logo
23 NİSAN 2024

İftira kampanyası açan komplocular panikte

05.02.2005 00:00:00
Tarihin her döneminde Türk milletinin içinden çıkıp da devleti ile milletini tek bilek tek yürek yapan, milletini ve devletini layık olduğu yere çıkaran bütün liderlere bu türlü iftira kampanyaları yapılagelmiştir. Ama yine bilinen bir gerçektir ki, bu iftiralar hiçbir zaman tutmamış, aksine bu iftiraları yapanlar yaptıklarının altında yok olup gitmişlerdir.

Prof. Dr. Haydar Baş her zaman bölücü ve yıkıcı unsurları, sahip olduğu düşünceleri ile çürütmüş ve onları bertaraf etmiştir. O'nun bu karşı konulmaz görüşleri karşısında fikir planında kaçacak delik arayanlar, yolu iftira atmakta bulmuşlardır.

30'u aşkın kitabı, onbinlerce makalesi, bir o kadar da açıklaması olan Prof. Dr. Haydar Baş hakkında iftira ve karalama yolunu seçenler, bir tek sözüne, bir tek cümlesine, bir tek hareketine, bir satır eleştiri yazabilmişler midir? Elbette hayır? Bunu yapamayacaklarını bilenler işte bu çirkef yolu kendilerine seçmişlerdir. Ama ne O'nu yolundan bir zerre alıkoyabilirler, ne de kendilerini temize çıkartabilirler.

Son zamanlarda belli medya çevrelerinde Prof. Dr. Haydar Baş hakkında yine iftira ve karalama kampanyaları başlatıldı. Prof. Dr. Haydar Baş'ın görüş ve fikirlerinin milletimiz tarafından kabul görüyor olması ve ülkemiz üzerinde oynanan oyunları Sayın Baş'ın deşifre etmesi ve engellemesinin ülkemiz üzerinde emelleri olanlarda hazımsızlık yaratması elbette kaçınılmaz bir süreçtir.

(Resimaltı)

Atılan iftiralarda Prof. Dr. Baş için 28 Şubat sürecinde kendisine dokunulmadı deniyor. Oysa bu ve diğer belgeler 28 Şubat sürecinin gerçek mağdurunun Prof. Dr. Baş olduğunu gösteriyor.

Bu yazı "asıl gerçeği" delillerle, şahitlerle ve mahkeme kararlarıyla ortaya koymak üzere kaleme alınmıştır.

Şimdi bu iftiralara tek tek cevap vermek gerekirse...

1-) İddia edilen; 28 Şubat sürecinde Prof. Dr. Haydar Baş'ın üzerine gidilmediğidir.

En baştan şunu söylemek gerekiyor. 28 Şubat sürecinde Prof. Dr. Haydar Baş'a ait 10 okul nahak yere kapatılmış, kendisine ait fabrikalara akla hayale gelmedik cezalar kesilmiş, o günkü rakam ile 50 trilyonluk bir zarara uğratılmıştır. 28 Şubat sürecinin Başbakanı Bülent Ecevit ve yine dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ın imzasını taşıyan talimatlarla, kendisi ve kurumlarının hakkında birçok soruşturma açılmıştır. Bu şekilde üstüne gidilen Haydar Baş ve beraberindeki kişilere ait kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerinde olağanüstü bir mağduriyet oluşmuştur. Burada yayınlanan belgelerde de görüleceği üzere, konunun hiç de iftira ettikleri gibi olmadığı, hatta adı geçen süreçte üzerine en çok gidilenin Prof. Dr. Haydar Baş olduğu da gözler önüne serilecektir.

Bütün bu mağduriyetine rağmen, Sayın Baş bunu bir medya malzemesi yapmaktan ısrarla kaçınmış, 28 Şubat sürecinde ortaya çıkan bütün haksızlığa rağmen susmayı tercih etmiştir. Yani Ulusal Beka'yı, her zaman olduğu gibi, kendi çıkarlarının üstünde tutma şuuruyla hareket etmiştir.

