa gideceğini düşünmemiştik. Taktik ya da oparatif silahlarla yetineceğini değerlendiriyorduk. Oysa ABD'nin tanesi birkaç milyon dolar olan Tomahawk ve Cruise füzelerini kullanarak, stratejik silahlarını da devreye soktuğunu görünce, ABD'nin gösteri yaptığını ve kendisini bu savaşa kanalize eden uluslararası güçlerin ceplerini doldurmayı amaçladığını anlamış olduk.
Cruise ve Tomahawk gibi ABD'nin elinde olan ve en has müttefiklerine bile vermekten kıskandadığı silahların, bu şekilde sarf edilmesi, hem daha üstün silahların önünü açıyor, hem de stok tamamlama ihtiyacıyla silah üreticilerinin ekmeğine yağ sürüyor.
Bir Cruise'un, bir el bombası kadar etki yapamadığı Afganistan bombardımanında, bu silahların kullanılmasının bir başka nedeni de, ABD'nin vermek istediği gözdağı ve caydırıcılıkla ilgili olsa gerektir.
ABD milyarlarca dolar harcayarak yığınak yaptığı Orta Asya bölgesinde, harcadığıyla hiçbir zaman mukayese edilemecek siyasi ve jeostratejik açılımların peşindedir. Dünya hakimiyetine oynayan bu gücün, elde etmek istediği her şey, kendisinin varlığıyla ve bu varlığın tek üç olmasıyla ilgilidir.
İngliz dış siyasetiyle entegre olmuş ve bu oluşun peşine Dünya'nın diğer güçlerini de takabilmiş bir ABD'nin, doygunluk noktasını çoktan aşmış, menfaat çatışmaları, artık metafizik çözümlemelerle uyumlu hareket etmektedir.
Geçen yüzyılı kendi yapısal problemlerini gidermekle uğraşan bu dünyanın, bu yüzyılda, ruhani hedef ve maksatlarına ulaşmayı istemesi ise, zaten bilinebilen bir gerçektir.
Dikkat edilirse, yapmış oldukları her şeyin altında, materyalist olduğu kadar metafizleriyle uyumlu şaşılacak bir erişim arzusu vardır. Zaten bu savaşın, uzun bir savaş olacağı tezindeki, dil altına saklanmış bakla da bunu ifade etmektedir.
Amacı Usame Bin Ladin, El Kaida ve Taliban olduğunu iddia eden bir süper güçler ve uyduları ittifakının, bu tarz bir bombardımanla askeri ve hedef ve menfaatlerine ulaşamayacağı zaten bilinebilen bir gerçektir. Hava Kuvvetleri Komutanımız Cumhur Asparuk Paşanın dediği gibi "kara harekatı" şarttır. Ancak Afgan Dağlarında, kırsalda ve kentlerde icra edilecek Gayri Nizami Harbi ve GNH'in türevi "gerilla" harbin hangi İngiliz ve Amerikan elit birlikleri yapacaktır?
Elit askerler ve elit birlikler yetiştirmek ve bunları psikolojik harp vasıtası olarak kullanmak başka, bu kuvveteleri fiili bir gayri nizami harpte kullanmak çok daha başkadır. O iş gemilerden ve uçaklardan bomba ve füze yağdırmak gibi değildir...; "Sıkar biraz..."
ABD Dışişleri Bakanının saygı göstermeye tenezzül etmeyerek, bir eli cebinde tokalaşma edebsizliğiyle karşılayan Genelkurmay Başkanımız Kıvrıkoğlu Paşa'nın Meclis kokteylinde sarf ettikleri, kanla yoğrulmuş bir tecrübenin sözleridir. Ve ABD'nin bir sürü başı gibi boynuna "zil", kulağına "küpe" olarak takıp dolaşacağı türdendir. Zira Afgan Dağları, yüksek ve dik olduğu kadar derindir de... Ve o dağlar koskoca bir Sovyet İmparatorluğunun geleceğini yutmuştur.
ABD yapmaya cesaret edebilirse eğer, sızdırdığı her askerini, ölümün kollarına bırakmakta olduğunu düşünmek zorundadır.
Sanırım düşünmektedir de...
Düşünmemiş olsaydı, el bombası kadar etki etmeyen füzeleri yerine Rambo'lar, Hollwood filmlerinde olduğu gibi bir el bomsıyla on, bir M-16 mermisiyle üç Afganlıyı havada uçuruyor (!) olurlardı.
Farkında mısınız; aslında Amerika gerçekle yüzleşmekten korkuyor.
Bu bombardıman da ona işaret...
Nasıl ki; 11 Eylül saldırısında gerçekle hesaplaşamadı.
Şimdi de Afgan Dağlarındaki gerçekle hesaplaşamıyor.
Amerikan Rüyası artık bitiyor.
Abdullah A?ARO?LU
Dünya'nın bilinebilen (!) en modern harp teknolojisini kullanan ABD, B-1, B-2 ve B-52 gibi ağır bombardıman uçaklarından bıraktığı bombalarla ve Hint Okyanusunda ve Umman Körfezinde konuşlanmış olan denizaltı ve gemilerden fırlattığı Cruise ve Tomahawk füzeleriyle Afganistan'ı dövmeye başladı. Ve bu bombardıman, İngiltere'nin bölgede konuşlanmış askeri gücü de kullanılarak yapıldı.
