Ali KARADENİZ
Tayyip Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdu kuralı değiştiğinden bahsetmektedir.
Okyanus ötesinden icâzetle siyasete atılan bu şahıs, âdeta bazı çevrelere denilenleri harfiyen uyguladığını ispata çabalıyor.
Muhafazakâr bir çizgi izlediği yıllarda, halkın sevgisini bu vasıfları sayesinde kazanan Tayyip bey, o dönemde etrafa verdiği gerçek bir Müslüman imajıyla tehlikeli icraatlara imza atmış, devleti ve askeri karşısına alan tavırlar sergilemiştir.
Bu tutumu, halkın kafasında, "Acaba onunla uğraşan çevreler dinsiz mi?" sorusunu dahi uyandırmış; asker ile sivilin; devlet ile milletin arasının açılmasına hız kazandırmıştır.
Washington'da yaptığı lobi çalışmalarının ardından Türkiye'ye döndüğünde ise bambaşka bir Erdoğan karşımıza çıkmıştır.
Bugünkü söylemleri ve îtikadi boyutu da kapsayan değişimi, insanı, "geçmişteki 'Büyük Müslüman' kimliği de acaba bugünler için hazırlanmış bir projenin parçası mıydı?" diye düşündürmektedir.
Zira, Sn. Erdoğan, Washington dönüşü alışılagelmiş beyânatlarını bir kenara bırakarak farklı tezlerin savunuculuğuna başlamıştır.
Geçen haftalarda Trabzon'un Of ilçesinde halkın gözünün içine baka baka "4 hak din vardır" diye açıklamada bulunmuştur.
Bizim îtikadımızda tek bir hak din vardır.
Kişilerin inançları ise kendi tercihleridir. Ancak, esas, Müslüman imajıyla halkı etkileyen bir şahsiyetin imanî konulardaki bu çıkışları, milletin îtikadı ile oynamak manasındadır.
Genel Başkan devamla, "Biz nasıl Avrupa'da cami açıyorsak, onların da elbette gelip bu ülkede kilise açması lazımdır. Bu hakkı onlara temin edeceğiz" şeklinde konuşmuştur.
Avrupa'daki Türk Müslümanların camiye ihtiyaçları olduğu için cami açılmaktadır. Türkiye'de ise, yeni kilise açılmasını gerektirecek kadar Hıristiyan mevcut değildir.
"4 hak din vardır" ve "yeni kiliseler açacağız" söylemlerini birleştirdiğimizde ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır:
"Ey Türk halkı, ey Türk genci, Müslüman olmanıza gerek yoktur. Hıristiyan da olabilirsiniz."
Açılacak yeni kiliseleri de, o zaman zarfında Hıristiyanlaşan Türkler dolduracaktır.
Eski kimliği ile milletin güvenini kazanan bu şahıs, bugün "4 hak din vardır" diyerek milletin îtikadını bozmakta, hiç çekinmeden 'Hıristiyan da olunabilir' fetvasını vermektedir.
Ayrıca, Genel Başkan, bugün IMF'nin ve AB'nin en güçlü savunucularındandır.
Bir yabancı dergiye verdiği beyânatında "IMF programlarını uygulamayacak yönetime şaşarım" diyecek kadar global sömürü çarkına ayak uydurmuştur.
Her beyânatında "IMF programlarının sonuna kadar arkasındayız", "AB bizim devlet politikamızdır" tarzında partisinin görüşlerini ifade eden Erdoğan, Güneydoğu Bölgesinde ise, AB'ye karşı bir seçim propagandası izleyerek, sanki AB karşıtı bir parti imajı sergilemekte, bu kandırmaca ile halkın oylarına tâlip olmaktadır. Tayyip Erdoğan gerçekten değişmiştir. Dünya görüşü, beyanları, siyasî çizgisi değiştiği gibi ahlâkî değerleri de değişmiştir. Bugün zamana ve zemine göre gerektiğinde halkı kandırmaya kadar varabilen taktiklere başvurmaktan çekinmeyecek bir ahlâk anlayışına sahiptir.
Halkımız, bu yanar döner Erdoğan'ı hayretle izlemektedir.
Yeni söylemleri ile milletin değil, okyanus ötelerinin temsilciliğine soyunduğunu ispatlayan Erdoğan yeni kimliği ile, Türk milletinden çok uzaktır.