O günlerde kendisine "Bu vakıayı halk ile neden paylaşmıyorsunuz (?)" diye sorduğumda verdiği yanıt, aynı zamanda 28 Şubat sürecinin şifresini çözmemde bir karşılık olmuştur. Kendi ağzından; "Burada dış güçlerin asıl yapmak istediği, milli birlik ve beraberliğin ortadan kaldırılmasıdır. Millet ile devleti, asker ile sivili karşı karşıya getirmeyi planladılar ve uygulamaya koydular. Burada maksat milletin bölünmesi, devletin lağvedilmesi, vatanın parçalanmasıdır. Oynanan asıl oyun budur. Bu sebeple biz bütün bu zararları sinemizde alıkoymak zorundayız.. Millet ile devletin bir ve beraber olmasına hizmet etmemiz lazımdır. Bu dönemde faziletli olan konuşmak değil, aksine konuşmamaktır...".

Böylelikle Prof. Haydar Baş, kendisine karşı uygulamaya konulan nahak uygulamalara, oluşan bütün mağduriyete rağmen, milletinin menfaatlerini öne alan bir yaklaşım ortaya koymuştur. Hakkını hukukun içerisinde sonuna kadar koruyan Prof. Dr. Haydar Baş Bey bunu da bir medya malzemesi yapmamıştır.

Burada yukarıda söylediğim gibi dönemin Başbakanı ve İçişleri Bakanı tarafından devreye konan soruşturma evrağını ve kapatılan okullarla ilgili soruşturma belgesini görebilirsiniz.

DÖNEMİN BAŞBAKANI ECEVİT VE İÇİŞLERİ BAKANI SAADETTİN TANTAN İMZALI GENELGE VE BU GENELGEYE İSTİNADEN YURT ÇAPINDA BAŞLATILAN OKULLARLA İLGİLİ SORUŞTURMA BELGELERİ

2-Bir diğer iftira ise Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Tayyip Erdoğan hakkında sözde beddua etmesi ve etrafına ettirmesidir. Evet, şaşırtıcıdır ama iftira bu? İnsana "pes" dedirtecek cinsten bu şarlatanlığı, ağızlarına dolamaları ve bundan bir netice almak istemeleri, düştükleri acziyetin kendince diğer bir ispatıdır. Aslında kendileri de çok iyi bilmektedir ki, Prof. Dr. Haydar Baş, hayatı boyunca sadece yanlışa düşenlere değil, kendisine iftira atanlara dahi, her zaman ayıkmaları için dua etmiş ve ettirmiş birisidir. Bunun en güzel örneklerinden biri de 6 Şubat 1998 tarihinde Fetullah Gülen'e gönderdiği mektuptur.

Geçmişte bir keresinde bunu kendisinse sorduğumda "Bizim vazifemiz insanların helakını istemek değil, aksine onların irşadı ve ikazına vesile olup yanlıştan kurtulmalarını sağlamaktır" demişti.

Dilerseniz kendisine karşı yapılan bu çirkin iftiraları, ne kadar engin bir gönül ile karşıladığını, yine kendisinin anlattığı bir kıssa ile açıklayayım. "Zamanında Hz. Musa kendisi hakkında yapılan dedikodulardan, iftiralardan bunalır. Ve Tur dağında Cenab-ı Hakk'a iltica eder ve 'Ya Rabbi bu insanların kalbine ilham et de ayıksınlar, benim hakkımda iftira etmesinler' der. Cenab-ı Hak ise Hz. Musa'ya cevaben 'Ya Musa, onlar sadece sana değil, Bana da iftira atıyorlar. Bana iftira atanlar sana hiç hatır ederler mi?"

Evet, artık ne demeli? "İt ürür, kervan yürür" deyip ve bir başka iftiraya geçelim.

3-Hakkındaki mahkumiyet ve ceza kararları kesinleşmiş Hasan Songür adındaki şantajcının, mahkumiyet ve tazminat ödemesine neden olan tehdit, şantaj ve iftira kumpanyasından alıntılarla arz-ı endam ederek, "çamur at izi kalsın" anlayışıyla, ortaya atılan bu iftira yeni değil?

Hasan Songür ve arkadaşlarının mahkemelerden aldıkları cezalar, zaten bu iftiralara verilen en güzel karşılık olmuştu. Sadece Hasan Songür ve arkadaşları değil aynı zamanda bu iftiralara sayfalarını açan, başta Milliyet gazetesi olmak üzere sorumluların tamamı hukuk önünde hak ettikleri cezalara çarptırıldılar. Burada yer alan belgelerde, bu konuya ait ispatlar ortaya konuyor.