Bir tanesi birkaç milyon dolar olan füzelerle ve binlerce dolarlık uçak bombalarıyla yapılan saldırı bir maliyeti ortaya çıkardı. Ve bu bir gecelik harekat, kamuoyuna daha önceden açıklanan rakamlarla mukayese edildiğinde, yaklaşık 250-300 milyon dolarlık bir faturaya çıkmış oldu.
Savaş stokları şişen, ambarları füze ve bombalarla dolu ABD'ni bu harekatta bonkör olabileceğini düşünmüş olsak da, bu kadar büyük bir israfa gideceğini düşünmemiştik. Taktik ya da oparatif silahlarla yetineceğini değerlendiriyorduk. Oysa ABD'nin tanesi birkaç milyon dolar olan Tomahawk ve Cruise füzelerini kullanarak, stratejik silahlarını da devreye soktuğunu görünce, ABD'nin gösteri yaptığını ve kendisini bu savaşa kanalize eden uluslararası güçlerin ceplerini doldurmayı amaçladığını anlamış olduk.
Cruise ve Tomahawk gibi ABD'nin elinde olan ve en has müttefiklerine bile vermekten kıskandadığı silahların, bu şekilde sarf edilmesi, hem daha üstün silahların önünü açıyor, hem de stok tamamlama ihtiyacıyla silah üreticilerinin ekmeğine yağ sürüyor.
Bir Cruise'un, bir el bombası kadar etki yapamadığı Afganistan bombardımanında, bu silahların kullanılmasının bir başka nedeni de, ABD'nin vermek istediği gözdağı ve caydırıcılıkla ilgili olsa gerektir.
ABD milyarlarca dolar harcayarak yığınak yaptığı Orta Asya bölgesinde, harcadığıyla hiçbir zaman mukayese edilemecek siyasi ve jeostratejik açılımların peşindedir. Dünya hakimiyetine oynayan bu gücün, elde etmek istediği her şey, kendisinin varlığıyla ve bu varlığın tek üç olmasıyla ilgilidir.
İngliz dış siyasetiyle entegre olmuş ve bu oluşun peşine Dünya'nın diğer güçlerini de takabilmiş bir ABD'nin, doygunluk noktasını çoktan aşmış, menfaat çatışmaları, artık metafizik çözümlemelerle uyumlu hareket etmektedir.
Geçen yüzyılı kendi yapısal problemlerini gidermekle uğraşan bu dünyanın, bu yüzyılda, ruhani hedef ve maksatlarına ulaşmayı istemesi ise, zaten bilinebilen bir gerçektir.
Dikkat edilirse, yapmış oldukları her şeyin altında, materyalist olduğu kadar metafizleriyle uyumlu şaşılacak bir erişim arzusu vardır. Zaten bu savaşın, uzun bir savaş olacağı tezindeki, dil altına saklanmış bakla da bunu ifade etmektedir.
Amacı Usame Bin Ladin, El Kaida ve Taliban olduğunu iddia eden bir süper güçler ve uyduları ittifakının, bu tarz bir bombardımanla askeri ve hedef ve menfaatlerine ulaşamayacağı zaten bilinebilen bir gerçektir. Hava Kuvvetleri Komutanımız Cumhur Asparuk Paşanın dediği gibi "kara harekatı" şarttır. Ancak Afgan Dağlarında, kırsalda ve kentlerde icra edilecek Gayri Nizami Harbi ve GNH'in türevi "gerilla" harbin hangi İngiliz ve Amerikan elit birlikleri yapacaktır?
Elit askerler ve elit birlikler yetiştirmek ve bunları psikolojik harp vasıtası olarak kullanmak başka, bu kuvveteleri fiili bir gayri nizami harpte kullanmak çok daha başkadır. O iş gemilerden ve uçaklardan bomba ve füze yağdırmak gibi değildir...; "Sıkar biraz..."
ABD Dışişleri Bakanının saygı göstermeye tenezzül etmeyerek, bir eli cebinde tokalaşma edebsizliğiyle karşılayan Genelkurmay Başkanımız Kıvrıkoğlu Paşa'nın Meclis kokteylinde sarf ettikleri, kanla yoğrulmuş bir tecrübenin sözleridir. Ve ABD'nin bir sürü başı gibi boynuna "zil", kulağına "küpe" olarak takıp dolaşacağı türdendir. Zira Afgan Dağları, yüksek ve dik olduğu kadar derindir de... Ve o dağlar koskoca bir Sovyet İmparatorluğunun geleceğini yutmuştur.
ABD yapmaya cesaret edebilirse eğer, sızdırdığı her askerini, ölümün kollarına bırakmakta olduğunu düşünmek zorundadır.
Sanırım düşünmektedir de...
Düşünmemiş olsaydı, el bombası kadar etki etmeyen füzeleri yerine Rambo'lar, Hollwood filmlerinde olduğu gibi bir el bomsıyla on, bir M-16 mermisiyle üç Afganlıyı havada uçuruyor (!) olurlardı.
Farkında mısınız; aslında Amerika gerçekle yüzleşmekten korkuyor.
Bu bombardıman da ona işaret...
Nasıl ki; 11 Eylül saldırısında gerçekle hesaplaşamadı.
Şimdi de Afgan Dağlarındaki gerçekle hesaplaşamıyor.
Amerikan Rüyası artık bitiyor.
Abdullah A?ARO?LU