Tayyip Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdu kuralı değiştiğinden bahsetmektedir.
Okyanus ötesinden icâzetle siyasete atılan bu şahıs, âdeta bazı çevrelere denilenleri harfiyen uyguladığını ispata çabalıyor.
Muhafazakâr bir çizgi izlediği yıllarda, halkın sevgisini bu vasıfları sayesinde kazanan Tayyip bey, o dönemde etrafa verdiği gerçek bir Müslüman imajıyla tehlikeli icraatlara imza atmış, devleti ve askeri karşısına alan tavırlar sergilemiştir.
Bu tutumu, halkın kafasında, "Acaba onunla uğraşan çevreler dinsiz mi?" sorusunu dahi uyandırmış; asker ile sivilin; devlet ile milletin arasının açılmasına hız kazandırmıştır.
Washington'da yaptığı lobi çalışmalarının ardından Türkiye'ye döndüğünde ise bambaşka bir Erdoğan karşımıza çıkmıştır.
Bugünkü söylemleri ve îtikadi boyutu da kapsayan değişimi, insanı, "geçmişteki 'Büyük Müslüman' kimliği de acaba bugünler için hazırlanmış bir projenin parçası mıydı?" diye düşündürmektedir.
Zira, Sn. Erdoğan, Washington dönüşü alışılagelmiş beyânatlarını bir kenara bırakarak farklı tezlerin savunuculuğuna başlamıştır.
Geçen haftalarda Trabzon'un Of ilçesinde halkın gözünün içine baka baka "4 hak din vardır" diye açıklamada bulunmuştur.
Bizim îtikadımızda tek bir hak din vardır.
Kişilerin inançları ise kendi tercihleridir. Ancak, esas, Müslüman imajıyla halkı etkileyen bir şahsiyetin imanî konulardaki bu çıkışları, milletin îtikadı ile oynamak manasındadır.
Genel Başkan devamla, "Biz nasıl Avrupa'da cami açıyorsak, onların da elbette gelip bu ülkede kilise açması lazımdır. Bu hakkı onlara temin edeceğiz" şeklinde konuşmuştur.
Avrupa'daki Türk Müslümanların camiye ihtiyaçları olduğu için cami açılmaktadır. Türkiye'de ise, yeni kilise açılmasını gerektirecek kadar Hıristiyan mevcut değildir.
"4 hak din vardır" ve "yeni kiliseler açacağız" söylemlerini birleştirdiğimizde ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır:
"Ey Türk halkı, ey Türk genci, Müslüman olmanıza gerek yoktur. Hıristiyan da olabilirsiniz."
Açılacak yeni kiliseleri de, o zaman zarfında Hıristiyanlaşan Türkler dolduracaktır.
Eski kimliği ile milletin güvenini kazanan bu şahıs, bugün "4 hak din vardır" diyerek milletin îtikadını bozmakta, hiç çekinmeden 'Hıristiyan da olunabilir' fetvasını vermektedir.
Ayrıca, Genel Başkan, bugün IMF'nin ve AB'nin en güçlü savunucularındandır.
Bir yabancı dergiye verdiği beyânatında "IMF programlarını uygulamayacak yönetime şaşarım" diyecek kadar global sömürü çarkına ayak uydurmuştur.
Her beyânatında "IMF programlarının sonuna kadar arkasındayız", "AB bizim devlet politikamızdır" tarzında partisinin görüşlerini ifade eden Erdoğan, Güneydoğu Bölgesinde ise, AB'ye karşı bir seçim propagandası izleyerek, sanki AB karşıtı bir parti imajı sergilemekte, bu kandırmaca ile halkın oylarına tâlip olmaktadır. Tayyip Erdoğan gerçekten değişmiştir. Dünya görüşü, beyanları, siyasî çizgisi değiştiği gibi ahlâkî değerleri de değişmiştir. Bugün zamana ve zemine göre gerektiğinde halkı kandırmaya kadar varabilen taktiklere başvurmaktan çekinmeyecek bir ahlâk anlayışına sahiptir.
Halkımız, bu yanar döner Erdoğan'ı hayretle izlemektedir.
Yeni söylemleri ile milletin değil, okyanus ötelerinin temsilciliğine soyunduğunu ispatlayan Erdoğan yeni kimliği ile, Türk milletinden çok uzaktır.