Diğer taraftan da şunu söylemek gerekiyor. Hasan Songür gibi şantajcılığı mahkeme kararıyla tescilli, birçok hukuki ve cezai mahkumiyetlere uğramış üzerinden Prof. Haydar Baş'ın aile hayatına dil uzatılması, gerçekten tarihte eşine az rastlanır bir cinaye. Bir de bu işe cüret edenlerin aslında Hasan Songür seviyesinde olduğunun bir ispatı?

Prof. Dr. Haydar Baş toplumun gözü önünde olan bir insandır. Herkes bilir. Atalarından gelen ve kendisinin "özellikle dedemin huyuydu" dediği misafirperverliğiyle evinin kapısı herkese açıktır. Evinde olduğu her gün, ülkemizin çeşitli bölgelerinden gelen yüzlerce insanı ağırlar. Her haliyle, her an, halk ile iç içedir. Ve toplumun namusunu kendi namusu olarak gören böyle bir insana, böyle bir iftira atmak, herhalde bu müfterilere "Bunlar Müslüman Türk evladıdır" demek kadar büyük bir cinayettir.

4-Bir başka iftira Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Zekeriya Beyaz, Mehmet Nuri Yılmaz ve derin devlet ile" ilişki içerisinde olduğudur.

Prof. Haydar Baş, dini ehlibeyt anlayışı ile ele alıp yaşayan bir insandır. Adı geçen bu iki beyefendi ise, olaylara yüz seksen derece farklı bir pencereden yaklaşan kişilerdir. Bu iki farklı yaklaşımın doğal bir sonucu olarak, Prof. Dr. Haydar Baş, bu kişiler ile hiçbir ortamda bir araya gelmemiştir. Gelmesi de mümkün değildir. Durum bu kadar açık ve nettir. Sade bir vatandaşın bile, bir çırpıda anlayacağı şekilde ortada olmasına rağmen, böyle bir yola başvurulması, olsa olsa mübalağalı bir iftiradır.

Burada asıl dikkati çeken bir başka nokta da, şu anda misyonerlik faaliyetlerinin üzerine giden Zekeriya Beyaz'dan, Fethullah Gülen cemaatinin rahatsızlık duymasıdır. Sonuçta anlaşılan net bir şey var. Bugün Türkiye'de kim misyonerlerin üzerine gitse, buna tek tepki, Fethullah Gülen grubundan geliyor

Diğer taraftan seçim döneminde derin devletin oy kullandığı sandıklardan Prof. Dr. Haydar Baş'a çıkan oy oranı bellidir. Aynı şekilde AKP'ye çıkan oy da bellidir. AKP'ye % 60 oy çıkarken BTP'ye bir tek oy dahi çıkmamıştır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın, ne derin ne de sığ kesimlerle, ne bir teması ve ne de buna ihtiyacı vardır. O gücünü, damarlarında taşıdığı bu milletin bağımsızlık ruhundan ve kalbindeki imanından almaktadır. Bunu O'nunla aynı duyguları paylaşan halkımız çok iyi bilir. Oysa bu müfterilerin bunu anlamaları hiç mümkün değildir. Bunu anlamak için öncelikle, insanın bu millete ve değerlerine ait olması gerekir.

5- Bir diğer iftira ise derin devletin Prof. Haydar Baş'a AKP, SP, Fethullah Gülen'i hedef olarak göstermesidir. Prof. Haydar Baş BTP'nin genel başkanıdır. Bir siyasi partinin genel başkanı olması sebebi ile başta iktidar partisi olmak üzere bütün diğer siyasi partilerin yaptığı yanlışları dile getirmesi ve çözüm yollarını da ortaya koyması, taşıdığı siyasi parti başkanı kimliğinin ona yüklediği bir mükellefiyettir. Ayrıca Prof. Dr. Haydar Baş, ekonomi sahasında bütün dünyanın elini öptüğü ünlü bir ekonomisttir. Kapitalist anlayışı tarihin çöplüğüne gönderen milli ekonomi modelinin de sahibidir. Kendisi ekonomi alanında, bütün dünyanın kabul ettiği mümtaz bir şahsiyettir. Ve bu kimliğiyle birçok ülkede kürsüsü bulunmaktadır. Sadece bu hükümeti değil geçmişte Alman, Japon, vb ülkelerindeki yanlış ekonomi uygulamalarını tespit ederek, hem ikaz etmiş hem de çözüm yollarını ortaya koymuştur. Bir önceki Ecevit hükümetinde de daha devalüasyon olmadan iki yıl önce bunun olacağını ifade ederek hükümeti ikaz etmiş ve çıkış yollarını da ortaya koymuştu. Dolayısıyla Prof. Dr. Haydar Baş beyin gördüğü yanlışları ve bunların çözüm yollarını ifade ediyor olmasından daha doğal ne olabilir.

