Bağımsız Türkiye Partisi(BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, ABD'nin içine düştüğü ekonomik bunalımı değerlendirdi. ABD'nin bu krizi aşabilmesinin şartlarını sıralayan BTP Genel Başkanı, "ABD içinde bulunduğu çıkmazı, 'hangi tarzla aşabilir, hangi tarzda aşamaz? Aldıkları tedbirler doğrudur ancak bunlar kesintili olduğu takdirde aynı krize yeniden düşerler. Çünkü bu kriz bir defaya mahsus alınacak tedbirlerle ortadan kalkacak bir kriz değildir" diye konuştu.
Sosyal devlet şartKendilerinin 'sosyal devlet projesi'ni geliştirdiklerini ifade eden BTP Genel Başkanı, kendisinin hazırladıı Milli Ekonomi Modeli'nin özünün tüketime dönük bir analiz olduğunun altını çizdi. Haydar Baş, şöyle konuştu: "Milli Ekonomi Modeli, tüketim eksenli bir analizdir. Yani biz kapitalizm ve komünizm gibi üretimden yana teori üreterek yola çıkmış değiliz. Bizim sistemimiz, fakir vatandaşın karnını nasıl doyurmalıyızdan başlar. Hamalın karnını nasıl doyururuz? İşçinin karnını nasıl doyururuz? Çiftçinin ve memurun karnını nasıl doyururuz? Emeklinin, işsizin hülasa 7'den 77'e tüketicinin karnı nasıl doyar? İlaveten bunları nasıl giydiririz? Bu düşünce etrafında biz tezimizi ürettik."
Milli Ekonomi Modeli benzersizdirMilli Ekonomi Modeli'nin bugüne kadar geliştirilen ekonomi sistemlerinden farklı olduğunun altını çizen BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, tezlerini kapitalizm ve sosyalizmle mukayese etmenin hiç ama hiç mümkün olmadığını dile getirdi. BTP Lideri, şöyle devam etti: "Tabii biz Milli Ekonomi Modeli'ni Türkiye'de gündeme getirdiğimizde, kapitalizm ve sosyalizm tezlerinin şeytanları Türkiye'de fazla olduğu için bizim ekonomik sistemimiz için 'hayata geçmez, uygulanmaz' diye vatandaşa telkinde bulundular. Bu telkinler etkili de oldu çünkü 7 milyon insan bize 'oy' sözü vermişti. En sonunda bizi yarı yolda bıraktılar. Ama şimdi kışın ortasında yazın aldığı 3-5 kilo kömürle beraber ısınsın... Isınamaz. Bilmem anlatabiliyor muyum? Bu silleyi yiyecek vatandaş. Bunu hak etti! Çünkü ben ona ne dedim? Ben bunu size vaat ediyorum, vereceğim ve noter tasdikli birer senet verdim. Dünya siyasetinde görülmemiş bir olaydı bu. Hala bunu izah edemiyorum. Ya ben aklımı yedim ya da bu millet aklını yedi. İki şıktan biri. Ama benim aklım yerinde, iradem yerinde, imanım yerinde. Kendimden hiç şüphem yok elhamdülillah."
Millet aldatıldıBirilerinin Türk milletini aldattığını dile getiren BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, şimdi milletin bunları hesaba çekmesi gerektiğinin altını çizdi. Haydar Baş, şöyle devam etti: "Şimdi millet sormalı. Niye bizi aldattınız? Niye yalan konuştunuz? Yapamaz, edemez dediniz; bak şimdi Amerika onu çaldı, Rusya onu çaldı. Venezüella onu çaldı. Bütün dünya Haydar Hoca'nın dediklerimi demeye başladı. Milli Ekonomi Modeli, dünya iktisat literatürüne geçti. Epey zamandan beri bu var. Nasıl bir körlük ki, bir santimetrekare bizim basının gözüne değmemiş, kulağına değmemiş, siyasetçisine değmemiş. Bu ne biçim körlük? Bu kadar büyük inat olur mu? Eğer Ebu Cehil görseydi bunları, inadından vazgeçer Müslüman olurdu. Derdi ki, Allah Allah benden çok daha büyük muannitler var. Ben bu kuru iftiradan vazgeçiyor, Müslüman oluyorum. Ona bile taş çıkaracak bir anlayış var."
Adil düzenciler!Daha önce bir grup siyasetçinin 'adil düzen' adıyla ortaya çıktığını hatırlatan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, şunları söyledi: "İşgal işgal dediler, milleti kandırdılar. Biz sistemi vaaz ederek ortaya koyduk. Biz dedik ki, bunlar iman ehli insanlardır. Bizimkine ıslak yama gibi sarılacaklar. Meğer husumetten adamların gözü dönmüş. Sen kapitalizmi yağladın, boyadın, Kayserilinin babasına eşeği sattığı gibi sattın. Bunun İslam'la ne alakası var? Sen demedin mi ki devlet iktisada karışamaz. Serbest pazar ekonomisiyle iktisat devam edecek diye. Hala konuşuyorsun, zırvalıyorsun. Zaten siyasette husumetinin temeli de bunlardan geliyor. Onlar bu husumet dalgasını aşıp, gözlerini dört açsalar, 'vah elimizin altındaki imkânları kaçırıyoruz' diyecekler. Ben kaç defa deklare ettim. Sayın Başbakan gelsin kendisine ben danışman olayım. Beş kuruş da almayayım. Çünkü bu millet meselesi, devlet meselesi... Milleti, devleti bu sıkıntıdan kurtaralım. Ama husumet o derece ileri gitmiş ki, bunlarda 'ne ona, ne bana, ne de sana' mantığı var. Bu kadar büyük husumet olur mu?"