Fethullah Gülen meselesine gelince; Prof. Haydar Baş daha Fethullah Gülen Vatikan'a Papa ile görüşmeye gitmeden kendisine aşağıda tam metnini sunduğum mektubu 6 Şubat 1998 tarihinde göndererek, olabilecek en nezih bir üslup içerisinde kendisini ikaz etmiş, olası bir yanlışın daha o günlerden önünü rıfk ile kesmeye çalışmıştır. Hatırlanırsa Fethullah Gülen 9 Şubat 1998 tarihinde Papa ile görüştüğü gün Vatikan'da, ATV'den Ali Kırca'nın sorularını cevaplarken, nezaket abidesi olan mektuptan bahisle hem mektubun sahibi Prof. Haydar Baş'ı hem de mektubu hakaret dolu sözlerle eleştirerek, "Dar görüşlü bir grup benim Vatikan'a gitmemi bir mektupla engellemek istedi ama ben onları dinlemedim" demiştir. Bunun üzerine kamuoyunun dikkatini çeken mektup, 12 Şubat 1998 tarihinde Yeni Mesaj gazetesinde de yayınlanmıştır. Aşağıdaki bu mektubu okuduğunuzda Prof. Haydar Baş'ın hem o günlerden bu günleri anlatan mükemmel firasetini, hem de nezaketini göreceksiniz.

En çarpıcı deprem uyarısı
'Baza ve koltuk altlarını doldurun'
İstanbul'da kutlamaların merkezi Taksim Meydanı'ydı
Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk sunuldu
Esad, Abhazya Dışişleri Bakanı'na söyleşi verdi
'ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz'
Bilim adamından korkutan uyarı
'Sıcaklık 4 ila 6 derece arttı'
Erdoğan buradaki törene katılmadı
Devlet erkanı Anıtkabir'de
Erbil ziyareti Metiner'i heyecanlandırdı
'Erdoğan’ı Kürtsüz bırakma operasyonu'
Havaların ısınmasıyla yine ortaya çıktı
Yılın ilk kene vakası görüldü
Arapça soru sorulunca Türkçesini istedi
Erbaş, Arapça bilmiyor mu?
Barzani'den Erdoğan'a teşekkür
'Zor zamanlarımızda yardım etti'
Milli irade 104 yıl önce hakim oldu
23 Nisan kutlu olsun
8 gün önce intihar etmişti
Mezarını açıp cesedi ateşe verdi!
Yatırım değil dizi tavsiyesi verdi
'İzlemeyen kalmasın'
Yükselirse, işi zor
Biden'ın geleceği petrol fiyatlarına bağlı
Vergileri indirin
Çin'in Ankara Büyükelçisi'nden tuhaf istek
En çarpıcı deprem uyarısı
'Baza ve koltuk altlarını doldurun'
İstanbul'da kutlamaların merkezi Taksim Meydanı'ydı
Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk sunuldu
Esad, Abhazya Dışişleri Bakanı'na söyleşi verdi
'ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz'
Bilim adamından korkutan uyarı
'Sıcaklık 4 ila 6 derece arttı'
Erdoğan buradaki törene katılmadı
Devlet erkanı Anıtkabir'de
Erbil ziyareti Metiner'i heyecanlandırdı
'Erdoğan’ı Kürtsüz bırakma operasyonu'
Havaların ısınmasıyla yine ortaya çıktı
Yılın ilk kene vakası görüldü
Arapça soru sorulunca Türkçesini istedi
Erbaş, Arapça bilmiyor mu?
Barzani'den Erdoğan'a teşekkür
'Zor zamanlarımızda yardım etti'
Milli irade 104 yıl önce hakim oldu
23 Nisan kutlu olsun
8 gün önce intihar etmişti
Mezarını açıp cesedi ateşe verdi!
Yatırım değil dizi tavsiyesi verdi
'İzlemeyen kalmasın'
Yükselirse, işi zor
Biden'ın geleceği petrol fiyatlarına bağlı
Vergileri indirin
Çin'in Ankara Büyükelçisi'nden tuhaf istek

BTP Beylikdüzü teşkilatı 23 Nisan'ı kutladı

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Beylikdüzü İlçe Başkanı Mehmet Aksoy ve ilçe teşkilatı Beylikdüzü Yaşam Vadisi'nde gerçekleştirilen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarına katıldı ve Çanakkale rölyef anıtının önüne BTP çelenkini koydu
23.04.2024 13:04:00 / Güncelleme: 23.04.2024 13:11:04
Ahmet Haydar Tarhanlı
BTP Beylikdüzü teşkilatı 23 Nisan'ı kutladı
BTP Beylikdüzü teşkilatı 23 Nisan'ı kutladı
Yurdun dört bir tarafında büyük bir coşkuyla kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, İstanbul Beylikdüzü'nde de ilçe portokolü eşliğinde Yaşam Vadisi'nde Çanakkale rölyef anıtının önünde kutlandı.

Törene ilçe kaymakamı, ilçe belediye başkanı, ilçe eğitim müdürü, siyasi parti temsilcileri, Atatürk Düşünce Derneği, Murahip Gaziler Derneği gibi sivil toplum örgütü temsilcileri, ilçede bulunan ilkokul, ortaokul ve liseleri temsilen öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.



Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) de İlçe Başkanı Mehmet Aksoy ve ilçe teşkilatı ile birlikte saat 09.00'da BTP çelenkiyle törende yerini aldı.



Tören, Beylikdüzü İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Koç'un çelenk koymasıyla başladı. Ardından Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık'ın da çelenk koymasıyda devam etti. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı okundu.

Törene diğer siyasi partilerin çelenk koymasıyla devam edildi.

Atatürk'ün yazdığı ve Atatürk'ü yazan kitaplar

Türk milletini esaretten kurtaran ve yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk, onca zorlu işlerinin arasında kitap yazmaya da vakit yaratmıştır. Onun hakkında çok sayıda önemli biyografiler kaleme alınmıştır. Özellikle Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazdığı 'Hoş Geldin Atatürk' eseri adeta bir başyapıttır 
23.04.2024 12:02:00
Mehmet Hakan Akkuş
Atatürk'ün yazdığı ve Atatürk'ü yazan kitaplar
Atatürk'ün yazdığı ve Atatürk'ü yazan kitaplar
Mustafa Kemal Atatürk, hayatı boyunca kitaplarla bütünleşmiş ve okuma sevgisiyle bilgi birikimini artırmıştır. Farklı dönemlerde çeşitli konularda kitaplar da yazmıştır. İşte Atatürk'ün yazdığı bazı kitaplar:

1. Nutuk: Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ve inkılaplarını anlatan bu eser, Atatürk'ün kendi kaleminden çıkmış ve tarihi bir hitabeye dayanmaktadır. Nutuk, günümüzde bile geçerliliğini koruyan önemli bir kaynaktır.

2. Takımın Muharebe Talimi: Askerlikle ilgili konuları ele alan bu kitap, muharebe eğitimi ve stratejileri hakkında bilgi verir.

3. Geometri Kılavuzu: Atatürk'ün kendi el yazısıyla yazdığı geometri kitabı, matematiksel terimlerin anlaşılmasını kolaylaştırmış ve Osmanlıca geometri terimlerine Türkçe karşılıklar bulmuştur.

4. Yurttaş İçin Medeni Bilgiler: Atatürk'ün yazdığı bu eser, medeni bilgileri anlatır ve vatandaşların bilinçlenmesine katkıda bulunur.

Atatürk'ün bu eserleri, hem tarihi hem de güncelliği olan önemli bilgiler içermektedir. Kendisinin ileri görüşlülüğü ve akılcılığı, yazdığı kitaplarda da kendini göstermektedir.


Atatürk hakkında yazılmış bazı biyografiler


Mustafa Kemal Atatürk, modern Türkiye'nin kurucusu ve büyük bir devlet adamı olarak, birçok biyografiye de konu olmuştur. Bu biyografiler, Atatürk'ün hayatının farklı yönlerini aydınlatır ve onun tarihteki yerini daha iyi anlamamızı sağlar. İşte Atatürk hakkında yazılmış bazı önemli biyografiler:

- Atatürk: An Intellectual Biography. Yazar M. Şükrü Hanioğlu tarafından kaleme alınan bu eser, Atatürk'ün düşünce dünyasını ve fikirlerinin oluşumunu derinlemesine inceler. Atatürk'ün modernleşme ve ulus devlet inşası sürecindeki rolünü vurgular.

- Atatürk: The Biography of the Founder of Modern Turkey. Andrew Mango'nun yazdığı bu biyografi, Atatürk'ün kişisel yaşamından politik kariyerine kadar geniş bir perspektif sunar. Atatürk'ün liderlik tarzı ve kararlarına odaklanır.

- Atatürk: A Biography of Mustafa Kemal, Father of Modern Turkey. Lord Kinross'un eseri, Atatürk'ün hayatını ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu anlatır. Atatürk'ün askeri başarılarından siyasi reformlarına kadar geniş bir yelpazede bilgi sunar.

- Atatürk: Leadership, Strategy, Conflict. Edward J. Erickson'un kitabı, Atatürk'ün askeri stratejilerini ve liderlik becerilerini ele alır. Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki dönemdeki kararlarına ışık tutar.


Hoş Geldin Atatürk


Prof. Dr. Haydar Baş tarafından kaleme alınan 'Hoş Geldin Atatürk'eseri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatının önemli kesitlerine odaklanıyor. Kitap, Atatürk'ün yaşamını ve liderliğini belge ve bilgilerle aydınlatarak, onun gerçek yönlerini gözler önüne seriyor.

Atatürk, Türk Milleti'ni çağdaş uluslar seviyesine çıkarmak için birbirinden önemli devrimler gerçekleştirmiş, vatan toprağını kurtarmak için birçok kutlu zafer kazanmış büyük bir liderdir. Hoş Geldin Atatürk, bu büyük liderin imanına atılan iftiraları, gizlenen gerçekleri ve örtülen yönlerini açığa çıkarıyor.

Kitap, Atatürk ile ilgili düzenlenen sempozyumlarda yapılan iddialı konuşmaları, çarpıcı makaleleri ve önemli yorumlarıyla kamuoyunda ses getiren Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden çıkmıştır. Atatürk hakkındaki tartışmalara son noktayı koymayı hedefleyen bu eser, okuyucuları derinlemesine düşünmeye ve gerçekleri görmeye davet ediyor.

Hoş Geldin Atatürk, Atatürk'ün mirasını anlamak ve onun büyük liderliğini daha iyi kavramak isteyen herkes için önemli bir kaynak niteliği taşıyor.

Başkentteki dev bayraklar havadan görüntülendi

Başkentte kırmızı beyaza bürünen binaların oluşturduğu görsel şölen havadan görüntülendi.
23.04.2024 09:03:00 / Güncelleme: 23.04.2024 09:06:54
İhlas Haber Ajansı
Başkentteki dev bayraklar havadan görüntülendi
Başkentteki dev bayraklar havadan görüntülendi
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Başkent Ankara'nın bir çok bölgesi dev Türk bayraklarıyla donatıldı.

Çankaya, Keçiören ve Altındağ'a asılan dev ay yıldızlı bayraklar dron ile havadan görüntülendi.



Öte yandan I. ve II. TBMM Binası ışıklandırılırken restorasyonu tamamlanan EGO Genel Müdürlüğünün yeni binasında ise dev Türk bayrağı sarkıtıldı.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gün boyunca çeşitli etkinliklerle kutlanacak.

Yaşasın 23 Nisan

Türk milletinin gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak önemli yer tutan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı milletimize ve bütün çocuklara kutlu olsun
23.04.2024 07:00:00
Haber Merkezi
Yaşasın 23 Nisan
Yaşasın 23 Nisan
Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Türk milleti ve Türk askerleri Kurtuluş Savaşı'nda büyük bir zafer kazandı. Düşmanın topraklarımızdan atılma sürecinde bundan tam 104 yıl önce 23 Nisan 1920'de TBMM Ankara'da açılmıştır.

Düşman askerleri topraklarımızdan çıkarıldığında da cumhuriyet ilan edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk 23 Nisan 1924'te, 23 Nisan'ın bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. 1929 yılında ise 23 Nisan Bayramı'nı çocuklara armağan etmiştir.

23 Nisan, çocukların bayramı olduğu gibi, Türkiye'nin bağımsızlığının da simgesidir. Atatürk, 23 Nisan'ı çocuklara armağan ettikten sonra, uluslararası alanda da çalışmalar yapılmaya devam edilmiş ve 23 Nisan dünya çocuklarının bayramı olarak değer kazanmıştır.

Türkiye'nin bağımsızlığını gösteren 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yalnızca çocuklar tarafından değil, tüm Türkiye tarafından kutlanmaktadır. Yıllardır türlü eğlencelerle ve coşkuyla kutladığımız bu şenlik, sizin de bildiğiniz gibi, dünyada çocukların sahip olduğu tek bayram. UNESCO, 1979 yılını 'Çocuk Yılı' olarak ilan edince, Türkiye Cumhuriyeti, 23 Nisan bayramını dünya çocuklarıyla kutlamaya karar verdi O yıl kutlamaya 6 ülke katıldı, ama her yıl bu sayı büyüdü ve bütün dünya çocuklarının kutladığı uluslararası bir bayram haline geldi.


TBMM'nin açılması ve ilk hükümetin kurulması


Mustafa Kemal'in Meclis-i Mebusan'ın İstanbul dışında bir yerde toplanması gerektiği düşüncesinde ısrar etmesine rağmen, meclisin İstanbul'da toplanmasını kabul edilmek zorunda kalınmış, Mustafa Kemal'in korktuğu gelişme yaşanarak İstanbul işgal edilmiş ve Meclis-i Mebusan çalışmalarına süresiz ara vermişti.

Bu gelişme millet iradesinin tecelli etmesi imkânını ortadan kaldırmıştı. Dolayısıyla gelişmeler İngilizlerin arzu ettiği yöndeydi. İngilizler Damat Ferit Hükümeti'nin iş başına getirilmesini sağlayarak hazırlayacakları barış şartlarını İstanbul Hükümeti'ne rahatlıkla kabul ettirebilecekleri ortamı oluşturmuşlardı. Bir aksilik halinde Yunan kuvvetleri zaten saldırıya hazır bekletilmekteydi. Ancak Anadolu'ya geçtiği günden itibaren Milli Mücadele hareketini Türk milletine mal etme kararı ile hareket eden Mustafa Kemal boş durmamıştı. Artık

Mustafa Kemal'in millet egemenliğine dayalı yeni bir devlet kurmanın zamanı gelmişti.

Mustafa Kemal ilk adım olarak işe, 19 Mart 1920'de askeri ve sivil yetkililere bir genelge göndermekle başlamıştı. Bu genelge ile durumu yetkililere izah eden Mustafa Kemal, Ankara'da her livadan seçilerek belirlenen beşer temsilcinin bir kurucu meclis oluşturulacağını açıklamıştı. Bu genelgenin yayımlanmasından sonra hızla seçimlere başlanmış ve seçilen üyeler Ankara'ya ulaşmaya çalışmışlardı. Mustafa Kemal 21 Nisan'da ikinci bir genelge daha yayımlayarak, Meclis'in 23 Nisan 1920 Cuma günü çalışmalara başlayacağını açıklamıştı. 23 Nisan günü Ankara'ya ulaşabilen 78 üyenin katılımı ile İlk TBMM resmen, açılmıştı.


Meclis dualarla, hatimlerle açıldı


Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'daki bütün askerî ve mülkî makamlara gönderdiği genelge ile Meclis'in Cuma namazının ardından dualarla, hatimlerle, salâvatlarla, tekbirlerle ve kurbanlarla açılması emredilmişti.

Genelgenin ikinci maddesi şöyleydi: Meclis'in açılışını cumaya rastlatmakla o günün kutsallığından yararlanılacak; bütün milletvekilleriyle birlikte Hacı Bayram Camii'nde Cuma namazı kılınacak, Kur'an ve salâttan yararlanılacak, namazdan sonra sancağı şerif alınarak Meclis'e gidilecek, toplantıya başlanmadan bir dua okunarak kurbanlar kesilecektir... YENİ MESAJ
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.